YURTTA OLUP BİTENLER bacagını sallıyordu. suna da bak!.. — Biz senin, ne olduğunu biliriz... — Yok canım!. Senin efendilerin neden yapmadılar?. — Hadi, hadi., İşine. Dınleyıcı her zamankı gibi traşlıy- dı; üstü başı dağınıktı; mendil cebine bir_dolma kalem ılıştırılmıştı. İstanbul Radyosundan bir Muhale- fet sözcüsü konuşuyor Vak'a, seçim kampanyası sırasında geçer. Muhalefet sözcüleri, Seçim Kanunun- da yapılan yeni tadillerle artık rad- yoda konuşamayacaklardı * B aşvekil Adnan Menderes, tasarı ha- zırlanırken — da doğrusu tasarı hazırdı da, üzerinde — Nihayet, dedı ben bu memleke- tin başvekiliyim... evveli Osman Bölükbaşının, sırasında Millet çok "sert”, çok "şahsi” bir konuşma- yi bahis mevzuu etmişti, onu uygun- suz konuşmalara — misal göstermişti. (Not; Tırnak içindeki kelimeler, Baş- vekilin değil, bizimdir. O, başka keli- meler kullanmıştır). Hakikaten, radyo konuşmalarının, bütün diğer seçim konuşmaları gibi, ölçülerin dışına çıktıgını d buna itiraz etmedi. Muhalefetin ko- nuşmaları sadece yukarda bahsettiği- miz "dinleyi" cinin değil, daha bir çok kabine ve genel kurul mensuplarının da asabını bozm Unutulan, fena tatbıkat iyi prensıplerın— ortadan kaldırılması yoluna gidildiğini, Demokrat — Parti- nin muhalefet yıllarında bizzat kendi- sinin — muhalif partılere radyoda — söz hakkı verilmesi için mücadele ettiğini — ve bu mücadelenin bütün bir millet tarafından ne büyük bir hararetle des- teklendiğini — Başvekil Adnan Men- derese hatırlatmak oldu. Bunu bazıla- rı "“çekingenlik”" lerinden, bazıları "to- taliter temayul lerınden fakat bir kısmı da Parti içinde kendi günlerini beklediklerinden unuttular. En kuv- vetli kayaları bile aşındırmanın yollan vardır. yüzünden Radyodan Partilerin — iktidar par" tisi de dahil — söz hakkının kaldırıl- ması münasip görülürken, bir nokta daha hatırdan çıkarılıyordu. Bu tekli- fi yapanların düşündükleri şuydu: — İktidar partısı konuşmaz ama, iktidar konu Halbuki Iktıdar adına" diye rad- yoda yer verlen konuşmaların kısmı âzamini tetkik ediniz: kısmı âzamında "Demokrat Hükümet" in icraatı övül- mekte, onun propagandası yapılmakta- Biraz tevazu!.. Hasan — Âli Yücel Ustunden otuz yıl geçti, hâlâ unut- ilk defa açıktan “Ben Al- Iahım’ t diyen — Ademoğlunu — Üs- küdar'da görmüştüm. O zaman tı- marhane, — Topta, nında idi. Henüz Bakırköye — göçmemişti. — Bu dâvâlı Allah, çok sinirli, saldıran bir deli idi. Fakat büyük bir meziyeti var- di: Samimi idi. Samimi idi. Çünkü kendinde ne- ye ınanmışsa onu açıklıyordu "Ba- şı ağrıyan — gelsin; gözü görmiyen, kulagı işitmiyen gelsın Ağrısını ge- gözünü açayım, kulağını deleyim diye — bağırıyordu. Sonra büsbütün kızıyor, celalleniyor; "Ni- ye kimse gelmiyor? Niye kör, niye sağır — kalmak istiyorsunuz?” iyip ağza alınmıyacak sövüntüleri - etrafa yağdırıyordu. Söyliyene bakmayıp ta söyletene bakanlar için pek de yabana atıla- cak töz değil. Her yerde nice bakar körler, nice kulağı açık vurdum. duymazlar — vardır? Fakat söyliyen, bunları — düşünemiyecek kadar ken- dinden geçmiş, düpedüz bir çılgın- dı. Geçen gün gazetede resmini gör. S efendinin Igın yürüyordu sinde rahat rahat uyuyabilirdi. Hükümleri dillere destan olmuş, meşhur Karakuş'un — mahkemesine düşseydi, bizim bıçare köylü İsa Peygamberin — yiyeceği — karar, hiç şüphesiz şöyle bir şey olurdu; — Sanığın iddiası doğru görül- müştür. Haydi götürün, gerin — car- mıha!... tevazudan akıllı haddını bıl— kımsey lenmesini beklemeden hemen kula- ğına fısıldasın — Biraz tevazu!.. dır. Hattâ Devlet Reisi bile "Seçim Konuşması" olarak yaptığı ve "Devlet Reisi konuşması" olarak radyodan nak- ledilen — ki Yüksek Seçim Kurulu, mahut 7— ekseriyetiyle bu konuşma- ları Seçim Kanununa aykırı bulmuş- tur — nutuklarında bu "Demokrat Hü- kümet" tâbirini kullanmıştır. Halbuki maksat Hükümet icraatı- nın hesabını, hiç bir parti propagan- dası arzusuna kapılmaksızın millete vermekse, "Demokrat Hükümet" de- nilmesine lüzum yoktur. "Cumhuriyet Hükümeti" demek kâfidir. Nitekim İngiltere de de radyoda hükümet icraa- tından bahsedilirken — "Muhafazakâr Hükümet" veya "Işçi Hükümeti" de- nildiği işitilmiş degıldır Kullanılan tâbir "Majestelerinin Hükümeti" dir Bizde de, Partilerin radyodakı cılız SÖZ hakkını geri alan "Demokrat Hü- küm in, bari kendisinden, bundan boyle 'Cumhurıyet Hükümet" inden başka türlü bahsettirmemesi bir dü- rüstlük vazifesidir. Hattâ ve bılhassa seçim zamanların- Karma ya ilânı harp Seçim kanunundaki tek tadil, par- tilerin radyodaki konuşma saatlerini ılglendıren tadil — değildir. Bilhassa "karma" listelere karşı Reisicumhur Celâl Bayarın 1954 genel seçimleri sı- rasında açtığı harp, bütün şiddetiyle devam etmektedir. Meclise gelen tasarı, fiilen karma liste yapmak imkânını ortadan kaldır- maktadır. Seçimlerde bir takım "siyaset mad- rabazları" nın, hem o yandan hem bu yandan en kuvvetlileri alıp, aralarına kendi isimlerini sıkıştırdıkları, bunları matbu listeler halinde ev ev dağıttıkları ve isimleri listeye — alınan kimselerin hâdiselerden tamamile ha- bersiz oldukları hakikattir. Halbuki o sırada mer'i kanunda da, lİisteye alı- nacak kimselerin yazılı muvafakatle- rinin şart olduğu bildirilmiştir. Şimdi, her çıbanı tedavide kol kes— mek gibi bir yol tutmuş "muktedir siyasi çevreler"”, te bahsinde de bu listeleri, mamiyle ortadan kaldırm bulmuşlardır. saktır — Parti listesine 'sim yasaktır — Parti listesinden isim si- linmesi yasaktır Mesele, Meclisin bilhassa Komisyonunda gayet etraflı ve esaslı görüşülmüş, azalar arasında koparmıştır. Birçok â bu Partılerın koalisyon — yaparak çıkmalarına addetmişler, hükümet sözcüsü bunu kabul etmiyerek tadillerde böy- le bir cihetin bulunmadığım belirtmiş, tartışmalar olmuş, eski usulde kalın- ması istenilmiştir. Hem ok de- mokrat mebus, celâdet bile göstermiş. tir. Anayasa N B r halde meselenin, diğer medeni memleketlerde mu akaşası yapılmış, madığı muhakkaktır. Zaten tasarının AKİS, 26 HAZİRAN 1954