SANAT DÜNYASINDA Leylâ Gençer - iki tedıgını söylüyor ve mukavemet edil- Mae! ü çalıştırdıgı talebesi hakkında sonradan bize şunları söyledi: "Sanat hayatı büyük bir istikbale namzettir. Bunun kolay bir şey oldu- ğunu zannedenler bulunabilir. Halbu- kı bu istikbale ancak büyük bir isti- dadırı büyük bir sebatla ve engın bir anla lışması neticesinde varılabi- lir. Bu istikbalin çok kuvvetli namzedi bulunan Leylâ Gencer derin bir hassa- siyete sahiptir. Seyirci veya dinleyici ile arasında kurulması elzem bağı, en kuvvetli kontakt ile temin etmek gibi ender rastlanan bir kabiliyeti vardır. Sahnede bütün beşeri mevcudattan ay- rılarak pür sanatın malı olur. Bütün bunlar büyük artist tipinin tarifini tamamlar ve Leylâ Gencer bir büyük artisttir. Ses bahsinde ise: so klâslarını tamamen içine alan klasık sopranodur. Bu gün yeryüzünde vo- kal teknik bakımdan, Leylâ gibi ko- loratur, lirik ve dramatik soprano hu- susiyetini bir hançerede toplayabilen sanatkâr çok enderdir." Tanınmış bir musiki otoritesi olan Maestro'nun bu sözlerine bir şey ilâv etmeyi lüzumsuz buluyoruz. Bununla beraber, Leylâ Gencer'in evinde, müs- tesna bir köşe işgal eden gri deri çer- çeveli bir fotoğraf var; Tullio Serafin imzasını taşıyor ve şu cümlelerle süs- lenmiş bulunuyor: "Üstün hassasıyet ve çok tatlı artistik bir sesin bütün hu- siyetini taşıyan Leylâ Gencer! Sesi ile her şeye muktedir olan sanatkâra en iyi temennilerimle. Sadece haşiye olarak Tullio Sera- fiin'in yaşayan İtalyan orkestra şefle- 30 İngrid Bergman büyük sanatkâr rinin en şöhretlisi ve en değerlilerin- den biri olduğunu tebarüz ettirmeliyiz. aak ecen sene İtalyan hukumetı kültü- Tel münasebetler cümlesinden ol- mak üzere Leyla Gencer'i İtalyadaki operaları görmeye davet ettiği zaman bu seyahati Maestro De Ferdinando ile birlikte yapmıştı. Napoli'de Scala ilâo'nun bir eşi olan ve 3000 seyir ci alan muazzam San Carlo operasının boş salonundan geçerek çıktığı boş sahnesinde, mabette duyulan dini bir huşu ile ürperdiğini hissetti. Maestro- nun tuşlarına — gelişiğüzel dokunduğu piyano, muhteşem salonda akisler ya- ratmıştı. Bu sırada mihmandan, sa- lonun tannaniyetini tecrübe etmesi i- çin bir şey söylemesini teklif etti. Bu teklifi Maestro ciddiye aldı ve ısrar etti. Operanın umum müdürü ise e- hemmiyet dahi vermeden salonun ni- hayetine — doğru yürümüştü. — Leylâ Gencer hocası ile mıhmandarının ısra- Ti Üzerine Travıatta meşhur sını soyl arçanın ortasına dogr o muazzam boşluga açılan kapılardan sessiz bir akın başlamış, operada vazi- feli sanatkâr, teknisiyen veya idareci, o sırada kim varsa, büyük bir hayran- lıkla salona koşmuşlardı. Salonun di- binde hayret ve hayranlıkla donaka- lan umum —müdür arya biter bitmez koşar adım sahneye gelmiş, Leylânın ellerine sarılarak tebrıklerle bır parça h Forza del Destino"dan bir arya söyle- mişti. (Bunlardan birincisi koloratur, i- kincisi ise dramatik sopranodur ve an- cak akrobasiye müsait, müstesna han- çereler cesaret edebilir.) O â Gencer saat 11.30 da Napoli garında trenden inmişti. 12.00 de San Carlo —operasında tesadüfen şarkı söylemişti ve 12.30 da ise "9 a- ğustosta 12.000 seyirci önünde Teatro Arena Flegrea de La Traviâlta'yı — oy- namak üzere" opera umum müdürü- nün odasında kontrot imzaladı. Wkk l_. eylâ Gencer geçen sene İtalyada La Traviatta ve Buttefly'dan başka şef Tullio Serafin'in idaresinde Çaykovs- ki'nin Eugene Oneguine operasını oy- nadı. Önümüzdeki | şubatta da Romada Mascanini'nin " " operasında dra- matik tamperamanlı, dramatık sesli bir Japon kızını temsil e Leylâ Gencer'in harıkulade mace- rası devam ediyor. —T.D. Sinema Berlin dördüncü milletlerarası festivaline iştirak ediyoruz B u satarları okurken, — Berlinde ya- pılmakta olan dördüncü milletler- arası film — festivalinde bir Türk filmi yapılarak filmin festivale alınması ka— Mmiş. Oyle san ıyoruz ki, dördüncü — milletlerarası yoktu festıvalınde gösterilmesine imkân ur. Bu şartlar nelerdir? Festivale 35 milimetrelik, uzun met- rajlı filmler olduğu gibi uzun veya kısa, kültürel ve dokümanter filmler girebiliyor. Ogretıcı ve reklâm mahiyetinde olan abul edilmiyor. Her filmin kendi ana dilinde konuşul- muş olması da lâzım. Öylece de gös- terilecek. Festivale iştirak edecek film- lerin, festivale takaddüm eden oniki ay içinde yapılmış ve yapıldığı mem- leketten başka bir yerde gösterilmemiş olması da şart. Bunlara ilâve olarak, milletlerarası bır festivale girecek e serlerin, salahiyetli bir makam — veya bir sinemacılık teşklatı — tarafından takdim edilmiş olmaları da arzu edili- yor Bu kadar mı? Daha bir takım şartlar var ise de teknik ve teferruata öte- ini neden saydık? lerarâsı festivaline gönderilen filmimi- zin bu şartlara uygun olup olmadığını bilmediğimiz ve salahiyetli bir makam veya bir film teşkilâtından da öğrene- mediğimiz için. O halde filmi festivale AKİS. 26 HAZİRAN 1954