SANAT Opera rlo'nun afişi bir. Türk — ismi Leyla Gencer' Bir Büyük Elçimi 4 Mayıs günü Bern'de, İsviçre Re- isicumhuru Rodolphe Rubattel'in masasında bir genç kadın vardı. Reisi- cumhur tarafından, hususi surette ye- meğe davet edilmişti. Türktü. Adı, Leylâ Gencer idi. İtalyadaki S. Ca: Avrupada bütün Yugoslav şahsiyetlerinden tak- dir gördükten ve 14 defa sahneye çık- a mecburiyetinde bırakıldıktan operasında İsviçreye gelmişti. İtalya- da, Fransada, Hollândada, İngilterede de sanat sahasında memleketimizi ba- sarıyla temsıl etmiştir. ofr bir çok şey konu- şuldu. Tabit mevzuların başında Türk- ler ve Türkiye geliyordu. Leylâ Gen- cer, propagandamızı en mükemmel şe- kilde yaptı Zate ük Elçimiz, büyük sa- nat kabılıyetıyle bir çok yıllanmış po- litikacıların, â Ömürleri boyunca yapamadıkları hizmeti her memleket- te bir kaç gün kalmak suretiyle geniş bir kıta üzerinde ifa etmekten — geri kalmıyordu *k V rangel ordusunun Avrupaya yay- dığı komünistzede Beyaz Ruslardan bir kısmı da memleketimize gelmişti. Dük ve baronların seyıslık veya İlos- tracılık bir bunları hissettirerek, hareketleriyle. AKİS. 26 HAZİRAN 1954 DÜNYASINDA Leylâ Gencer L eylâ Gençer'i sanat hayatına he- men ilk atıldığı gündenberi tanı- . O zamanlar Cumhuriyette Musi- kı kronıklerı yazıyordum (Vakıl bul— yıla da ileriye doğru gösteriyordu (hâlâ da kı bu üstün kaliteli , çok sesli batı tekniği esaslarına göre gelişmiş modern mu- sikiyi sevenlere karşı ezici bir — ço- ğunluk — teşkil ediyordu (bugün de öyledir). —Leylâ Gençer'i dinledim. Şehir korosunun eşliği ile, zanneder- sem Brahms'dan bir kaç parça oku- du. Gelişmeye çok uygun, sıcak, tat- lı bir sesi, duygulu bir ifade tarzı ve kendini derhal belli eden kuvvetli bir musicalite'si vardı. Konsere dair intihalarımı — yazarken, bu genç sa- natçıdan yarın için çok şeyler bek- liyebileceğimizi açıkça belirttiğimi şimdi hatırlıyorum. Leylâ, şehir ko- rosunun halk konserlerine bir kaç Her defasında nin renkleri şahsiyet kazanıyor, gücü zenginleşiyor, teknik imkânları baş döndürücü bir hızla artıyordu. eylâ Gencer bir müddet ortalar- L dan kayboldu. Devlet tiyatrosu o- pera bölümünde onun vazife aldığını duyduğum zaman ona biraz acır gibi oldum. Saf musiki alanında böyle- mimikleriyle söyletiyordu. Leylânın 6 yaşında iken Yeşilköyde devam ettiği ana mektebinde de iki Fransız mad- mazel, Kontesin açtığı yolda yürüyerek çocuğun bu melekesini tekemmül ettir diler. Leylâ, mektep çağına girdiği za- man gittiği İtalyan okulunda ilk defa çok sesli müzik intibaını edindi. 9 ya- şına geldiğinde muhitinde, kusursuz şarkı söyliyenler arasında sayılıyordu. Ecnebi mekteplerinde musikiye ve- rilen ehemmiyet, küçük Leylânın bu sahadaki inkişafına hizmet etti. Rad- yolardaki sistemli musiki programları- nın en sadık dinleyicisi o idi. Fakat hiçbir zaman bir opera sanatkârı olma yı tahayyül etmemişti. Edebiyata me- raklı idi, edebiyat fakültesine girmeyi Kısmet: liseyi bitirir bi- tirmez evlendi. O sene Mısıra yaptık- seyahatten dönünce Arkeolojiye girmeyi tasarladı, fakat İstanbul Kon- servatuvarına girdi. Gene de opera sa- adir Nadi sine ümid verici başarılar elde et- tikten sonra sahne musikisi gibi bam- başka kabiliyetler isteyen yeni ve çok nankör bir meslek onu —yorup ezebilirdi. — Bunu hiç denemese daha iyi ederdi! diyordum. Bir hayal kırıklığına uğrayacağımı düşünerek, hattâ ti- gidip dinlemek bile istemi" yordum. Kart gönderip kendisi da- vet etmeseydi belki hiç gitmiyecek- tim. Onu böylece — sayın soprano- nun Özel davetlisi olarak — ilk defa Tiefland'da gördüm. — Yurdumuzun güney bölgesiyle herhangı bir ilişiği harika idi. gelişen istidatlı genç Soprano miş, onun yerine tam manisiyle ol- gun bir sanatçı gelmişti. Vocal — ve musical meziyetlerinin yanı sıra sah- ne sanatına ait bir çok meziyetlerle beraber karşımda yepyeni bir Leylâ Gencer vardı. Bütün bu anlaltıgım merhalelerı rinde, en müşkülpesent halkı, sana- tına hayran edecek — bir seviyeye; yükselmiştir. eylâ bunu neye borçludur? Şüp- hesiz bir çok şeye. Meselâ sesi- ne, meselâ yaradılıştan içinde taşıdı- yo gunluk nedir bilmeden çalışan mıllı değerlerimizden biridir natkârı olmayı düşünmüyordu. Konservatuvarda sınıfları sekerek ikişer ikişer geçti. Bir ara Devlet servatuvarı Şan bardi İstanbula gelmişti. nazarı dikkatini celbetti ve Ankarada imtihana girmesi için ısrar etti. Ankara ya geldi, koristik imtihanına girdi ve kabul olundu. Her korist, hazırlanacak operanın koro parçalarına çalıştırıldığı halde Leylâ Gencer'e ilk iş Cavalleria Rusticana operasının — baş rolü verildi. *k A tatürk bulvarında 84 numaralı a- partmanın üst katındaki 9 ncu dai- hanım eli ahizeyi alarak kulağına gö- türdü ve hayretle yerinden doğruldu. Telefonun obur başında bır erkek İtal- yanca konuşuyor ve Göencer'e, kendisini mutlak surette çalıştırmak is- 29