SPOR ÂLEMİNDE Ankaradâ yarış seyredenler Fotoğrafçılar atlara hiç bakmazlar mı? tasvibi ile tâyin edilmiş — komiserlere bakalım. . Prof. Tevfik Başer: Ömrü boyunca hayvanların sıhhatleriyle alâkalanmış olarak mesleğinin — en adamın, yarışlarla alâkası atçılarla olan munasebetıne da- yanır. Kaç senedir İstanbul ve An- kara yarışlarında başkomıserdır Bu- y n - £ Sait Akson: Bilgisi itibariyle mem- leketimizde itibar edilen ve yarışlara karşı babadan kalma bir heve bu- lunduğu şüphesiz olan bu arkadaş, tam randıman — vermektedir. — At- çılık dâvalarında daima kendisine yer verilmiş, fakat fikırlerını lâyikiyle, e- şasiyle izah etmekte ilhassa karşı- sındakileri ıknada zayıf kaldığından muvaffak olamamıştır Cemil Akok Efendı bir adam da- da. Öyle tahmin ediyoruz ki, İstanbul- da eski dostlara iş prensibiyle ve ya- nındakilere bakara iyidir dıye komıserlıge getırılmış, jokey ku- lübün muhasebecisi de - olduktan sonra b sıfat erınde kalmıştır. Fa- kat hepsi bır tarafa jokey kulübünün muhasebecisi, nasıl yarış komiseri tâ- yin edilebilir Veterınerler gurupu : Tarım Vekâ- sek Oo r komiser tâyin edi- lir. Veterıner olmakl koşulardan an- lamak hiçbir zaman ay şey sayılamı- yacağı için bu zatlar birer kukla gibi vazife görürler. 34 Gizli kalmış bir sayfa: Futbolcu alım satımı G üneş Kulübü ile ilk resmi teması, Yusuf Ziya Önişe vâki zıyaretımız teşkil eder. Kendisinin bizleri gör- ek ıstedıgı yolundaki emırlerıne f Ziya - ve sevimliliği ile bizleri karşıladı. İşin esası ile alakalı hiçbir şey konuşma- d k kı a uren bu zıya— d ğ üçümüz de haylı sukutu hayale ugramış bulunu— yorduk. Zira, umduğumuz yüz gö- rumlugu yerine, elımıze birer maro- ken kaplı İş Bankası defteri verdi- ler Keyfiyet, Masör Danyala hayli söylenmemizi tevlit etti. Bu hâdise üzerinden bir hafta ka dar bir zaman gelmişti ki, yeni bir davet daha vâki oldu. Pek yakın Oo- lan şeker bayramının ilk günü, Yu- suf Zıya Onışı eVınde zıyaret edecek tik. , Güneş Kulübüne geçe- cegımıze da r yazılı ve imzalı ifede- lerimiz de isleniyordu. Danyalın de- diğine göre, bunu verecek, ve muka- bilinde, bayram çocukları misillü se- Vındırılece 0 gün, hıç unutmam mutad toplan- ma yerimiz olan Yeşil Muhalle- bicide, üç kafadar ve Danyal gece bir araya geldik, İstenilen kagıdı yaz dık, müştereken imzaladık ve Yusuf Ziya Beyin ikamet etmekte olduğu, Ayazpaşadaki —Üçler — apartımanına müteveccihen yola çıktık. Empre- zaryomuz, muhallebicide bizi bek- liyecekti. Hafifçe çaldığımız kapıyı, beyaz önlüklü bir kızcağız açarak buyur etti. Pardesulerı çıkarıp salona adı- anımızı atmamızla beraber geri çekil- memiz bir old Boğaza nazır cephe- si boydan boya cam kaplı bu muaz- zam salonda kim yoktu Yarabbim?. Galatasaray Kulübünün o zamanki i- leri gelenlerinden tutun da, i gazetecileri, diğer kulüpler idarecile— ne kadar herkes orada idi Manidar müstehzi bir sürü nazar kesin elini sıktık ve bir koşeye çekılerek suçlulara has o hu- zursuzlukla, somurtup oturduk. Kalabalık çok geçmeden dağıldı. Salonda yalnız bizler, Eşref Şefik ve Yusuf Ziya Bey kalmıştık. Neler konuşuldu, hangi mevzular- dan bahsedildi, hiç hatırlamıyorum Fakat, bıldıgım birşey varsa, o da, z Guneşe geçmemizle ilgili tek kelıme görüşülmediğidir. Nihayet gitmek Jlâzım — geldiğine hükmettik. Tam çıkacağımız zaman, o ana kadar mevzuubahi mek ce- saretini gösteremediğimiz esas konu- Eşfak Aykaç ya temasla, cebimden imzalı kâğıdı çıkardım ve Yusuf Ziya Beye uzata- rak: — Beyefendi, dedim, mız taahunameyı takdim.. Yusuf Ziya bey, cumlemı tamam- lamama sıra verme en vet, on nra konuşuruz, dıyerek ellerımızı sıktı ve kendimizi kapının dışında bulduk. an hepimizin beynine çıkmıştı. Bir taksiye atlâyıp Yeşil Muhallebici- ye geld%( Az evvel yazdığımız kâğıdı param parça edip attık, Danyala da, Güneşlilerin maksadının bizi bütün İstanbul a ilân ederek, Galatasaray Kulübü içinde yeni karışıklıklar çı- karmak olduğunu, hâdiselerin başka türlü tefsir edılemıyecegını bütün hırsımızı akıta akıta, söyledik. u hiddetle ben çıkıp evime git- tim, Haşim ile Bülent' de, akşam ve- rilecek Güneş Kulübü balosuna el- bise bulmak için ayrıldılar. imzaladığı- ra idi. Defi gam etmek üzere uğradı- ğım Tepebaşındaki d Barda Vakıt getirirken, — kafamı an du- anlar arasında, hayal maval mi görür gibi oldum Eliyle ederek, beni çağırıyordu. Yerimden kalkarak yanına gittim. Koluma gire rek tenha bir köşeye sürükledi ve ce- binden bir tomar para çıkararak: — Al dedi, bu senin payın! Kısaca anlattığına göre, akşam üstü ayrıldıktan — sonra, hâdiseler şöyle inkişaf etmiş: Kıyafet tedariki zımnında Eşref Şefiğe gitmişler. O- nun himmetiyle sırtlarına birer elbi- se tedarik ettikten sonra, Yusuf Zi- ya Beye vâki ziyaretin maksadım an- latarak, neticenin umduğumuz gibi çıkmamasından çok - kırıldığımızı söylemişler. Eşref Şefik derhal telefo- na sarılmış. Kimlerle — konuşmuşsa konuşmuş ve işin bu safhasını halle- divermiş. Taahhütnameyi yeniden hazırla- mışlar. Benim yerime Bülent imza- lamış. Haşim bana o gece ne verdi, elan malümum bulunmuyor. Fakat, saba- hı, en hovarda ölçülerle Garden Bar. da ettiğim halde, ertesi gün, gene pek fukara bir genç sayılmazdım. undan sonra, uzun müddet zikre şayan bir hâdise olmadı. Fakat, Yusuf Ziya Beyi ziyaretimizin ferda— sı gununden başlayıp gittikçe şümul- lenen bir dedikodu devam edip gidi- yordu. Gerek mektepte, gerek kulüp- te çok müşkül bir vaziyet hâsıl olmuş tu. Böylece zaman geçti ve Galatasa- ray lisesinden ayrılmamız lâzım gelen günler yaklaştı. AKİS, 5 HAZİRAN 1954