SANAT DÜNYASINDA Yıldız Akçan — Melek Gün Gelinin kulisleri etmiştir. İki, telif piyes. Biri manzum, biri değil! Mü şterek vasıfları, ikisinin de fazla bir işe yaramamaları üzel Helena, isterseniz sahne eseri olarak göz atınız, isterseniz şiir di- ye bakınız, 1stersenız tarıhı piyes hü- viyetiyle ele alın ma "pek zayıf" kalacaktır. e muharrırın "Güzel Helena" da Anadolumuzun Ayşesı Fatmasını dile getırmek" gayreti, on— ları seyırcının karşısına çıkarmak id- dıası umumi bir tebessüm uyandırmış F kat piyes, Yunanistandan hususi surette getırılen rejisörü tarafından o kadar cazip bir tarzda sahneye kon muş, öyle renkli, sesli bir eser halıne sokulmuştur ki ho gitmiş, insanda bir Techniclor fılmı seyrediyor hissini uyandırmış ve 26 defa temsil edilmiş- Ba ak'a gelince, o, bir zevk batagı halinde, 47 defa oynanmıştır Hem kalabalık seyirciler önünde... Geri çi meselâ "Aşkın Göz Yaşları" sahneye konulabilseydi 147 defa oynanırdı ama mahiyeti itibarile Batak onu hiç aratma mis, koyu bir melodram olarak sene- nin ilk hasılat rekorunu kırmıştır. Batak, piyesin kötülüğüne rağmen, sanatkârlar tarafından muvaffakiyetle oynanmış, bilhassa Melek Gün, haklı takdirler kazanmıştı aten Devlet Tıyatrosu sanatkârları, yerli piyeslerde, ecnebi eserlere na- zaran daha fazla başarı gostermekte 'bizden" şahsıyetlerı yabancı dan daha iyi canla dırmaktadırlar Bu hususiyet, hele kadın artistlerde kendini daha iyi göstermekte, bir kaç 30 istisnasiyle, hemen hiç biri gerekli ka lıplara girememektedirler ük Tiyatroda son temsıl Lady Frederıck olmuştur Bu zayıf, pejmür- de ve mânâsız eser, artıstlerın himmeti de inzimam edince çekilmez bir hal almış, buna rağmen, — gene başka er ser bulunmadığından — 21 akşam afiş- te bırakılmıştır. Gişenin bir kaç yüz lirayla kapandıgı geceler işte — "Lady Frederick" in geceleridi Küçük Tıyatroda ıse Batak'tan son ra "Gelin" o mış ve o, birincinin de rekorunu kırmıştır Gelın 50 defa temsil edilmiştir. Yani adapte veya beynelmılelleştırme gayreti güdülen Gelin'de sanatkârlar hakıkaten ıyı Oy- namışlar bılhassa Melek Gün, Yıldız Akçan ve Cüneyt Gökçer kendilerini gostermışlerdır Gelin, karanlık bir eser olmasına rağmen halk tarafından da tutulmuş, beğenilmiştir. Kuçuk Tıyatroda son temsil, Avanak muştur. Bu Fransız vodvili iyi temsil edılmış, hem zevklı saatlere vesile yermiştir. Gerçi, oldukça açık saçık sahneler bazı ıtırazlara yol açma mış degıldır ama, O zama "Comedıe Française" ismi bir kalkan olarak kul lanılmış, eserin orada da oynanmış bu- lunduğu müdafaa sadedinde ortaya a- tılmıştır. vanak, hem tutulduğundan, hem mevsimin sonuna geldiğinden, hem de tercümesi tiyatronun edebi heyet ra- portörü Lutfı Ay tarafından yapıldı- dan 51 g sahnede bırakılmış ve evlet Tıyatroları baharın başında kapılarını kapamışları Bu suretle, koca mevsim içinde, bazısı - boş salonlarda olmak üzere Küçük Tiyatroda pıyes cem'an 184, Büyük Tiyatroda 4 piyes 96 defa tem. sil edilmiş ve Ankara halkının tiyatro ihtiyacı tatmin olunmuştur! Dans İstanbul Konservatuvarı Bale ogrencılerı resitali stanbul Konservatuvarı bale ögren- dödüktü MARBİMLsil YEkdiki ı Şehir, tiyatrosu dram kısmı nâdir olarak bu kadar kalabalık olmuştur. Bayan Olcayın hazırladıgı programda i dans vardı ve bun hepsı seyırcılerın hararetlı alkışları ıle «bisser» dilerek icra e Koreograf Bayan Olcayı tebrık et- mek isteriz. Eğer, öğrenciler ve ken- disi bu hızla devam edecek olurlarsa, İstanbul Operası inşaatı tamamlandığı vakit, elimizde, ufak bir bale buluna- bılecegı şuphe Yal Konservatuvar bale tedrisa- tını devam ettirebilecek m Hattâ tedrisatını? Çünkü duydu. gumuza gö- re halen içinde bulunduğu ve hiç de kâfi dershanesi olmayan binada mu- kavele sona ermiştir ve hükümetin İs- tanbul şehrine konservatuvar yapmak üzere hediye ettiği Nişantaşındaki bi- na, kömür deposu olarak kullanılmak- tadır Bale resitali hakkında, bir şey söylemek istiyoruz. gösteriler orkestrasız olmuyor.. Konser vatuvarın bir orkestrası vardır Yılda bir defa olsun, aynı müessese uh- telif — şubeleri, — "dostça" bırbırlerıne yardım etmeli değiller midir? Musiki Bestekârlarımız ne yapıyorlar? A llah sayılarını artırsın, bir hayli Örüm! rdır ve bunla- rın hepsı kendı sahalarında birer kıy- ettir. Çoğu Avrupa da tahsil etmiş, bilgilerini, görgülerini — artırmışlar, çoğunun eserleri yabancı memleketler- de çalınmış ve takdir edilmiştir. On- lara karşı daima hürmet ve sevgi bes- leriz, ancak bu arada bir derdimize de deva bulmalarını isteriz. Bestekâr- larımız acaba milli bayram günleri- mızde etraflarına şöyle bır kulak ver- mis midir? Bandolar hangi marşları çaldıklarını, ogrencılerımızın hangi şarkıları söylediklerini ler midir? Hattâ, Marşı "mızın bestesi üzerinde bir lâh- zacık durmuşlar mıdır Sene şimdi 1954 dür. Bandolarımız hâlâ "Dağ başını duman almış"ı, bitirirken Bu gibi nem beni yetiştirdi" yi, "İzmir marşı" nı — ve gülmeyiniz — "onuncu yıl" marşını çalmakta, talebelerimiz de bunları söylemektedirler ve bir Alla- nın kulu çıkıp da: Bizde hiç mi sanatkâr yok? Hiç mi bestekar yok? Cumhuriyetin otuz birinci senesinde "Onuncu yıl marşı" nı söylemek ayıp değil midir? Beste- karlık sahasında bu kadar mı kısır Diye derdini dökememektedir. sorarsanız — onlar söyliyeceklerdir: imiş, marş da ne ğı eserler yerine, senfonıler tolar, operalar. ryolar, kompoze edıyoruz modern eserler ya- ratıyoruz, sonra bunları Avrupada çal dırıp böylece memleketimizin itibarını yükseltiyoruz." Fakat işin aslı bu değildir. Bir Alman Şiiri Göz Yaşları... Dünyanın Herhangi bir yerinde; Bir insan ağlıyor.. Sebepsiz ağlıyor; Bana aglıyor.. (M. Rilke'den) AKİS, 5 HAZİRAN 1954