l i TAKILMIYAN TABELÂ o MAHMUD YESARİ Ein babası, kırk yıldır çalışt rkellen ikramiyesini alıp evine çe- kilerek başını dinleyec likla bekliyordu. Akşamları, yorgun e eve gelince: - Bu günü de at- ttik.. Çalışmaktan Si bıkmışım ki hep dinlenmek istıyorum. Diye şikâyet etmeği âdet edinmişti. Karısı, hemen hemen aym cevaplarla onu, teselliye çabalıyordu — Kırk sene bu, dile kolay... Dinlen- mek hakkın... Şunun şurasında, kaç gün dır Yüzdün yüzdün, kuyruğuna getir- tirdin; biraz daha katlanıver. Artık köşene oturup yan gelir, dinlenirsin. Remide, babasından dâha fazla sa- bırsızlanıyor; daktiloluk ettiği müessese- deki vx ıdaşlarına arasıra derdini dö- küyordu : gi günü, sabırsız- Babel ikramiyesini alınca, Aksa- raydaki yanan evimizin arsası üzerine bir za ırtman çıkacağız. Ama, öyle büyük artmanlardan değil, apartman yavrusu vie. Ben, şimdiki apartmanları çok se- viyorum; hem temiz, hem kullanışlı... Fakat babasile annesi, Remidenin tik- rinde değillerdi; onlar, « eski tertip * ev- lere rr ai Onlarca, ev in li başkar idi. İkisi de, kızlarını, kendi Kilim inandırmağa Uğraşı- yorlardı : artık tarihe karıştı. Tabii, z kâpir yaptıra z. Fakat insanın, ba l başına bir eve sahip olması, daha iyi değil mi? Apartman hayatını imrenişine saşıyoruz. Üsikattaki kiracılar, tepende hora tepsinler; altkattakiler, kendi ürültülerini unutup senin gürültünden pi? & GE şikâ etsinler, bu, hoşa gidecek şe lisanı hergünü. bir mi? Hastalanırsın, yahut inlemeli yalmak istersin. Ü ar; altkatlan, gramo- Je diye n nde serbesttir. Sonra, nedir o kübik apartımanlar! Ne odası oda, ne sofası sofa! Bundan da vazgeçe- lim. Zamaneye uyup kendimizi cendereye sokalım. Kendimizin küçücük bir bahçe- miz olsa, fena mız Bak, ne kadar zaman- danberi kira evlerinde dolaşıyoruz. Evler, biribirlerine benziyorlar mı? Elbette ben- zemezler. Çünki herkes, rahatını düşüne- rek, keyline, zevkine yaptırmış. Apartmanda, çamaşır yi caksın, nöbel beklersin; çamaşırlarını BULA ık - için €rsin, firin gelir, “kapıcı Ev dediğin, eve benzemeli, kömürlüğ ındık, se yükü, dolabı; kırık dö- koyacak bir çatı, tavan arası olur, Mutbak bahçe üstünde oldu mu, insan, yorgunluk duymaz. Apartımanlarda. bun- arın. hangisini bulabilirsin? Tek Katta rom sana? — Artık şerefe bir böl içeriz. oturmak, bir nevi kötürümleşmektir. nın sıkıldı mı, aşağı yukarı iner, çi Sın. A partim wn şaşırıp yanlış. Kapı çe lanlara dert anlatmak ta ayrı bir derli; Aparimanlardaki hayat, müşterek 'h demektir. Komşu katların hastaları, ölüler olur, Tesadüfün işi yok, o gün de, Seni bir küçük ioplantın vardır. ADE, ile he ber gelir iz, biraz kısmazlar mir.» Hay lise Radyoyu kapar, amöfonu SUsturursup misafirlerine de özür dilersin Çünki 8; - Çok rica bunun aksini de düşünmeğe mecbursup Dilimizin sıcuna gelenler, bunlar...” Daly bunlara benzer, benzemez ne sıkıntılar da vardır! babasının sözle Remide, anne kanmıyordu : — Apartmanların o temizliğini EA misiniz? İşi de kaolay.. Es hal a kat kat evi, di, hangi hizmet Apartmanlı dal altkat, üsikat kiracılar, hora teper, güri rlermiş. Evlerin sağlarında, sollarınd ve önlerindeki komşu evler, gürültü et mezler mi? Hiç gürültü istemiyen, kırları car. Şehirde oturan, gürültüye katlı Üsikat, radyoyu açsın. Biz de radyo alırız. Altkat, MN çalarsa biz de neden çalmıyalım? Kübik ri manların odaları küçükse, bu, bir küsu muz Büyük odaları, ne ile döşeyecej Eşyamız şık, kibar temiz olsun da varsın az ge Hergün çamaşır mi yi i Nöbetle yıkanırsa ne Çökialarin kurumasıda böyle, Misafir hiz me — EMİŞ, sildirip <bpünlece kesiniz? ede < ie — 7