ami idin him işle. balkayım, ıları gör. i yemek ışarak mi lohocum, ; larını aç, in Berrin ık sesler,. annecim, sun yay dirilmişti. ışık yan © kaldırınca uk yumuk zil miydi? r çenesini söylediği benziyor, değil mi ir erkek | İçim ons mezlik et ine daldı, ira bütün rkadaşlar' steren bü sı var — © Ni açtı. Yüzüne çarpan KIRMIZI BALIKLAR UCUK — Doğru söylüyor, onun hakkı varl. Gözyaşları, fırtınalı ruhuna biraz sükünet vermişti. Çantasını açarak, bir kâğıt çıkardı. Kalemini aldı ve yaz- mağa başladı “Hasan. “Bu satırları ağlıyarak yazıyorum. Hiç kuvvetli değilim. Fakat karar ver- dim. Sana karşı olan inanışlarım, El lamlığını kaybediyor. rimın altından, toprak gibi siyah kurun- tular, şüpheler sırıtıyor. Ben, seninle ancak inanabildiğim kadar beraber ola- i © bilirim. Bu şeklin devamı beni hırpalı- or. “Parmağıma takarken solmıyacağı- ni söylediğin yeşil yüzük, bana vakit vakit kurumuş bir ot halka gibi sol- muş görünüyor... “Eğer gelip benimle kat'i ve son olarak konuşmaz, hayatımızın yoluna bir düzen vermezsen, maalesef - daha çok ağlıyorum - parmağımdaki yüzüğü sana göndermek mecburiyetinde ola- cağımı,, “Pilie, İmzasını atınca, Hasandan ayrılmış gibi, hıçkırıkları çoğaldı. Gözyaşları ateş yolları gibi, yanaklarını tutuştura rak akıyordu. Mektubu bir kere, bir kere daha okudu. Her defasında gözyaşları çoğa- yordu, Nihayet kâğıdı katlıyarak ce- bine koydu. Gözlerini sildi. Ders saati yaklaşmıştı. | Aynada 7 züne baktı. Gözleri A Oda sıcaktı. Genç kiz, sıcaktan bunaldığının Ek vardı, Akasyalı yola bakan camlardan birini serin hava, onu © sükünete kavuşturdu. Yurt muhitinden, © evinden, hatıralarla dolu olan kendi semtinden uzaklara gitmek arzuları yüreğine doluyordu. Anadolunun muh- telif şehirlerinde yerleşen, memuriyetle dolaşan akrabalarını gözlerinin önüne getirdi. Kısa bir zaman için İstanbul- dan ayrılmak, onların sükünet verici yuvalarında oturmak düşüncesi, için bir rahatlık duydu. Bu rahatlık “ hissi ona, birdenbire bir seyahat kararı verdirdi. Unbeş gün İstanbuldan ayrıl- nn sinirlerinin düzelmesine yardım cek; ve Hasanın nasıl hareket ede- zi sahin sölterecekti. Birkaç dakika düşünmek, seyahat YAZAN; CAHİT JM plânını kurmağa kâfi gelmişti. Gözle- rinden sessiz sessiz akan yaşları silerek, aynaya baktı. Saçlarını düzeliti. Oda- dan dışarı çıktı Salondaki genç I masaların önünde çalışıyorlardı. Patron çizdikleri büyük kağıtların hışırtısı, işleyen ma- kasların sesi, fısıltı halindeki konuşma” lar; Filizi kendi âleminden ayırmadı. Genç kız, düşünceli başı önüne eğik, direktörün odasına doğru yürüdü. Ka” piyi vurdu. İçerden direktörün sesi duyuldu : iniz! Filiz, kapının tokmağını yavaşça çe- virerek içeri girince; okuduğu defter- den gözlerini ayıran direktör, onu gör- dü: — Ooo, senmisin Filiz... gel çocu gum, ne var. Genç kız, büyük yazı masasının u- cuna gelince durdu. Gülümsemeğe ça- lışarak direktörün yüzüne baktı. — Ne var Filiz? Hastamısın yav: rum? Halinde bir tuhaflık var. Genç kız, söze başlarsa bördebire zafa ei hıçkırıklarla ağlıyarak, yaşlı kadının ellerine kapanacağını sa- nıyor, dudaklarını sıkarak, mütereddit susuyordu. Direktör, bir daha sormadı. Filizin halindeki gayri tabiiliğin ee 0- nun söze başlamasını bekle zenç kız, direktörün ii yan yumuşak bakışları altında, yavaş yavaş kendisini topluyor, söz söylemek cesaretini kendinde buluyordu. Büyük bir gayretle gülümsedi: — Sizden izin istiyecektim efendim.. Hay bay çocuğum. Hemen yi istirahat et... Filiz ei salladı: — Hasta değilim efendim, fakat çok ye Ruhi bir yorgunluk hissedi- yorum. Bunun tecayisini küçük bir se- Ye buluyorum. Eğer bana on beş gün izin verirseniz, Anadoludaki küçük teyzemin yanına gitmek istiyorum... Bu izin çok vakitsiz, fakat beni sevdi” ğinize güvenerek rica ediyorum. Buna anla- muhtacım... Sesi heyecanla titriyordu. Direktö- ie tatlı, müsamahakâr bir Külüz belirdi — Peki çocuğumu: Sana istediğin on beş günlük izni veriyorum. Ne va- kit yola çıkacaksın?. 79 * — Hemen yarın efendim... Yalnız, derslerime kim bakacak? Çocuklarımın derslerinin geç kalmasını hiç istemem. Direktör, bir müddet ona baktı: — Sen, hayatta rastladığım insan- ların en dürüstü, vazifeseveri, ve iyi kalplisisin Filiz, İnşaallah ömrünün böyle kalırsın bilhassa ben sonuna kadar değişmez, yavrum... Senin yerine vekâlet en Çocuklarınla ben meşgul olac ğım.. Filizin gözlerine yaşlar yükseliyor- du. Yazı masasının kenarını dönerek, direktöre doğru koştu. e ellerini avuçlarına alarak öp — Sağ olunuz efendim a iyi bir insan olarak kabul au böyle oluşumda annem kadar, sizin de payınız vardır... ğer biriz daha orada kalsa, ağlı- e zafını, kederlerini açığa vuracak- . Tekrar ellerini öptü: — Allahaısmarladık efen Direktör, genç kızın Se T ekarel; dudaklarını. alnına dokundurdu : - Ha uğurlar olsun Dönüşte seni kuvvetli ve dinlenmiş olarak görmek, beni çok memnun ede- cek. Güle güle kızım... Filiz, hemen arkasını dönerek ora- kimseye sezdirme- yavrum... dan; biraz sonrada den yurttan çıktı. Sokağın soğuk h yüzüne çar: pınca, birdenbire yili Kararının yer- siz, ve acele verilmiş olduğunu düşün: dü. Fakat bu dönüş çok devam etmedi. Yapacak başka şey yoktu. Eve gelince; annesini, salonda sü- veter örüyor buldu. Genç kadın, vakıt- siz bir zamanda onu karşısında görün- ce merakla sordu: — Niçin li çıktın Filiz? Hasta mısın yoksa Genç yi alsan el sü- künetle çıkararak, sobanın karşısına, annesinin koltuğu dibine yere oturdu: — Hiç birşeyim yok anne... İzin a- larak er geldim. Ann onun sözlerinin sakladığı hakikatı alyan mış yle erken dönüşün vaki değil. a Filiz, annesinin ellerini avuçlarına aldı. Dudaklarını onun Eran üze- rinde gezdirerek anlat — Bu gün be leabie sinirlerimin, vücudumun ve ruhumun çok yorgun ol- 19