rına çık- iyelerini ışka bir. yer Su ellerine önünde iğe gir Derenin halılar r kurul miş, gü” naverler bila: güzelin lara gü- bebek çocukla” Or; açay- bveci çi - al la rakları, dönerini, kebabinı öven aşçı kal- falarının beyaz önlükleri dekoru tamamlı- yordu. Sırt üstü uzanan orta yaşlı bir adam genç süvarileri görünce dirsekleri üstünde doğruldu. Cezvede kahveyi kabartmağa çalışan karısı, kocasının bakışlarını kova- lıyarak e kıza dik dik baktı. İçlerinden düşündüle «Ne ai Karia ! Piliç gibi kızı rn a almış, eylim gel...» «Şu zsü lüğe bakın, ğine gibi kalabalık, ide pantalon giymekten sıkılmamiş. Hele bo- yası Süvarileri gören çoluk çocuk, oyunla” rını bırakarak ardlarına takılmışlar; genç kızlar yan zle bakmağa, delikanlılar kasketlerini biraz daha yana iterek iç çek- başlamışlardı. Yalnız sevdiği kızın ni o beğenmesini, eğlenm buralara yabancılık göstermemesini isti- yordu, okadar. Merâl ise kalabalık arasında belli bir heyecan dalgası yaratan varlığının derin bir hazla kamaştığını, yüzüne dalan bakışlar- daki ateş ve özenişin kalbini sevinçle doldurduğunu hissediyordu. Bir kraliçe ih- tişamiyle geniş bir ağaç gölge disi için hazırlanan portatif dan birine geçti. Yerde oturamıyacağını düşündüğü için masa, sandalya, hamak falan getirmişlerdi. Suadın uzak akrabala- rından bir genç kız çayını eline tutuşturdu. Merâl geldiği gündenberi bu kıza hi ehemmiyet vermemişti. Fakat bugünkü gi yinişi ve hareketleri ve gilti. çük kız, saçlarını kırmız esinde ken- sandalyalar- zemin üzerine beyaz benekli bir ende sarmış, Üstüne iri dallı, askılı bir etekle, bir Rumen bu- lüzu geymişti Ayaklarnda yumü m san- dallar vardı. Gülüyor, konuşuyor, salın- cekta kolan vuruyor, şarkı söylüyor, ge- rilen iplerden atlıyor, birdirbir oynıyan çocukların arasına karışıyordu. Taşkın neş'esi yaşlıların bile yüzlerinde aydınlık bir gülüş ale ordu Suan wdiği kızın bakışları karşısında Kumanda bekliyen bir esir itaatı gösteri- yordu. Herkes için için bu ateşli sevgi ile ilgiliydi. ğle yemeğinden sonra hepsine tatlı bir gevşeklik gelmişti. Bayan Mehpare : — Buraya uyku için mi geldik? Hay- di Sermin, bir şarkı söyle de biraz açıla- lim, dedi. Genç kız biran düşündükten sonra Sı ada baktı. a bir göz kırpışı ile Fi- daydaya başlad ayda, a canım Fidayda iie lira yedirdim Bir ayda Alıp seni kaçarım ne fayda Hoşuma da gidiyor bu sevda ' Suad hiçbir şeyin Memleketimi. seviieyen, aile duygularına aykırı hareket eden, vakmlarımı oyadırgayan böyle eksantrik bir kızla. Türkünün burasına gelince ses büsbü- tün başka bir mana alıyor; bakışları genç sevgililerin o gözbebeklerinde o birşeyler arayıp buluyordu. Hoşuma da gidiyor bu sevdal|.., Hemen hemen türkünün bu ni hep birden tekrarladılar.. hoşa giden dası bu mıydı acaba” Suadla Merâlin sevgisi... Dönüşte genç kıza Tepecik hakkında- ki fikrini sordular. — Bir avuç bulanık su, cılız bir serilmiş ağaç gölgesi, nemli topraklara bir yığın halk, eğlendiğini zanneden bir alay genç | Diye dudak büktü. erminin “hoşuma da gidiyor bu sev- da, sözünü söylerken Suadın gözlerine dikilen bakışları sanki günün bütün site- mini genç adamın ruhuna boşaltmıştı. s #5 İstanbula dönecekleri gece Suad an nesi ile yalnız kaldı, Yaşlı kadın oğlu- nun saadetinden kuşkulanıyor, fakat de- rin olduğunu tahmin ettiği sevgisini bu- lutlandırmak istemiyordu. Konuşurlarken bir aralık: — Ne vakit MM oğlum, diye sordu. Düğün ne zaman ? — Kiminle anne ? Ve Ke düğün ?| Sonra başka birşey söylemeden an- nesinin dizlerine kapandı. Ağlamamak için kendini? güç tuttuğu her halinden belliydi. Derin acısını ifade edemiyeceğini anlamak- la beraber: — Memleketimi sevmiyen, aile duygu- larıma aykırı hareket eden, yakınlarımı ya- dırgıyan böyle eksantrik bir kızla mes'ut olmama imkâ mı anne ? Dedi. Yanıl- mışım, Hislerimin sürüklediği yolun çıkmaza saplandığını gördüm've geri dönmeğe ka- rar verdim. O ne düşünüyor ? Bir genç kız kalbini ve şerefini kendi saadetinden ön- ce düşünmelisin değil mi çocuğum? nlaştık anne. O, arkadaşlığımızı naneşekerine benzetiyor. Önce biraz tatlı, nız sevginin kâfi gelmiyeceğini Bu seyahat da şerefini gölgeye düşüremez. Buna görgüsü, al terbiye, sonra dü- rüstlüğümüz —“Oğlum, ben ana olduğum için her- şeyden ve” herkesten çok seni düşünürüm tabii. Niçin artık açık söylememeli. Zaten o kizla mesut olacağını hiç aklim kes- memişti. Gönlüm inanmıyordu buna... .*. Bir yıl geçti. Suad yine onbeş günlük tatilini geçirmek a memleketine döndü, erkes sevinç | Li istasyonda kendisini ali arasında tavurları, minik şapkası ve dost ba kışları ile Sermini görünce bir yıllık düşünüş ve bülün sıcaklığıyla genç kıza di. Genç adam hasretinin yaklaştı. Anlaşmaları uzun sürmedi, Bir yıl ön: ce gülünç bulduğu sevda üstünde biran bile durmadı Sermineik... tarlasında terliyen çiftciyi, ne bir başında eğlenen halkı, ne yanık yüzlü çobanı, nede memleketinin eğlenme tarzı- ı diline düşürüp bin bir eğlence mevzuu çıkarmıyacaktı. Onlar birbirlerinin dilinden, ruhundan, düşünüş ve duyuşlarından mükemmel bir şekilde anlıyacaklardı. Mesut olmak için de bundan başk ne lâzımdıki ?...