ni arama» derslerin n. İlep 6 ık verdin. sek halim umu bili e olurdu? « yerinde ri kımıl rak lâkirs â gülerek zin uçtu? ka rkkmak : için İres tak, fesir , bindim. m... duy m?.. neler — «Tamam? kelimesini duymak asa- bımı harap ediyor. Öyle acı bir hatırası var ki bendel. Leylâ hayretle ona doğru eğildi: — Biribirimizi görmiyeli sana ne ol- muş böyle? Ne tuhaf konuşuyorsun? * Tamam » niçin sinirine dokunuyor ? Nesrin başını cama dayıyarak, çabuk gösterilen bir filim gebi, trenin her bir adımında değişen manzarayı bir müddet seyrettikten sonra, arkadaşına döndü: — Seni iki senedir görmedim, des gil mi? O halde, romancı Orhan Ne dimle tanıştığımı bilmezsin. Fakat, be- nim, daha okul sıralarında iken bütün san atkârlara, bilhassaromancılara ve şas irlere karşı olan isempatini unutmamış: sındır. — Bilmez olurmıyım? Bir sene hiç unutmam, ( Göte) ye aşıktın. Başka bir zaman da Bayorn'a tutularak gecelerce “ uykusuzluk çektiğini bâlâ hatırlarım. Sas bahlara kadar, yüksek sesle Bayron'dan parçalar okuyarak, bütün bir yatakhane halkını uyutmazdın. Hattâ, hatırlamız yor misin, seni bir kitapla evlendirmiş- bik? Nr ğimiz mektep mecmuasının mizah kısmında senin gelin kıyafetin de bir karikatörünü, simokinli ve elli ayaklı bir cilt klâsik şiir kitabile yan yana basıp, altına; “ Sonsuz saadetler dilerizl ” diye yazmıştık. Senin. elinde © bir demet çiçek, eniştemiz şiir kitabı nın kabında da bir beyaz gül vardı: Biz çok gülmüştük amma sen biraz kızmış» Ar. — İşte, benim o karikatürle canlan- dırdığınız huyum. sonradan da devam etti. Amma gittikçe tehlikeli bir şekil alıyordu. Çünkü artık, ölü sanâtkârları değil, dirilerini seviyordum. Bazan da ölü ve diri bütün bu büyük adamların en beğendiğim cephelerini ayırıp, kens di kendime yepyeni bir “İdeal dahi" yaratıyordum. Bir gün romancı Orhan Nedim ile karşılaşınca, hayalimde, bir gün alnı, bir gün gözleri ve elleri te- şekkül ederek vücude gelen ideâlim ile karşı karşıya geldim. İdeilim canlanmış; hakikat olmuştu. Orban Nedimde, en beğendiğim kılâs sik tiplerin e giden cepheleri, bir araya gelmi Bayron'un- ir bir çocuk ağzı gibi hoşa giden bir şımarıklıkla * kabar- mış dudakları; düzgün, parlak bir kay» ganlıkla ei kırlaşmış saçlarının k alnı; gözlerinin arasına dalan yük sertliğini'yumuşaktan yuvarlak bir çenesi i vE a, ben onun kadar tabii hayata yla. mn sanı bir bir uslüble yazan muharrire raslamı “Bir gö e bu husüsiyetinden bahs» ettiğim Ben, demişti, tasarladığım vaka» ları önce yaşar, prova ederim, sonra sonra yazarım. Vakaları ve birtakım hâ. diselerin insanlar üzerindeki tesirlerini, Psikoloji kitaplarının gösterdiği yolda gözüm kapalı yürüyerek değil, hayat yolundaki tecrübeye dayanarak yazdı ğım için, eserlerim bayatın ta kendsis JE, Biribirimizi gittikçe daha sık gör- meğe başlamıştık. Onun benimle alâ kadar oluşuna sevinmekle beraber, içim- de bir şüphede vardı: Acaba ben mi aldanıyordum? Onun gibi bayatı gör” müş, anlamış, yaşı haylı ilerlemiş bir fikir adamı nasıl olur da benim gibi ço- cuk denecek kadar genç, manasız bir kızla alâkadar olabilirdi? Muhakkak ki bu benim romantik ruhumun bir ku: runtusu, bir zevkiydi. Fakat bilsen Ley» u benim hayatımı nasıl doldurdu, nasıl canlandırdı? Bana bazan “ Siz, diyordu, eski bir İtalya TES» saminın tablösundan fırlamış bir Mer» yeme benziyorsunuz!?. Bazan da: a yazarsam, kah- lâ, aylarca bu kurunt ir roman ramanı is size benziyen bir genç kız olacak!, Ee ie kış, böyle tatlı bir “Orhan Nedim, sarhoşluğuyle geçti. Mayıs sonund ine her zaman» ki gibi Erenköyüne taşındık. O İstan. buldaydı.. Eskisi gibi sık sık görüşmü- yorduk. Hanımeli Kayi ağırlaşan sıcak bir haziran günüy Bahçede, bik lane altındaki hamağa uzanmış, elimde onun kitapla» rindan biri. yarı okur yarı düşünür bir vaziyette tembelleşiyordum... Birden, babçe kapısı gıcırdıyarak açıldı. O tarafa döndüm, O ânda, sanki bü- tün kanım tepeme çıkmış gibi, başım yandı.. Yüzümden alev çıkıyordu. Gelen, Orhan Nedimdi Karşılamağa giderken, çarpıntımın sesini duyarsa diye âdeta korkuyordum. Elimi bırakmadan ıhlamurun altına doğru yürüdü. Bakışları her zamankin- den daha kuvvetli, sesi ağır ve hoştu. — Bayan Nesrin! dedi, buraya ge linceye kadar çok düşündüm. Günler- ce kendi kendimle mücadele ettim. “Ak saçlarından utanmıyor musun, be adam? . diyordum kendi kendime! “Ayıp, ayıp sanal Ö çocuğa bunları nasıl söyliye- eri Ti ağir konüşuyor, her cümleden sonra © ööeledime bakıyordu, Yüzünde suçlu bir çocuk ifadesi vardı. oluyordum o esnada, Leylâ, s anlatayım? Dünyanın en mesut insa- mıydım, etrafımda her şey sanki gülü- yor, kameriyenin sari gülleri, parmak» lığı saran hanımelleri havayı başdön- Ben sana acıl dürücü kokularla dolduruyordu. Rüya» da mıydım O, elimi bırakmadan devam ediyor» du. akat, bayan Nesrin, bir gün gel di ki, artık ak saçlarımdan,, gözlerimin etrafını saran buruşuklardan utanmaz oldum ve sana koştum; itiraf ediyorum: Sensiz yaşıyamıyacağım. Seni görmemek benim için diri diri toprağa gömülmek- biraz.. belki.. alay edeceksin.. Fakat dinle. artık dinleyemiyordum. Gözles rimden yaşlar iniyor u: İer zaman sizinle beraber olabil. ila için en büyük saadet... Size lâyık olabilseydim... diye kekeledim. Bana doğru biraz daha eğildi: — Demi benim gibi ak saçlının kalbini kabul ediyorsun?.. ma İnip la or, birşey” tir. Sen de.. beni. Il “Or yalarım birden daklarım o kadar titreyordu ki, birşey söyliyemedim.. iki elimi birden ona u- zattım. O zaman ne oldu, Leylâ, nr tahmin edersin Hayır hayır hiç biri değil Orhan Nedim geri geri çekildi.. Göz“ lerinde kurnaz bir gülüşle, benden bir kaç adım öte e emi > amammmm İ wv e dedi. Ne bir keli. e Fazla, ne bir kelime eksik! Bitirdiği belkelir. ime geçip te uzaktan sey- rettikten sonra, meydana çıkardığ eser- den memnun bir tavırla, lamam|, diyen san atkâr gibi; gözleri yarı kısık, dudak- a kenarında mi bir gülüşle ba» na öyle bir bakışı vardı ki... Ben don muş Wei e doğru uzattığım ellerimi bile çekemedim. O tekrar komuşmasa, belki de bir hey» kel gibi saatlerce ayni: vazivette kala» kalacaktım, — Bayan Nesrin! kızım, size bugün Genç am Se ELAT size benziyecek diye. İşte o eseri yazs “kabil değil, o kadar mi ettiğiniz için size pek rim. Alla ha ji sarkık. bay Ka affedin; ben roman Gi bir adas için yaşarım be Leylâ, böyle! Şimdi * “Tamam,, kelimesinden nefret etmekte haksız olmadığımı, e en heyecanlı bir ânında, beni bir kurşun gibi beynimden vuran o kelimeye karşı olan Kn gür yet tabii ee ime değil mi