,kşamın eş He kö. nı dolduran ra ile Ayşe | eyen birşey ir yılan gibi a. Bu acıya | hasına olur: mle örttü: ağışlıyacal ığum. (adan, yüzü rma karışık ştığınızı, na" nız n ki istiyor- | lesiniz, olan — Babası - aramızda yaş farkı ol makla beraber - çok iyi arkadaşımdı. Uzun bir Avrupa gezisinden döndükten sonra bir gün ona uğramıştım. Çalışma odasında şuradan buradan konuşuyor- duk. Birden kapı açıldı. İçeriye çok güzel bir kız girdi. Çocukluğunu tanır- dım annenin. Fakat öyle serpilmiş, de- gişmişti Ba ba Li © “Çizimi benim en beğendi- ğim eserimdir!,, diye tanıttı. Küçük, beyaz bir el erdi Bir kuş sıcaklığı ile çırpınan bu el içimde bir güneş ya- rattı, — Kızın bir içim su dostum! dedim. O, henüz bir çocuk, bende kocaman bir adam olduğum için.. bunu çekinme: den söyliyebilirim değil e 7 Diye de bir şaka yaptı Benim için bu dakikadan itibaren bir yarım sarhoşluk başladı. Aramızda büyük bir yaş farkı vardı. O henüz on sekiz yaşında bir kız çocu- ğu; ben kırkını geçmiş, kendini kitap: lara vermiş, bu yaşa kadar çalışmaktan, okumaktan başka birşey aklına getir- memiş bir adamdım. Hislerimi yoklıyarak, onu gözümden, gönlümden uzaklaştırmıya çalışarak bir yıl geçirdim. On dokuz yaşına girdiği zaman bir demet siyah gül yolladım. Ve gece babasına telefon ederek: — Artık dostum evine gelmiyeceğim! dedim. Kızın beni, bilmeden derin bir uçuruma sürükledi. Onunla karşılaşmı- ya tahammülüm yok. Saçına kır düş- müş arkadaşını, çocuğu yerinde bir genç kıza bağlandığı için bilmem affe- decek misin? Bu konuşmanın üstünden çok geç- meden babası ile karşılaştık. Bu sıralar- da zengin ve tahsilli bir genç kendisi ile evlenmek isteyince annen: “Ben ev: lenmiyeceğim,, diye tutturmuş. Üstüne düştükleri, sıkıştırdıkları zaman da an- nesine, bir senedir bana bağlı olduğunu, benden başka kimseye el uzatamıya- cağını söylemiş. Bunu duyduğum zaman, yaşını başımı almış bir adam olduğum halde, bir genç mektepli gibi kızarmak- açığa vur- Babası ile annesi düşünmüşler. Kendi aralarına giren yaş farkının hiçbir gün saadetlerine engel olmadığını ileri sü- rerek, bu evlenmeyi mahzurlu bulma- mışlar. Uzatmıyayım. Birgün her yeri çiçeklerle, kokularla dolu olan yalının beyaz merdivenleri, çok şık gelin alayı ile örtüldü. Motör yanaştı. Merdivenin iki kıyısına kadın erkek bir yığın halk sıralanmış, büyük bir dost kalabalığı toplanmıştı. Alt basamakta onu karşıladım. Tit. reyen elimi beyaz saten içinde kusursuz bir heykel güzelliği ile duran narin kola geçirdim. Bu dakikada bütün hayatı arkada bırakarak, büyük ve anlaşılmaz bir mabede giriyorum sandım. Uzun duyağı merdivenlerde köpük- lenerek, üstümüze dikilen bakışlara, al- kış seslerine göğüs vererek salona çıktık. ece, yüzlerce mumun aydınlattığı koca alanin başbaşa kalınca bir toy mektepli gibi utangaç ve heyecan için- deydim. Önünde eğilerek — Meliha, başını yoran bu şeyleri ben çıkarayım ister misin? dedim. Bir yıldır gece gündüz düşündüğüm, dünyada herkesten çok beğendiğim ve herşeyden çok sevdiğim bu genç kız karşısında şimdi, anlaşılmaz bir korkuya düşmüştüm. Saçlarını omuzlarından aşağıya bi- raktım. Bu siyah bütün bütün bu pırıltılı taşlardan, tellerden, ipeklerden çok daha can alıcı idi nce dizlerinin dibinde, saatlerce ellerini avuçlarımdan bırakmıyarak söy- ledim, ona birçok şey söyledim. Annenin mektubundan da öğrendi- ğin gibi, üç ay ateş içinde geçti. Kitap- larımı, eserlerimi, derslerimi, herşeyi bir tarafa bırakarak dizlerinin dibinden ayrılmadım. O zamana kadar hiç sevmemiş, ufak tefek maceralara düşmemiş bir erkek ihtirası ile yandım, tutuşt Sonra, bu büyük ateş içinde, bir sam gibi eserek damarlarımı yakan bu he- yecanlı rüyadan, iş hayatıma geçtim. Onu çok ihmal etmekle beraber daima sevdim, her zamap sevdim Çiğdem. Ona inanıyordum. Temizliğine, bağ- hılığına, sevgisine çok kuvvetli inanım vardı. Zaten bu inanış değil midir ki, beni her kaygıdan uzak büyük bir gö- nül tokluğu ile işlerime çekmiş, sürük- böyle huzur içinde çalışmıyacak, onu ek kü a ateşi ile didiklenmiyen bir e, her işini yoluna koymuş bir nsan rafiariği vardır. İşte Çiğdem, sonu, annenin mektu- bunda okuduğun ve birçokda içinde yaşadığın gibi oldu. Yanlış iş tuttuğu- mu ve ona kıydığımı anladığım günden sonra çektiklerime, düşünüşlerime ve hareketlerimdeki şekillere gelince. Birden yerimden sıçradım. Ellerimle bu defa ağzını kapayarak : k yorulma baba! dedim. On dan sonrasını görüyorum ve beraber yaşıyorum. abam, gözlerinden şimdiye kadar tanımadığım bir yakınlıkla, bana eğildi. Alnıma değen dudakları ateş içinde idi. Çocukluğumdan beri sızlanarak istedi- gim, ve yokluğu karşısında içlendiğim baba sevgisini kazanmıştım. Siyah ör- tüsü altında gülümseyen genç kadını, hatıraları ile dolu odada yalnız bıra- karak bahçeye çıktık. Çay içerken ba- bam yeni yakaladığı bir fikri ortaya attı: — Çiğdem biliyor musun ne düşün düm li Dinliyorum baba, — Anadoluda uzun bir yolculuğa çıkalım. Memleket görmek, köy köy dolaşmak, açık havada yaşamak sana eski sıhhatini geri verecektir. Burada insanlardan çok uzak kalı: yoruz. Biraz aralarına karışalım. İçle- rine girelim. Onları dinliyelim. Derd- lerini, isteklerini anlamağa çalışalım. Başkalarını dinlemekte, insana kendi acılarını unutturan bir tesir vardır. içinde ezilenleri okşamağa, ci mağa çalışalım. Göreceksin avunacağız. — Hemen yarın yola çıkalım baba. — Tabii, sen istedikten sonra niçin olmasin! — Uzun bir gezintiye çıkmak böyle kolay ez aba ? — Yurdumuzda dolaşacağız çocu- gum. Neden zor olsun? — İzmirden başka her yeri dolaşa- lm, görelim. Fakat İzmir köylerine hiç ER i i, nasıl ie erminin iki ayağını bir pabuca koy duk. Evde büyük bir ah İN Anadolu gezisine yeşil Bursadan baş- lıyacağız.. “ ( Arkası var) Oküyuearımızın (farm Ay Iw)da büyük bir sevgi ve ilgi ile takip ettikleri | Bayan Mükerrem Kâmil Su'nun: Sus Uyanmasın! i Romanı, pek yakında bitiyor, Seçkin ve çok hisli yazıcımız (Yarım Ay) i için; en yeni ve en mükemmel eseri olacağında hiç tereddüt etmediğimiz. İSTRANCA ETEKLERİNDE | Romanını. (Yarım Ay) için hazırlamıştır. Okuyucularımıza müjdeleriz.