Bir at koşusunun verici televizyon makinesi yasıtasile bir yerde n başka bir yere nakli HAYAL SANILIRKEN GERÇEKLEŞENLERDEN TELEVİZYON! Bundan kırk yıl önce sinema doğmuş- tu, bugün de televizyon doğuyor. Sinema nasıl ışıkları zaptettiyse, televizyon da havada ışığı ve sesi eline geçirerek boş- luğu fethediyor. Televizyon için geç kaldi diyerlar. eri dört beş senedenberi bekleniyordu. adyo az bir zaman içinde acunun her yerine yayıldı ve oldukça büyük bir te. rakki kazandı. Buna karşılık, televizyon hâlâ lâboratuvarların karanlığında uyuyor- du. Demek ki saatini bekliyormuş. Ama, radyo ile televizyon arasında, bir senfoni ile bir gül arasındaki fark vardır. Bir saniye, çiçeği görmemiz için kâlidir, ama bir senfoniyi dinlemek için kâfi değildir. nun için radyonun uzun işini televizyo- cun kısa bir müddete sığdırması lâzımdır. vx 22 Esir tabakası ses dalgalarile dolu idi. Şimdi de ışık dalgaları ile dolmağaş başlı- yor. Bu ışık dalgaları nokta şeklindedir. Bu noktalar verici makineden çıkarlar, esir içinde dolaşırlar, ve alıcı makineye çarpınca toplanırlar. Bu noktalar o kadar uk hareket ederler ki, göze hep bir arada gelmiş hissini verirler. Tıpkı sine. ada resimlerin arka arkaya gelmesinden- hiç aralıksızmış göründüğükleri gibi. Bu ışık noktasından herbiri, gösterici perde üzerinde, saniyenin yüz binde biri gibi kısa bir müddet kalır; ve geçerek yerini arkasından gelen noktaya bırakır. rkasına ayni aralıkla gelerek, hangi resimden veya Gy geldilerse, onu perde üzerinde yenii vücude getirirler, * * Esirde garip bir kanun hüküm sür” Sesler ve hayaller, onları ilk teşkil # maddelere indirilmelidir. Orada yi basit olan unsurların yaşamak hakkı dır. Bir ses birçok ses dalgacıkların bir hayalde birçok ışık noktalarından | pılmıştır. Mikrofonda işittiğimiz s€6, si ma perdesinde gördüğümüz hayal, bi mürekkep bir şeydir. Değil mi ki gi mürekkep birşey alınıp verilmez, © “ onları basit unsurlara ayırmak ister. hn sesleri , dalgacıklara nakis ayırmamız gerektir. bu dalgacıklara ayırmağı