——— Y5.0:535 FENERBAHÇE 27 YAŞINA GİRERKEN Tekaütler Maçının Hakemi, Nasıl idare Edeceğini Anlatıyor! Sahadan Ayrılalı Henüz Çok Olmıyan Zekinin ayağına Top Geçince, Ulvirin Göz Yaşına Bakmıyacağı Muhakkaktır! Bir kaç senedenberi dostum amdi Emilin teklifi üzerine ttrafıma on beş yirmi gençi top layarak onları hakem yapmağa, Oonlara daha iyi hakemlik öğret Meğe uğraşıyorum. İtiraf etme- liyim ki, işe ilk başladığım za - Manlar futbol kaidelerini çok iyi bildiğime kani bulunuyordum. akat bu kanaat, pek çabuk zail oldu. Bir hafta sonra işe çok daha ciddi sarılmak lâzımgeldi 8ine inanarak ben de, öğretmek istediğim gençler gibi kitaba, kitapta olmayan şeyleri İngate Teye yazarak öğrenmeğe mec- bur kaldım. Aşağı yukarı bir sene içinde tereddütlü bir nokta kalmadı desem caiz. Hattâ kaidelerin ru hjınu şu bir iki sene içinde işe ciddiyetle sarılan gençler kadar iyi anlayanların Avrupada bile $ok az olduğunu söyliyebilirim. .Şimdi bu gençlere karşı im- tihan gibi bir şey olan tekaütler Maçını nasıl idare edeceğim? Ne gibi gaflar, yapacağım? Göz erimin de çok iyi görmediğini Dazari dikkate alacak olursak acaba favulleri, ofsaytları göre- ilecek miyim? Bunlar hakkın da şimdiden fazla bir şey söyli- Yemiyeceğim. Fakat yan hake - Mi olarak bana yardım edecek Olan Fethi ile Abduşun anform ir halde sahaya geldikleri tak Ürde işimin haylı kolaylaşaca - ummaktayım. Her halde Onlara şimdiden tavsiyem ufak ir ahtrenman yaparak, maç- gü Dü de muhakkak surette sahada Şatafatlı hakem kıyafeti ile is - âtı vücut etmeleridir. Aksi takdirde onları diskalifye ede - Ceğimi şimdiden açıkça söyle - Tim, Bizim Fenerbahçe takımın - dan her halde en fazla favul ya- Pacak oyuncular malüm. Bun - âr arasında Cafer, arabacı Sa- di başta gelir. Galibe de pek faz a güvenemem. Maamafih kar- $isında Sedat olmadığı için o kadar korkmam. Oyun hususunda en ziyade acıdığım Hasan Kâmil ile Hik- Mettir. Bunlardan birincisi yeni evlidir. Kendine nasıl güvenip Ortaya çıktığını anlayamıyorum Hikmete gelince, o da benim gibi biraz fazla yorgun fakat Madem ki, kendine güveniyor; meydan hazır! Aralarında ha - Yatımın en heyecanlı, en mesut günlerini yaşadığım arkadaşlar la, seyircilerin de çok bariz ola- Tak görecekleri bir fark var. Yaş itibarile Galipten sonra ben gel diğim halde saçımda bir tek be- Yaz yok. Belki tasasızlık, aldır- Mamazlık dersiniz. Ne derse - hiz, deyiniz; saçlarımın hâlâ be Yazlaşmayışı, bu eski candan ar- kadaşların çok kıskandıkları bir âdisedir . Bir de güneş takımında oyna Yacakların isimlerini gözden ge Şirince biraz da eski zamanların enerbahçe - Galatasaray maç- arı gözümün önüne geliyor. O Zaman, “şu işin hakemliğini ya Pacağıma keşki takımda bana bir yer verselerdi, daha doğ- Tusu bacaklarım gibi kalbimin dç sağlam olduğuna inanabilsey | dim,, diyorum. Tekaütler maçınımn oyuncula- Tna toptan ihtarım ne ben ne tîe kendilerini fazla yormamak- t ., Maçın son derece dostane ol- Uğunu ve bu itibarla gol yap - Mağa ihtiyaç olmadığını da zan hediyorum. Fakat sahadan ay - Irlalı henüz çok az zaman ge - Sen üstadın ayağına top geçin - . Ce _Ulvinin gözyaşına bakmayâ- / fağı da muhakkaktır. — N. A, Pazar günü büyük merasime, mühim futbol maçlarına sahne olacak olan Kadıköyündeki Fenerbahçe stadı KOLAY FUTBOL. Yazan: M., Bunyan Mi P S — Hâlâ oynuyor musunuz? C — Evet, her hafta. S — Bu, müstesna bir futbol- cu hayatı değil midir? C — Her gün rastlanacak bir şey olmamakla beraber fevkalâ- de bir şey de sayılamaz. S — Bukadar uzun zaman oynayabilmeyi neye atfediyor - sunuz? C — Bütün hayatımca beden hareketleri ve atletizm yapmış olmaklığıma, 8 — Bunu aynı zamanda, diz- “lerinizin veya ayak bileklerini - zin hiç bir zaman ciddi bir sa - katlığa maruz kalmamış olması saadetine de borçlu değil misi - niz? C — Evet, bir dereceye ka - dar, fakat kendimi daima en iyi vücut şartları içinde bulundur - mak suretile diz, ayak bileği ve- ya adalelerin ağır sakatlıkların- dan kurtulduğuma da inanırım. S — Hiç — sakatlanmadınız mı? C — Sakatlandım, fakat de - vamlı bir antrenöman sayesin - de çabuk iyileştim ve bir daha da izi kalmadı. S — Futbol oynamak için en yüksek yaş nedir, biliyor musu- nuz? C — Hayır: Fakat William Meredith elli bir yaşındayken İngiltere kupası finalinde sağa- çık oynamış ve bir gol yapmış- tır, S — Futbola kaç yaşında baş- lamalıdır? C — Çok genç başlamamalı- dır. Bununla beraber altı yaşın- da bile futbolun A B C sini öğ- renmeğe başlanabilir. S — Fakat her halde, altı ya- şı;ıda futbol maçı — oynanamaz a? 8 C — İyi ve doğru oynamasını ve yerini tutmasını öğrenmeden evvel bir maçta oynamayı dene- mek lâzımdır. Her şeyden evvel oyunu kavramak gerektir. S — Futbol iyice öğrenilmiş olursa kaç yaşında oyananabi - lir? C — Aynı yaşta ve aynı boy- da çocuklarla' oynamak şartile on yaşında başlanabilir. S — Şüphesiz ki bu yaşta bir çocuük için büyük bir alanda dok- san dakika oynamak çok yoru - cudur. C — Bu genç — çocuklar en fazla bir saat oynamalıdırlar, Bundan başka alanın uzunluğu- nun 70 ve genişliğinin 40 met - reden fazla olmaması lâzımdır. Fazla olarak kaleleri de ancak 1,80 metre yüksek, 5,50 metre geniş olmalıdır. — Bir çok genç futbolcular, kendilerini fayda - sız yere yoran ve rollerini hak- Çeviren: Sadun G. Savcı kıyla oynamalarına engel olan çok geniş alanlarda — oynamak yüzünden zarar görürler. S — Büyük bir futbolcu ol - mak için, uzun boylu, kuvvetli ve her hangi muayyen bir ağır- lıkta olmak lâzım değil midir? C — Şüphesiz ki hayır: Bu sporun az yetiştirdiği büyük 0- yunculardan bazıları kısa boy - luydular. Alex James'i hatırla- yınız; buna benzer başkaları da vardır. S — Nasıl olur da kısa boöylu- lar, futbol gibi sert bir oyunda | daha boylu kimselere karşı a - vantaj asığlarlar (temin eder - ler)? C— Çünkü bir futbolcuya, ustalık, çabukluk, top kontrolu ve isabet; uzun boy ve ağırlık - tan çok daha fazla lâzımdır da ondan. S — Kısa boylu bir adam, t>- po uzun boylu bir adam kadar uzun ve kuvvetli vurabilir mi? C — Evet, hattâ daha kuv - vetli. S — Niçin? C —Çünkü diğer bütün oyurn- larda olduğu gibi futbolda da, en fazla tesir yaratan en kuvvet- li vuran değildir. Bu, eforların müşterek uygunluğu işidir. Ya- ni vücudun durumu (vaziyeti) ve lâzımgelen hareketlerin ya - pılmasındaki isabet. S — Bütün — genç erkekler futbol oynamalıdır fikrinde mi- siniz? C — Şüphesiz evet, ancak hiç bir sakatlıkları olmamak ve sıhhatları — yerinde bulunmak şartile, S — Gençler niçin futbol oy- namalıdırlar? C — Çünkü futbol — seciyeyi sağlamlaştırır ve — geliştirir ve dürüst davranmayı öğretir. Fut- bol sert darbelere dayanmayı öğretir ve insanı hayat savaşına hazırlar. S — Futbol oynamanın başka faydaları var mıdır? C — Evet, hayatın gündelik sıkıntılarını tatlı bir şekilde gi- derir. Ayni zamanda her hafta tesadüf edilecek dostlar edin - mek fırsatı da verir. S — Bu kadar mı? C — Hayır, futbol size seya - hat şansları verir ve eğer iyi fut bolcu olmak için bütün iyi niye tinizi kullanırsanız, muvaffak olursunuz. Bu takdirde belki de memleketinizi temsil — taliine mazhar olursunuz; bu, büyük bir şereftir ve herkesin ülküsü olmalıdır. O zaman başka mem leketleri ziyaret edebilir. ve bu suretle bilgi ve tecrübelerinizi arttırabilirsiniz. S — Size futbol oynamağ kim öğretti? . ş o N T N Si — A İFTATLAR. UCUZLAMALI! (Dün bir okuyucumuzdan aldığı- mız mektubu aynen koyuyoruz : | FENERBAHÇE SPOR KU - LÜBÜNE AÇIK MEKTUP Çok sevdiğim kıvmetli klübünüzün 27 nci yıl dönümünü küutlulamak için 16 Haziran 935 pazar günü güzel stadınızda bir spor bayramı tertip et- tiğinizi ve bu münasebetle de İsviçre nin en kuvvetli fudbol takımı olan (Servet) le bir fudbol maçı yapıla- cağını gazetelerde büyük bir sevinçle okudum. Sevdiğim bir klübüri kuvvetli bir ecnebi takımı ile yapacağı futbol ma- çını seyretmek, bilhassa onun 27 inci vıl dönümünü kutlulamak için, bav- şamında hazır bulunmak eşsiz bit zevk olacağından ve binlerce fudbol meraklılarına güzel bir gün geçirte- ceğine çok sevinmiş ve daha şimdi- den sabursuzlanarak pazarı iple çek- meğe başlamışdım. Fakat ne yalan söyliyeyim bu se- vincim çokz sürmedi. Çünki bayramı- nızda bulüunmak ve maçı görebilmek için stadınıza girerken vermek mec- buriyetinde bulunduğum duhuliye ücretinin çokluğu aklıma geldiği za- man bu sevincim bir anda kaybo)u- verdi. Çünki benim gibi aylıklı kim- seler için ayın tam ortasında 100 ku- ruş gibi oldukça ehemmiyetli bir pa- rayı feda edebilmek oldukça mühim bir meseledir. — Enteresan, heyecan- h, güzel bir maç seyredebilmek zev- kini düşünmek ne kadar tatlı ise bu zevki kendisine — taddıracak olan ve bu zamanda bin türlü müşkilâtla ka- zanılan bir liranın nasıl verilebilece- ğini düşünmek O derecede acı olu- yor. Ben bu satırları yazarken, yüzlerce hattâ mübalağasız olarak diyebilirim binlerce spor meraklılarının - düşün- celerine tercüman olduğuma yüzde yüz kaniim. Tanıdığım bir çok spor meraklısı arkadaşlarım var, kendileri daima duhuliye ücretlerinin çok ol- masından ötürü maçlara gidemedik- lerinden ve bu zevkten mahrum ol- duklarından bahseder düururlar, Ben öyle tahmin ediyorum ki stad- lara girmek*için konulan — ücretler yarı yarıya indirildiği takdirde yâni tribüne 50, duhuliye kısmına da 25 kuruşa girebilmek imkânı hasıl oldu- ğu zaman seyirci sayısı üç misli ar- tacak bu suretle hem binlerce spor meraklısı temaşa zevkinden mahrum edilmemiş olacak hem de maç hası- lâtları yüzde ikiyüz artacak ve klüp- ler daha çok kâr edeceklerdir. Çünkü 25 ve 50 kuruş gibi cüz'i bir parayı verebilmek için hiç bir spor meraklısı düşünmiyecek ve bu parayı seve seve verebilecektir. Size misal olarak şömendüferlerde yapılan tenzilâtı gösterebilirim. Ga- zetelerde çıkan istatistikleri hepimiz okuduk ve gördük ki yapılan bu ten- zilâttan sonra yolcu adedi nisbet ka- bul etmez derecede artmış, temin edilen kâr binleri aşmıştır. Netice hem tren yolcuları ve hem de şimen- düfer idaresi kâr etmiştir. Bu usul acaba ne için stadyomlar- da tatbik edilmiyor? Bu, düşünüldü mü? Maçlara parasız giren spor mu- harrirleri tarafından gazetelerde ya- zılıp tenkit edildi mi? Bilmiyorum. Fakat herhalde bir defa tecrübesinin çok eyi neticeler vereceğine bütün varlığımla kaniim, Onun için : (Ey halkın çılgınca sevdiği Fener- bahçe klübü) sana söylüyorum. Gel sen şu usülü, kutlulayacağın yıl dö- nümünde tatbik et diğer klüplere de bu yolda bir örnek ol ve spor hesa- bına yapdığın büyük kolaylıklar ve menfaatler serisine bunu da ilâve et, korkma; ziyan etmezsin bilâkis hem kâr eder hem de — esasen seni çok seven halkın bir kat daha sevgisini kazanmış olursun. Ziyan edeceğinden korkma farzı muhal olarak böyle bir şey varit olsa bile ne olur çok seven halk için biraz ziyan et... yeterki halkın sevgisinden ziyan etme, o seni gene korur! Bunu yap, herhalde yap... binlerce spor sevenin bu engel yüzünden maç lardan mahrum kaldığını düşün şim- diye kadar kimsenin cesaret edip ya- pamadığı bu işi sen yap! Bütün spor meraklıları bunu senden bekliyor ve istiyor. Bunu sen yap herhalde yap korkma başarırsın!. — R. Duran SAT C — Kendisi de futbol oyna- mış olan babam. S — Kardeşleriniz futbol oy- nadılar mı? C — Evet, babam onlara da öğretti. S — Sizin kadar iyi ve sizin kadar uzun yıllar oynadılar mı? C — Benim kadar iyi oyna - dılar, fakat bu oyuna benim ka dar zaman veremediler. Munta zam şekilde ne atletizm ve ne îie beden hareketleri yapmadı- ar. S — Bu sebeplerden dolayı mrı sizin kadar uzun zaman oy - nayamadılar! C — Eveti e K N BAER YENİLDİ! BAER Dün Amerikadan pek uzun ol mayan şu haber geldi: “Dünya ağır siklet boks şam piyonu Maks Baer ile Cimmi Broddok arasında yapılan on beş ravuntluk maçı Braddok sa yı hesabile kazanmıştır. Halkin çılgınca alkışladığı — yeni şampiyon, üstün döğüşmüş ve Baer'in bütün yumruklarına karşı büyük bir dayanıklık gös- termiştir.,, Bu haber karşısında insanın aklına iki ihtimal geliyor: Birincisi: Baer bokstan ziya- de artistliğe meraklıdır; antren mandan zâyade kadına düşkün- dür. Dünya şampiyonluğunu al dıktan sonra işi büsbütün sefa- hate, eğlenceye vurmuştur. Bı - rakınız ki, Baer'de bokstan hoş- lanmadığını, film çevirmek vesi lesile güzel kadınlarla düşüp kalkmaktan büyük bir zevk duy duğunu her vesile ile söylemek- tedir. Halbuki boks, ciddi çalış- ma isteyen bir spordur. Ântren manda biraz aksaklık her şeyi alt üst eder. Şu halde Baer de böyle bir çalışma aksaklığının cezasını çekmiştir. İkincisi: bu sayı ile mağlübi- yet Amerika organizatörlerinin mahirane bir manevrasıdır. Bel ki de doğrudan doğruya eski şampiyon Dempsey'in... Dempsey bir taraftan Baer'in meneceri, öte taraftan da en bü- yük boks maçlarının organiza- törüdür. Olabilir ki, Dempsey ya menecer sıfatile Baer'in sefa hetinden, eğlenceye düşkünlü - ğgünden bıkmış, onun yerine ye- ni bir boks yıldızı çıkarmak iste 1 Arkası var | SULDAN İTİBAREN MAKSBAER, DEMPSEY, Bu İş Acaba Organizatörlerin Manevrası mıdır? miştir; yahut ta Baer'e bir ra- kip çıkmayınca ikinci bir maç hazırlamak ve ikinci bir Bâer « Broddok intikam maçına yol a mak için danışıklı döğüşüklü bir müsabaka yaptırmıştır. Hem Baer'in bu mağlübiyeti daha enteresan maçlara da fır - sat verebilir: şimdi yeni şampi- yon Alman Şmeling'le döğüş « türülür, Şmeling kazanırsa Ba- er - Şmeling, kaybederse Ba- er - Broddok maçı hazırdır. | Bırakınız ki, Baer, Dempsey ve Broddok'un bu sayfamıza koyduğumuz bir arada bira içer lerken alınmış son resimleri, maçtan bir iki hafta evvel Ba- er'in kuru sıkı bir -tabanca ile yaralanmış olması hakkında çı- karırlan şayia, Baer - Broddok maçı için hazırlanmış reklâmlar dan birer tanesi kokusunu ver - mektedir. | Neolursa olsun, ister ciddi, ister manevra; hakikat olarak kabul edeceğimiz şey Baer'in yenildiğidir. “Şampiyon düştü, yaşasın şampiyon!,, diyip yeni yeni maçları ve işin iç yüzünü anlamak için de Amerika ve Av rupa gazetelerinin maç hakkını da verecekleri tafsilâtı beklemek ten başka çare yoktur . BRODDOK CİMMİ