15 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— GÜNDNE GÜNE Azıklı bir hesap ,, Geçen gün bir gazetenin Ankara- dan aldığı bir haberde şöyle denili- Yordu; “Yugoslavyada malları olan Türk Uyrularının topraklarına karşılık Yu- goslavya Hükümeti tarafından veril- miş olan 17 milyon dinarın alacaklı- | BULMACA | Bugün bulmacamızın bir yedi gü- nü daha bitiyor. Yarım yedi günlük bulmaca karşılıklarını doğrüu çevi - renler arasında kurga çekeceğiz. Ka- zananları da yarınki (Tan) da oku - yacaksınız. « Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- l lara dağıtılması için yapıl. p sonunda her mal s<hibine hakikiğ ala- Cağının ancak yüzde yarımı kadar bir Pay düşeceği anlaşıldığından bu ka- dar önemsiz olan bu paraların bir ka- lemden Türk Hava Kurumuna veril- mesi düşünülmektedir.” Türk Hava Kurumuna yardım kay- Nakları aramak her Türkün borcudur ve bu hayırlı iş için bütün çalı';mılar Ve ortaya atılacak fikirler alkış ğa değer. Böyle olmakla beraber bu aberin mantıksızlığı karşısında şaş- Mamak, esefe kapılmamak ve içinde Saklı olan gülünç olduğu kadar acı ha- kikatin önünd k imkâ Sız, Nasıl! Demek ki bir Türkün en ta- biiğ ve en açık hakkı, onun adına im- Zalanan bir uzlaşma ile değerinin yüz- de yarımına bağışlanıyor, sonra o adamın beklediği on binlerce liraya rşılik payına düşen birkaç yüz Jira- nın da, değersizliği dolayısile, kendi- sine hiç verilmemesi yine bir Türkün tırından geçebiliyor. Bu ne acıklı bir haldir. ,, Düşünün bir kere, orada milyon değerinde mal bırakmış olduğu halde Şimdi ana yurt topraklarında sürünen, Açık söylüyorum, sürünen ulusdaşla- Tımız var, Bunları hiç hatıra getirme- dik, hakları ve durumlarile hiç uğraş- Madık, bari bu acıklı talihlerine gül- Miyelim. Çünkü böyle bir fikri ortaya âtmak onlarla alay etmekle birdir. Neden yüzde yarım; bunun hesa- ını kim verecek? Ya bu yurttaşları- Mız aralarında birleşerek, bu yüzde Yyarımdan vazgeçer ve haklarını mu- hafaza etmekte iİsrar ederlerse. Enin- d_ed sonunda bu şahsiğ bir hak mesele- Sidir, Sonra neden yalnız 17 milyar di- & Z ürper ,Mallarına Miktardan çok , daha yüksektir. Bu Uyrularının harp zamanında Türkiye- de Uğradıkları zararlara karşılık tu- tulmuştur. Şu halde Yugoslavyada toprak bırakmış Türklere dağıtılması lülnıgelen para 17 milyon değil, 30 Milyondan fazladır, ve gerisi hükü- TMetin borcu olmak gerekir. Bir nokta daha: Yugoslavya — ile Dahsettiğimiz uzlaşma imzalanmadan Önce hükümetimiz bütün ilgili olan- İsra bir bildiriğ neşrederek haklarını ydettirmek için hemen baş vurma- larını, yoksa alacaklarının yanacağı- Tt bildirdi. Ve o zaman baş vurmüş Olanların dilekçeleri bir araya topla- Darak bunlar üzerinde Türk malları- TDa toptan bir kıymet biçildi. Halbuki, Zeçenlerde “Yugoslavyadan alınacak olan 17 milyon dinarın alacaklılara bölü i için komisy planırk n © zamana kadar dilekçe vermemiş Olan ilgililerin de haklarını kaydettir- Mek üzere yeniden baş vurmaları ilân *dildi. Böylece birinci defa ortaya çık- Miş, belge göstermiş olanların hakla- Tına zarar verildi. 28 Sonteşrin 1933 tarihinde bu uz- asşma imzalanalıdanberi bir buçu_k Yıldan fazla zaman geçti. Fakat bu iş hâlâ sürüncemededir. Ve bu gidişle, hakikiğ haklarının yüzde yarımını al- No. 27 j SS YOSMA! Etem İzzet BENİCE dolaplar kuruyorum. Hem doy- Maz gözüne para yetiremem, fem de her gün beni karşısında 8örmek ister, Neyse ki yavaş Yavaş iki üç günlük yokluklara alışıyor. Fakat bu eski saylav Yaman, Şimdiye kadar tanıştı - 8im yüzlerce kişi arasında en Sok beğendiğim, eli en çok açık Ir çapkın. Bunu kendime bir îıkmoklik edebilirsem işim iştir. #&radan yana hiç kazanmak der kalmaz. Bana bayılıyor, biti Yor, “Seninle birlikte yaşaya - * diyor. Ben olmaz diyorum! , Hanife kadın bütün bu sözle- Sırıta sırıta dinliyordu. Safi- Ye susunca : — Hele bugün de güzellerin Süzelisin kız., Dedi, ona doya doya baktı. Safiye : »: — Gerçek mi söylüyorsun Ha )»İlfcıplığç, limizin boş gözlerine karsılıklarını yer * leştiriniz. Yedi gün arka *: kaya bul- | macamızı doğru çözülmüş olarak gön- derenler arasnıda kurga çekiyoruz. Armağanlar veriyoruz. Bulmacaları- mızı istediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz elverir ki yedi gün arka ar- kaya çözülmüş olsun. Karşılıkları “İs- tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- layınız. © Birinciye: Gümüş saat. İkinciye: Maroken bir cüzdan: Üçüncüye: Bir stil». Dördüncüye: (Tan)ın bir senelik abonesi. Beşinciden onuncuya ka/ar: (Tan) ın altı aylık abonesi armağan edile- cektir. 12345678 0101I ine —— SOLDAN SAGA : ! 1 — Bir yaz meyvası (5). genç ). 2 — Cüretkâr (4). Bir ev hayva- nı (4). 3 — Noksan (3). Trabzonlu (3). 4 — Hücum (4). Eser (2). 5 — İstifham (2.) Kemiğin için- deki (9). 6 — Nota (2)., Doğurtan (3). p —— 3xUpen Çü), DİYAN VY J. geniz” lik (2). 8 — Dadı (4). Bir sebze (5) 9 — Yet (2) Salatası güzel olur 4) 10 — Bunalmak (7). 11 — Genişlik (2). İstifham (2). YUKARDAN AŞAĞI : 1 — Bir çiçek (8)., Nota (2). 2 — Köpek (2). İki defa tekrar- larsanız rekâket olur (2). Uzak ni- dası (2). 3 — Bir içki (4). Şaibe (4). 4 — Hücum (4). İnce değil (5). 5 — Meyan (3). 6 — Erkek (2). Cet (3). 7 — Elbise yapar (5). Beyaz (2). 8 — İsim (2). = (2). Beygir (2). 9 — Çıngıraklı oyuncak (10) 10 — Orta değil (5). l11 — Eser (2). Cüzdan (4). h eeei a dd dani d FĞ n Kai Ö hllile İ el? ei liln üti Si mak için bile, birçok zavallı yürttaş- larımız daha uzun zaman bekliyecek- ler gibi görünüyor. — Yaşar Nabi NAYIR Uyru — tebaa; ilgili — alâkadar; bildi- riğ — beyanname; dilekçe — istida; bel- ge — vesika, Diye boy aynasma karşı dur- du, orada kendisini uzun uzun seyretti: Arkasında böylu boyu- na siyah astragan bir manto vardı. Gövdesi topuklarının üze rinde yaradanın öz elile işlen - miş benice bir anıt gibi duru - yordu. Şapkası, iri kara gözleri ile bir boyadandı. Güzel yüzün- de yer yer dağılan allıklar bir güneş batımının bu özenli bete bölüm bölüm ışıklarını dağıtı - şından ayırdsızdı. O, bir deyişle, aynadaki bu görünüşünde güzellerin güzeli, ece bir güzeldi! Maksim Barda Uzun, özenle kurulmuş bir masa. Üzeri en özel çiçeklerle bezeli. Karşıdan, yandan ba- kanların gözlerini kamaştıran bir süslülük içinde, Masada beş erkek, beş kadın var, Durmadan içiyorlar. Şam- panya, viski, kokteyl... Hepsin- den karıştırarak içiyorlar. Çiftler danstan dönünce ke- mancr çağırıldı. Saçları kıvrım JA kivrım boynuna dökülen sarı ITANJIN ÖYKÜSÜ |(HİKÂYE|J Gazete Kolleksiyonu Sıska ellerinin, kirli tırnaklı parma':ları cıgaradan sapsarı olmuş.. Yüzünde büyük iş ya- panların kurumlu gülüşü... Ya- nındaki arkadaşına söylüyordu: — Kuzum sen de topla, kız kardeşin de toplasın, arkadaşla- rın da.. Çok kötü bir dert sardı beni, Gazete kolleksiyonu yapı- yorum, Çok para kazansam, her gün çıkan gazeteleri de alaca - gım., Ne yapmalı paranın gözü kör olsun.. Fakat arkadaşlar sağ olsun; Hepsi aldıkları gazetele- ri tertemiz, örselemeden bana getiriyorlar.. Gece yarılarına kadar otururor ve okuyorum. Sonra da desteleyip kaldırıyo- rum sevgili gazetelerimi.. Hele sayfası çok gazetelere bayılıyo- rum. Bana öyle faydası doku- nuyor ki, sorma kardeşim.. Isagışığınulaki AnkdAdlaşI gOZlceşi rini açmış ona bakıyordu: — Bu merak önceleri yoktu sende.. Ne vakittenberi başladı, Sen gazete bile okumazdın.. Öbürü büyük bir ağır başlı- lıkla sözü arkadaşının ağzından aldı: 5 — Bir yıla yakın oluyor.. Bak tım ki, gazetelerin insana çok faydası dokunuyor.. Bunu ilk önce karım açın (keşif) etti.. Sonra kafa kafaya verdik.. Şim- di artık hayatımızdan memnu- nuz doğrusu.. Dudaklarını kısarak başını sallıyan arkadaşımma baktı: — Şaştyorsun değil mi?.. Biz gazete kolleksiyonu yüzünden hayatımızı kolaylaştırdık dos- *« Aradan birkaç gün geçmiş- ti.. İlkki arkadaş bir Boğaziçi va- purunda karşılaştılar.. Yan ya- Na oturarak şuradan buradan saçlı, beyaz tenli, iri maviş göz- lü bir genç kadın: — Karmen'in uvertürünü ça- lınız... Dedi. Şampanyadan buğula- nan bakışlarından sevda fışkı- ran, gözlerinde sevginin ışığı tutuşan kara gözlü, kıvrak gü- zeli — Rebi, başka çaldıracak par- ça bulamadın mı?,. Karmen'in açılışr güzel, çok güzel ama şimdi sırası mı?.. Dedi. Bu kadının yanında oturan şişmanca, yağız yüzlü, bodur bir erkek kolunu onun boynuna doladı: — Okay Sevim, Okay.. Doğ- ru söyledin. Daha oynak hava- lar dururken burada Karmen'in sözü mü olur?. Diye söylendi, kemancımın önüne bir beş liralık attı, buyru- ğunu bildirdi: — Hepimizi havalandıracak bir iki parça çalıver yavrum, Sonra yine: — Canım, Sevimciğim... Diye yanındaki kadına yas- landı, boynunu dolayan kolunu konuşmağa başladılar.. Kollek- siyon meraklısı ellerini “uğuşfu- rarak, başını omzuna doğru eğe- rek jestler yapıyor, yutkunuyor- du. En sonunda: — Sevgili dostum, dedi. Kar- ya (lütuf) nın büyüklüğü kar- şısında eziliyorum doğrusu.. O yığınla gönderdiğiniz gazetele- rin, bana öyle faydası dokundu ki; karım bu yüzden bir manto yaptı.. — Manto mu yaptı?.. — Evet, bir manto yaptı.. — Gönderdiğim — gazetelerle mi?,. — Evet iki gözüm.. onlarla.. Öyle sevimli nesneler ki bu ga- zeteler.. Sevmemek, kölleksiyon yapmamak elimde değil, *« Sonra yavaş sesle arkadaşı- nın kulağma fısıldadı: — Sizinle şöyle bir akşamcı- | lik yapalım.. Öbürü meraktan çıldıracaktı. Gazeteyle manto yapılıyor.. Bu nasıl iş?.. Başını salladı: — Hay hay dostum, içelim!.. Vapurdan çıkınca içkili bir gazinoya oturdular, İçmeğe baş- ladılar.. Kolleksiyon meraklısı öyle coşmuştu- ki, gözleri kay- || mış, dili peltekleşmişti... En so- nunda ağzından baklayı çıkar - dı: — İki gözüm, canım karde - şim.. Sana sırrımı anlatayım. Karı duymasın, gözümü patla- tır.. Ama nereden duyacak.. Ga- zeteleri kolleksiyon filân yap- tığım yok.. Hergün arkadaşla- rın verdikleri ayda bir iki bin sayı yapıyor.. Ben bunların ki- Tosunu on yedi kuruştan kese- kâğıtçılara satıyorum.. İşte ga- zetelerin bana dokunan fayda - sı. — Cahit UÇUK sıktı. Sevim: — Aman şekerim çok sıktın. Biraz içmez misin?, Dedi, şampanya kadehini kal- dırdı. Bu kadın: — Yosma... İdi. — Şekerim... Dediği de Hanife Ablaya bil- dirdiği adamdı. Eski Kasta - monu Saylavı Tufan, Tufan şampanyasını bitirdik- ten sonra Sevim'in yüreğe işli- yen sevdalı bakışlarına tutgun tutgun baktı, içini kabartan bir et, sinir, erkeklik duygusile toş- tüt — Sevim'ciğim dansedelim... Sofradakilerin heps: de içki- nin hızı içindeydiler. Hepsinin başı dönüyordu. Hepsi de yer- yüzündeki bütün eğlenceleri bu geceki evrenlerinde derlemek ve yaşama tadının sonuna var- mak istiyorlardı. Sevim, Tufan biribirlerine dolana sarrla danslarını sürdü- rüyorlardı. Bir ara ışıklar sön- dü. Kulaklara dudakların kımıl- danışındaki şapırtıların duygu- Saffet Arıkan ... Niçin açıkça söylememeli, Öz dil alanında yol almağa başladığımız günlerin hızını kendimizde bulamıyorduk. Baş- langıcı sona erdirmek için daha mak gerekliliğini unutmuş gibi idik. Yeni kültürümüzü, öz dilimi - zin ana direkleri üstünde kura cağımıza göre, bu iş için, demir baş olarak nemiz varsa, bir ara- ya toplamalı idik . Şimdiye kadar; bütün ulusça inançlı ve verimli bit çalışma yoluna girmiş bulunmalı idik. Dil işleri üzerinde uğraşan dilmenlerimizin büyük emekler- le ortaya çıkardıkları izerler, ilerdeki çalışmaları kolaylaştır- mağa yarayacak bir takım kü - çük hazırlıklardan başka bir şey değildi. : Dilimizin yalnız dillerde de - gil, kafalarda da yerleşmesi, dal budak salıp kökleşmesi için da ha uzun yıllar istiyecekti. Dün akşam Ankaradan gelen küçük bir telefon duyuğu, bütün bu sa- İıntılı; belirtisiz ve gevşek du - rumu, ortadan kaldırmış olu - yor: — Saffet Arıkan, Kültür Ba- kanı oldu! Öz dil işlerini başarıcı elleri içine aldığı gündenberi, Ata - türk'ün buyruğu altında en ve- rimli varlığını ortaya döken bu değerli başın Kültür Bakanı olu şu, dil çalışmalarının da hızını artıracağında kuşkumuz yoktur. Arık dilimiz, Kültür yayımın daki rolüne şimdiden başlamış sayrlabilir. Bu günden sonra, yurdun her yanında, genel dil savaşının yeniden bütün hızını eline alarak, yürüdüğünü, ko - nuştuğunu ve pek yakında ül - küsüne yetiştiğini göreceğiz. » Saffet Arıkanı, Kültür Ba - kanlığına getirildiği için değil, kültürümüzü böyle başarıcı bir başa kavuştuğu için kutlulama - lıyız. — Salâhaddin GÜNGÖR (KILAVUZ iÇİN DERSLER —3i Ürem — Faiz Ürüt — Hasılat Ürün — Mahsul Üretim — İstihsa, Bir zamanlar nomal 12 idi. Bu yıl ürünümüz iyi idi, Gösterdiğiniz bu rakam öz mü, yoksa ham ürüt üzerinden midir? Memlekette endüstri üretimi git- tikçe artıyor. ürem yüzde e Reşad Nuri en iyi öykücülerimiz- den biridir. Büyük harpte beslev işleri pek su geldi. Sonra beyaz yerine birden çeşit çeşit renkler yağ - dıran ışıklar açıldı. Mor, kırmı- zı, mavi, sarı, ak ışıklar. Ve sa- lonun doruğundan akan bu kar- ma karışık, biribirine kaynayan ışık yağmuru altında Tufan Se- vim'in sarıldığı kıvrak gövdesi- ni, dolgun göğrünü daha çok kendine yasladı: — Sevim bitiyorum.. bitiyo- rum sana!.. Dedi. Sevim'in gözlerinde bir- den tavlı bir bakış yandı ve bu bakış uzadı uzadı, Tufan'ın yü- reğine aktı. Bu yüreği avuç için- deymiş gibi kıskıvrak bağladı; sonra: — Beni kuru lâfla seviyor- sun?, Dedi. Bu deyişte güceniklik vardı. Kırgınlık vardı. Canı çe- ken, avuç içind>ki kıskıyı da- raltan bir hız vardı. Tufan: — Peki sana ne yapayım?.. Seni nasıl inandırayım?., — , Dedi. Sevim sanki bu sözün karşılığını vermiyormuş gibi annacında dans eden bir kadını çok yorulmak, daha çok ileri atıl | gösterdi; Hergün 5 Söz YİRMİ SEKiZiNCi LİSTE 1 — İfşa etmek — Gizaçmak İfşaat — Gizaçı Örnekler: 1 - Sazanof'un büyük harp zamanında İs- tanbulun çarlığa nasıl ve- rildiği hakkındaki gizaçıla- rını okudunuz mu? n 2 - Dostlarının sırrını dile vermek, devlet işleri hak- kında gizaçmak en kötü huylardandır. 2 — Suhunet — Isığ Örnek: Dünkü ısığ derece- si acaba ne idi? 3 — Vâd — Adanç Vâdetmek — Adamak Örnekler: 1 - Yapamıyaca- ğın işler için kimseye adançta bulunma! 2 - Adamak kolay, ödemek güçtür. 4 — Reyi âm — Genoy Örnek: Geçen yılın başlıca hadiselerinden biri, Alman: yanın Sar genoyunda ka: zanmasıdır. 5 — Teberru — Verit Örnek: Türk Hava Kuru muna veritte bulunmaktan kaçınan, iyi bir Türk değil- dir. Not: Gazetemize gönderilecek ya- zılarda bu kelimelerin osmanlıcaları- nm kullanılmamasını rica ederiz, kötü yönetilmiştir. Yaratı kuvveti olmıyan artist ge- çegen bir ün alabilir; " fakat çabuk unutulur. Yüz lira alacak için aylardanberi İstanbul yürütgesinde uğraşıp duru- yorum. Tüze Bakanlığı yüret işleri« he daha iyi bir düzen vermelidir. n Siz de yoğatım cezasını kaldırmak istiyenlerden misiniz? tildiğini biliyor - musunuz? Gene bir üstenci tuzağına düşmiyelim, ,,Bana Amalyadan bir paket gönde- rildiği hakkında İstanbul postasm- dan bir bildirge aldım. Bu adamcağız hakkında son bir kayra'da bulunmanızı dilerim. Bu misallerdeki kelimeler; Öykü — Hikâye Beslev — İaşe Yaratı — İbda Yürütge — İcra daires' Yüret — İcra Yoğatım — İdam Üstermek — İhale etmek Üstenci — Müteahhit Bildirge — İhbariye Kayra — Lütfu ihsan e Kayıtlanmak — İhtimam etmek... Ev işleri ile daha iyi kayıtlanma- nız lâzımdır. e İkametgâh — Konut Bir şehirde oturan herkes polise konut göstermek yükümündedir. İmay — İma Dünkü söylevinizdeki tmay'ın be- nim üzerime olup olmadığını sizden soruyorum. — Bak boyrLundaki inci ne kadar güzel?,. Tufan, o inciye baktı, sonra Sevim'i göğsünün üzerinde bi- raz daha sıktı: — Yavrucuğum senin çıplak gerdam.n bütün incilerden daha üstün.. Dedi. — Lâfl. — Ne söylesem lâf... diyip geçiyorsun. — Tabiiğ öyle söyliyeceğim, Boş gerdanın güzelliğini de sen- den işitiyorum... Tufan »ir se iye durdu. Sevim de bakışlarını incili adının ger- danına durgulamıştı. Tufan ilk sözü söyledi: — Niçin se..in incin yok?. Ergen adın her yandan du- yulacak kadar yüksek bir kah- kaha savurdu: — Lâfla inci olur mu?. (Arkası var) * 44 Bu yazıdaki yeni kelimeler: Anıt — Abide, Benice — Lâye- mut, Ebedi, Batım — Grub, Özel — Hususi, Okay — Bravo, aferin, Ev- < SN — Âlem, Doruk — Zirve, Son asfalt yolun ne şartlarla üre «

Bu sayıdan diğer sayfalar: