15 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nizameddin NAZİF Acaba Türk Amiralı Baltacı, Mel'un Rüzgâr Ve Ondan Daha Lanetli Bir Akıntı Yüzünden Bu Dört Ceneviz Gemisini Batıramıyacak mıydı? Bundan birkaç gün sonra ise Bizanslıları sevindiren bir baş- ka hâdise olmuştu. Nisanın yirminci günü Mar- marada, bütün yelkenlerini şi- şirmiş üç gemi görünmüştü. Mermerkuledeki Bizans asker - leri bunların evvelâ Türk do- nanmasına katılmağa geldikle- rini sanmışlardı. Fakat gemi- ler yaklaşınca yelkenlerinde hı- ristiyan armaları bulunduğunu hayretle görmüşlerdi. Bu strada sabahın saat doku- zu idi. Ona doğru diğerlerinden biraz ufak bir dördüncü gemi daha belirivermişti. İşte o za- man bütün Bizans canlanarak, kanlanarak yerinden oynamıştı. İmparatorundan dümen neferi- ne kadar içinde yaşıyan herke- sin her an hıristiyan âleminden gelecek bir yardımı bekledikle- ri Kostantmiye, İkinci Mehme- din gürleyen bombardalarını duydukça gözlerini Marmaraya diken ve yalnız oradan bir ürnit bekliyen —Kostantıniye — artık mes'ut günlerin yaklaştığını, Türkleri mağlüp edecek bu bü- yük Şardımm yola çıkarıldığı zannına düşüvermişti, İmpara- tora, Jüstinyaniye, Venedikli kumandanlara haber salındı. Atına atlıyan sahil surlarına doğru sürdü ve çok geçmeden anlaşıldı ki; “Gemilerin dördü de Cineviz malıdır.” Kadımn, çoluk, çocuk, genç, ih- tiyar bütün Bizanslılar da büyük gehrin - Marmarayı görebilen yüksek yerlerine kara bulüt gibi üşüşmüşlerdi. Sevinç saniyeden saniyeye artıyordu (1). Halk zannediyordu ki bu kü- çük filo “Papa tarafından gön- derilecek yardımların ileri kolu- dur ve bunların arkasından da- ha birçok hiristiyan harp gemi- leri gelecektir.,, Haykırıyorlar, bağırıyorlar, alkışlıyorlardı. Türk ordusunun Marmara kıyılarındaki sağ cenahrı da, pek tabii olarak gelen gemileri gör- müştü. Derhal başkumandana hıbe_r-salmışlnrdı. İkinci Meh- îçdm yüziârrıde bir hayret belir- 1Ş, ve sadrazam i baîmştı. DEKLENEE -Acaba Halil Paşanın söyle- dikleri doğru muş çıkıyotâu? Garp hıristiyanları Kostantıni- yeye büyük yardımlarda bulun- mağa karar vermişler miydi? - Fakat hiç kimseye bir tek ke. lime söylemek ve kimseden en ufak bir fikir almağa bile lüzum görmedi. Karargâhtan donan- manın bulunduğu yere kadar dört nala at koşturarak Baltacı oğlunu yanına çağırdı ve kısaca şu emri verdi: « “— Bütün gemilerinle bu Lâ- tin gemilerine saldıracaksın! Bunların Halice girmemeleri lâ zımdır! Ve Amiral yanından ayrılırken bir iltifatta bulunuyormuş gi- bi, tatlı bir sesle ilâve etti: “— Muvaffak olamazsan sağ dönmel,, Amiral Baltacı şayanı hayret bir süratle yüz elli gemiyi arka- sına takarak Marmaraya doğru yol almağa başladı. Bu gemilerden her birinde mükemmel tayfalar vardı. Yüz- lerce tirendaz, zerh gömlekler giymiş yalın kılınç levent'ler ve ayrıca bir kaç yüz yeniçeri do- nanma ile beraber denize açıl - mıştı. (2) Gemilerden bazılarında uzun demir toplar vardı. Acaba dört Ceneviz gemisi bu müthiş kuv- vetin karşısından kaçabilecek miydi? Fakat Kostantiniyelileri en çok korkutan buydu... Macar : Urbanın döktüğü bombarda 'Türk askerleri kara tarafında harbi bırakmışlardı. Kostantini ye surları etrafındaki ordu ile bu ordudan tirtir titreyen bir şehir bütün endişelerini bırak - mışlar ve belki heyecanlı bir ya- rışı seyretmeğe hazırlanmış me raklılar gibi ellerini uğuştura - rak gözlerini denize dikmişler - di. Yelkenlerini kuvvetli bir lo - dosla şişiren hristiyan gemile - ri son süratle ilerliyorlardı. Ak- si şeytan! Bu rüzgâr Türk ge - milerine ters geliyordu. Yelken lerini şişirebilmek için durma - dan la yapmağa ve tirar la ettikçe de Ceneviz gemilerin den uzaklaşmağa mecbur olu - yorlardı. Öyle ki, dört hristiyan gemisi, hiç bir düşmanlıkla kar şılaşmadan Sarayburnunu tuta- bilmişlerdi. Fakat bir deniz har- bi mevuttu. Şulumberger bunu şöyle an - latıyor: “Rumlar ümitsiz idiler. Türk amiralinin kolaylıkla muvaffak olacağını, dört hristiyan gemisi nin gözleri önünde batırılacağı- nı veya esir edilip tayfalarının denize atılacağını sanıyorlardı. 'Türk gemilerinde davullar, düm belekler, trampeteler nöbet vu- ruyor ve amiral Baltacı kazanıl ması en kolay bir zaferi çiçek ko parır gibi almağa gidiyordu. Az sonra, okların, mancınık - larla atılan taşların ve yelkenle ri ateşlemek için kullanılan uç- ları “yanar pamuklu,, okların ha vayı kapladığı görüldü. Amiral Baltacı, gemisinin kı- çında ayakta duruyor ve İtal - yanlara teslim olmalarını işaret ediyordu. “Lâkin İtalyanlar da böyle bir temayül görülmüyor du.,, 'Türk oklarının dehşetli bir isa beti oluyordu. Atılan her taş v2 her ok, mutlaka bir hristiyanı öldürüyordu. Fakat bütün bun- lara rağmen Ceneviz gemilerı - nin yüksekliği ve rüzgâr Türk - leri yapmak istedikleri her iş - ten alıkoyuyordu. Amiral Baltacı harbin baş - langıcında, istenilen ilk işi ya - pabilmişti. Bütün kuvvetile ken dini zencirin önüne atmış ve Ce neviz gemilerinin Halice girme le bununla bitmeyord gemileri zaptetmek veya batır - mak lâzımdı. Türk amirali derhal düşman gemilerden birine rampa etti. Şimdi, akıntı gemileri Galataya doğru atıyordu. Türk tayfaları tiyan gemisinin güvertesine ÇıI- kıvermişlerdi. O anda, buğaz buğaza, müthiş bir kasaplık başlamıştı. İkinci Mehmet Ga - latanın az ötesinde at üstünde duruyor ve yanındaki paşalar ve atlılar bağırarak Türk gemi cilerini teşvik ediyorlardı. Rum müverrihi Françes di - yor ki; “Biz sürlar üzerinden bu man zarayı seyrediyorduk. Türk ami ralinin kadirgasile rampa et - tiği hristiyan gemisi arasındaki mücadele, muharebenin siklet merkezi haline girmişti. (Arkası var) (1) Piyers. (2) Kritovulos. ilâ Viktorya dö Berlin Sigorta Ano - nim şirketi tarafından 25 mayıs 1912 tarihinde Hafız Hamdi zade Tahsin hayatı üzerine akit ve tanzim olu - nan yüz Türk liralık ve 460933 İ 8 nu - maralr sigorta mul | * $ KUÇUK ILÂNLAR 3 LİRA — Tuvalete ve ıtriyata ait her ne yapmak isterseniz herkesin yapa- bileceği şekilde formülünü yazar gönderirim veya öğretirim. Sonfen lâboratuvarı. Kadıköy rıhtım 76. 4426 depo ilmuhaberi zayi olmuştur. Mezkür depo ilmühaberi halihazır- da kimin yeddinde ise, hukukunu İş- bat etmek üzere Viktorya dö Berlin Sigorta şirketinin İstanbulda Galata- da Kürekçilerde, Manhaym hanında kâin Türkiye müdüriyetine veya Ber- linde kâin merkezine, işbu ilânın ta- rihi neşrinden itibaren iki ay zarfın- da müracaat etmesi rica olunur. Mezkür müddetin mürurunda, nu- marası balâda muharrer sigorta mu- kavelenamesine ait depo ilmühaberi keenlemyeküin ve mefsuh addedilerek yerine nüshai saniyesinin tanzim edi- leceği ilân olunur. Viktorya dö Berlin Umum Sigorta Anonim Şirketi Türkiye Müdüsiyeti ait Beyoğlunun merkezinde Tokatli - yan oteli ittisalinde iki ve dört odalı banyo daireli küçük apartımanlar ki- Talıktır. Adres: Mektep Sağ sokak No, 6 Sağ apartımanı, 4507 ACELE SATILIK — Bir yelkenli sandal bazı tamirat istediği için ucuz verilecek. Moda Deniz garajına mü - Tacaat. ihtira ilânı “Yumurta şeklindeki el humbata- ları için iştial tertibatile birlikte kilit tertibatı,, hakkında istihsal olunan 10 temmuz 1932 tarih ve 1400 sayrlı ihtira beratı bu defa mevkii fiile kon- mak üzere ahere devrüferağ veya i - car edileceğinden talip olanların Ga- latada, İktisat hanında, Robert Fer - 3 Hye müracaartları ilân olunur, K ve Türk denizcileri hemen hris | UN[_% BeRil Ç gözmmmanmanan a Yeni başlıyanlar için:54 Empaslar Bir renkten (Çatal) kâğıdınız bulunduğu ve empas yapmak faydalı olduğu zamanlar, ellerin şekline göre öyle bir manevra yapmalısınız ki, en münasip za- mandan, karşı elden çatala doğ- ru oynıyabilesiniz ve çatalın bu- lunduğu elden oynamak mecbu- riyetinde kalmıyasınız. Böyle bir durum meselâ mor- dan kestiğiniz ve (Çatal) a kar- şı bulunan - tarafa el geçireme- diğiniz zamanlarda olur; bunun için empası daha evvel yapmak tedbirini almak lâzımdır. Meselâ; bir elde: Kör: R. 4 Karo: A, D.9.7,3.2 Trefl:6.2 Pik: 7.6. 4 Karşıki elde de: Kör:A.D.7.6.2 Karo: 8. 5 Trefl: A.R. 4 Pik: D. 8. 5 var. Koz kör. Hasım pik ruası- nı, asını, ikilisini — oynamış. çüncü eli pik damı ile alınız ve trefli kesmeden evvel karo empasını yapınız. Eğer bu gibi durumları ev- velden hesaplamazsanız, çok kere oyunun sonlarına doğru gı:içlüğe uğrar, hattâ çıkmaza girersiniz. As, dam, onlu veya as, vale, onlu, yahut da rua, vale, onlu ile çift empas yapacağınız za- man (Çatal) n karşısından iki kere oynıyacaksınız demektir. Buna göre karşıki elde iki defa el tutacak kâğıtlar hazırlamanız lâzımdır. Bilenler için Haa bime bbb GN A lerine mâni olmuştu. Ama me AA G S FARALELA 47653 A i3 LALER 532 40109 ARVI Şilo8 f N *7 SD b 8 aD10952| «& YAVS KI L A842 A136 Kâğıdı (S) vermiştir. (S) iki sanzatu birden söyle- miş, (N) üçe çıkarmıştır. (0) oyuna pik onlusu ile baş- lamıştır. (S), pik onlusunu, bu renk- ten bir daha el tutabilecekmiş süsünü vererek as ile alır, karo as ve ruasını oynar, sonra elin- de karo bitmiş ve yere geçemi- yormuş gibi karoya devam et- miyerek kör ruasını oynar. Bu suretle elinde kör ası olan has- ma, ası çıkartıp yerdeki damı sağlamak ve bu dam ile yere geçerek karoları yapmak istedi- ği zannını verir; bu zan altında kalan hasım kör ası ile almazsa vale kör'ünü oynar, hasım bunu da almazsa elindeki ufak karo- yu oynıyarak yerdeki karoları ve sonunda elindeki trefl asını yapar ve yükenini yerine geti- Tir. Hasımlar, belki her zaman ve mutlak bu kurnazlığa aldan- mazlar, ancak — söylenilen üç sanzatuyu yapabilmek için bun- dan başka çare yoktur. Prensip: Sanzatuda hasmm sağlam —olduğunu — bilmediği uzun bir renk varsa, ancak bu renk yüken (taahhüt) ın yeri - ne getirilmesine — yetmiyorsa, bazan bu rengin eldeki yüksek kâğıtlarını çektikten sonra ke- serek başka renge geçmekle ha- sımda yere geçilemiyor zannını Uuyandırmak kabildir. Renk de- ğiştirirken yerde el tutabilecek bir kâğıt yaratmak istendiğini zannettiren bir renk oynanırsa, l:]ı: rîntgı t:ı:labilu:ek hasım, mor- ©! tutturacak kâğıt yaptır- mamak işin almıyabilir vle) bu surçtle sizin yükeninizi yerine getirmenize lâzım löve veya lö- veleri yapmanıza müsaade eder. eviş Jenve — 15.-6-935 S d ler Bir Sevgide Kara Kedi Aşk meselelerinde - batıl iti- katlar mühim bir yer tutar. Hiç bir şeye inanmıyan, dünya gör- müş, okumuş yazmış insanların sevgililerile münasebetlerinde kahve telvesinden veya bakla tanesinden medet umduklarımı görürsünüz. Gider, bir çingene- ye, acaba beni seviyor mu, sev- miyor mu? diye sorar ve çinge- nenin baklalara bakarak uydur- duğu söze inanarak sevinir, ya- hut bütün hayatı mahvolmuş bir adam gibi yeise düşerler. Büyükadadan Servet Alkın imzalı bir mektup aldık. Bu genç, sevgilisinin böyle batıl bir itikadına kurban gitmiş ve sev- gilisini kayhetmiş; ada çamla- rının verdiği sevgiliyi bir kara kedi alıp götürmüş. Servet Alkın geçen yıl onun- la ada çamları altında nasıl se- viştiğini anlattıktan sonra bir gece yine onunla yan yana, diz dize otururlarken başına gelen felâketi şöyle hikâye ediyor: “.. Tam o sırada aramızdan gözleri parıl parıl yanan bir ka- ra kedi geçti ve o birden bire kollarını boynumdan çekti. Vü- züme bile bakmadan evine do? ru uzaklaştı. Arkasından k tumsa da kapının yüzüme İ pandığını gördüm, Ertesi günü iskelede vapura binerken yanına yaklaştım. Ba- na artık aramızda her şeyin bit- tiğini, kara kedinin bütün kuv- vetile bunu bildirdiğini söyledi. Kara kediden ne çıkacağını, li- se mezunu, asri bir genç kızın böyle batıl itikada niçin saplan- dığını sordum, Cevap vermedi. Bundan sonra ailesinin yanına | Bursaya döndü. Bursaya gittik- ten sonra birçok mektuplar yaz- A dığım halde hicbirine. cevan. vermedi. Bir arkadaşımdan öğ- rendiğime göre bana benziyen Bursalı bir zenginin oğluna ni- şanlanmış. Eski itikatlı bu lise mezunu kızı bütün kalbimle-seviyorum.” Doğrusu, bu kara kedi hikâ- yesi bizi biraz şüpheye düşür- dü ve sanıyoruz ki, aranızdan yalnız dört ayaklı değil, iki ayaklı bir kara kedi de geçmiş- tir. Çünsü, vakıâ köhne bir iti- kada göre kara «edi uğursuzluk alâmetidir; iki kişinin arasından kara kedinin geçmesi aralarının açılacağına delâlet eder. Ama, yine o köhne itikat: “Aranız- dan kara kedi geçmiş adamla hemen hesabı kesiniz!” demi - yor. İsterse, sahiden böyle kötü bir itikat onu sizden ayırsın. Bu- na memnun olunuz; çünkü bu- gün bir kara kedi ile sevgilisin- den kaçan kadın, yarın bir is- kambil kâğıdı ile evinden, bar- kından da kaçabilir, « Leyleğin ömrü! Ispartada Çelebiler mahalle- sinden Kadri İyican imzasile bize mektup yazan zat ne sev- diğinden, ne sevgisinden değil de, sevgisinin şiddetinden şikâ- yetçi, Bütün hayatını aşkıma vermek mecburiyetinde kal - maktan korkuyor. Doğrusu kor- kulacak şey. Çünkü korkarız; o zaman da bir çiçek serinde bu- nalrp kalan adamın: “Aman bi- raz hava!..” feryadına benzer feryatlarla kendini kurtarmak istiyecektir. Kadri İyicanın mektubundan birkaç satır: “ » Onunla Adanada tanıştık; seviştik. Fakat evlenemedik, çünkü hem paraca, hem sağlık- ça bazı engeller vardı. Öyle se- viştik ki, onlar İIspartaya taşır nınca çıldırıyordum. İşimi, gü- cümü bıraktım, arkalarından İs- partaya geçtim. Bereket ki, uğ- raşıp buraya memuriyetimi nak- lettirdim. Fakat memuriyet gö- zümde değil. Bütün ömrümü ona hasretmek istiyorum. Onun dizi dibinde, baş ucunda yaşa- mak istiyorum. Zaten bu gidiş- le eminim ki, ben yapmasam bakanlık vazifeme nihayet vere- cektir, Bence yaşamak aşktır. Aşkı tatmıyan yaşamıyor, de-< mektir. Siz ne dersiniz?...” Fikrimizi mektubunuzdan ev- vel bir iki satırla anlattık. Bir de aşk hakkındaki felsefenize dair mütaleamızı yazalım: Zamanımızın büyük aşk ha: kim ve filozoflarından Jan Kravford diyor ki: “Hayat aşktır. Sevmeden ev- vel kimse onun varlığından ha- berdar olamaz. İnsanın yaşamsa- sı kendisinden ziyade sevgilisi içindir.” Kabul... Hayat aşk içindir. Ama yalnız aşk için değil, Sev- giye yan çizip mes'ut olmuş andaralar istlame Seylsil eder. Rla- polyon bile: “Aşk, işsizlerin işi- dir” dediği halde meğer mü- kemmel bir âşık imiş. Ama yal- niz aşka bel bağlayıp mes'ut olan da yoktur. Bizce aşk tek başına da tatlıdır ama vişne re- çeli gibi tatlı. Biraz ekmek pey- nirle karıştırmazsanız mideniz çabuk bulanir. Cüzamlılar Koğuşu açıldı Bakırköy akıl — hastalıkları hastahanesine eklenen yeni cü- zamlılar pavyonunun yapılması bitmiştir. Bu pavyon dün sih - hat direktörü Ali Rıza ve has - tahane baş doktoru profesör Mazhar Osman ve diğer doktor lar olduğu halde açılmıştır. Pav yon 30 kişiliktir , —— Dil heyeti kurulacak 'Türk dili araştırma kurumundan Istanbul şarbaylığına bir bitik gel - “miştir. Bu bitiğe göre İstanbulda Ad- liye, Belediye, Maarif ile Parti idare- heyetinden seçilmiş delegelerden bir dil heyeti kurulacaktır. Bu heyet İs- tanbulda halk arasınd7 kullanılan po- lis, jandarma, adliye, belediyeye ait sözleri toplayacak ve Türk Dili Araş- tırma Kurumuna göndercektir. Maraş Şarbaylığından: 1 — Maraşın şehir elektrik şebekesi tesisatı Bayındır” lık Bakanlığınca musaddak projeleri ve şartnamelerine göre kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. 2—İhalellitemmuz 1935 günlemecine rastlıyan perşembe günü şaat on beşte belediye encümeninde ya” pılacaktır. 3 — Eksiltmeye iştirak edecek şirketler yahut serma- yedarlar 2490 No. lı kanunun 3 üncü maddesinin A vt B fıkralarına göre vesikalarını göstermeğe mecburdur lar. 4 — İşbu tesişatın keşif kıymeti 35,250 liradır. Mu- vakkat teminat 2643 liradır. Bu teminat ihaleden evv! Bankaya yatırılmış olacaktır. 5 — İstekliler usulüne göre verecekleri teklif mektup” larını muayyen saatten bir saat evvel encümen reisliğine makbuz mukabilinde vermelidirler. 4 6 — Plânların örneği on lira göndermek şartile isti: yenlere Maraş Belediyesindeşı verilir. (3307)

Bu sayıdan diğer sayfalar: