* 33 mil uzaktadır. Oraya ancak * ler, göğüslerine bir kayış geçire : " y " | t 12 — Dünya Gazeteleri W A N ne ——— 15-6-935 Göre Hâdiseler Sing - Sing Hapisanesinde MAHKÜMLAR CENNET! Le Journal'den: Hususi bir polis hafiyesinin delâletile Birleşik Amerikanın en büyük hapishanelerinden bi- ri olan Sing - Sing hapishanesi- ni gezmeğe müsaade aldım. Sing - Sing, Hudson nehrinin gü zel sahillerinde ve Nevyorktan otomobille gitmek kabildir. Şayanı hayrettir. Hapishane- nin etrafında hiç dıvar yoktur. Yalnız etrafında içi mitrelyoz dolu dört kule vardır. Büyük projektörler mahpuslara, mü - sââde olmadan şehir içinde üfak bir tenezzüh yapmanın katiyen memnu olduğunu hatırlatıyor. Sing - Sing'de 3.000 mahpus vardır. Bunların 84 ü müebbet hapise 12 si idama mahkümdur,. İdam mahkümları ne zaman ha yata veda edeceklerini altı haf- ta evvel bilirler. Altı hafta bek- lerler. Elektrikli sandalyeye ka- dar gitmek icin geçecekleri çi - çekli bahçeyi altı hafta seyre - derler. Onlar bilirler ki, bu bah çedeki kuşlar, — ötüşürlerken, kendileri için ölüm havası ça - lıyorlar. a 0 gün gardiyanlar, kendile - rini gayet nazikâne bir surette kaldıracaklar, “lütfen elektrikli sandalyeye oturunuz,, diyecek - cekler, bileklerini bağlayacak - lar ve nihayet kafalarına demir Thnaskeyi geçireceklerdir. Beş dakika kadar süren bu ameliyede on iki vatandaş hazır bulunacak! 'S_onra otopsi. Sonra cenaze! bitti.. j MM No. 52 Edgar WALLACE ben harekâtımda serbest bir a - dam değilim. Sizden affımı dile- rim ve köşkte geçireceğimiz tat- lr bir iki saata kıymamanızı da rica edeceğim. “Ben her şeyi hazırlamaları için oraya iki hizmetçi gönder- dim. Hem Londra civarının en minyon köşklerinden birini de görmüş olursunuz. Thalia nihayet kabul etti. Willings şapkasını ve pardesü- sünü almağa gittiği zaman, Thalia koleksiyonları dikkatle gözden geçirdi. Willings tekiar geldiği zaman, genç kız şark bi- çimi eski hançerlerin tetkikine dalmış bulunuyordu. — — Güzel şeyler değil mi? Y a- Italya - Habeşistan Meselesinde| Ingilterenin Oynadığı Rol Le Temps'dan: Müussolini'nin Cagliari'de söylediği nutuk, İngilterede İtalyanın Habeşis- tan karşısında aldığı vaziyetten geri dönmiyeceğine bir alâmet olarak te- lâkki edilm.ektedir. Duçe'nin, İngilte- reye yaptığı kinaye, Büyük Britanya- nın vaziyeti anlaması için kâfi dere- cede açıktır. Mussolininin nutku, A - vam kamarasında İtalyan - Habeş ih- tilâfına dair yapılan müzakerelere ve- rilmiş acele bir cevaptır. Hâdiselerin bu şekilde inkişafı Londrada bir en- dişe uyandırmıştır. Luxembourg'dan : Bilhassa şuna dikkat etmek lâzım- dır: İtalya hükümeti Habeşistana ba- zı ecnebi devletlerin silâh ve mühim- mat verdiklerini protesto ettiği za - man R daki Alman sefiri, hüküme- Sıra şimdi kimin? Fakat Sing - Sing aynı zaman da bir operet hapishanesidir de. Burada mahpuslar, asla kürek mahkümları gibi giydirilmezler. Kül rengi pantalon, beyaz bir gömlek taşırlar. Daima traşlı - dırlar. Saçları daima taralıdır: Zannedersiniz ki, bunlar sayfi- yeye gelmiş kibar adamlardır. Bazıları çalışırken sigara içer - ler. Süküneti muhafaza etmeğe mecbur değillerdir. İşte bir yeni gelmiş mahkâüm daha: Şimdi kanını alacaklar, “E bakacaklar, muh- una * telif tahliller yapacaklar ve di- yecekler ki: “Hırsızım sıhhi va- ziyeti mükemmeldir!,, Sonra kendisini müptedilerin hücrelerine götürecekler. Bu hücreler çok küçüktür. İçinde ancak bir yatak vardır. Eğer mahküm altı ay zarfında hiç bir cezaya uğramazsa O zaman bu sigara kutusu kadar odayı ter- kedecek. ve biraz daha geniş bir yere konacaktır. Bu odada her türlü korfor vardır: Sıcak su, soğuk su, ap- destane, elektrik ve hattâ en son sistem bir radyo makinesi... Aynalı tuvaletin üstünde aile hatıraları göze çarpar. Bir anne resmi, çocuk resimleri, ve ba - zan küçük bir sevgilinin resmi... Öğleyin yemek vaktidir. Ye- mek salonları da mükemmeldir. ve âdeta vilâyetlerdeki bazı o- tellerin salonlarını andırmakta- dir. Her sey hazır: çorba, öküz eti, sebze ve istenildiği kadar ek mek, Ortada bir ksede küçük kü - zık ki bunların nereden geldik - lerini konuşacak vaktimiz yok. Sonradan birden sesi değişti: — Vay, dedi, — Suriye işi bir hançer vardı, nereye gitti? , Hakikaten vitrinlerdeki si - lâhlardan biri eksikti. Genç kız dedi ki: |— Evet, — ben de şurada boş bir yer gördüm. ü Willings'in kaşları çatıldı, — Kimse dokunmasın diye emir verdim ama, belki bir hiz- metçi almıştır, dedi. Biraz te - reddüt etti. Zarar yok. Dönüşte anlarım.. Haydi çabuk gidelim, Genç kızı - kapıda bekleyen muhteşem otomobile bindirdi, fakat bu mesele mütemadiyen zihnini meşgul ediyordu. Yolda dedi ki: — İyi biliyorum, bu hançer daha dün yerinde — duruyordu. Sir Thomas Summers'e göster - miştim. Çünkü bu zat şarkın iş- lenmiş celiklerine çok meraklı - dır. —Hizmetçilere gelince, hiç birinin el sürmeğe cesaret ede- ceklerini ummam. Dündenberi Ti salona kimse girmedi. Yalnız Tp 3 tğni_n. Habeşistana, mühimmat ver- diğini ve vereceğini kat'i surette red- detmiştir. İşte maceranın birinci ne - çük taze tereyağları yüzüyor. Mahkümlar bunlardan çatal - larile birer parça alarak biribir- lerine ikram ediyorlar. Muzika var. Yemekten sonra tekrar çalış- ma.. Sonra muhtelif eğlenceler: Top, futbol, yarış, vesaire vesa- ire... Tribünler, büyük maç günle- rinde halka açıktır. Fakat beda va değildir . İyi aydınlatılmış bir kuluvar da hapishanede yapılan muhte- lif eşyalar satılmaktadır. Mah - kümlar haftada âzami 3 dolara kadar sarfedebilirler. Burada bir Fransıza rastgel- dim ,.Dördüncü hapis senesini dolduruyordu. Kendisine sor - dum: — Hayatınızdan memnun musunuz? — Ne demezsiniz! Dedi, bu- rada o kadar eminiz ki... Hapishanenin arkasında ti - yatro ve sinema var.. a uzak Gardiyanlar, bir çok beyaz zenci mahkümlar arasından si- lâhsız gelip geçiyorlar. Çünkü Sing - Sing'in kaidesi budur. Burası bir operet hapishane - sidir. Dekorları şahanedir. Yal- nız içinde haydutlar doludur. Sing - Sing'de öyle telâkki edi lir ki, mahbuslara çizgili göm - lek giydirip onları, sabah ak - şam dövmektense, iyi muame - le ile yola getirmek daha doğ - rudur. Hapishaneden serbest bira - kılanlardan yüzde 70 i, bu ka - dar konfora, radyoya ve kücük taze tereyağı parçalarına rağ - men tekrar buraya gelmemiş - lerdir. Çünkü kendilerine tatlı- lığın şiddetten daha iyi olduğu öğretilmiştir. Fakat Nevyork'a bakarken kendi kendime düşünüyorum: Koca sehirde açlıktan nefes - leri kokan bütün mert adamlar acaba, Sing - Sing'de aynı neza ket ve teveccühü göremezler mi? — Pierre Wolff polisin şu yüksek memuru gir - di. Bu işte bir sır var ama, şim- dilik bırakalım da sonra anla - TIZ. Yolun bütün devamı müdde - tince genç kıza karşı dikkatli, nazik ve mültefit davranıyor - du. Artık güzel arkadaşını eğ - lendirmekten başka bir şey dü - şünmüyordu, Ormanlar orta - sındaki köşkünü methü senâ e- dişinde hakkı yok değildi. Köşke geldiler. Cay hazır - lanmıştı. Fakat Thalia ortalar - da hi_ç bir hizmetçi görmedi. Willings derhal başka bir ta- vır takınarak: — Nihayet baş başayız, dedi, Thalia nazik dakikaların yak laştığını anlamıştı. — Fakat eli kadehine çay boşaltırken hiç tit remedi. — Cayını henüz boşalt - mıştı ki Willings şeker vermek bahanesile — yanına yaklaştı ve mukaddimeye lüzum görmeden genç kızı öptü ve kollarının a - rasma aldı. — Thalia müdafaa etmiyordu. Fakat ağır bakışlı gözleri köşk b7 İmparator ticesi, İtalyanın Afrikada geniş bir işe giriştiğini görmekle memnun olan Berlin, onun daha az uzak yerlerden başını çevireceğini tahmin ederek Ro- maya karşı, derin dostlüuk alâmetleri göstermektedir. Halbuki diğer taraf- tan Roma ile Londra arasındaki hava bozulmuş ve işin içine büyük bir şüp- he girmiştir. Parisle Roma arasında da böyle bir hava olmamasını temen- ni etmek gerektir. Faakt Stresa cephesinden ne kaldı? Nerede Tuna misakı için yapılan ha- zırlıklar? Bu sual şüphesiz sorulabi- lir.Şüphesiz Mussolini,“Avusturyanın istiklâli münhasıran İtalyayı alâkadar etmez,, dediği zaman çok haklı söyle- miştir. Fakat unutmamak lâzımdır ki 1934 25 temmuzundan beri, bu işin halli yalnız onda bekleniyordu. Le Petit Parisiem'den : İtalyanın Habeşistan — karşısında aldığı vaziyet İngilterede büyük bir sukutu hayal uyandırmıştır. Mus- solini tarafından ortaya atılan istek - leri mevzuu bahseden gazeteler. şim- Dış işler Bakanı di, evvelce olduğu gibi İtalyaya bir az daha mülâyim davranmasını tavsi- ye etmiyorlar, belki taahhütlerine sa- dık kalmasını istiyorlar. Daily Telegraph'dan : Mussolinin söylediği söylevler, se- ri neticeleri ne olursa olsun, Habeşis- tan hakkında duyulan endişeleri daha ziyade kuvvetlendirmiştir. İtalyanın, kendi menfaatlerinin hâ- kimi ancak gene kendisi olduğu hak- kında söylediği sözler hakikatle kabi- li telif değildir. Bundan evvel de M. Eden 1906 andlaşmasının üzerine İtalyanın nazarı dikkatini çekti. Bu andlaşma mevcut olmamış olsa bile, Habeş hududlarında büyük menfaat- leri ve alâkaları bulunan diğer iki devletin, Afrikanın bu parçasında ba- rışa karşı yapılan tehditlere bigâne kalacaklarını zannetmek hatâdır. — Size bir şey söyliyeceğim, Willings genç kızı bir daha öperek: — Söyleyiniz, dedi, ne ister- seniz söyleyiniz. O zaman Thalia bu deraguş- tan sıyrılmak istedi... Fakat ö- teki genç kızı perdeyle bölün - müş bir yere doğru sürükleme- ğe çalışıyordu. Kız iki defa söy- lemek istedi, — öteki susturdu. Maamafih — perdeli yere doğru gittikçe yaklaşıyorlardı. Birden, köşkün öbür tarafın- daki mutfakta bulunan iki İtal- yan hizmetçisi bir sayha işitti - ler. Evvelâ bakıştılar, sonra ho- le doğru fırladılar. Bu duvarın kapısı anahtarla kilitlenmiş de- ğildi. Açıp içeriye girdiler. Ora- da, efendilerinin perdenin dibin- d_e yüzükoyun yattığını ve Su - riye hâncerinin de iki kürek ke- mıgğı arasına saplanmış olduğu- nu gördüler. Yanıbaşında genç kız ayakta ve sapsarı ona bakı- yordu, Hizmetçilerden biri hançeri sahibinin gözlerine dikilmişti: yaradan çekti ve Willings'i bir kanapeye uzanrkgn. Herre T SS öteki de DENİZ MESELESİ Fransanın Cevabı En sağ ve en &ol yan gazete- leri, Londra deniz konuşmaların dan hoşnud değildir. Gazeteler, Almanyaya, Fransa derecesin - de bir filo bulundurmak hakkı - nı vermiyorlar ve diyorlar ki: “Fransa, acunda en geniş sö- mürgesi olan ikinci ülkedir. Ge- niş sömürgeleri, Fransayı filo - sunu dağıtmak zorunda bırak - makta ve Almanyaya karş$ı kuv- vetsiz düşürmektedir..,, “Homme Libre” den: “Hemen hemen yeni gemiler- le kurulan Alman filosu Baltık ve Kuzey denizlerinde toplana - caktır. Buna karşı büyük kruva- zörleri harpten evvel yapılmış olan Fransız filosu Manş ve Ak- deniz arasında bölünmüş olacak tır. Bu, Almanya için bir eşitlik değil, fakat su götürsüz bir üs- tünlük olacaktır. İngilizlerin iste diği bu mudur?.,, “Ere Nouvelle” den : “Andlaşmalar, önemli bir şe - kilde değiştirilmektedir. Korka rız ki, yakında İngiltere, Al - manyanın isteklerini kabul et - mekle yanlışlık yaptığının far- kına varmasın.,, Action Française'den: Andlaşma Fransanın bütün deniz güvenliğini ortadan kal - dırmaktadır. Üç dört yıl içinde Almanlar, Fransanın Akdeniz ve Atlas de- nizinde bulundurduğu gemiler kadar Kuzey denizinde gemi bu- lundurabileceklerdir. Bir anlaş- mazlık çıktığı vakit Fransa ken- di güney kıyılarını tamamen bo şaltmak zorunda kalacaktır ki, bu imkânsızdır. Hümanite'den : « “Almanyaya yeni bir süel kuvvet kurma hakkını, Alman - yanın — güvenlik andlaşmasını imza etmesine bağlı tutan şubat protokolü nerede kaldı ? Bilhassa, Almanya'ya karşı andlaşmaları tek başına bozdu - ğu için, uluslar sosyetesi tara - fından verilen mâhkümiyet ka- rarı ne oldu ? Morning Post'dan : Alman - İngiliz konuşmaları- na dair gayet sıkı bir ketumiyet muhafaza edilmesine rağmen İngiliz murahhaslarının, Alman isteklerini kabul ettikleri tah - min olunabilr. Geçen cuma gü- nü gecesi bu hususta bir andlaş- ma yapıldığı söylenmektedir. Alman donanmasının İngiliz do nanmasmdan üçte iki defa az ol- ması, İngiltere mahafiline ay - kırı gelmemektedir. Şüphesiz ki andlaşmanın bir çok faktörleri daha vardır. O - nun için İngiliz murahhasları derhal bir karar verecek vazi - LAVAL Bu da ancak diğer devletlerin, Fransanın ve İtalyanın muvafa- katile olur. Diğer taraftan Al - manyanın büyük devletler ara - sında yer alması, Londra ve Va- şington deniz muahedelerini büsbütütn hükümsüz bırakacak- tır. Müzakereler yeniden başla « yınca Almanlar deniz kuvvetle- ri hakkında istediklerini daha ziyade tasrih edeceklerdir. Bu tasrih bilhassa, tonaj, tip, kaide üzerinde olacaktır. Teknik meselelerin halli bir çok içtimalara daha lüzum gös- termektedir. Avrupanın siyasal Haritası Le Soir'dan: Alman mahafilinde söylendiğine nazaran Göring'in Balkanlarda ve Orta Avrupada yaptığı son seyahat tamamile hususi mahiyetledir. Fa- hat son günterde Berlinde Yayılârt bir havadis, lce verilen havadi. hakkında şüpheyi celbedecek mahi- yettedir. Göring Avrupanın Cenubu Garbisinde yaptığı tur esnasında gezdiği devletlere hendilerinin siz yasal haritasını tamamile tadil ede- cek büyük bir plân teklif etmiştir. Göringin bilhassa, Budapeştede Macarlara, muahedelerin yenidein gözden geçirilmesi hakkındaki ta - leplerini bir daha gözden geçirme- lerini tavsiye ettiği söyleniyor. Gü- nün birinde Avusturyanın Alman - yaya iltihak edeceğini bildiren Ge- neral Macaristana, Romanya ve Yugoslavyaya o kadar sert davran- — mamasını tavsiye etmiştir. Göring, Macar isteklerinin burt « dan sonra ancak Çıkoılo'vc_kyıyl Yugoslavyada yapılan yarı res « mi temaslar esnasında Göring'in ayni vadide söz söylediği zannolun- maktadır. Bu gayretin gayesi, Ma - caristanlı l da bir g ya ar yaklaşma vücude getirmektir. Bu havadisler, siyasal mahfeller- de büyük bir heyecan uyandırmış- tır. Çekoslovak seçimlerinde Con- rad Henlein Partisinin kazancı Al- yette değildirler, Evelemirde mesele Versay muahedesinin ye niden tetkikini icap etmektedir. telefona koştu. Kanı dindirmeğe çalışan hiz- metçi, ne olup bittiğini Thalia'- dan sordu, genç kız hiç bir şey anlamadığını ifade eder tarzda başını salladı. Sonra sanki rüyadeymiş gibi odadan çıktı, holü geçti ve ken- dini dışarıda buldu. İki hizmetçiden hiç biri genç kızı alıkoymayı düşünmediler. Şoförün orada bıraktığı otomo- bil Thalia'nın gözüne ilişti. Et- rafına bakındı. Görünürde kim- seler yoktu. Bütün enerjisini toplayarak otomobile atladı, motoru işletti, yürüdü. Fakat yolunda bir mâ- nia ile karşılaştı. Köşk bahçesi- nin parmaklıklı kapısı... Hatırladı ki, gelirlerken şo - för bu kapıyı açmak için oto - mobilden inmişti. — Şimdi kapı kapalıydı. Fakat kaybedilecek vakıt ta yoktu. Otomobili bir kaç metre ge - riletti ve sonra son hızla kapıya doğru sürdü. Kırılan cam şan- girtisi, eğrilen demirler... Fakat ?tomı_:bğlı geçmişti. Bir kaç sani- man gazeteleri tarafından büyük harflerle yazılmaktadır. ye sonra otomobil son süratle Londra yolunda ilerliyordu. Yüzünün hatları o kadar ge- rilmişti ki, apartımanın asan « sörcüsü birden tanıyamadı: — Miss, rahatsız mısınız? Genç kız sadece başını salla * makla cevap verdi, Apartımanına girince doğru telefona gitti. Konuştuğu erke- ğe garip bir macera anlattı. Ağ- liyor, hıçkırıkları hikâyesini ke- siyor, öyle şeyler söylüyordu ki, muhakkak — karşısındaki adam bir şey anlamıyordu. Nihayet genç kız: — Artık yetişir, diye bağırdI. artık yapamıyacağım, artık is * temiyorum. Telefonu kapatti. Şaşkın şaş kın etrafına bakındı. Fakat ken- disini toplamak lâzımgeldiğine de hükmetti. Yoksa düşüp ba * yılacağını hissediyordu. Fakat kendisini toplayıncayâ kadar da saatlar geçti. Bereket versin, akşama doğru bekleme- diği bir ziyaretçisini kabul edef . ken, tam manasile kendindeydi.