— 1? ünya Gazetelerine Göre Haâdiseler Le Journal'den: ., Hususi bir polis hafiyesinin delâletile Birleşik Amerikanın | en büyük hapishanelerinden bi- ri olan Sing - Sing hapishanesi- i gezmeğe müsaade aldım. - Sing, Hudson nehrinin gü zel sahillerinde ve Nevyorktan 33 mil uzaktadır. Oraya ancak otomobille gitmek kabildir. Şayanı hayrettir. Hapishane- nin etrafında hiç dıvar yoktur. Yalnız etrafında içi mitrelyoz dolu dört kule vardır. Büyük projektörler mahpuslara, mü - saâde Olmadan şekir içinde üfak bir tenezzüh yapmanın n memnu ol y Sing - Sing'de 3.000 mahpu: vardır. Bunların 84 ü müebbet hapise 12 si idama mahkümdur. İdam mahkürmları ne zaman ha yata veda edeceklerini altı haf- ta evvel bilirler. Altı hafta bek- lerler. Elektrikli sandalyeye ka- dar gitmek icin geçecekleri çi - çekli bahçeyi altı hafta seyre - derler. Onlar bilirler ki, bu bah çedeki kuşlar, — ötüşürlerken, kendileri için ölüm havası ça - lıyorlar. O gün gardiyanlar, kendile - rini gayet nazikâne bir surette kaldıracaklar, “lütfen elektrikli | sandalyeye oturunuz,, diyecek - ' ler, göğüslerine bir kayış geçire çekler, bileklerini bağlayacak - lar ve nihayet kafalarına demir mmaskeyi geçireceklerdir. Beş dakika kadar süren bu ameliyede on iki vatandaş hazır bulunacak! Sonra otopsi. Sonra cenaze! bitti. ——— aa Ü Edgar WALLACE ben harekâtımda serbest bir a - dam değilim. Sizden affımı dile- rim ve köşkte geçireceğimiz tat- İr bir iki saata kıymamanızı da rica edeceğim. | *“Ben her şeyi hazırlamaları için oraya iki hizmetçi gönder- dim, Hem Londra civarının en minyon köşklerinden birini de görmüş olursunuz. Thalia nihayet kabul etti. Willings şapkasını ve pardesü- sünü almağa gittiği zaman, 'Thalia koleksiyonları dikkatle gözden geçirdi. Willings tek:ar geldiği zaman, genç kız şark bi- çimi eski hançerlerin tetkikine gdalmış bulunuyordu. ğ | — Güzel şeyler değil mi? Ya- | MAHKÜMLAR CENNET! —— Sing - Sing Hapisanesinde Sıra şimdi kimin? Fakat Sing - Sing ayni zaman da bir operet hapishanesidir de, Burada mahpuslar, asla kürek mahkümları gibi giydirilmezler. Kül rengi pantalon, beyaz bir gömlek taşırlar. Daima traşlı - dırlar. Saçları daima taralıdıı Zannedersiniz ki, bunlar sayfi- yeye gelmiş kibar adamlardır. Bazıları çalışırken sigara içer - ler. Süküneti muhafaza etmeğe mecbur değillerdir. İste bir yeni gelmiş mahküm daha: Şimdi kanını alacaklar, bakacaklar, muh- telif tahliller yapacaklar yecekler ki: “Hırsızın sıhhi va- ziyeti mükemmeldir!,, Sonra kendisini müptedilerin hücrelerine götürecekler. Bu hücreler çok küçüktür. İçinde ancak bir yatak vardır. Eğer mahküm altı ay zarfırda hiç bir cezaya uğramazsa o zaman bu sigara kutusu kadar odayı ter- kedecek. ve biraz daha geniş bir yere konacaktır. Bu odada her türlü korfor vardır: Sıcak su, soğuk su, ap- destane, elektrik ve hattâ en son sistem bir radyo makinesi... Aynalı tuvaletin üstünde aile hatıraları göze çarpar. Bir anne i, Çocuk resimleri, ve ba - ü bir sevgilinin resmi... Öğleyin yemek vaktidir. Ye- mek salonları da mükemmeldir. ve âdeta vilâyetlerdeki bazı o- tellerin salonlarını andırmakta- dir. Her şey hazır: çorba, öküz eti, sebze ve istenildiği kadar ek mek, Ortada bir ksede küçük kü Zık ki bunların nereden geldik - lerini konuşacak vaktimiz yok. Sonradan birden sesi değişti: — Vay, dedi, — Suriye işi bir hançer vardı, nereye gitti? , Hakikaten vitrinlerdeki si - lâhlardan biri eksikti. GenEç kız dedi ki: — Evet, — ben de şu: bir yer gördüm. n ndı-hq Willings'in kaşları çatıldı, — Kimse dokunmasın diye emir verdim ama, belki bir hiz- metçi almıştır, dedi. Biraz te - reddüt etti. Zarar yok, Dönüşte anlarım.. Haydi çabuk gidelim, Genç kızı — kapıda bekleyen muhteşem otomobile bindirdi, fakat bu mesele mütemadiyen zihnini meşgul ediyordu. Yolda dedi ki: — İyi biliyorum, bu hançer daha dün yerinde — duruyordu. Sir Thormas Summers'e göster - miştim. Çünkü bu zat şarkın iş- lenmiş celiklerine çok meraklı - dır. —Hizmetçilere gelince, hiç birinin el sürmeğe cesaret ede- ceklerini ummam, Dündenberi salona kimse girmedi. Yalnız X L — 156935 T Italya - Habeşistan Meselesinde| Ingilterenin Oynadığı Rol Le Temps'da!l Mussolini'nin Cagliari'de söyledi nutuk, İngilterede İtalyanın Habeşis- tan karşısında aldığı vaziyetten geri dönmiyeceğine bir alâmet olarak te- | likki edilmcektedir. Duçe'nin, İngilte- reye yaptığı kinaye, Büyük Britanya- | nın vaziyeti anlaması için kâfi dere- cede açıktır. Mussolininin nutku, A - vam kamarasında Italyan - Habeş ih- tilâfına dair yapılan müzakerelere ve rilmiş acele bir cevaptır. Hâdiselerin bu şekilde inkişafı Londrada bir en- dişe uyandırmıştır. Lüuxembourg'dan : Bilhassa şuna dikkat etmek lâzım- dır: İtalya hükümeti Habeşistana ba- zt ecnebi devletlerin silâh ve mühim- mat verdiklerini protesto ettiği za - man Romadaki Alman sefiri, hüküme- tinin, Habeşistana, mühimmat ver- diğini ve vereceğini kat'i surette red- detmiştir. İşte maceranın birinci ne - —— ——— Çük taze tereyağları yüzüyor, Mahkümlar bunlardan çatal - larile birer parça alarak biribir- lerine ikram ediyorlar, Muzika var, Yemekten sonra tekrar çalış- ma.. Sonra muhtelif eğlenceler: Top, futbol, yarış, vesaire vesa- Tribünler, büyük maç günle- rinde halka açıktır. Fakat beda va değildir . İyi aydınlatılmış bir kuluvar da hapishanede yapılan muhte- lif eşyalar satılmaktadır. Mah - kümlar haftada âzami 3 dolara kadar sarfedebilirler. Burada bir Fransıza rastgel- dim .Dördüncü hapis senesini dolduruyordu. Kendisine sor - dum; — Hayatınızdan memnun musunuz? — Ne demezsiniz! Dedi, bu- rada o kadar eminiz ki... | Hapishanenin arkasında ti - yatro ve sinema var, Daha uzak ta kilise. Gardiyanlar, bir çok beyaz | zenci mahkümlar arasından si- lâhsız gelip geçiyorlar, Çünkü Sing - Sing'in kaidesi budur. Burası bir operet hapishane - sidir. Dekorları şahanedir. Yal- nız içinde haydutlar doludur. Sing - Sing'de öyle telâkki edi lir ki, mahbuslara çizgili göm - lek giydirip onları, sabah ak - şam dövmektense, iyi muame - le ile yola getirmek daha doğ - rudur. Hapishaneden serbest bıra - kılanlardan yüzde 70 i, bu ka - dar konfora, radyoya ve küçük | taze tereyağı parçalarına rağ - men tekrar buraya gelmemiş - lerdir. Çünkü kendilerine tatlı- lığın şiddetten daha iyi olduğu öğretilmiştir. Fakat Nevyork'a bakarken kendi kendime düşünüyorum: Koca sehirde açlıktan nefes - leri kokan bütün mert adamlar | acaba, Sing - Sing'de aynı neza İmparator ticesi, Italyanın Afrikada geniş bir işe giriştiğini görmekle memnun olan Berlin, onun daha arz uzak yerlerden başını çevireceğini tahmin ederek Ro- maya karşı, derin dostluk alâmetleri göstermektedir. Halbuki diğer taraf- tan Roma ile Londra arasındaki hava bozulmuş ve işin içine büyük bir şüp- he girmiştir. Parisle Roma arasında da böyle bir hava olmamasını temen- ni etmek gerektir. Faakt Stresa cephesinden ne kaldı? Nerede Tuna misakı için yapılan ha. zırlıklar? Bu sual şüphesiz sorulabi- lir.Şüphesiz Mustolini, “Avusturyanın istiklâli münhasıran İtalyayı alâkadar etmez,, dediği zaman çok haklı söyle- miştir. Fakat unutmamak lâzımdır ki 1934 25 temmuzundan beri, bu işin halli yalnız onda bekleniyordu. Le Petit Parisien'den : İtaİyanın Habeşistan — karşısında aldığı vaziyet İngilterede büyük bir sukutu hayal uyandırmıştır. Mus- solini tarafından ortaya atılan istek - leri mevzuu bahseden gazeteler. şim- Dış işler Bakanı di, evvelce olduğu gibi Italyaya bir az daha mülâyim davranmasını tavsi- ye etmiyorlar, belki taahhütlerine sa- dik kalmasını istiyorlar. Daily Telegraph'dan : Mussolinin söylediği söylevler, se- ri neticeleri ne olursa olsun, Habeşis- tan hakkında duyulan endişeleri daha ziyade kuvvetlendirmiştir. İtalyanın, kendi menfaatlerinin hâ- kimi ancak gene kendisi olduğu hak- kında söylediği sözler hakikatle kabi- di telif değildir. Bundan evvel de M. Eden 1900 Aandlaşmasının üzerine İtalyanın nazarı dikkatini çekti. Bu andlaşma mevcut olmamış olsa bile, Habeş hududlarında büyük menfaat- deri ve alâkaları bulunan diğer iki devletin, Afrikanım bu parçasında ba- ket ve teveccüihü göremezler mi? — Pierre Wolff polisin şu yüksek memuru gir - | di. Bu işte bir sır var ama, şim- dilik bırakalım da sonra anla - rız. Yolun bütün devamı müdde - | tince genç kıza karşı — dikkatli, nazik ve mültefit davranıyor - du. Artık güzel arkadaşını eğ - lendirmekten başka bir şey dü - şünmüyordu, Ormanlar orta - sındaki köşkünü methü senâ e- dişinde hakkı yok değildi, Köşke geldiler. Çay hazır - lanmıştı. Fakat Thalia ortalar - da hiç bir hizmetçi görmedi, Willings derhal başka bir ta- vir !a,l;ııı;ıırık: — Nihayet baş başayız, dedi. Thalia nazik dıkilîzlznn yak laştığını anlamıştı. — Fakat eli kadehine çay boşaltırken hiç tit remedi. — Cayını henüz boşalt . mıştı ki Willings şeker vermek bahanesile — yanına yaklaştı ve mukaddimeye lüzum görmeden genç kızı öptü ve kollarının a - rasına aldı. Thalia müdafaa etmiyordu. Fakat ağır bakışlı gözleri k sahibinin gözlerine dikilmişti: kanapeye uzatırken, rışa karşı yapılan — tehditlere bigâne kalacaklarını zannetmek hatâdır. — Size bir şey söyliyeceğim. Willings genç kızı bir daha öperek: — Söyleyiniz, dedi, ne ister- seniz söyleyiniz. O zaman Thalia bu deraguş- tan sıyrılmak istedi... Fakat ö- teki genç kızı perdeyle bölün - müş bir yere doğru sürükleme- ğe çalışıyordu. Kız iki defa söy- lemek istedi, — öteki sustürdü. Maamafih — perdeli yere doğru gittikçe yaklaşıyorlardı. Birden, köşkün öbür tarafın- daki mutfakta bulunan iki İtal- yan hizmetçisi bir sayha işitti - ler. Evvelâ bakıştılar, sonra ho- le doğru fırladılar. Bu duvarın kapısı anahtarla kilitlenmiş de- gildi, Açıp içeriye girdiler. Ora- da, efendilerinin perdenin dibin- de yüzükoyun yattığını ve Su - riye hâncerinin de iki kürek ke- miği arasına sapla! olduğu- nu gördüler. Yııu=“mdı gğnuç kız ayakta ve sapsarı ona bakı- yordu, Hizmetçilerden biri eri yaradan çekti ve Willi:;ı?iç bir öteki de b | protokolü nerede kaldı ? DENİZ MESELESİ Fransanın Cevabı En sağ ve en Bol yan gazete-| leri, Londra deniz konuşmaların dan hoşnud değildir. Gazeteler, Almanyaya, Fransa derecesin Çi de bir filo bulundurmak hakkı - nı vermiyorlar ve diyorlar ki: *“Fransa, acunda en geniş sö- mürgesi olan ikinci ülkedir. Ge- niş sömürgeleri, Fransayı filo - sunu dağıtmak zorunda bırak - makta ve Almanyaya kar$ı kuv- ürmektedir.,, “Homme Libre” den: “Hemen hemen yeni gemiler- le kurulan Alman filosu Baltık ve Kuzey denizlerinde toplana - caktır. Buna karşı büyük kruva- zörleri harpten evvel yapılmış olan Fransız filosu Manş ve Ak- deniz arasında bölünmüş olacak tır, Bu, Almanya için bir eşitlik değil, fakat su götürsüz bir üs- tünlük olacaktır. İngilizlerin iste diği bu mudur?.,, “Ere Nouvelle” den : *“Andlaşmalar, önemli bir şe - kilde değiştirilmektedir. Korka rız ki, yakında İngiltere, Al - manyanın isteklerini kabul et - mekle yanlışlık yaptığının far- kına varmasın.,, Action Française'den: Andlaşma Fransanın bütün deniz güvenliğini ortadan kal - dırmaktadır. Üç dört yıl içinde Almanlar, Fransanın Akdeniz ve Atlas de- mizinde bulundurduğu gemiler kadar Kuzey denizinde gemi bu- | lundurabileceklerdir. Bir anlaş. mazlık çıktığı vakit Fransa ken- di güney kıyılarını tamamet bo şaltmak zorunda kalacaktır ki, bu imkânsızdır. Hümanite'den : » “Almanyaya yeni bir süel kuvvet kurma hakkını, Alman - | yarın — güvenlik andlaşmasını imza etmesine bağlı tutan şubat Bilhassa, Almanya'ya karşı andlaşmaları tek başına bozdu « gu için, uluslar sosyetesi tara « fından verilen mdhkümiyet ka- rarı ne oldu ? | Morning Post'dan : Alman - İngiliz konuşmaları- na dair gayet sıkı bir ketumiyet muhafaza edilmesine rağmen İngiliz murahhaslarının, Alman | isteklerini kabul ettikleri tah - min olunabilr. Geçen cuma gü- nü gecesi bu hususta bir andlaş- ma yapıldığı söylenmektedir. Alman donanmasının İngiliz do nanmasından üçte iki defa az ol- ması, İngiltere mahafiline ay - kırı gelmemektedir. Şüphesiz ki andlaşmanın bir çok faktörleri daha vardır. O - nun için İngiliz murahhasları derhal bir karar verecek vazi - yette değildirler. Evelemirde mesele Versay muahedesinin ye niden tetkikini icap etmektedir. telefona koştu. | Kanı dindirmeğe çalışan hiz- metçi, ne olup bittiğini Thalia'- dan sordu, genç kız hiç bir şey anlamadığını ifade eder tarzda | başını salladı. Sonra sanki rüyadeymiş gibi odadan çıktı, holü geçti ve ken- dini dışarıda buldu, İki hizmetçiden hiç biri genç kızı alıkoymayı düşünmediler, | Şoförün orada bıraktığı otomo- bil Thalia'nın gözüne ilişti. Et- rafına bakımdı. Görünürde kim- seler yoktu. Bütün enerjisini toplayarak otomobile atladı, motoru işletti, yürüdü. Fakat yolunda bir mâ- nia ile karşılaştı. Köşk bahçesi- nin parmaklıklı kapısı... Hatırladı ki, gelirlerken şo - för bu kapryı açmak icin oto - mobilden inmişti. Şimdi kapı kapalıydı. Fakat kaybedilecek vakıt ta voktu. LAVAL Bu da ancak diğer devletlerin, Fransanın ve İtalyanın muvafa- katile olur. Diğer taraftan Al « manyanın büyük devletler ara sında yer alması, Londra ve Va-» şington deniz muahedelerini büsbütütn hükümsüz brrakacak- tır. Müzakereler yeniden başla - yınca Almanlar deniz kuvvetle- ri hakkında istediklerini daha ziyade tasrih edeceklerdir. Bu tasrih bilhassa, tonaj, tip, kaide üzerinde olacaktır, Teknik meselelerin halli bir çok içtimalara daha lüzum gös- termektedir. BARAKA AAA Avrupanın siyasal Haritası Le Soir'dan: Orta Avrupada yaptığı son seyahat tamamile hususi mahiyetledir. Fa- ut son günlerde Berimde yayılanr bir havadis, evvelce verilen havadie gezdiği devletlere kendilerinin si- yasal haritasını tamamile tadil ede- cek büyük bir plân teklif etmiştir. öringin bilhassa, Budapeştede Macarlara, muahedelerin yenidein gözden geçirilmesi hakkındaki ta - leplerini bir daha gözden geçirme- lTerini tavsiye ettiği söyleniyor. Gü- nün birinde Avusturyanın Alman - yaya iltihak edeceğini bildiren Ge- neral Macaristana, Romanya ve Yugoslavyaya o kadar sert davran- mamasını tavsiye etmiştir. Göring, Macar isteklerinin bun « dan sonra ancak Çekoslovakyaya müteveccih olmasını istemiştir. Yugoslavyada yapılan yarı res - mi temaslar esnasında Göring'in ayni vadide söz söylediği zannolun- maktadır. Bu gayrelin gayesi, Ma - caristanla Yugoslavya arasında bir yaklaşma vücude getirmektir. Bu havadisler, siyasal mahfeller- de büyük bir heyecan uyandırmış- tır, Çekoslovak seçimlerinde Con- rad Henlein Partisinin kazancı Al- man gazeteleri tarafından büyük harflerle yazılmakt ye sonra otomobil son süratle Londra yolunda ilerliyordu. Yüzünün hatları o kadar ge- rilmişti ki, apartımanın asan « sörcüsü birden tanıyamadı: — Miss, rahatsız mısınız? Genç kız sadece başını salla * makla cevap verdi. Apartımanıma girince doğru telefona gitti. Konuştuğu erke- ğe gatip bir macera anlattı. Ağ- lıyor, hıçkırıkları hikâyesini ke- siyor, öyle şeyler söylüyordu ki, muhakkak — karşısındaki adam bir şey anlamıyordu. Nihayet genç kız: — Artık yetişir, diye bağırdi. artık yapamıyacağım, artık is “ temiyorum. Telefonu kapattı. Şaşkın şa$ş kın etrafına bakındı. Fakat ken- disini toplamak lâzımgeldiğine de hükmetti. Yoksa düşüp ba * yılacağını hissediyordu. Fakat kendisini toplayıncaya Otomobili bir kaç metre ge - riletti ve sonra son hızla kapıya doğru sürdü. Kırtlan cam şan- girtisi, eğrilen demirler... Fakat ğîımohil*mmüd. Bir kaç sani- kadar da saatlar geçti. Bereket versin, akşama doğru bekleme: diği bir ziyaretçisini kabul edef ken, tam manasile kendindeydi. TArkası vari,