Kendi Dil Çevremizdeyiz! Yazan : Salâhaddin Güngör Hyalmanlı dilinden bucak bucak ka- ı'iıy::"" Her arkada bıraktığımız dan, Görçek ve özlü dile bizi biraz tıriyor. Ki yeni savaşı, bu yeni koşuyu, il- 59 gelip geçici, sonu gelmez bir İşe, Körtması güç bir yola benzetenler ol TTT C KLAVUZ iÇİN DERSLER BŞ EE ü ni Mütebariz — Belirgen Ki Söze başlarken şunu belirtmek iz- terim ki. İşin iç yüzü belirmiştir. S'ğ: l:elylğüu Rus - Türk dostlu- gunun sağlamlığına, herkesi İnandır- Söylemek istediğiniz şey, dün oku- duğum yazınızda, bana anlattığınız kadar belirgen değildir. e H Oöradan, anlaşıldı: Dilde egemen- » Yurtta egemenlik demekti. bi Pili ölmayanların, ya da bizim gi- ancak yarım dili olan, yarım dille i:'“_lllnluın; ulusal varlıklarından %hılc kalmadığını, geçmişteki aC emeler göstermedi mi? deri Tyüztinde berkes biliyordu: Dü- yal Yaşamıyan ulusların kendileri de Aşayamaz. Bunu, en geç biz anladık. karak altı yüz şu kadar yıl sönra, öedi dil çevremize çekiliyoruz. Ter- | — S ek (T. Kö.) ;':eıınnıuuı.ıu.h:pıd_-"“" s.ıın(ıu..ı— Güdem, güdüm Sağlamıştık. Bugün kendi yatağır | — Sevk ve idare etmek — Güdemek Tuzdayız. Ve ancak şimdi düşünebiliyoruz: Dilini yabancılara hpî!="' soysal zına-. tek başlarına kalıp en sonun- dağılmışlardır. Ve yine düşünerek anlıyabiliyo. Tuz: Bir ad taşıyan, ve bir geçmişi n bütün ulusların birer dilleri de T Yalnız teorik bilgilerle devlet yö- mnetilmez. 'Türkiye devletinin yönetim şekli, Cumuriyettir. Osmanlı imparatorluğu, halk kuv- vetini tanımıyan yönetmenler elinde battı. İş Bankasının yönetim kurulu dün toplanmıştır. Atatürk son söylevinde ekonomi gıyasamızın adını koymuştur :— Gü- dümlü ekonomi! Dostum İstanbulun en iyi otomo- bil güdenlerinden biridir. Son düşen uçak €n iyi fransız pi- Yotlarından birinin güdemi altında idi. Güdeminde zorluk çekilen uçaklar, —- Va Bunlar, günü geldi, tutsaklar gibi dılar. Günü “geldi, boyunduruk Altına girdiler. Günü geldi, varları, Yokları etlerinden alındı. Yalnız, do- inulamıyan şeyleri dilleri idi. Osmanlılık, birçok ülkeleri kendi Tayrağının içine aldıktan sonra, ora- lırda yaşıyanların bir takımlarını müs Tüman yaptı. Törelerini, İnanlarınıt, bilgilerini | — Baka — Kalm —— iştirdi. Değiştiremedi; —- 2 - Kalız :'ğ'_ıhrdı. Değiştiremediği yalnız dil- | — Baki 1 - geri, geriye, ı(c:ı a idi. aai kalmak — Artamak Müslüman — Bosnalılar, yine Sırp Fani — Ölez Ülüle konuştular, srp dilile yazdılar. | Fena — Tüken Giritliler, yine Giritli kaldılar. - Po- Mb"i __0-—- Eğer bu karşılıklar eski zamanlar: da bulunmuş olaydı, küçük din ki- taplarına şöyle başlardık: “Öncesizlik y PvLaışlık, yalsız Tanrıya, özgür Haklar yine Bulgarcadan ayrılmadı- S PETüN adlarını söylemek istemedi- KA eee örtae e SoyaR, Bunlar da yabaner bayrak altında kendi öz dillerinden başka dil konuş- Mmarlar. Çünk Ükonuşturulamazlar. Dilimizi bize İlk öğretenler, anala- Tmızdır. Onlar da bu dili anaların- öğrenmişlerdi. Bugünün analarr da, çocuklarına gene bu dili öğrete- Leklerdir. Demek yer yüzünde bir tek Ürk anası kaldıkça, Osmanlı kafa- T Bstediği kadar - kendini / zorlasın, Ürk Bakisi başka elden ne gelir! Ölezlik duygusunu içinizden ata « rak çalışınız. Son batan geminin 30 tayfasından 25 i bulundu. Artayanlar bitkin bir halde limana girdiler. dili - unutulamaz, unutturula- . Tazdı, Nasıl ki unutturulamadı! Belin'— Tçyüe Altı yüz şu kadar yıl süren bir ça- | — Zahir — Dışyüz ne boş bir emek olduğunu, Himdi osmanlı dilinin ezgisine kendi- krini kaptıranlar da aer acr anladılar. Yavan, çetrefil ve gülünç bir dili, Kökünden kazıyıp yerine bizim kendi Bözümüz olan dili alıyoruz. —» olur. & bi adım, ancak hıx adımrmız- e BER n n Bedbin — Karamsar .,"“ıünuı Bidişle yöl çok kasadır. | — Nikbin _îh__x""'" K we Sümlarımız geniştir. Yörüdük, | — Nikbinlik — Akımsarlık Başladık, bitireceğiz. Eyicil — Hayırhah Geri kalanlar dertlerine yansınları. | — Eyicillik — Hayırhahlık YOSMA! Etem İzzet BENİCE Midesi ilâç mbarma Jöndü. Genç kadım bunların hiçbiri- sini duymuyor gibi idi. Önların konuşması sürüyordu: — Zavallımın hastalığı kim ilir ne?.. b ani bu doktorlara da Ğ —."":d::rmı açılan kapı- ”. genç kadın otur mt Biraz sinirli. olacak. A parmaklarını oyna- * 3Yağını sallayor, arada b Seal bir dalıp uzun uzun düşünüyor. Birinci Bölüm l med.?m. ı ran iki hasta decdat e Bir — Ne durgun kız değil mi?. Ü Yündüz ve gecede — Çok ta güzel bir şey.. ığı—'ğ:ıhg'koridm İç iı;edodhı; m.—i-[)oğm. lıı:nyüâmzh*' B Ö her bucak dol a kıyamıyor! B lquf:sd? btr:r :umın bekle- | — Yanı başlarından bir geçkin Tüne 4 Sürü insan. Herbiri öbü- | kadım söze karıştı: - Yanıyor: — Allah dert verip te der- xâ!"lklımn çalışmıyor. | man aratmasın . Zor M s:;"" bozuk! şey. Neler. çelkyoruz, :::; Ciğerimdi yar. | Hele ergenlikte or : T n mk:ny: T dol:;ı:î hıiç te kolay değil. < Sitma tutuyor, Görümcemin kızından bilirim. e aT / BiR KÖYLÜ ÇOCUGU »«» Küçük köyü pırıltılı bir bıçak gibi, ortasından ikiye bö- len derenin, sağ yamacında, ka- Ta tahta, alçak damlı bir ev var., Bu evde gözünün yaşı kuruma - yan, taze bir dul yedi yaşındaki oğlu ile oturuyor... Dört yanı a- ğgaçlarla sarılı bağlarından, çeşi- di çok tavuklarından ve bir de köpeklerinden başka bir nesne- leri yok... *«Günün doğmasına daha çok var.. Uyuyan ağaçlıkları serin bir esin okşayarak uyandırıyor, horoz sesleri duman gibi köyün üstüne yükseliyordu, Genç ana gözlerini açtı. Dirseğinin üstü - ne dayanarak doğruldu. Pence- reden alabildiğine yeşil ağaçlı Kötücül Kötücüllük — Bethahlık Bencil — Hodbin Bencillik — Hodbinlik Özkecil — Gayrendiş Özkecilik — Gayrendişlik Sen her şeye karamsar bir gözle | bakmaktan ne zaman kurtulacaksın? karamsar -Ne lrğa kapılıyor- sun? Akımsarlık belki her - zaman doğ | | =oııııdb:u—ııı.ı-ıııı—nıı— Akımsarların çok dela, kalpleri de ak olur. Eyicil ve özkecil ol: Ne baskasımın kötülüğünü iste, ne yalnız kendini Bdüşün! dağlar, ekinleri ürperen ovalar görünüyordu. O, bu görü gözle- rile dolaşarak içini çekti... Ya - nında oğlu uyüyor, uzün kirpik- leri, penbe yanaklarını gölgeli - yor, alnında bir sıra ipek perçe - Mi var,.. Öyle baktı ki bu yavru- ya, çocuk — bakışların yüzünde gezişini duymuş gibi kıpırdan - dı. Kollarını gerdi. Gerindi son- ra kirpikleri aralandı: — Anne, sarı tavuğun altın - daki yumurtalar çatlamıştır de- ğil mi? dedi... Genç kadın elile onun karışık |" saçlarını düzeltiyor, gözlerinde belirsiz bir buğu vardı: — Çatlamışlardır oğlum, hay- di kalk bakalım... Çocuk — yatağından fırladı. Annesi onun çıplak sağlam ya - pılr gövdesine baktı, Yerli doku- ması bir şalvar giydirdi bacak - larına. Üstüne de ak pamuk be- Hergün 5 söz BEŞİNCİ LİSTE 1— Seciye — Ira Örnek: Biz İstiklâl muharebe- sinde Türk seciyesinin kuvveti- ne dayandık — Biz erkinlik sa vaşında, Türk ırasının kuvveti- | ne dayandık. 2 — Aciz — Eksin Acz — Eksinlik Acz duymak, âciz kalmak — Eksinmek. İ Örnekler: Takılâp, âcizlerin işi | değildir — Devrim, eksinlerin | işi değildir. | Devrimciler büyük zorluklar | karşısında, eksinmek — değil, | gevklerini artırmalıdırlar. | 3 — Ehemmiyet — Önem, % Ehemmiyet vermek — Önemek g— ) | | Mühim — Önemli, Örnekler: Son yıllarda ekono - mik işlere büyük önem vermek- teyiz, Son yıllarda en çok önediğimiz işler, endüstri girişimleridir — Son günlerde en çok ehemmi - | t yet verdiğimiz işler, sınaf te - | şebbüsattır. 4 — Merasim — Tören l Örnekler: Dün yeni bir resim | | sergisinin resmi küşadında bu- | lunduk. — Dün yeni bir resim | sergisinin açım töreninde bu l lunduk. Reisicümhura askeri merasim yapılmak usuldendir. — Cu - Mmurbaşkanına süel tören yapıl- mak usuldendir. $ — Müsavi — Egit Müsavat — Eşitlik. Örnekler: Türk kanunları kar- şısında, bütün yurddaşlar eşit- tir. | İ İ İ i bir mintan... Göğsüne mor bir ük taktı. Odadan — çıkarak karşı aşdamina girdiler... Genç bunu bir solukta içti. Elinin üstüyle ağzını sile - rek: — Haydi anne, dedi, ahıra i- | ve hepsini samanların arasına | (5) nelim, 'Tahta merdivenler ayakları - kadm kalaylı bakraçtan, bir tas | ölülerini... Bunlar mini mini bir Türkiyede kadın, erkek eşitliği Cümhuriyetin eseridir. | İ İ ——— — BULMACA *“TAN” eğlenceli bir oyun ha zırladı. Bu oyunlar öz türkçe kelimeler veriyor. Bu bulmaca ile okurla- rimız hem eğlenceli vakit geçi- Bu oyunla Öz türkçe kelimeler ler öğrenecekler. Bulmacamızı İ| doğru çözenler de armağanları- mızı kazanacaklardır. Bulmacalarımızla — uğraşmız. Ve bize yollayınız. Yedi gün ar- ka arkaya bulmacalarımızın doğ rusunu başarabilenlerden: 1 inciye gümüş saat 2 inciye Maroken bir cüzdan 3 üncüye iyi markalı bir sti- lo (Mürekkepli kalem) 4 üncüye “Tan,,ın bir senelik #abonesi, (5) inciden (10) uncuya ka- dar altı aylık abone. 10 uncudan 25 inciye kadar üçük fakat güzel şeyler verece- ğiz. Bulmacaların karşılıklarını * “İstanbulda “Tan,, bulmaca ser visine,, gönderiniz. 1234567 891011l yünü gibi sarı ördek yavrularıydı. Sarı tavuk altın - dan çıkanların kendi çocukları olmadığını anlayınca çiğnemiş .karıştırmıştı... Oğlanm gözleri yaşla doldu. Küçük ördek yav- Kötücül ve bencil olma: Herkestex| Tn altında gıcirdiyordu. Son | fularını toplayarak mor önlüğü- iyiliğini iste, ve başkalarını düşün! n Bencillik, gurur körlüğünden ge- a Mübadele — Değiş " .'ıl:ül — Değişke Mütebeddil — Değişken çok vakit, böyle biribirine benzer kelimeler görünce, zihninizde, bunla- K nakıl ayıracağınız düşünürsünüz. Fakat arapça “malüm, iğlam, talim, istilam, talimat, muallim, ilim, âlim, basamağa ayaklarını yeni at - mışlardı * w kuyruğunu sal- layarak sevinç — hırlamalarıyle onlara koştu... Hep birden ahı- ra girdiler... Kocaman sarı ta - vuk tüylerini büyük bir kurum- la kabartmış: — Gud, gut, gut! diye gezini- yordu... Köpeği görünce, büsbü- tün şişerek ona — doğru koştu. Ana oğul doğru kuluçkanın yat- tığı sepete baktılar. Bir sürü boş nün içine doldurdu. İçini çeke çeke ahırdan çıktı... e »« Küçük oğlan ortadan kay - bolmuştu. Ana, deli gibi onu a- rıyordu. Ne bağ, ne dere arama- dik yer kalmamıştı... Yoruldu. Söyliyemiyecek, kıpırdanamı - yacak kadar yoruldu genç ka - dın. Merdivenin son basamağı- na oturarak ağlamağa başladı. Biraz sonra bağ kapısı aralandı, malümat,, ve daha bir sürü kelime- | yumurta kabuğundan başka bir | Kızarmış gözlerile çocuk arka - min, karmakarışık anlamları — içinde nasıl boğulmuş olduğunuzu unutur- sunuz. Her dilde bir kökten birçok kelime çıkar, Dikkat edilecek şudur: Bu kelimeler cümle içinde, tek baş- larına, canlı ve yerinde midir? ıuvn olmuyor. K akciğer.. der, kimi karaciğer.. der, kimi mideden geliyor.. der, Kimi saf- ra kesesi., der, Yine sonunda iş olacağına varır. — Ben de öyleyim ya, N Ömer safra kesesi taş yıpığ:: dedi. Akil Muhtar on iki par» mak barsağı çıbanı.. diyor, Ör- han operasyon., istedi. Abdül- kadir Lütli röntgenden geç te gel.. dedi. Hakkı hiç- birisinin dediği değil, kendini üzme.. diyor, Tevfik Salim kör barsak dedi çıktı. Bir de buna geldim. Son umut., bakalım ne diyecek?.. Hastanın biri konuyu bütü bütün değiştirdi; AD — Ama, ne olup olupta bu zamanda sayılı doktorlardan biri olmalı imiş, Paksana şu koskoca odalarda bir tek boş sandalye yok. Bunların herbi- rinden üç beş kâğıt gelse akşa- ma 250 papel doktorun kesesin. de demektir, Hangi işte bu ka- zanç var?.. — Mazhar Osmanın arabı ak- gamları efendisinin el çantasını nesne yoktu sepette... — Gözleri sorgu ile biribirini buldu. Kulak kabarttılar. Hiç bir civciv sesi yoktu. Araştırdılar. Samanların arasından birer birer çıkardılar ıkıma sıkına güç kapatabiliyor - muş. — Tevfik Salim günde 200 li- taya para,, demiyormuş! Akil Muhtar akşamları hamal sırtında parayı İş Ban- kasına gönderiyormuş! — M. Kemal için günde üç operasyon yapsa 1500 kâğıt di- y:-lır. Kalantur hasta düştü ü 2000 i, 2000 i birden alırmış. Emek apartımanı lâfla yapıl - maz? Içlerinden birisi: — Canım bunların hepsi lâf, Çekemiyenler uyduruyor. lar. Söyledikleri gib parayı ha- mal sırtında kaldıran kaç heki- mimiz var?. Hem kazansalar bi- le hakları değil u?.. On binler içinde k_aç tane böylesi var. Lâf. la peynir gemisi yürümez. Öbür yanda da binlerce doktor hasta- ya bakım evlerinde can arkasın- dan dürbün!. bekliyorlar. Söy- lenenler hep aç gözlülüğün, çe- kememezliğin dedikodusu. Her doktor böyle olsun da kazansın! — Hepsi iyi ama, bu doktor kazandığını ne yapacak?,. Ne sında içeri girdiler, Çocuk, ana- sının ağlayan gözlerine baktı: — Anne, dedi. Onları baba - min mezarının yanımna gömdüm, Cahid Uç Soldan sağa 1 — Müdür (8) 2 — Karadeniz sahilinde bir vilâ- yetimiz (4) 3 — Sirkeden daha iyi (5) Yurt (2) Uzak nidası (2) 4 — Yama (2). Kirli (3) $ — Yokuş değil (4). Bir içki (4) 6 — Dem (3) Tan'ın bir yazıcıst 7 — Nota (2). Beygir (2), 8 — Esp (2), yemin (3), 9 — Dür (4), atik (4). 10 — Eski bir oyun (8). Alel (2), 11 — Sert (4). Lühim (2), Büyük (): Yukardan aşağıya 1 — Sirkat etmek (6), Sersem (4) 2 — Üst değil (3). 3 — Ayı yuvası (2), 4 — Ağrı (5). $ — Geyiği meşhur (3). Birinciden ra (6). 6 — Arkadaş (2). İplik (4). 7 — Bir yaz meyvası (4). (2) Köpek (2) (8) — Misırın suyu (3), Nota (2) Duvar (8) (9) — Büyük kılıç (4) 10 — Marka gibi (6). Berf (3). n bus (4). Büyük tepsi (4) Nots karısı var. Ne çoluk, ne çocuk, 'Tek başına bir adam, Ölse kim- se duymayacı <. — Cimri imiş te.. — Hem de ne! biz para har- camaz diyorlar. — Epeyce de yaşlıya benzi- yor. — Elli beş vardır. - ea Elli beş değil ama besbel- Li kırk sekiz, elli var. — Su içinde ellidir! — Ölürse bu paraları kim yi- yecek? günü gidiyor. Kötü mü? lâf atıyoruz... — Öyle, Artık doktorların günlük kazançlarına kadar lâfı düşürdük... — Doğru. Hele bizim gibi emekliye ayrılanlar filân için kahveye çıkmağa lüzum yok. Tanış olmak, tanış bulmak için hergün bir doktorun bakım evi- ne gidip numara almalı, akşa- ma kadar lâf atmalı. — Güzel kadınlar da düşmü- yor değil. Baksana şv karşıdaki ü — Tasası da bize mi düştü?.. | iri, kara gözlü tazeye. Şeker Ne olsa bir yiyecek bulunur. — Ama çok iyi kalpli bir adam. Belk servetini Kızıl Aya, Çocuk Esirgeme Cemiye- tine, okulalara filân bırakır. — Bana da öyle gliyor1.. — Adam sen de. zen.ginin pa- rası züğürdün çenesini yorar- mış. Doktorun parasından pu- lundan bize ne?.. — Hepsi neyse ne ama bura- da saatlerce beklemek te hiç hoşuma gitmiyor. < »— Gerçek öyle, insanın yarım * Cimri Tekaüt mi şeker? — Taş bebek gibi! — Fakat, bu yaşta, bu güzel- likte bir Kadımın has,aianmıası da ne kötü. — Ben ne veremliler gördüm ki, yüzünden kan aamla: iki gö- züm!,. — Çok yazık! (Arkasr var) Güven ;ıı..,,ı,._ sis, Emekliye ayrılanlar — edilenler, tanış — Alıbab, -