Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
TA x 20. 5.8 I ——— —- Kendi Dil Çevremizdeyiz! Yazan : Salâhaddin Güngör B Osmanlr dilinden bucak bucak ka- bğetuz. Her arkada bıraktığımız d:ğ'; gerçek ve özlü dile bizi biraz Yaklaştırıyor. kinBu Yyeni savaşı, bu yeni koşuyu, il- va, gelip geçici, sonu gelmez bir işe, du. ilması güç bir yola benzetenler ol- , SOnradan, anlaşıldı: Dilde egemen- » Yürtta egemenlik demekti. bi Dili ölmayanların, ya da bizim gi- ki ancak yarrm dili olan, yarım dille îzomğşa"ı“"n: ulusal varlıklarından di bile kalmadığını, geçmişteki aCt “nemeler göstermedi mi? le:-l"yü'ünde herkes biliyordu: Pîl- Yi İ yaşamıyan ulusların kendileri de aŞayamaz, Bunu, en geç biz anladık. Ncak altı yüz şu kadar yil sonra, _?ndı dil çevremize çekiliyoruz. Ter- 'ne akan sular gibi, hep gerisin geri- di tağlamıştık. Bugün kendi yatağı- Tuzdayız, — | n-Y' ancak şimdi düşünebiliyoruz: ilini yabancılara kaptıranlar, soysal Ganda, tek başlarına kalıp en sonun- dağılmışlardır. ti Ve yine düşünerek anlıyabiliyo- ÜUz: Bir ad taşıyan, ve bir geçmişi :::â bütün ulusların birer dilleri de L Bunlar, günü geldi, tutsaklar gibi Yaşadılar. Günü geldi, boyunduruk altına girdiler. Günü geldi, varları, Yokları ellerinden alındı. Yalnız, do- Unulamıyan şeyleri dilleri idi. ba OSmanlılık, birçok ülkeleri kendi Ayrağının içine aldıktan sonra, ora- ıî'da yaşıyanların bir takımlarını müs ı“man yaptı. Törelerini, İnanlarını, bilgilerini değiştirdi. Değiştiremediği yalnız dil- €ri idi. Müslüman Bosnalılar, yine Sırp dlile konuştular, sırp dilile yazdılar. Giritliler, yine Giritli kaldılar. Po- Maklar yine Bulgarcadan ayrılmadı- z Bugün adlarını söylemek istemedi- b âi:n yerlerde, türkçe Könuşan milyon- Bbeate aa ea Ca -| x Bunlar da yabaner bayrak altında endi öz dillerinden başka dil konuş- Mazlar. Çünk ükonuşturulamazlar. Dilimizi bize ilk öğretenler, anala- İmızdır. Onlar da bu dili anaların- Yan öğrenmişlerdi. Bugünün analarr da, çocuklarına gene bu dili öğrete- Seklerdir. Demek yer yüzünde bir tek Ürk anası kaldıkça, Osmanlı kafa- M istediği kadar - kendini zorlasın, ÖÜrk dili -unutulamaz, unutturula- Tazdı, Nasıl ki unutturulamadı! Altı yüz şu kadar yıl süren bir ça- *$Manın ne boş bir emek olduğunu, î"îdi osmanlı dilinin ezgisine kendi- Tİni kaptıranlar da acı acı anladılar. koyAYan, çetrefil ve gülünç bir dili, .kf'hd"l kazıyıp yerine bizim kendi Sözümüz olan dili alıyoruz. —» diAd_mı. âdım, ancak her adımımız- de, birkaç yıllık yolu birden alarak “WECeğiı. v? Ugğünkü gidişle yol çok kısadır. 'ara:—. rımız geniştir. Yürüdük, Geriğx:; Başladık, bitireceğiz. lanlar dertlerine yansınlar!. TAN'IN ROMANI: 1 H AMARZ el iÇiN DERSLER | M-. uei Be - . Söze başlarken şunu belirtmek is- terim ki. OŞ İşin iç yüzü belirmiştir. Son belirgiler Rus - Türk dostlu- ğunun sağlamlığına, herkesi inandır- mıştır. Tn a Söylemek istediğiniz şey, dün oku- duğum yazınızda, bana anlattığınız kadar belirgen değildir. e İdare etmek — Yönetmek İdare — Yönetim Müdiranı umur — Yönetmen Meclisi idare, heyeti idare — Yö- Sevk ve idare etmek — Güdemek Yalnız teorik bilgilerle devlet yö- netilmez. Türkiye devletinin yönetim şekli, Cumuriyettir. Osmanlı imparatorluğu, halk kuv- wetini tanımıyan yönetmenler elinde battı. İş Bankasmın yönetim kurulu dün toplanmıştır. - Atatürk son söylevinde ekonomi 1 Gü- sIy a ymuştur. : dümlü ekonomi! Dostum İstanbulun en iyi otomo- bil güdenlerinden biridir. Son düşen uçak en iyi fransız pi- lotlarından birinin güdemi altında idi. Güdeminde zorluk çekilen uçaklar. R a Baka — Kalım Baki — 1 - geri, geriye, 2 - Kalız Baki kalmak — Artamak (sur- Ebedi — Sonrasız Eğer bu karşılıklar eski zamanlar- da bulunmuş olaydı, küçük din ki- taplarına şöyle başlardık: "Öncesizlik Inhhz olan g.'ınndır. u kalım dün: tüken dünyasıdır. D değil Gerisi bir sürü yalan! — Bakisi güzafı binihayet. Geride kalanlara sabır dilemet başka elden ne gelir! Ölezlik duygusunu içinizden ata - rak çalışınız. Son batan geminin 30 tayfasından 25 i bulundu. Artayanlar bitkin bir halde limana girdiler, e Batın — İçyüz Zahir — Dışyüz Herhangi bir işin dışyüzüne değil, Yahud şöyle diyebilirsiniz: “Her- hangi bir işin dış değil, iç yüzüne bakınız.,, Fakat bu ikinci şekilde “yüz kelimesini ayrı yazmak daha doğru olur. e Bedbin — Karamsar Bedbinlik — Karamsarlık Nikbin — Akımsar inlik — Akımsarlık Eyicil Eyicillik — Hayırhahlık YOSMA! Birinci Bölüm | Bir gündüz ve gecede ha gi bir koridor. İç içe oda- Bi Y? köşe her bucak dolu. Şen bi € birer numara bekls— Üne 'eîtürü insan. Herbiri öbü- yanıyor: O Barsaklarım çalışmıyor. —İş idem bozuk! n .;_ğ ciğerimde yara Var.. y v Sıtma tutuyor. a “ ugj Pöbreğimin birisi taşlaş- B Tn :knl!n Odasına açılan kapı- RYq'd:.nde_ bir genç kadın otu- “"%d Biraz sinirli olacak. hîü-ı a an_ Parmaklarını oyna- n Sğinı sallayor, arada Etem İzzet BENİCE Etem İzzet PEMİLE bir dalıp uzun uzun düşünüyor. Genç kadının kıırş.—ısıılıclîix otu- iki hasta konuşuyorlardı: m—ıkîîe durgun kş; değil mi?.. — Çok ta güzel bir şey.. — Doğru. İnsan yüzüne bak- mağa kıyamıyor! B 'Yanı başlarından bir geçkin kadın söze karıştı: — Allah dert verip te der- man aratmasın yavrum. Zor şey. Neler çeikyoruz, neler? Hele ergenlikte doktor doktor dolaşmak hıç te kolay değil. Görümcemin kızından bilirim. Midesi ilâç mbarına Jöndü. Genç kadın bunların hiçbiri- sini duymuyor gibi idi. Önların konuşması sürüyordu: — Zavallının hastalığı kim bilir ne?.. ve auzrasızlık, yalnız T Bzgü- BiR KÖYLÜ ÇOCUGU N ——— ———? ÖZ DİL SAYFASI *.«» Küçük köyü pırıltılı bir bıçak gibi, ortasından ikiye bö- len derenin, sağ yamacında, ka- ra tahta, alçak damlı bir ev var.. Bu evde gözünün yaşı kuruma - yan, taze bir dul yedi yaşındaki oğlu ile oturuyor... Dört yanı a- ğaçlarla sarılı bağlarından, çeşi- di çok tavuklarından ve bir de köpeklerinden başka bir nesne- leri yok... »«Günün doğmasına daha çok var... Uyuyan ağaçlıkları serin bir esin okşayarak uyandırıyor, horoz sesleri duman gibi köyün üstüne yükseliyordu, Genç ana gözlerini açtı. Dirseğinin üstü - ne dayanarak doğruldu. Pence- reden alabildiğine yeşil ağaçlı Kötücül — Bedhah Kötücüllük — Bethahlıkr Bencil — Hodbin Bancilie M oei Özkecil — Gayrendiş Özkecilik — Gayrendişlik Sen her şeye karamsar bir gözle bakmaktan ne zaman kurtulacaksın? (N?e çabuk karamsarlığa kapılryor- sun Akımsarlık belki her zaman doğ :i“r değildir; fakat her zaman kuvvet- Akımsarların çok defa, kalpleri de ak olur. Eyicil ve özkecil ol: Ne baskasmın kötülüğünü iste, ne yalnız kendini düşün! iyiliğini iste, ve başkalarını düşün! ç Bencillik, gurur körlüğünden ge- ir, e Mübadele — Değiş Tadil — Değişke Tebadül — Değişki Mütebeddil — Değişken Çok vakit, böyle biribirine benzer kelimeler görünce, zihninizde, bunla- rr nasıl ayıracağı düşünürsünü Şn_kıt arapça “malüm, iğlam, talim, istilam, talimat, muallim, ilim, âlim, m.ılüıuıt,. ve daha bir sürü kelime- nin, karmakarışık anlamları içinde nasıl boğulmuş olduğunuzu unutur- sunuz. Her dilde bir kökten birçok kelime çıkar. Dikkat edilecek $udür: —— Hani bu doktorlara da Bu kelimeler cümle içinde, tek baş- larına, canlı ve yerinde midir? güven olmuyor. Kimi akciğer., der, kimi karaciğer.. der, kimi mideden geliyor.. der, Kimi saf- ra kesesi.. der. Yine sonunda iş olacağına varır. — Ben de öyleyim ya. Neşet Ömer safra kesesi taş yapıyâr.. dedi. Akil Muhtar on iki par- mak barsağı çıbanı.. diyor, Ör- han operasyon., istedi. Abdül- kadir Lütfi röntgenden geç te gel.. dedi. Rusçuklu Hakkı hiç- birisinin dediği değil, kendini üzme.. diyor, Tevfik Salim kör barsak dedi çıktı. Bir de buna geldim. Son umut., bakalım ne diyecek?.. Hastanın biri konuyu bütün bütün değiştirdi; — Ama, ne olup olupta bu zşn_ıanda sayılı doktorlardan biri olmalı imiş, Paksana şu koskoca odalarda bir tek boş sandalye yok. Bunların herbi- rinden üç beş kâğıt gelse akşa- ma 250 papel doktorun kesesin- de demektir. Hangi işte bu ka- zanç var?.. — Mazhar Osmanın arabı ak- şamları efendisinin el çantasını h aayadı. Çocuk bunu bir solukta Kötücül ve bencil olma: Herkesims dağlar, ekinleri ürperen ovalar görünüyordu. O, bu görü gözle- rile dolaşarak içini çekti... Ya - nında oğlu uyuyor, uzun kirpik- leri, penbe yanaklarını gölgeli - yor, alnında bir sıra ipek perçe - Mi var... Öyle baktı ki bu yavru- ya, çocuk — bakışların yüzünde gezişini duymuş gibi kıpırdan - dı. Kollarını gerdi. Gerindi son- ra kirpikleri aralandı: — Ânne, sarı tavuğun altın - daki yumurtalar çatlamıştır de- ğil mi? dedi... Genç kadın elile onun karışık saçlarını düzeltiyor, gözlerinde belirsiz bir buğu vardı: — Çatlamışlardır oğlum, hay- di kalk bakalım... Çocuk — yatağından fırladı. Annesi onun cıplak sağlam ya - pılı gövdesine baktı. Yerli doku- ması bir şalvar giydirdi bacak - larına. Üstüne de ak pamuk be- zi bir mintan... Göğsüne mor bir önlük taktı. Odadan — çıkarak karşı aşdamma girdiler... Genç kağm kalaylı bakraçtan, bir tas Hergün 5 söz BEŞİNCİ LİSTE 1 — Seciye — Ira Örnek: Biz İstiklâl muharebe- sinde Türk seciyesinin kuvveti- ne dayandık — Biz erkinlik sa vaşında, Türk ırasının kuvveti- ne dayandık. 2 — Âciz — Eksin Acz — Eksinlik Acz duymak, âciz kalmak — Eksinmek. Örnekler: İnkılâp, âcizlerin işi değildir — Devrim, eksinlerin işi değildir. Devrimciler büyük zorluklar karşısında, eksinmek değil, şevklerini artırmalıdırlar. 3 — Ehemmiyet — Önem, Ehemmiyet vermek — Önemek Mühim — Önemli. Örnekler: Son yıllarda ekono - mik işlere büyük önem vermek- teyiz. Son yıllarda en çok önediğimiz işler, endüstri girişimleridir — Son günlerde en çok ehemmi - yet verdiğimiz işler, smaf te - şebbüsattır. 4 — Merasim — Tören Örnekler: Dün yeni bir resim sergisinin resmi küşadında bu- lunduk. — Dün yeni bir resim sergisinin açım töreninde bu - lunduk. Reisicümhura askeri merasim yapılmak usuldendir. — Cu - murbaşkanına süel tören yapıl- mak uüsüldendir. 5 — Müsavi — Eşit Müsavat — Eşitlik. Örnekler: Türk kanunları kar- şısında, bütün yurddaşlar eşit- BULMACA *“TAN” eğlenceli bir oyun ha- zırladı. Bu oyunlar öz türkçe kelimeler veriyor. Bu bulmaca ile okurla- rımız hem eğlenceli vakit geçi- Bu oyunla Öz türkçe kelimeler ler öğrenecekler. Bulmacamızı doğru çözenler de armağanları- mızı kazanacaklardır. Bulmacalarımızla uğraşımız. Ve bize yollayınız. Yedi gün ar- ka arkaya bulmacalarımızın doğ rusunu başarabilenlerden: 1 inciye gümüş saat 2 inciye Maroken bir cüzdan 3 üncüye iyi markalı bir sti- lo (Mürekkepli kalem) 4 üncüye “Tan,,ın bir senelik abonesi. (5) inciden (10) uncuya ka- dar altı aylık abone. 10 uncudan 25 inciye kadar küçük fakat güzel şeyler verece- ğiz. Bulmacaların karşılıklarını : “İstanbulda “Tan,, bulmaca ser visine,, gönderiniz. 12 34 5. 00718)9:1011 tir. Soldan sağa Türkiyede kadın, erkek eşitliği Cümhuriyetin eseridir. | 1 — Müdür (8) i| 2 — Karadeniz sahilinde bir vilâ. soğuk içti. Elinin üstüyle ağzını sile - rek: — Haydi anne, dedi, ahıra i- nelim, 'Tahta merdivenler ayakları - nın altında gicirdiyordu. Son basamağa ayaklarını yeni at - mışlardı “aslan,, küuyruğunu sal- layarak sevinç — hırlamalarıyle onlara koştu... Hep birden ahı- ra girdiler... Kocaman sarı ta - vuk tüylerini büyük bir kurum- la kabartmış: — Gud, gut, gut! diye gezini- yordu... Köpeği görünce, büsbü- tün şişerek ona — doğru koştu. Ana oğul doğru kuluçkanın yat- tığı sepete baktılar. Bir sürü boş yumurta kabuğundan başka bir nesne yoktu sepette... — Gözleri sorgu ile biribirini buldu. Kulak kabarttılar. Hiç bir civciv sesi P ü gibi sarı ördek yavrularıydı. Sarı tavuk altın - dan çıkanların kendi çocukları olmadığını anlayınca çiğnemiş ve hepsini samanların arasına .karıştırmıştı... Oğlanın gözleri yaşla doldu. Küçük ördek yav- rularını toplayarak mor önlüğü- nüh içine doldurdu. İçini çeke çeke ahırdan çıktı... & «« Küçük oğlan ortadan kay - bolmuştu. Ana, deli gibi onu a- rıyordu. Ne bağ, ne dere arama- dık yer kalmamıştı... Yoruldu. Söyliyemiyecek, kıpırdanamı - yacak kadar yoruldu genç ka - dın. Merdivenin son basamağı- na oturarak ağlamağa başladı. Biraz sonra bağ kapısı aralandı. Kızarmış gözlerile çocuk arka - sında içeri girdiler. Çocuk, ana- sının ağlayan gözlerine baktı: — Anne, dedi. Onları baba - yoktu. Araştırdılar. Samanların arasından birer birer çıkardılar ıkına sıkına güç kapatabiliyor - muş. — Tevfik Salim günde 200 li- raya para,. demiyormuş! — Akil Muhtar akşamları hamal sırtında parayı İş Ban- kasına gönderiyormuş! — M. Kemal için günde üç operasyon yapsa 1500 - kâğiıt di- yorlar. Kalantur hasta düştü mü 2000 i, 2000 i birden alırmış. Emek apartımanı lâfla yapıl - maz? Içlerinden birisi: — Canım bunların hepsi lâf, Çekemiyenler uyduruyor- lar. Söyledikleri gib' parayı ha- mal sırtında kaldıran kaç heki- mimiz var?, Hem kazansalar bi- le.hakları değil 1i?.. On binler içinde kaç tane böylesi var. Lâf- la peynir gemisi yürümez. Öbür yanda da binlerce doktor hasta- yı bakım evlerinde can arkasın- dan dürbün!. bekliyorlar. Söy- lenenler hep aç gözlülüğün, çe- kememezliğin dedikodusu. Her doktor böyle olsun da kazansın! — Hepsi iyi ama, bu doktor kazandığını ne yapacak?.. Ne mın mezarının yanına gömdüm. ölülerini... Bunlar mini mini. bir yetimiz (4) 3 — Sirkeden daha iyi (5) Yurt (2) Uzak nidası (2) 4 — Yama (2). Kirli (3) 5 — Yokuş değil (4). Bir içki (4) 6 — Dem (3) Tan'ın bir yazıcısı (5) 7 — Nota (2). Beygir (2), 8 — Esp (2), yemin (3), 9 — Dür (4), atik (4). 10 — Eski bir oyun (5). Akıl (2), 11 — Sert (4)., Lâhim (2), Büyük (), Yukardan aşağıya 1 — Sirkat etmek (6), Sersem (4) 2 — Üst değil (3). 38 — Ayı yuvası (2). 4 — Ağrı (5). 5 — Geyiği meşhur (3). Birinciden sonra (6). 6 — Arkadaş (2). İplik (4). 7 — Bir yaz meyvası (4). (2) Köpek (2) (8) — Mısırın suyu (3), Nota (2) Duvar (3) (9) — Büyük kılıç (4) 10 — Marka gibi (6). Berf (3). Nota Cahid Uçuk karısı var. Ne çoluk, ne çocuk, Tek başına bir adam, Ölse kim- se duymayac"<. ! — Cimri imiş te., — Hem de ne! biz para har- camaz diyorlar. — Epeyce de yaşlıya benzi- yor. — Elli beş vardır. . — Elli beş değil ama besbel- li kırk sekiz, elli var. — Şu içinde ellidir! — Ölürse bu paraları lçim yi- yecek? — Tasası da bize mi düştü?.. Ne olsa bir yiyecek bulunur. — Ama çok iyi kalpli bir adam. Belk servetini Kızıl Aya, Çocuk Esirgeme Cemiye- tine, okulalara filân bırakır. — Bana da öyle gzliyor!.. — Adam sen de, zenginin pa- rası züğürdün çenesini yorar- mış. Doktorun parasından pu- lundan bize ne?.. — Hepsi neyse ne ama bura- da saatlerce beklemek te hiç hoşuma gitmiyor. 11 — Abus (4). Büyük tepsi (4) günü gidiyor. — Kötü mü? lâf atıyoruz... — Öyle. Artık doktorların günlük kazançlarına kadar lâfı düşürdük... — Doğru. Hele bizim gibi emekliye ayrılanlar filân için kahveye çıkmağa lüzum yok. Tanış olmak, tanış bulmak için hergün bir doktorun bakım evi- ne gidip numara almalı, akşa- ma kadar lâf atmalı. — Güzel kadınlar da düşmü- yor değil. Baksana şv karşıdaki iri, kara gözlü tazeye. Şeker mi şeker? — Taş bebek gibi! — Fakat, bu yaşta, bu güzel- likte bir kadımın has.aianmas da ne kötü. : M Ben ne veremliler gördüm ki, yüzünden kan aamla: iki gö- — Çok yazık! (Arkası var) * * & B_, ".yeni,öz"' PS Güven — Emniyet, Konu — Mevzü, — — Gerçek öyle, insanın yarım Cimri — Hasis, Emekli Katf Tekaüt Göllenlek;'wibiş İ MuDAR A ae müĞ tüi