Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ii ae (i hi ü Ai bi üi Vei de, ee KT KK A D TTT TF Ç - aleyhine “'TAN ” an tefrikası : 28. HŞD aa aa M t Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir - Lavrens Bütün Dünyayı Yıldırmıştı. Fakat Onu Yıldıran da Vardı Fransız istihbaratı tarafından yaptırılmış rovelver şeklinde fotograf makinesi “Franke İngilizler için masal- lardaki periler gibi bir şey ol- Mmuştu. Bunun kim ve nasıl adam olduğunu harbin sonuna kadar anlıyamadılar.. Etrafındaki ka- ra perde ancak barıştan sonra yırtılabilmiştir..,, Casus Preuser Preuser için de şu kısa malü- mışta tesadüf ediyoruz: ... Preuser, İngilizlerin çok öv- dşıkleri Lavrens ayarında ve bel- ki ondan üstündür. Harpten ön- ce belki de bunlar arkadaş idi- ler, İkisi de üniversitede oku- Muş, ikisi de etnografi meraklı- sı, ikisi de şark memeketlerinde çok dolaşmış idiler. Harp başla- yınca tabit bunların yolları ay- rıldı. Lavrens Kahirede Arabis- tan bürosuna, Preuser de Şamda Fon Kress'in karargâhına bağ- ıandll_âr ve biribiri aleyhine ça- İışmağa başladılar. Biri Arapla- Ti Dürk davasma, öteki Türkler yakalamağa teşvik edi- yordu. Preuser bir çöl bedevisi gibi giyindi, derisini boyadı. İn- ıg(;hz cephesini geçerek Kahireye dar gitti ve ehemmiyetli ha- berler gönderdi, Kahire, İngiliz |Şark istihbaratının merkezi idi. P.re_us?r. Kahirede bir Avrupalr gibi giyindi. Oradaki Almanlar- la temasa geldi. İngiliz istihba- âatf Pr“ğî;_’in oralarda bulun- uğunu iği hal ie kisik yakalryamadî,, Se bi türlü Preuser'den İngilizler uzadıya bahsetmektedirlîî.u I»zîuî tırladığıma göre bir eserde Şöy- le deniyordu: €» Onu bir gün kıt'alarımız arasında dolaşırken gördük, O da bizim kendisini tanıdığımızı sezdi. Kaçmağa başladı. Kova- ladık, uzaklarda tenha bir bina- ya girdiğini gördük. Derhal evin etrafını çevirdik. İçeriye girdik, tavandan kuyunun dibine kadar her tarafı aradık. Sırrolmuştu. Bir hafta sonra sağ, salim yine Türk cephesine geçmiş olduğu- nu öğrendik. Bu da büyülü, es- rarengiz bir adamdı...,, Hindistanda — Alman - Türk propagandasına dair İngiliz ki- taplarında okuduğumuz vak'a- lar arasında adı söylenmiyen bir Alman vardır ki, bunun da, her halde sahte bir ad olan Preuser olduğunu zannediyo- rTum (1). Casus Wasmus “Wasmus; Preuser kadar yüksek ve Franke kadar yılmaz değildir; fakat İngilizlere ver- diği zarar bu iki casusunkinden büyüktür. - Ai (1) Hindistanda propaganda me- selesini Propaganda lfısn;xnda göre- Wasmus, İngilizlerin büyük ve ünü dünyayı tutmuş olan Lavrens'in korkunç bir rakibi idi. Bunun İngiliz gözü ile nasıl görüldüğünü anlatmak için yaptığı işlerin bazılarını kısaca alalım: “İngiliz erkânıharbiyesi her ayda bir harp sahasının harita- sını münferit kıt'alara gönde- rirdi. Bu haritada müttefik kuv- vetlerin bulundukları yerler işa- ret edilmişti. Şark mıntakasına ait haritanın üzerinde büyük harflerle şu isim yazılı idi: Wasmus!.. Bu ismin harfleri o kadar geniş bir saha gösteriyor- dü ki, îngiltereden büyüktü. Bu isim haritaya niçin yazılmıştı? Çünkü Wasmus harpten evvel oralarda konsolos olarak bulun- muş ve bütün mıntakayı tesir ve nüfuzu altına almıştı. Harp başlayınca bu genç konsolos o- ralarda saklanıp kalmış, uzun müddet halk üzerinde nüfuzunu kaybetmemişftir. “Büyük Harp başladığı za- man Wasmus Acemistanda kon solostu ve İran jandarmasını düzeltmeğe gelmiş olan İsveç jandarma heyetini elde etmişti. “1914 te İngilizler bir aralık bunu yakaladılarsa da ellerin - den çabuk kaçtı ve harp devam ettiği müddetçe İngiliz sağ ya- nı için fena bir tehlike teşkil et- ti, Wasmus'u İngilizler tekrar yakaladıkları zaman İngiliz ka- rargâhına götürülmek üzere bir evin üst katına hapsettiler ve yanına dört süngülü nöbetçi koydular. Wasmus bu kapan- dan kurtulmak için bir plân dü- şündü. Çok sevdiği atının has- ta olduğunu, arasıra gidip gör- Mesine müsaade edilmesini ri- Ca etti. Kabul ettiler. Her ini- şinde dört nöbetçi de beraber ğ;î,â:“ğ::dlîd Neferler Was- olduğunu bilmiyor- î;ığı.uî?âl;înl;îrşgmk yorul- dı. Wasmus yaâ, bîî::;şhı: İ vanın yanıma inip çıkıyordu. Fğ. kat bir defasında artık çıkm Yalnız atnı değil, 7.006 aA ğil, 7.000 altn li. rayı da alıp kaçmıştı. İr_a_nda.bulunduğu müddetçe Ingilizlerin zararına pek çok iş- ler görmüştür. Böyle olmakla beraber İngilizler bu kudretli ajanı daima överek anarlar. Çünkü Wasmus bütün yaptık- larını kibarca, kurnazca, erkek- çe yapmıştır. Wasmus nerede, ne vaziyette bulunursa bulun- sun, İstanbuldaki Alman mer- kezile muhaberesini kesmemiş- tir. İraktan Hindistauna kadar bütün İngiliz kıt'aları ve siya- sal hareketler hakkında malü- mat vermiştir. Birçok İngiliz zabitlerinin emir neferleri ve hizmetçileri Wasmus'un ajanı A DAĞ M YAZE Ğ W ASMUS idiler. Muharebe bitince Wasmus- un yerliler arasındaki adamları isyan ettiler. Vadedilen parala- rı istiyor ve Wasmus'a yalancı bir casus muamelesi yapmak istiyorlardı. Kapısının önüne toplanmış olan yüzlerce İranlı, “İntikam!” diye bağırıyordu. Bu srrada Wasmus'un zekâsı yi- ne parladı. Wasmus elinde uzun bir sırıkla dışârı çıktı. Sı- rığın tepesinde telsiz telleri ve telefon örgüleri sallanıyordu. Yerlilere bağırdı: — Susun, dinleyin! Ve sırığı yere sapladı. Mu - habere ediyor gibi bir şeyler yaptı. Sonra anlattı: — — İstanbulda bütün islâmla- rın başı ve hâkimi olan halife ile konuştum. Benim burada lüm karşısında kaldığımı an - izetım.., Acemler hayret ve tereddüt içinde dinliyorlardı. Ö devam etti: — Halife hazretleri diyor ki, eğer senin bir kılına dokunacak olurlarsa onlara asi muamelesi y-pacağım... Allahın ve islâmın lâneti onların başına yağsın!... Wasmus İrandan sağ; salim çıktı. Şimdi nerede, ne yapıyor, bilen yok... e Casusu öldürmeli midir ? Bütün kanunlar harp casusu- na ölüm cezasını veriyor. Yu- karda da anlattığım gibi castı. sun bütün suçu üniformasız ol- masındadır. Yoksa casusun yap tığı işler, her vakit, her yerde yapılmaktadır. Şüph. - ve kıs- kançlıklarda, ticarette, iktisat- ta, hatta mahalle aralarında bu- | nun bin bir türlüsünü görmüyor muyuz? Bu hareketlere kanun- lar ufak bir tekdir bile vermez- ken, resmi casusluklar mükâfat görürken ve üniformalılara şe- refli bir esir gibi bakılırken ca- susu öldürmek doğru mudur? Büyük Harpten sonra yazı- lan eserlerin hemen yüzde dok- sanı bu cezayı haksız ve ağır bulmaktadır. Şu İkadar var ki, casusluk ancak, askerlik gibi, yurt sevgisile, yurt * >rcile, em- niyet kaygusile yapılmış olsun. İstihbaratçılar casusları üçe ayırıyorlar:; 1 — Yurt sever casuslar, 2 — Uluslararası casuslar. 3 — İki yönlü casuslar. Şimdi bunları ayrı ayrı göz- den geçireli.... Yurdsever casuslar Bunlar silân altına alınmış aşker gibidirler. Para için değil, yurdun kazanması için casusluk ederler; savaş alanında silâhlı bir nefer ne ise, düşman mem- leketinde, düşman ordusu geri- sinde uğraşan casus -a odur. Hatta casus neferden daha çok tehlike içindedir. Nefer vurulur veyahut esir olur, Fakat mutla- ka ölmez. Casus ise yalnız vu- rulur ve ölür. İşte hemen Litün istihbarat Wu sayçı ile andık'ırı ve Olugılen'ne acıdı' ırı caşuslar bu “yurtseverler” dir. * Gizli kuvvetleri yazan üstat - iyor ki. “Ulusal casusları tayağı ör- memelidir. Doğru göıı ?agâgğ:u duyan ve doğru düşünen ulus- lar, ilerde kendi casuslarını “ulu” lar sırasıni — görecek V. yalnız yurt hainlerini çirkin ve alçak bularak en ağır cezayı on- lara verecektir.” | — (Arkası var) 29 « 5- 935 DUNYA SIYASASI Dedikodusuz geçen konferans Baltık devletlerinin, bir kaç gün önce Kaunas'ta yaptıkları konferans, dedikodüusuz geçti. Büyük Avrupa merkezlerinden uzaklığı yüzünden, bu konfe - ransın değeri ve kamusallığı te- bellür etmedi. Umumi harpta, Rus Çarlığının inhizamı netice- sinde yeniden - doğarak ulusal hürriyet ve istiklâle henüz on beş yıldanberi kavuşmuş olan üç Baltık devleti: Lituanya, Lettonya ve Eston- ya. Dış sıyasada biribirine pek yakındırlar. Dış bakanları, ara sıra toplanarak istişare ederler. Birge bir yol takip etmek ister- ler. Malüm'ur ki Lituanya: Al- manya, Leh stan ve Sovyet Rus ya arasımda sıkışık, iki milyon s ——___:._.—W Oı,y Kaunas konferansında Üç Baltık hükümetini gösterir harita nüfuslu küçük bir devlettir. Bu- nun payitahtı Kaunas (eski Kovno) şehri, balt devletlerinin sorn toplanışına — kucağını açtı. Üç dış bakanı yeni durum yö - nünden alınacak mevkii tesbite çalıştı. Bunlardan Lettonya cumhu - riyeti de, Çarlık Rüsyadan ko - parılmış ve 1921 de resmen ta - nınmış bir devletçiktir. İdare merkezi Riga şehridir, Eston - ya'nın da kurtuluş tarihi ayni - dir. Türklerle ırk ve dil yakınlı- gi öolan Estonya, Baltık denizi - nin Fintandiya kürfezi kıyıları- na yayılmış bir milyon nüfuslu müstakil bir devlettir. Payıtah- ti Callinn (Reval) dir. Estonya- lrlar fin zümresine, yani büyük ana Türk köküne bağlıdırlar. Kaunas konferan- SİINT wrakiyati Üç balt devletinin Kaunas'da görüştükleri başlıca mesele: Sovyet - Fransız paktıdır. Konferans, bir çok zorluklara, engellere uğradı. Müzakereler, üç devlet arasındaki anlaşama - mazlıkları açığa vurdu. Kuvve- den kalkıp fiile çıkmayan mahut Şark paktı Balt devletlerinin işi- Baltık Konferansı ne geliyordu. Onun yerine ge - çen yeni and, küçük balt dev - letlerini çok düşündürdü. Bunu kendileri için kâfi bir emniyet zâmanı olarak kabul edemiyor- lar. Bu noktada üç devletin menfaat ortaklığı bozuldu. Çün- kü, her üç ülkenin Rusya ile hududüu vardır; ancak Almanya ile sınırı olan yalnız Lituanya- dır. Öteki balt devletleri için bir Alman tehlikesi yoktur. Anlaşamamazlıklar İnsanlar gibi, devletleri de birleştiren şey — menfaat yahut tehlike ortaklığıdır. Üç gün si* ren Baltık konferansı, men ların zıddiyeti yüzünden h n hemen kısır kalmış gibidir. Ne- ticede, dış sıyasada şimdilik her üç devletin serbestisini muhafa- za ettiği anlaşılıyor. Lituanya dış bakanlığı kendisini tehdit e- debilecek bir Alman istilâsının öbür balt uluslarının da mahvı- na yol acacağını anlatmak iste- miş ise de komşularını tehyice muvaffak olamadı. Vaktile, yer- li Alman baronlarının malikâ - nesi olan Lettonya — bile, uzak tehlikeye karşı — kayıtsız kaldı. Genel barışı temin için, devlet- ler arasında yapılması düşünü - len yeni yeni emniyet ve zamân ağlarına — karşı balt devletleri hele Lettonya ve Estonya seyir- ci kalıyorlar. Karşılıklı emni - yet zamârları ile barışın bir kat daha berkitleştirilmesi düşün - cesini doğru bulan balt devlet - leri, Fransız dış bakanı Laval'in Moskova ve Varşova ziyareti - nin bitmesini bekliyeceklerdir. Leh kahramanı Pilsudski'nin ö- lümü, şarki Avrupa işlerindeki vuzuhsuzluğu artıracak gibi gö- rünüyor. Ne olsa, bu konferanslar ve konuşmalar tevali edip duracak tır.. Küçük büyük her devlet kendi hudutlarının er-'yetini tekeffül edecek çarelerı arıyor. Büyük başın ağrısı büyük olür, darbımeseline rağmen bir iki milyon nüfuslu mini mini dev - letlerin emniyet ve müdafaa iş- Teri, bÜyYüÜk—-dfevtettertm vuçuşte işlerinden daha âz önemli değil- dir. Onlarda dâa, pek haklı öla - rak aynı endişe ve kaygıyı uyan- dırır. Son söz silâhın Çünkü, bütün muahedelere xa Güzlere rağman tilısalam aa daki hak ve adaletin biricik tem- yiz mahkemesi, Mussolini'nin dediği gibi, muharebe meyda - nıdır,. İnsanlar, ulusal davaların halli için, henüz bundan başka kestirme bir yol bulamamışlar - dır. Son söz, her zaman, silâhın- Yusuf Osman Bükülmez KUKA DUNYAYIDOLAŞAN DA N& RAÇA İnl;;arlır Umum Müdürlüğünden : dâa mevzu takyidat aşağıda maktadır. edilmektedir. Bazı kimselerin bandrollu içki şişelerini boşaltarak iç- lerine su doldurduktan sonra tekrar piyasaya sürdük_leri zaman, zaman görülmektedir. İnhisarlar idaresi bu hile - nin önüne geçecek bütün idari ve teknik tedbirleri almış olmakla beraber müstehliklerin de tatbik edile'n usul ve şekilleri bilerek uyanık bulunmalarını temin için bu yol- izah olunmuştur. Şişelerde bu eşkâle aykırı vaziyetler görüldüğü takdirde keyfiye- tin en yakın İnhisar idaresine bildirilmesi rica olunur. 1 — İçki şişelerinin karnına matbu etiket, şişenin yu- karı kısmındaki boğazına boğazlık, yapıştırılmakta ve şişenin ağzına mum ve bandrol konularak damga basıl- 2 — Etiketlere, içkinin nev'i, mikdar, derece fiatı ve hangi fabrika mamulâtı olduğu yazılmaktadır. 3 — Müskirat fabrikalarında içki şişelerinin ağızları mantarlandıktan sonra renkli mühür mumuna batırılıp üzerine bandrol geçirilerek fabrikanın mühürile damga- lanmakta ve bandrolların iki ucu şişeye yapıştırılmakla betaber boğazlık bantları da uçların üst kısmına ilsak * -4 — Bandrollar için, gayet ince ve su ile temasa gay- ri müsait vasıfdaki kâatlar kullanılmakta olup üzerlerin- de İnhisar idaresinin monogramı, içkinin ismi ve matbu seri harflerile müteselsil numaralar vardır. Etikette ya- zılı içkinin mikdarı ve şişeye yapıştırıldığı tarihte ayrıca lâstik damga ile bandrollarda gösterilmektedir. (2768) —e KENDİ KENDİiMiİZE ÇATIYORUZ Yolda Çalınır mı? Ben uydurmuyorum. Gazete- ler yazdı. Afyon tapu müdürü İstanbul vilâyetine başvurarak hatırı sayılır bir yolsuzluğu ha- ber vermiş. Bu habere göre, bir- takım kimseler, Üsküdar yolla- vt henimseyip “Buraları bizim- demişler. Ve böylece yol- sa ı4 olmuş. Sonunda izler de Ben bunu okuyunca ilkin şa- şırdım. Sonradan sevindim. Şaşırdım: Çünkü, yolların yağmaya uğratıldığı şimdiye ka- dar duyulmuş, işitilmiş şey de- ğildi. b Sevindim: Çünkü bu haberle Üsküdarda bir zamanlar yol ol- duğunu öğrenmiş oluyordum. Bir yola, yahut birkaç yola nasıl sahip çıkar? Herkesin geçmesi için açılmış bir yol, şu- nun bunun elinde nasıl kalabi- lir? Eöer hövle hir acık gözlülük gerçekten yapılmıssa. hunu her halde karada gezip izini belli etmiyenlerden biri veya birkaçı yapmış olsa gerek... Demek, ygl- lara da artık emniyet edemiye- ceğiz. Günün bisinde, söz gelişi şu bizim Ankara caddesinin or- tasıma tahta perde çekip “Bura- dan geçilmez!,, işaretli bir lev- ha asıldığını görürsek: — Ya... diyeceğiz, demek olu- yor ki, buranın da sahibi çıktı! Ve hiç ses çıkarmadan, yolumu- Zu değiştireceğiz. Yol yapmağa, yolları çoğalt- mağa ana programının başında yer veren cümurluk idaresinde en küçük bir patika yolunun bi- le değeri vardır. Onun için Üsküdar yollarını, kendi topraklarının smırı içine alan açık gözlerden, bunun he- sabı sorulacağına şüphe etmiyo- Salâhaddin Güngör Fatih Sulh 3 üncü Hukuk Hâkim « liğinden: Hüsnünün Cerrahpaşa — Etyemez Tekke S. 49 sayılr evde Cemile aley- hine açtığı nafak kat'ı d hal inde Cemileye il gâ - hının meçhuliyeti dolayisıle ilânen tebligat icrasına karar verildiğinden 15-6-935 saat 10 da Cemile mahke « meye gelmediği takdirde gryabında muhakemeye bakılacağı ilân olunur. e (11624) h İstanbul Asliye cü hukuk dairesinden: Mükerrem tarafından kocası diyu- nu umumiye mötöründe müstahdem iken 7 senedenberi tegayyüp eden Hasan Fehmi aleyhine açtığı saiplik sebebile feshi nikâh davasının icra kılıman muhakemesi neticesinde: Ha- sa . Fehminin gaipliğine ve araların- daki evlenme aktinin feshine dair mahkemeden çıkan 934-1599 No. ve 24-4-933 tarihli kararı havi ilâmmn mumaileyhin ikametgahı meçhul bu- lunmasına mebni ilânen tebliği tensip kılınmış olduğundan tarihi ilândan itibaren 15 gün zarfında Hasan Feh- minin temyizi dava edebileceği tebliğ makamına kaim olmak Üüzere olunur. (11626), i üçün «