20 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

"| BRİÇ | Yeni başlıyanlar için: 28 Arkadaşı tutmak Arkadaşının deklarasyonunu tutmak (yani ona yaram ede - bileceğini anlatmak) için şun!lar lâzımdır: 1 — Arkadaşın söylediği renk ten küvvet. | 2 — Kâğıt kesmek ihtimalleri | 3 — Kozdan başka renklerde onörler 4 — Uzun tenkler. TÜ Arkadaşım rengi Arkadaşın söylediği rengi tut mak için, onun bu rengi dört kâ- ğıtla söyliyebileceğini düşün - meli ve bunun için ancak o renk ten dam ve iki ufak, yahut ta dört ufak varsa tutmalıdır. Rua ve bir ufak, yahut as ve bir ufak ile, ancak renk değiştirmek im- kânı olmadığı zamanlar arkıda- şı tutmalı ve hiç bir zaman bir löveden fazla arttırmamalıdır., Dam ve bir ufak, yahut üç u- fak ile arkadaşın — rengini tut - mak doğru değildir. Eğer ar - kadaş ikinci turda söylediği ren- gi bir daha arttırırsa o zaman dam ve bir ufak, yahut üç ufak ile onun rengini tutmak olabilir. Arkadaşın söylediği renkten elde mevcut kâğıtlara şu kıymet leri vermek lâzımdır: Dört koz yarım löve Beş koz bir löve Altı koz bir buçuk löve As ile rua birer löve, dam ya- rım löve sayılmalıdır. Şu halde meselâ: Dört ufak yarım löve Dam ve üç ufak bir löve As veüçufak — bir buçuk löve As, dam ve iki ufak ik: löve demektir. Kesmek ihtima!leri “Arkadaşa yardım bahsında, eğer elde dört koz varsa: Bir renkten şikan — 2,5 löve Bir renkten tek kâğıt 2 löve Bir renkten iki kâğıt 1 löve sayıltmalıdır. Eğer elde üç koz varsa bu kıy metleri yarıya indirmelidir. Şa- yet iki kısa renk varsa, kesmek ihtimallerini en müsait olanı i - çin hesap etmelidir. Öteki renkler Arkadaşa yardım hususuada, kozdan başka renkteki onörlere bir başlangıç deklârasyonunda- ki kıymetler verilir. Meselâ rua ve bir ufak yarım löve; rua, dam ve'bir ufak bir löve; rua, dam, onlu bir buçuk löve; as, dam, Male iki löve sayılır. Uzun renkler Gene arkadaşa yardım bah - sında, uzun bir renkte üçten faz- la her kâğıdı yarım löve sayma- lıdır. Ancak bu renk bir hasım tarafından deklare edilmiş ol - mamalıdır. V Bir misâl: ” Arkadaş bir kör deklare ettik- ten sonra: Kör: rua, 8, 7, 4 (bir buçuk löve Karo: As, 10, 7, 5, 2 liki löve) Trefl: 8, 4 (bir löve), pik: As, 4 (bir löve) şeklindeki bir eli yu- karıdaki kaidelere göre beş bu- çuk löve saymak icap eder. Bilenler için VALL! HAVv3sd 4542 — A RI07 YAıA532 4152 L RS AVlIdI Kâğıdı (S) vermiştir, (8) bir, (N) iki, (S) üç san- “zatu söylemiştir. (O) oyuna trefl valesile baş - lamış, (E) trefl ruasını koymuş- tür. (S) trefl ruasını as ile alma- malıdır. Çünkü karoyu sağlam- Ço k Gezen& çok BBilir Nevyork'u Nasıl Buldum şöyle AT Nevyorkur havası kadınları kamçılıyor ve onları dik yürü- meğe sevkediyor. Göklere eriş- mek istiyen binaları insana, ba- şını yüksek tutması için müte- madi bir ihtar gibi geliyor. Ba- sını yüksek tutan; küçük yüzlü ince belli kadınlık âlemi ki,dün- yanm hiçbir yerindekine benze- miyor. DÜ g ETET Buraya büsbütün başka âleme lamak için (E) ye doğru empas yapmak mecburiyetindedir. Bu empasta muvaffak — olamadığı takdirde, (E) eğer başka bir trefli varsa onu oynayacaktır. Bu suretle bu renk, (O) da sağ- lamlaşmış olacak ve (O) el tu- tunca treflleri yapacaktır. Bu - nun için (S) nin gayesi, karo - dan (E) ye el vermeden evvel ondaki treflleri bitirmek olma - lıdır; eğer (E) de yalnız iki trefl varsa ve (S) ancak ikinci trefli alırsa bu gayeye varmış o- lur, O zaman (O) nun treflleri sağlamlaştırabilmesi için pik ve kör asları ile iki defa el tutabil- mesi lâzımdır. Halbuki kör ası- nın (E) de olması bertaraf, (S) diğer üç renkten ikişer defa el tutabileceği — için, birinci trefli almamak şartile, (O) nun renk değiştirmesinden hiç bir korku- su olmaz. Prensip: Sanzatüda taahhüdü yapan oyuncu, eğer ilk oynanan rengin ilk iki lövesini alabilecek vaziyetteyse ve diğer üç rengi de ikişer defa tütabiliyorsa, ilk oynanan kâğıdı almamalıdır. Bu suretle ilk oynanan rengi öteki hasımda bitirmiş olabilir ki, o Avrupanın en meşhur kadın roman- cılarından Princesse Marthe Bibesco bu vazısında Nevyork intibalarını a nlatıyor Avrupada güzel kadın, güzelliğin- den daima şüphe eder. Güzelliğin- den adeta utanır Amerikada ise.. geliyörum diye geldim. Kanaa- timde aldanmadığıma 0 kadar memnunum ki! Nevyorkun zen- gin salonlarında, muhteşem ev- lerindeki kadınlar tıplktı mayısta Pariste, haziranda Londrada ey- lülde Niste, kânunlarda Cannes- da gördüğümüz tiplerdir. Bu iti- barla onları farklı bulmuyorum. Asıl orijinal tipler Amerika ka- dınının yüzde doksanını - teşkil eden heyecanlı; yerinde duramı- yan, fıkır fıkır kaynıyan, küçük çenesini havaya kaldırarak, gü- zel çoraplı iskarpinlerini sinirli jestlerle yere vuran; burun de- likleri gayritabit denecek kadar iri tiplerdir ki, işte insan bunları görüp de: “— Bu ne heyecan, ne asabi- yet? görünmiyen bir düşman mı var ki bu kadar hızlı bir yaşayış tarzı tercih olunuyor? Acaba bu düşman erkek mi?,, Diye sormaktan kendini ala - mıyor. Şehrin Down - Town dedikle- ri iş adamlarının toplandığı kıs- mı, adeta bir “selâmlık,, tır. Er- kekler bu kısımda geceye kadar, çalışır, didinir, uğraşırlar. Öğle yemeklerini de orada yerler. Ka- dınlar da şehrin yükarı kısmın- da şık, şen; öğle yemeklerini, çaylarını kadın arkadaşlarıyle yer, içerler. Çok hızlı yürüyen, kaybedilecek bir dakikası yok- muş gibi adeta koşan, bu şık ka- dın kütlesi seyrine doyulmaz bir tablodur. Hepsi de sıhhatli, hep- si de memnun bakışit, hepsi de şendir. Nevyorkta birinci gün, ket- dim gibi üç yabancı ile bir lo- /dabir daha arkadaşına bu rengi | karitada yemek yiyordum. Lo- gelemez. ——— ——— < kantadaki bütün kadınlar da N — 20 « 5 4 935 | DÜNYA KARİKATÜRLERİ — Doktor, günde beş kilometre yürüyeceksin dedi. N — Erkek mi, kız mı? — Ortadoki erkek — Ne gürültü ediyorsü;ı. Ben ayna- nın kırılmasını fena saymam ki IN . — Affedersiniz Belediyenin emrile saat 7 de kapamak mecburiyetindeyim. — Ellerin benimkinden kirli — Gayet tabif, çünkü ben senden ik! yaş büyüğüm — üçer dörder olarak biribirlerine öğle ziyafeti çekiyorlardı. Avrupada, güzel kadın, güzel- liğinden daima şüphe eder. Gü- zelliğinden adeta utanır; sıkılır gibi bir hali vardır. Mütebessim çehresiyle, şarmant etvariyle si- zi sarhoş eden güzellerin yanın- da birçok da melankolik, hüzün- lü.kadın tipleri vardır. Halbuki Nevyorkta, güzeller, güzellikle- rine-son derece mağrur ve güzel oldukları için bahtiyardırlar. Bürada her yeni sene kadına ye- ni bir gençlik, yeni bir neşedir. Bü seneki Nevyorklu kadın mu- hakkak surette geçen seneden daha gençtir. Bu gençlik; ne ka- dar sihirli, nekadar kendine gü- venir bir şeydir. O kadar ki ölü- me kadar devam eder. Burada insan Yugoslavya kraliçesinin kızını hatırlryor. Annesine “ku- zum Aanneciğim, beni bırak da günde bir saat olsun süslenme- den şöyle çirkin çirkin dolaşa- yım,, dediğini ister istemez ak- lına getiriyor. Çünkü kendini böyle bir düşüncenin tesirine kaptıran kadım muhakkak suret- te nevrasteniye uğradığına ina- narak doktor koşar. Avrupalılar Amerikalıları nezaketsizlikle, ka balıkla itham ederler. Halbuki ben bilâkis Nevyork halkını lü- zumundan fazla nazik buldum. Sonra Amerikalıların çok çirkin _konı_ıştuklmr_u, bilhassa kadın- — ü d ll ların sesleri çok fena olduğunu da duyduğum için, çok dikkat ettim; fakat hakikatte bunun tamamiyle aksi olduğuna kana- at getirdim. Nevyorkun her tarafı son de- rece şıktır. Parklar, otefler so- kîklar, her şey, her yer ayrı ayrı güzel! Meselâ oturduğum oda otelin otuzuncu katında olduğu halde kendimi sanki evimde imi- şim gibi hissediyorum. Odam- da husust bir ocak, vazolarla her gün tazelenen çiçek demetleri ve bana bakan hizmetçi kadın o kadar nazik ki buradan ayrıl- mak bile istemiyorum. Her sabah kahvaltı tepsimin üzerinde açılmış bir gül getiri- yorlar. Bu Amerikalılarm en sevdikleri bir âdettir. Bu gülü kadınlar takar, akşam soluncaya kadar taşır ve sonra atarlar. Çünkü ertesi sabah, daha güze- lini, daha tâzesini gene tepsini- zin üzerinde bulacaksınız. Bu- lutların içindeki 46 katlı bu ote- lin içinde tıpkı Babil kulesinde imiş gibi insarı o kadar rahat üuyuyor ki dışarda gürültüden hiç haberi bile olmuyor. Otelde esasen hiçbir patırtı duymazsınız. Her taraf iki üç parmak kalmlığında halı ile dö- şeli, bütün kapılar hiç gicırtı yapmıyacak şekilde açılır, kapa- nır. Hele asansörü sormayın! İ insanı yumuşak bir yastık içif” de havaya çıkaran hissini verefi hiçbir nakil vasıtasına binmek nasip olmadı. ; Nevyorkta en hoşuma gidef şey elektrikle açılır, kapanıf otomatik kapılar oldu. Kapıy? yaklaştığınız vakit alâimi gibi bir ışık gözünüze çarpâf Bu hattı geçtiniz mi peri ğ larında olduğu gibi kapının kanadı birden açılır ve siz ge$ tikten sonra gene sehhar, gö miyen bir el kapıyı yavaşça pamıştır. Eğer bu usul büdr: dünyaya yayılırsa artık erk€ ler, biz kadımlara kapı a biz de onlara mütemadiyen e şekkür etmek külfetinden lacağız. Buradaki telefoncu kızlar” nezaketi bambaşka bir âlemdi” Sizden numarayı “rica ederif " demeden kat'iyyen istemez: ist marayı söylediğiniz vakit ç€ muhakkak — surette “teşeî”, ederim,, der. Yanlışlık ol Avrupada olduğu gibi m"w terslemek yerine sizden bit özür diler. Amerikalılar Avl“p; dan memleketlerine dönerkğ:jı vanta şapka ve elbiselerle di d”ı ler: Avrupalılar da Amerikâ' j — düzünelerle çorapla! Hal y,g ben buradan ayrılırkesi Hİ g bir âlemin canlı hatıralar? dönüyorum. 4 a ÇAT NN

Bu sayıdan diğer sayfalar: