» YAZAN v General ; H. Emir Erkilet unadan Hindukuşe ve Kaf- > Nil sularına ka- büyük barış ve Sükün kemerinin kiltd taşını tep kil oden Türkiy huriyeti ordusunuz 45 senedeki terakkilerinden bahsetmek Ye bunları yazmak güç bir şey değildir; Azıl çetin olan, bunları bir kaç mahdud Sayla içine sığdırmak için hülâsa etmek- tir. Başkaları ne diyorlar? Cumhuriyet ordusundan bahse başla « Madan veya sözü bu ordunun temeli olan Anadolu İstiklâl ordusuna ve bundan da Möşrutiyet ve saltanat Osmanlı ordula- Tina gı.(ürx;p tırmadan, bazı yeni ve Müteber — yabancı — eserlerde — ordü - Mmuz — hakkında — tesadüf — ettiğim Şazıları — oku ulara —arzetmeyi faye Galı buldum. Çünkü, bir. in « Ban ne kadar katı yürekli bir münekkid Olsa kendi yurduna, kendi milletine ve bilhassa kendi ordusuna aid hükümlerde Pek tabif bir zâf duyarak millt mukadde- Batina toz kondurmak İstemez, Halbuki, Menfaatsiz ve tarafsız bir yabancı, kale- Tnini hissine yenilmeden daha dürüst kul- anabilir. ' Eski ve yeni ordularımıza dair bütün Yabancı basım âlemine şâmil bir tedkik urada düşünülemiyeceği gibi hattâ bir Bibliograpbie yapmak yerinde bir iş sa- ılmaz, Ben buraya, yalnız rastgele elime Beçen bazı yabancı kitablarda ordumuz hakkında okuduklarımı dercetmekle ik - tila edeceğim: , Meselâ, çıkalı ancak Iki ay kadar olan €Avrupa orduları ve muharebe üsülleri çük bir kitabın Türkiye kısmının baş tarafında, 'Tür- Yenin büyük harbden sonra akde mec- Dür olduğu elemli mütarekeden, bunun Medidelerinin galibler tarafından haksız Ve insafsızca tatbi İstanbulun iş- Balinden, milli istiklâl müca hihayet batı / yu istilâ eden Yu - Han küvvetlerinin 'eyoktan var ediler ile, 1922 de, Ankara kapılarında helerinden, batı Anadol Trakyanın Yunanlılardan ve İstanbulun a İtilâf devletleri elinden kurtarılmala- 'Tından, ilh... bahsedildikten sonra, aynen Bu satırlara tesadüf ediyoruz: — «Kemal İPaşa, galib devletlerin dikte ettikleri Muhilli şeref sulh muahedelerino, silâh kuvvetile karşı koymak ve otoriter bir re | İi ile devletini yeniden kurmak cesare- #ini gösteren ilk devlet adamı olmuştur » Kitab, ondan sonra, ordumuzun teşkilât Vesaliresi hakkında malümat v *Türk askeri büyük harbhde, yi; “Mez, ve kanaatkâr bir muharib olarak ta- Tnmuştura diyerek son hükmünü ver - en sonra «Kemal Paşanın otoriteli Mevlet idaresi altında ordunun muharebe üdretini yükseltmek için her şey yapıl. Taktadır. sözlerile bahso nihayet veri - Yor, y kaslardan 'dar, — Yakınşarkın sinden | ile Pierre Barjot'nun <Cihan hava kuvvet- leri, adlı yeni fransızca kitabının «Bal - nlarda ve doğu Akdenizde birinci mev- kli almak yolun Taında, muharri k progra- Tumızdan vesaireden bahsı ten sonra âynen şunları yazıyor: «Türkiyenin hava Küvvetinin gelecek senelerde artması, ona Toğu Akdenizde hâkim bir nüfuz-temin tdecektir... 1988 Türkiyesi artık 1915 de- kinden bambaşka tehlikeli bir hasımdır.. _Ümı". Geliboludan İskenderima — kadar, doğu Akdeniz sahillerine — hükmetmesi Mukadder olan hava kuvvetleri, İtalya - hın hava kuvvetine karşı, bu denizde bir Müyazene vücude getirmektedir.» Kitab raflarına elimi uzatarak, — işte gün Heymann'nın Balkan adlı, 440 say- slik yepyeni güzel ve çok güzel eserini tekiyorum. Bu kitab Balkanların 1938 se. hesine kadar 150 senelik tarihini yap - Makta ve bilhassa son çeyrek asırda, Bal- kanların dünya siyasi tarih çerçevesi için- Teki mukadderatını tesbit etmektedir. Bu Moyanda, meselâ «Türk mucizesh baş - iklı bahsini gözden yeçirirseniz, muhar- Tirin “Türkiyenin, müttefiklerinin inhilâl “* mağlübiyetlerile, düştüğü |harririn edinebildiği malüma: ile Insafına vaziyet» ten nasıl kurtulduğunu, <Sekiz sene, hemen hemen arasız harbler, hem de zayilatlı ve muvaffakiyetsiz harbler, yapan bir millet» in «Hakiki Başbuğluk | vasıflarını haiz bir adamın, General Mus- tafa Kemal» in «Siyasi ve diplomatlik je- ni» si kadar <Takdir ve hayret verici harb sevk ve idaresi» sayesinde «Arka - sında İngiltere bulunan bir hasmı» nasıl | vurmaya mecbür olduğunu ve «Ermeni meselesi kökünden» halledildikten, Rus- ya ile de bir dostluk muahedesi yapıldık- tan sonra eMemleketin son ihtiyat nefer ve zabiti çağırılmak ve en son kuvvet- leri sarf» edilmek suretile <bizzat Gazi « nin kumandasında» 26 ağustosta başlıyan büyük meydan — muhürebesinde x104,000 Türkün 130,000 Yunanlıyı nasıl m:ıal&“:ı etti; tesbit eden yazılarının, Türk etine ve Türk Başbuğile ordus 1 kendiliği sonsuz bir saygı takdir duyan bir kalemden dökü ni takdirle sezersiniz. Her yerde takdir ve hayret Bunlar, para ve şu veya bu menfaatler karşılığı yazdırılmış kitablar - değildir. Çünkü böyleleri de olabilir; keşki bız de, | bu propaganda vasıtalarındarn istifade et- meyi bilsek ve kendimizi, şişirterek değil ise de, olduğumuz gibi dünyaya tanita -| bilsek,. Fakat biz bu hususta çok çekin - geniz ve onun için yabancı illerde hak- kımızda yazılmış hemen bütün kitablar, makale ve her çeşid yazılar bizzat mu - ldükleri- bağlı kalır. Halbuki böyle olacağına, her sene dünyanın her tarafında çıkan türlü türlü yıllıklarda (takvimlerde), '.ımıımışı ansiklopedilerde, klâsik tarih ve coğrafya | kitablarında bize dair çıkacak mali, iktı- sadi, siyasi, askeri ve ilh. malümatın döğru ve tamam olmasına gene - bizzat kendimiz himmet etsek, hem muharrir ve naşirlerin dikkatlerini ve hattâ min - net ve teşekkürlerini üzerimize çekmiş ve hem de memleket ve milletimize bü- yük bir hizmet ve fyilik temin etmiş o- luruz. Bunlar propagandanın hemen he- | men parasız olabilecek mühim tarafları- dır. Fakat iş yalmız bunlarla bitmez, ya- bancı illerin gündelik ve vakitli basım- larının mühimlerini elde etmek ğgibi ya- pılacak daha pek çok şey vardır. İşte, böyle propaganda tesir ve telkin- lerinden tamamile âzade ve tanınmış bir muharrir olan Ziemke'nin almanca «Ye- ni Türkiye» si, Walter Pahl'ın «Dünya si- yasetinin hava bölgeleri» ve <Yer yüzü- nün siyasi manzarası»r adlı eserleri.. Bunlar ve emsali eserler, Türkün büyük harbden sonraki dirilme ve kalkınma ha- reketinden, istiklâ! mücadele ve muvaf- fakiyetlerinden, yoktan var olan yeni Türk ordusu ile Başbuğundan ve Türki- yenin silâha dayanan makul, fakat kuv- vetli siyaseti sayesinde, Balkanlarda, do. Bu Akdenizde ve Yakındoğuda sükün, a- henk ve barış âmili olduğundan takdir ve hayretle bahsetmek hususunda he - men hemen müttefiktirler. Cumhuriyet ordusile eski orduları mukayese Türkiye cumhuriyeti ordusu, Anadolu istiklâl ordusunun sağlam yapısı üzerine kurulmuş idi. İstiklâl ordusu da menşeini meşrutiyet ve saltanat ordularından al - makta idi. Fakat saltanat askeri kuv - vetlerinin vasif, gaye ve muharrik kuv- vetlerile bugünkü ordumuzun manevi kıymet ve ülküsü arasında bir iki jene- rasyonun yarattığı büyük farklar ve hat- tâ uçurumlar vardır. İstiklâl ve cumhuriyet ordularımızın sü | rükl kuvvet — kaynakları, — milli| duygu, milli yurd ve milli isliklâle da - yanan derin ve sarsılmaz bir yurdsevere lik olduğu halde saltanat ordusunda, sü-| rücü kuvvetin inkişafı, bir taraftan, kö- künü koyu bir taassüptan alan ve sistema tik dini telkinlerle mütemadi — beslenen | «Din düşmanlarına katşı kindarlık» ta ve diğer yandan müstebid hükümdarın | şahsına «Zatı hümayun> a karşı körü kö-| rüne «ubüdiyet ve sadakat» ta .ınınırdı.î Şimdiki çağ milliyet çağıdır ve milliyet | duygu ve prensipleri İle kurulmu;, milli | ülkü ile heyecanlanan milli ve asri or - dulara karşı eskimiş ve pörsümüş akide- lerle çıkmak, tüfeğe hançeris, topa ok ve yaylâ ve nihayet zırhlıya mavna ile saldırmak gibidir. Abdülhamid idaresi her hareketten ve her teşebbüsten kuşkulandığı için o hiç bir faaliyet istemezdi. Bu sebeble o dev- rin ordusunda vazife hissi ile kendiliğin- den hareket hâssası hiç yoktu. Ayni za - Bu yüzden de Abdülhamid devrinin Os- manlı ordusu iyi kumandan ve kutln.-tli4 âmirlerden ve dolayısile de talim ve ter- biye ve harb kudretinden mahrumdu. İş- te, meşrutiyetin iatibdad devrinden te - varüz eltiği ordu böyle idi. Maamafih bu ordunun mükemmel ve bol silâh ve techizatı bulunduğunu yaz - madan geçmek ve bu nokta üzerinde biraz durmamak büyük bir haksızlık ve hattâ bir gaflet olurdu. Filvaki pek ga - ribdir ki Abdülâziz ve bilhassa Abdülha- mid devirlerinin çok fena idaresine, pek geniş sulüistimallerine ve askerin yiyecek ve giy den, hattâ ilâcından çalı - nan paralarla hazineler doldurmak ve hadsiz besabsız mülkler ve servetler e - k o vaktin âdetlerinden olmasına men ordunun silâh, mühimmat — ve u tedarik işlerinde daima y everlik gözetilir ve bu işler en temiz, en bilgili ve titiz ellere tevdi olunurdu. Bunun neticesi, 1877 Rus ve 1896 Yunan ve nihayet 1912 Balkan harbinde evsafça daima hasımlarımızın- kinden üstün silâhlara malik olmuş bu- lunduk. , Fakat Balkan harbinde silâhlarımız ve harb techizatımız yalnız vasıf ve hâssaca değil, hattâ sayı cihetile bile düşmanları- mezinkilerine faik iken her tarafta mağ- lüb olduk; çünkü, harbeden silâh değil insandır. Eğer komutan, sübay ve er harbetmesini ve silâhı yerinde kullar masını bilmezse böyle ordular için mağ- lübiyet ve felâket her vakit için hazırdır. Meşrutiyet orduları Meşrutiyet, Balkan harbine takaddüm eden dört yılda, istibdad devrinden te - varüs ettiği orduyu tasfiye ve ıslaha ça - lışmış ve hayli muvaffak olmuştu. Fa - dir; rağı |mmanda ordunun kumanda ve idare mev- | kat asırlarla ihmalin paslattığı ve koyu kilerinde yalnız menfi, uyuşuk, vesve -|bir istibdadın dejenere ettiği eski bir ör- seli ve müdahin insanlar barınabiliyordu. | duyu yenileştirmek, harbetmesini Sibaylar ve Ve Ykilmaridaİelletleri mükemmel bir surotfe <etiştirildi Sayfa » z u 15 senede askeri sahada © kadar büyük isler görül- müş, orduda ©o kadar esaslı değişiklikler yapılmıştır ki A- nadolu İstiklâl mücadelesinin aziz şehidleri mezarlarından kalkıp ta bugünkü Türkiye cumhuriyeti ordusunu ziyarete gelseler, her halde onu hiç tanıyamıyacak, Fakat görecek- leri şeylerden sonra da ebedi #stirahat yurdlarına göğüsleri kRabarmış bir halde müsterih döneceklerdir. harbe elverişli kıt'a yetiştirmesini bilir kumandan ve zabit tedarık etmek ve ye- tiştirmek, hülâsa orduyu müdhiş bir a» talet ve tarifi müşkül bir teşebbüssüzlük- ten ve kudretsizlikten kurtarmak hem pek güç ve hem de zaman taleb eden iş- lerdendi. Hülâsa meşrutiyet orduyu har- be kadir bir hale sokmadan Balkan har- bi gelip çatmış ve fakat bize çok ağıra malolmakla beraber, dört senelik meşrü- tiyet idaresinin yapamadığı iyiliği gene bu harb yapabilmiş idi. Yani ordu harbi bizzat harbde öğrenmiş ve senelerle atıl duran silâhlarımızın pasını gene bizzat harb silmişti. Balkan harbi ile büyük harbin umumi seferberliği arasında geçen pek kısa bir barış devresinde, Alman general ve sü- baylarının kumanda ve idaresinde, ordu- nun talim ve terbiyesi ve harbe hazır - lanması hususunda pek büyük ve muvafe fakiyetli mesal sarfolunmuş ve işte Bal- kan harbinin pişirdiği ve bu bir senelik bilgili ve — tasarlı hazeri — çalışma- nın — yetiştirdiği. —ikinci — meşrutiyet ordusudur. ki, doğuda, Rus Çarlık ordusunu —Köprü —köyünde — mağlüb etmiş, Çanakkale boğazile, Seddilbahir, Kabatepe ve Anafartalarda, kuvvetli düş- mânlara kendini — saydırmış, — İrakta başlarında General Tavsend bulunan Kütülamare İngiliz kuvvetlerini esir et- miş, Tih sahrâsını geçmiş, İngilizlere kar- g Gazze müharebelerini — kazanmış ve Romanya ve Galiçya savaşlarında me- |fahir yaratmıştı. | Fakat çok uzıyan ve müttefiklerimizle İbirlikte bizim 'de mağlübiyetimizle neti. heelenen büyük harb nihayet bu orduyu çok yıpratmış ve üstelik Filıstin hezi: ve Mondros mütarekesi onu bü kuvvetten düşürerek silâhlarını da elin- den almıştı. Bu sebeble Anadolu istiklâl İmücadelesi başladığı zaman elde ancak pek zayıf ve bitkin bir ordu enkazı bu - lunuyordu. İstiklâl mücadelesinin bulduğu ordu Karsta —Ermeni —ordusunu — vura. rak Kars, Iğdır, Ardahan ve Art- vin Türk yurdlarını iştirdad eden, cenubda Fransız ve batıda Yunan ordü. larını mağlüb ederek cenub vilâyetleri « mizle batı Anadolumuzu ve Trakya ile İstanbulu düşman istilâsından kurtaran ve neticede Türk milletine hürriyet ve istiklâl kazandıran Türkiye Büyük Mil - let Meelisi ordusu İşte bu ordu harabe - sinden vücud bulmuştu. İstiklâl ordusunda bilhassa bidayette, maddi hemen her şey eksikti; fakat bütün bunlara bedel memleketi kurtarmak şid- detli azmi vardı. Gerçi Sakaryadan sonra Anadolu istiklâl ordusu kuvvetlenmiş, teşkilâtı düzelmiş ve silâhları tevhld e - (Devamı 14 üncü saylada) TT ea Te LAİi lmeti A