No, 3194—509 — 245 nci sayıfadan devam — — PFaideli oluyor mu acaba? Bunun cevabını mahkümlar ve- riyorlar; — Seve seve çalışıyoruz, raha- tiz. Temiz havadan, sudan, güneş- ten, topraktan, toprağın vergisin- den nasibimizi alıyoruz. Kendi istihsalimizi kendimiz istihlâk edi- yor, artanını satıyor, kazancımızı bankaya koyuyoruz. Çıktığımız za- man ufak bir sermaye ile çikacak, derhal iş güç sahibi olacak, bir daha şehirdeki hapishaneye dön- miyeceğiz. Şehirdeki hapishane berbat yer. Oraya uğramadan, orada çile dol- durmadan, mahkümiyetin bir kıs- mını orada geçirmeden insanı bu- raya göndermiyorlar. — Burada mahbus kalmak, ya- ni bir bina içerisinde kapanmak yok muf — Hayır efendim. Burada ser- bestiz. OHepimizin işimiz gücü- müz var, Akşama kadar işimizle gücümzle uğrasır, akşam üstü ev: lerimize döneriz. Gece müsamere salonüna gider, temsil peyrederiz. Tatil zamanlarımızda plâja akın ederiz. Çamlığa gideriz. Saraç de- resinde toplanır, güreş seyrederiz, Bağlara gider, incir, üzüm yeriz, bostanlara gider kavun karpuz ke- seriz, mandıraya gider, süt içeriz, velhasıl eğleniriz işte, Anladım ki dünkü cezalandır- me zihniyeti, benim bugünkü hür- riyeö telâkkim kadar yanlıştır. Dünkü hapishanede çürüyen, ce- zaşını bitirmeye ömrü yetmeyen, daha doğrusu zindanın rütubetli dıvarları arasında ölen vatandaş, bugünkü hapishanede ve sâde bü- tün hayat unsurlarını bulmakla kalmıyor, cemiyetin telâkkisine göre düştüğü kötü vaziyetten de kurtarılıyor. Hapishaneye girdiği gün ebe- diyen kaybolmağa mahküm vatan- daş şimdi cemiyete tekrar kazan- dırılıyor. Burası mücrimin ruhunu, ahlâkını tasfiye ediyer. Burada mahkümun bileğine kelepçe yerine gan'at denilen altın bilezik takılı. yor ve o mezardan çıkarılıp elin- deki orağile, çekicile, rendesile, desteresile, yabasile, küreğile top- rağa ve memlekete faydalı bir unâur olarak gene aramıza iade ediliyor. Said Kesler UYANIŞ he Çe RE ŞE Rp Uzakdan - Yakından Afacanın Yaramaz, daha 13 ünü bitir- medi. Fakat, ona sorarsanız, bu kadara da çıkmaz. Afacan gözle- rindeki panitıya, sanki 30 yaşında bir kadının, gülüşünü doldurarak: — Yaşımı saklamakda bir manğ yok. Ama, henüz onikimi gsürüyo- rum, der, Ablası gibi değil, fakat ablaları gibi konuşmakdan, baz duyar. Bizim küçükden bahsediyorum. Dört kardeşin en küçüğü. fakat, hepimizi bastıracağa benziyor, Geçen gün, bakın ne olduf Henüz, sokakdan gelmişdim. Ça- lşma odama girdiğim zaman, bir de ne göreyim : Bizim afacan, kü- tübhanenin yanındaki koltuğa otur- muş, ayak ayak üstüne atmış, elinde bir desde kâğıt,. kendi kendi- ne konuşuyor. Önce, ikmale kaldığı Türkçe dersine çalışıyor, sandım. Aldanmiışım. Meğer, gene bir afa- canlık düşünmüş. Benim, içeri girdiğimi farket- medi. Oyununa devam etti: — Evet bay, kafamda üç mev- zu var: Aşkın sonu, Sevgi bağı ve.. oh! ötekinin ismi biraz tuhaf ama, beyeneceksiniz: «Bir çiçek gibisin 1.» Usulca, yanına yaklaşarak, kü- laklarından yakaladım : — Bu da ne demek, dedim, Sen deli misin * Koca bebek.. Önee, korkdu, bir çığlık atti. Sonra, yanındakinin ablası oldu- gunu anlayınca — çünkü, benden hiç korkmaz — rahatladı. Biraz kı- zararak : — Staj yapıyordum, dedi. — Neye. — Muharrirliğe, — Muherrirlige mi .. hakkı var! O vakit, beni şöyle bir süzdü. * Lakayt bir tavırla: — Muharrir olacağım! dedi — Muharrir olacak insan, gü: zel yazı vazmıyii işilisir. Böyle ir. li dolu, kendi kendine konuşmıya değil... — Püf! Güzel yazı yazmak. O, sonraki iş. Ban, #iiretenin müdü- riyle nasl konuşmak lâzım gelir, ona çalışıyordum. Öyle yu! udam, önce beni tanıyacak, sonra İsi cak yazımı... Dayanamadım güldüm. Fakat fazla yüz vermemek İçin, kaşiarımı çatarak : — Haydi, tembel dedim. Git Türkçe dersine çalış, sınıfı gsnde.. sonra, büyüklüğe özen. Kapıdan çıkarken, ne dese bey”nirsiniz' Çapkın bir kahkaha attı: — Eski kafalı kız, dedi, Mu- harrir olmak için artık Türkçe lâzım daği!.. Bahçeden bâlâ bağırıyordu; — Hem bak gör. ne büyük muharrir olacağım. Çatlıyacaksın. $ LI Bu hâdise, bana bir sekretere atfen söylenilen, sözü hatırlattı : — Kadın imzalar, kariin daha çok, rağbetini kazanıyor. Kötü de yazsalar... Düşündüm ; — Kimbilir, bizim #facanıı belki de hakkı var. Onu 4 sene sonra, Babığli caddesinin şöhret leri arasında bulmıyacağımız, ne malüm ? Selma Can