No. 2194—509 Koskocaman bir kapının orte- sında bir adamın iki büklüm gi- rebileceği bir delik açmışlar, önü- ne de süngülü bir jandarma dik- mişlerdi. İlk önce bu deliğin önün- de tevahhuş ettim. Delikten kap- karanlık bir avluya girdim. Burası demir parmaklıklarla çevrilmişti. Palabıyıklı, korkunç bir adam zi- yaretcilerin üzerini arıyor, demir parmaklıklara yapışmış kansız be- nizler, sapsarı çehreler bu levhayı seyrediyorlardı. Ziyaret edeceğim mahkümu sordum, demir parmaklığın içini gösterdiler: — Gir, dediler, onlara 301, 8a- na, gösterirler. Birinci koğuğta... Ya bu kanlı katiller, azılı or navarlar bana bir şey yaparlarsa diye korktum, Demir psrmaklıktan İçeri girmek cesaretini göstereme- dim, titriyordüm. — Ne oluyorsun ? dediler. — Katillerden korkuyorum. — Korkma! Onlar beşinci ko- guşta, Bunlar bir şey yapmazlar. — Ya ne için böyledemir par- maklık içine koymuşlar bunları ? — Kaçmasınlar diye. Ben gens o demir parmaklık- tan içeri girmek cesaretini göste. rzemedim. Hapishanenin içine gir mek değil ya, manzarası bile be- ni korkutmuştu. Oraya giden za- valhlars acıdım. Gene birkaç zaman evvel, gi- yesi bir suç işleyerek hapishaneye girmiş bir meşlekdaşın ziyaretine gitmiş ,ve o zaman çar, naçâr 0 ürktüğüm demir parmaklığın içine girmiştim. O ne manzaraydı f. Basık ta- yanlı, penceresi gazete kâğıtları kapanmış loş bir odaya dört, beş döşek serilmiş, bir köşede maltızın üzerinde tençere kaynıyor, bir kişi yatağına uzanmış horluyor, biri patates- soyuyor, öbürü çamaşır yı- kıyor ve biri bir pakete ambalsj olarak gelmiş bir gazete parçasını okuyarak vaktini geçirmeğe çalışı- yor. Ve hepsi birden bu dumanlı odanın içinde havasızlıktan buna- hıp gidiyorlardı. — Neye baliçeye çıkmıyorsu- nuz dedim. — Saati gelmedi dediler. Gün- de iki defa yarımşar saat bahçeye çıkarırlar bizi. UYANIŞ Yazın Son Günleri yn Giden yanın sularda pon tebesstimü., Orada beş dakikadan fazla du- ramamıştım, Ben İmralıya gider- ken de böyle bir manzarayla kar- şılaşacağımı sanıyordum. Vapurda adliye vekili ile konu- şurken kalemi mahsus müdürü : — Ada göründü efendim diye geliyordu ve ben o zaman; — Acaba diye düşündüm, kos koca adayı demir parmaklıkla na sıl çevirdiler? Ve gene hükmümü verdim; - Her halde udanın bir köşe- sini hapishane yapmışlardır. Çünkü hapishane denilince gö- zümün önüne demir parmaklık, süngü, kelepçe, lâle, zindan, k&- ranlık oda ve pos bıyıklı, çatık kaşlı gardiyandan başka bir şey gelmiyordu. Vapur adaya yanaştığı zaman PR ben hep böyle bir yer görmek Si tiyordam. Halbuki dahilde larla biri karılıyanlar, t& e sahilde ırıp çeken deki harmanda çalışan önümüzdeki düzlükte devavolig tan çobanlar, rıhtımda YapnaMi. bu ada hapishaneaiymiş. «İnşanı itiyatlarından mani etmekle cezalandırmalı» dıriğğ, mek şimdi bu sistem tatbik $d yor. Kayıth, şartlı hürriyetle yağı yanları kayıtnz, yi suz bir hürriyet ve dırıyorlar, (Devamı 247 indi 4