HAYAT,2. Hanım Elinin Kudreti Bir kaç günden beri her kes birbirine şu suali soruyor: İngiliz kaçta? Soranlara ba- kıyorum, hiç birisi borsa oyunile meşgul RE degil. Hepsi benim gibi maişetini işinin geli- tile temin ediyor. Bunun için bu endişelerin şahsi olmaktan ziyade umumi ve milli oldöuna şüphem kalmıyor. İktisatçı olma- dığım için bu çıkıp inmenin esas sebep ve menşeleri hak esaslı bir kanaatım yok. Fa Sakat bu işlerden anlayanların sözlerine yazılarına bakıyorum, hepsinin ortaya attıkları sebepler arasında ittifak ettikileri bir nokta var: İdhalatımızla ihracatımız arasin» da fark, Gösterilen tedbirlerin de yene bir tanesinde ittihat var. ithalatımızı azaltmak, ihracatı- mızı çsğaltmak. Bu sözler ve yazılar bana eski bir düşüncemi hatırlattı ve bende yeni bir. fikir uyandırdı. Türk milletinin en şerefeli bir tarihi günü olan Lauzanne Sul- hunun ferdasındaki günlerden birinde eski baba ocağında gün- üz işinin verdiği yorğunluğu gidermek için bir sedir köşesine uzanmış hem kafamı dinlendiri- yor, hem de bir kaç gün evvel imzalanmış olan yeni Sulh ahit- namesinin Türk milletini yük- seltdiği «hür millet» .mertebesi- ler Cuma namazına gitmek resmini icra ve âdet etmişlerdir.» (1) denilmesinden anlaşılıyorki eskiden en yüksek dini makamı temsil edenler bile Cuma günü resmi daireyi tatil etmeyi zaruri görmemişler, Cuma tatilini yakın zamanlarda kabul etmişlerdir. Fikrimce tatilin Pazar gününe nin gururumu içime iftiharla sindiriyordum. Bu düşünceler züm yüz yirmi senelik odanın Gvanndaki oyma nakışlardan birine ilişti ve bu nakış beni başka bir fikir silsilesine sevketti. Bu tavanın ağacı şehrin civarındaki ormandan Türk elile kesilmiş, Türk ustalarının elile işlenmişti. Ustanın nakışı işleyen bıçağını düşündüm; bu şehrin meşhur Gül Ahmet çarşısındaki Tür bıçakçısının elinden çıkmıştı, Us- tayı gözümün önüne getirdim. Önündeki deri göğüslük, sırtın» daki mintan, ayağındaki pabuç, hasılı vaki ya bu şehrin, e diğer Türk beldelerinin bir mahsuli idi. Uustadan ii vakitlar bu odada oturan ecda- dıma karşımda bir geçit resmi yaptırdım. Ne dedemin ve ne de ninemin üstünde ve başında bu ülkenin dışından gelmiş bir şey bulamadım. Dedem Aankara sofu, ninem Harput gezisi giymişlerdi e her ikisinin Jibasları zarif ve zevki selime uygundu. Hayalden hakikate döndüm, bir kendime bir de yanımdaki hayat arkada- şıma baktım. Eğer üstümde ve başımdakileri İngiliz fabrikaları geri isteselerdi Adem babamızın dünya yüzüne indiği kostümle bu sibirye souğuna rekabet eden şehirde bir kaç gün sonra Zatür- reden vefat edecektim. Arkadaşım da Avrupa fabrika- larının talepleri karşısında benim elim akibetime uğrayacaktı. Ve o zavallı mukavemetsiz olduğu için ben onun matemini tutacaktım. Günün hakikatını burada bira- karak derhal zihnimi topladım ve Lauzanne zaferini temin eden elle- rin bu iktisadi zaferi de temin edeceklerini düşünerek yeni bay- ramı beklemeğe başladım. Bu arasında gö- gün de yeni cidalin başladığını görüyorum, Zaferin muhakkak olduğu gibi yakın bulunduğuna da kaniim. Ancak Lauzanne (o Sulhune eren cidal yolunun ve cephesinin önünde Türk erkekleri vardı, Yeni cidalin önüde bu mevki Türk kadınınındır. Çünkü her yerde olduğu gibi bizde de erkek ze- vahirine daima kadının hükmüne ve zevkine göre şekil verir. Bu bir tabiat kanununun neticesidir. Tabiat lk de dikine mü- cadele edilem Türk kadını ne zaman Türk eekeğiin elbi- sesinin ve eşyasının her şeyden evvel menşeine bakar ve bir Türk fabrikasının etiketini sorarsa o zaman Türk gümrükcülerinin defterlerinde İngiliz kumaşından aldıkları verği hanesinin yekünü- nu sıfır görürüz. Fakat bu sıfırı görebilmek için Türk kadını evvela Fransız ipeklisine verdiği gümrük yekününu sıfıra indir- melidir. Bunu yapan Türk hanı- mının zerafetinden hiç bir şey kaybetmeyeceğine emin olması lâzımgeldiği gibi Manevi esaleti- ne bir çok şeyler daha ilâve lerine de kani olması icap eder. Çünkü Çehreyi güzelleşti- ren her maddi ve sun'i tedbirden bu manevi esalet bin kat daha kuvvetlidir. Bunu yapan her Türk kadını bir Türk erkeğini zenğin- İeştirecek ve bu Türk erkekleride müreffeh bir vatan yaratacaklar- dır. Refahsa güzelliğin ilk şartı- dır. Güzelliğe kavuşmak ta her an ir Bu ideali tahak- kuk ett te Türk kadınının elindedir. Di bu ideal uğrunda çalışan el öpülmeğe layıktır. Yok- sa Fransız ipekli ve dantelleri ara- sından uzatılacak el değil, Ankara' 2 Kânunuevel 929 evat naklinde mahzur değil fayda vardır. Ihsan 15.18 a iirlerin