çiit dünyaya gelmemiştir: Seyller, çöller üzerinden atını mahmuzlamak husu- sunda İskitler ölkesinin bütün şanü şerefi sana serlüru etmeli, zeppa cevap Verdi. * Biniciliği öğrendiğim mektebe lânet olsun! Kıral sordu: « Muhterem hatman bu fenni bu kadar mükemmel öğren- diğin halde neden öyle diyorsun) Mazeppa dedi ki: « Hi zundur. o Bakışlarımıza, lcereya ozi nehri maverasında rahatça lamak müyesser oluncaya kadar önümüzde bir çok fersahlık yol ve ara sıra mü- cadele ihtimali var; düşman da bire karşı on nisbetindedir. Haşmetmaab, vücudunuz istirahata muhtactır, ben şu er nöbetçi vazifesini ifa eder o a hükümdarı dedi ki: « Fakat rica ederim, şu hikâyeni anlatta belki bundan uyku nimetini istihsal edebili- rim; zira şimdilik rahat uykuya dalmak ümidi gözlerimden kaçmaktadır.» Peki, Haşmetmasb, böyle bir ümit ile senelik er maziye irca ederim; zannederim ki yirmi yaşında idim evet- Kıral Ca simir zamanında idi- Zean Casimir, bende çocuklu- luğumun alt senesini hidmetinde ge odâlim bir hüküm i, Zan haşme- tanelerine hiç benzemedi; harp etmez, yeni ölkeler kazanıp tekarar kaybet- mezdi; Varşova meclisindeki müna- kaşalardan sarfi nazar, devrei Saltanatı fevkalâde bir sükün içinde geçti: büs- bütün de endişesiz deyildi; cinsi latifi ve edebiyatı severdi, bunlar bazen o kadar müuannitdirler ki harbda bulun- mak arzusunu hissederdi; fakat hiddeti çabuk geçer başka bir maşuke yahut yeni bir Kitap alırdı. Hayreteiza ziya- fetler. verdi - bütün Varşova, kapıla- rında toplanarak sarayının ihtişamını hanımları, şahane tavurlu tmerayı aske- riyeyi hayran nazarlarla tamaşa eder- lerdi. Lehistanın oSüleymeni gibidi, bütün şairleri bu maalde kasideler inşat ederlerdi, yalnız içlerinden biri, kendisine maaş edilmedi'inden mün- fail olarak bir hicviye yazdı ve tabas- busa muktedir olmamasile tefahur page sıfatile O sarayda müsabakalarla, ye yakıt geçirilir, herkes şiir yazm üzenirdi, benbile beyitler yazdım, gazal erime “meyus Thyrşis,, imzasını koydum Bir Ne vardı, pek kadim ve asil bir aileye mensup, bir tuz yahut gümüş madeni (1) kadar Zengin idi. Tahmin edebileceğimiz vechile güya mintarafillah meb'us imiş gibi mağrur idi. Bürün memleket içinde asalet ve servet dinde kendisine yaklaşa- bilenler pek azdı. Hüzinesine nazar ettikçe, şecerenamesini tedkik etrikçe adeta beyinsizliğe delalet eden bir şaşkınlıkla onların meziyetlerini kendi- ne ait sanırdı, Kendisinden otuz yaş genç olan zevcesi bu fikrine iştirak etmezdi. günden güne istibdadından usandı. Birçok arzular, ümidler ve korkulardan sonra fazilete bir kaç sirişki veda ithaf etti; bir iki karışık ruya gördü, Varşova delikanlılarına baktı, bir kaç şarkı ve rakstan sonra mutat fırsatlara intizar etti - o mesut kazalar ki en soğuk kadınların sefka- tini uyandırır - cennete o duhul tez- kereleri o olduğu (o rivayet o edlen unvanları contema tevcihe ln lâkin gariptir ki o unvanlara en istihkak kespedenler nadiren övünürler Li) Ben © zaman yakışıklı bir genç idim. Şimdi yetmiş yaşında iken diye- bilirim ki seheri hayatımda kibir ve gururda bana rakabet edebilecek yük- sek ve dun rütbede pek az insan vardı; zira kuvvet, gençlik ve neşem var UN etvarım şimdi gördüğünz gibi değildi, şimdi haşin olduğu nispette O zaman latif idi; zira zaman, endişe ve harp ruhumu alnımdan tarayrak çıkardılar, bugünki halimi dünki halimle muka- edebilselerdi akraba ve taallükatımdan hiç kimse beni tanıyamazdı. Hatta bu tbeduül bende ihtiyarlık, hututu vec- hiyemi sahifesine geçirmeden çok ev- vel vaki oldu; bilirsiniz ki ben yaşlan- dıkça cesaretim, zihnim inhitat etmiş değildir, yosa bu saatta otağ yerine e bir gök altında, salhurde bir “Tuz madeni, teşpihi helki bir Ebi İnin ağzından caiz görülebilir. Çünkü memleketin paşlıca serveti tuz madenlerin- den Ibarerdir. m) — “Palatın,, hükümdar sara- yında bir memuriyeti oOolan asılzadekâne vandır, HAYAT ,I3. ağacın ayağında oturarak masal söyle- mezdim. | Sadede gelelim. Theresanın|1J cismi- güya şimdi benimle şu kestane dalı arasında gözümün önünde hıram ef- mektedir, hafızamda o derece kuvvetli hutut ile mankuşdır, mamefi o ka sevgili bir şekli tarif edecek ulamıyorum; onda - Türklere kom- şuluğumuz dolayıisile Leh kanımıza karışmış olan bir Asyalı gözü vardı - şu başımızın üzerindeki sema gibi ka ranlık idi, fakar içinden - gece yarısı doğan mehtap gibi - bir ışık sezilirdi, ir, mzlim ve kendi şuaatında erir gibi görünen seyl içinde sabih idi, ateşten ibaret salibde terki hayat e- derken - güya ölmek saadet imiş gibi - gaşyolmuş nazarlarını semaya refeden evliyayı andırırdı. Yaz orta- sında güneş ile şeffaf olmuş bir göle benzerdi ki dalgalar mırıldanmaya cesaret edemezler, semada içerisinde kendi didarını görür, dağı - fakat zaman kendisini severdim, severim; ben bu halimde hakikaten vahşi bir ifratü tefrit ile, hayrü Şerr ile severim. Biz SN il bile htyar yaşımıza kadar ma- zinin vâhi gölgesi bizi ekip eder, işte Mazeppanın son nefesine kadar hali budur VI Birbirimize tesarlüf ettik ve baktık. u gördum, içimi çektim. Ö bir söz söylemeden cevap Verdi. Binlerce şiveler ve remzler vardirki işidiriz ve görürüz fakat kimse tarif edemez gayri ihtiyari düşünçe kığılcımları taşkın yürekten parıldar ve garip bir anlaşma teşkil eder, hem esrarengiz hem şediddir, genç kalbler ile fikirleri iradeleri haricinde yanar, zencirlerle rabteder, elektrik teli gibi helak edici ateşi hiç bellisiz naklederler. Onu gördüm, içimi çektim- sessiz- ce ağladım, Fakat yine Lizzarure uzak durdum, nihayet beni kendisile m artık. şüphe uyandırma- dan konuşabildk- ben o zaman iti- rafta alien iştiyakını duydum ve karar verdim, fakat titrek ve zaif söz- 13) Talaftuz; Tereza