Hayat ve neşriyat HAYAT, 15, Çoban şiirleri Virgigins - Tercüme eden: Ruşen Eşref -Türk ocakları ilim ve sanat heyetinin klusik eserler Almanca eyi bilen bir dos: tuma,i bir gün İspanyol edebi- yatında tesadüf edilen şaheser- ler hakkındaki bir makaleyi gös- tererek ; İspanyolca, dedim, her halde edebiyatı oldukça zengin bir lisan. İnsan öğrense çok ka- zanır. Dostum, makalede sıra- lanan eserlerin isimlerine bir göz gezdirdikten sonra: Ben bunların, dedi, ya- sından fazlasını okudum. Arkadaşımı pek eyi tanıdı- çım için, yüzüne hayretle bak- tım. e sezen dostum izahat ve Azizim, dedi, ben gayet eyi Almanca bilirim. Almanca bilmek istediğini lisanı tetkik et- mektir; Oo Almancanın zengin bir kütüphanesi vardır. Arkadaşımın bu sözü üze- rine, derin düşündüm. Başka lisanların edebiyatını adım adım takibi bir tarafa bırakalım, fa- kat bizim istifâde edeceğimiz | klasik (o asarın bile muntazam bir tercümesine sahip değiliz. Evelce bazı meraklı kimseler klasikleri o tercüme ( etmişlerdi. Ahmet Vefik Paşanın « molie- (e tercümesi bu cümleden- dir. Meşrutiyetten sonra Maa- rite teşekkül eden Telif ve ter- x heyetide bu gibi neşri- uğraştı, fakat bu gibi İeetoilede elde olunan ne- ticeler, arzu edilen faydayı bi- serisinden . hakkin temin edemedi, Şimdi artik yeni bir devrin başlangı- cındayız. Veni lisanimızın kü- tüphanesini tanzim ederken ilk düşüneceğimiz nokta, başka li- sanların şaheserlerini tercüme etmek olmalıdır. Rusen Eşref Bey «Çoban Şiirleri» mukaddi- mesinde pek mühim bir nokta- ya işaret etmekle, klasikleri ter- cüme hususunda gösterdiğimiz ihmali işaret ederek, Avrupada garba ait eserlerin tercümesi hatta “Hafızın, Sadinin, Hay- yamın, Ebululanın, Tagorun, Çin ve Japon ediplerinin ter- cümelerinin * herkesin elinde bulunduğunu söylemektedir. Kitabın başındaki Virgilus'ün hayatı, başlı başına bir eserdir. Orada “Çoban Şiirleri* şariri- nin göynündeki elemin men- bamı, teesürüne amil olan nok- tayı bulmak kabildir. Memleket duygusu Virgili- usün ruhunda fırtınalar uyan- dırmış. Oh, acaba gün olup, uzun bir sürgünlükten sonra, bir çok hasattan sonra Vata- nımin toprağını ve fakir kulü- benin rustai çatısını bir daha görecekmiyim? o Diyarım olan o küçücük tarlayı, gün olup, acaba tekrar görecek miyim?» Sözleri, Virgiliüs'ün bu acı söz- leri, göynündeki memleket aş» kinin derecesini ve güzel gös- teriyor. Virgilins bütün şikâyet- lerinde bir kalbin iniltisi gibi fazla gürültü yapmamağı ister. O göynünün derdini, kalbinin elemlerini, çobanlarına bir köy- lüye yakışacak tevazu ve sü- künetle söylettirir. Virgilius'ün muvaffak olabil- mesi hususunda talii pek fazla yardım etmiştir. o Gençliğinde tahammül edilmez felaketlerle karşılaştıran tali, onun ruhun- daki ince hislere kuvvet ver- miş, Virgilius, hayatını yazan- ların dediği gibi, derin kaynak- lara sahipti. Bu kaynakların fışkırması ve büyük bir nehre inkılabı pek çok zamana ihtiyaç göstermemiş. Onun çobanları ruhundaki o tahassüsati kavalın nağmesile, ahenktar şiirlerle ifade etmişlerdir. “Çoban şiirleri , nde vasi bir hayal, yüsek bir tasvir var. Aslın- daki güzellik tercümede de mev- cut, Ruşen Eşref Beyin yük- sek üslübu, Virgilius'e . büyük yardım etmiş, yoksa bazı mü- tercimler gibi ihanet değil, «Etrafı yosun tutmuş çeş- meler; uykuya tatlı gelen çe- en; ve sen, bunları ancak hafif bir gölgeyle kaplayan ey yeşil. kocayemiş! Sürümü en uzun günün sıcaklarından siz- ler koruyun: Yakıcı yaz artık geliyor, artik ovelut asmada tomurcuklar şişiyor...» arça gibi, bütün ki- tapta şiir ahenginden üstün ne- sir parçaları var.. Şiir, ruhta-