Sy e e Birine ui BT b | | niz n hepsini ilk satırından son satırına kadar ezberlercesine okuyanlar da birer mütalea hastasıdırlar. Kıra- athanelerde (o ellerine (o aldıkları gazeteyi bir türlü bırakmıyanları, gazetenin adından ta mes'ul mü- dürün imzasına kadar - hiç nefes okuyanları (o hepimiz Bir başka kısım insanlar da vardır ki ya hiç okumazlar, yahut pek az okurlar; fakat daima okur, çok okur görünürler. Koltukla- rında cilt cilt kitaplarla caddelerde dolaşanları kim tanımaz. Bir riva- yete göre bu tiplerden pek meşhur bir adam, zaman zaman evinden bir küfe kitabı bir hamala yükletir, hamalı arkasına takar herkesn göreceği caddelerde bir tür yaparak tekrar evine dönermi Herşey okuyanlarla, herşeyden bir parça okuyanlar arasında netice itibarile bir fark yoktur: bunların kâffesi gayet sathi zekâlı adamlardir ki kendilerinden esaslı bir istita- de ihtimali yoktur. Çok ve herşey okuyanların kafaları gayet müşev- veştir, hiçbir mes'ele hakkında vazıh bir fikir sahibi değildir. Herşeyden biraz okuyanlar ise umumiyetle gayet yanlış düşünür- ler. Size kimyadan, kozmoğrafya- dan, felsefeden, sosiyolojiden, ta- rihten, edebiyattan, hulâsa biri- birile alâkası olmıyan birçok şeyden dem vuranlardan şüphe ediniz, bir adamın bütün ömrü bunlardan yalniz birini bile tafah- husa imkân birakmiyorken bu hezarfenlik ne kiymette olabilir? Normal yaratılmış bir adamın yapacağı şey muayyen bir ilim şubesi içinde metodik çalışmadan ibarettir. Kendi tarihimiz bile mazide birçok “hezarfen» lerden ve bugün Oo hiçbirinin bir eseri kalmamıştır, fakat ha- İN bir tek şeye hasredenlerin mahsullerinden hâlâ erbabı mü- tena'im oluyor. Mütalea manisile malfl olan- lardan bazıları umumi kütüpha- nelerde okudukları kitaplara zati mülâhazalarını yazmak gibi gayet sakim bir itiyat gösterirler. Nefis yazma kitaplardan nicesinde böyle itibarile can olmakla beraber tuhafları da vardır; vezirin hususi hayatına dair kale- me alınmış bir tarihin kenarı 0 vezire tânu teşmii havi ibarelerle doldurulmuştur. Bir *Sihamı Ka- zas nüshasında bir hieviyenin kenarına «hay külhanir diye ya” zılmıştır, diğer hicviyelerden do- layıda Nef'i bazan muaheze edil- miş, meselâ “ayıptır, ayıp, sana yakışmaz! kaydi konmuş, bazan takdir edilerek “yaman şairsin» diye iltifat gösterilmiştir. Kitap kenarlarına yazılan bu aburcu- burlardan bir kısmında imza da Bir kısım manyaklar da vardır ki okudukları kitaplarda mütemadiyen satırların altlarını çizerler, altı çizilmemiş pek az sikici şeyler içlerinde çok meselâ bir &sAs vardır. Sayı : İ3İ satır e olduğuna göre bu çiz e mana vermek ihti- mali a ur. Mekteplerde bazan öyle çocuk- lara tesadüf edilir ki okudukları kitapların manalarını kâvramağa çalışmazlar: sâyleri makinevidir; bunlar istikbalin okuma manisi namzetleridir. Bu çocuklardan bir kismi aklının eremediği kitap ve mecmuaları alırlar, ellerinde, cep- lerinde gezdirirler. Bu tip çocuk- a arşı müteyakkız olmak, ukalâlığa doğru gittiklerini farket- mek, saptikları yoldan döndür- meğe çalışmak bizim gibi hocalar için pek lâzımdır; çünkü mevcuda zamimeten birer bibliomane, ve- yahut birer mütalea hastası olma- ları ihtimali çok varittir. ALİ CANİP Heykelin Karşısında Gezdikçe her dudakla sen uzaktan uzağa Önünde haykırıvım ben derinden derine. Adı ömründe bir gün bir kalbe, bir dudağa Girmeyen kimsesizler kapan” mermerine,.. Kimdir sana bağlıyan böyle hür bir milleti: Dizlerinde gönüller sanki çiçek demeti. Peygamber Tanrısma duymadı bu hasreti, Vermedi bu kudreli Tanrı Peygamberine... Hangi kandır demirden nabzmde böyle van? Hangi vüzgâr bu sönmüş ateşi tuluşluran? Kuşların çıkmadığı dağlara ordu kuran Cihangirler sürümür senin eteklerine... Çözdüğün gün boynuma halkalanan düğümü Anladım bir mezardan hayata döndüğümü. Yalnız senin karşında duydum küçüklüğümü: Benzedi ıstırabım Allahın kederine... — Kahramanlar keder mi hissederler zaferden? Sana bu haçkırıklar, şairim, geldi nerden? Sen ki ömründe bir gün ağlamadın kederden Neden düştü iki yaş göğsünün üzeriner.. Alhımda bin acımn zehri bıraksa da iz Bana yaş döktüren şey ne kederdir ne âciz: Bizim erir güneşin önünde gözlerimiz, Bazan sevinç ağlatır bizi keder yerine... VASFİ MAHİR