Hayal, KİTAPLAR ARASINDA Bu son haftalar içinde Aka Gündüz'ün yeni bir romanı kitap şeklinde basıldı : İKİ SÜNGÜ ARASINDA, Kitabı okurken, geçen sene Aka'nın bir muharrirle yaptığı bir mülâkatta söyledikleri ara- sındaki şu dilek hatırıma geldi: «Hayatımın en mesut günü, bü- tün eserlerimi basmağı istiyecek kitapçı ile anlaştığım gün ola” caktır.» Evet, Aka bu kavuşmuş olsaydı, Türk karii de okuduğu BU mesut güne üç sene içinde TOPRAĞIN KIZI, YILDIZI, ODUN KOKUSU, HAYATTAN HİKÂYELER, TANK - TANGO ve bu İKİ SÜN- GÜ ARASINDA başka yüzden ziyade küçük hi- kâye ve ÖZ EVLAT, ÇİLE, TARPI, OCAK, SARI ZEYBEK gibi romanları okumuş buluna: caktı. İKİ SÜNGÜ ARASINDA ge: çen Fatihli Emine binti Süley- manın hayatıdır. Bu süngülerin kurtulmak eserlerinden arasından için en şiddetli ukubetlere mahküm et tirmek isteyen insanın talakati ile karşılaşınca şaşırıyoruz, fakat muharrir bizi öyle sürükliyor ki Emine'ye, yaptıklarından dolayı hak veriyoruz. Ne yapacaktı ?... Hayatta bazı insanlar vardır ki talih, sanki onları mahvet DİKMEN . meğe yemin etmiş gibi, olanca gazabiyle yüklenir. Bütün telâ- ketleri, hüsranları ona bahşeder. Aka romanlarında ve hikâyele- rinde bu «düşmüşler» in deste- giridir. Bu noktadan biraz ro- mantik olan muharrir, roman- tizmin coşkun lirismine de ma- liktir. Aka; Namık Kemal, Hâmit, Nazif soyundan lirik bir yazıcı” dır. Onlardan ayrılığı, görüşün- deki sükün ve emniyetten ileri geliyor. Realizme çıkan bu sükün ve emniyet onu romanesk olmak gülünçlüğünden kurtarıyor. Bu son eserinde çizdiği mahkeme salonu ile kadınlar hapisanesi manzaraları en hakiki resimler- dir. Fakat bu hakiki sahnelere çıkardığı kadın ve erkek bütün şalıslar namına muharrir kendi- si koluşur. Bunda da hakkı var, çünkü kalbi olanların, çok kere dili olmuyor. «— Kaç yaşındasın ? — Hiç yaşındayım, — Böyle cevap mı olur? — Yaşamadım ki yaşımı bileyim. — Sen galiba mahkemenin ne olduğunu bilmiyorsun ? — Benmi? Belki yüz defa girip çıktığım yeri bilmez olur muyum a Reis Bey? — Demek adam akıllı sabıkalı- sın ? — Ona siz öyle dersiniz, ben de alışkanlık derim. — Öyleyse doğru dürüs cevap ver... Yaşın kaç?.. — Hayatta yaşım hiç. Nulus kâ- gıdındaki yaşım yirmi üç... Mahke- mede yaşım yedi. — Münasebetsizliği bırak ! Hak- kında hayırlı olmaz... — Reis Bey ne soracaksanız gorunuz. Ben sizden hakkımda ha- yırlı, şerli şeyler istemeğe gelme- dim. » Aka'nın bütün eserlerinde bu: na benzer, iki çeliğin çarpışma: sı gibi alevli konuşmalara sik sık rasgelinir. Fatihli Emine'yi « kalçaları beli kadar güzel ve göğsü kak çaları kadar yuvarlak ?, < mah: murdan ziyade keskin bakışlı, güzelden çok sevimli» buluyoruz. Fazla ruh tablilleriyle sıkıntı vermez. En canlı hareketlerin, bir göz yaşı, bir hıçkırık veya bir tebessümün birkaç sayıfalık tafsilattan ziyade mana ifade edeceğine kaildir. Sokak kızı yahut öteki hikâyeleri geveze bir romancının eline geçmiş ol- saydı başlı başıma büyük bir ro: man meydana çıkarırdı. «Bu toprağın kızları >, ede- biyatımızın bu son sene mahsul: lerinden geregere terkedeceğimiz bir ki- taptır. İnsanlığı iç ve dış diye istikbale göğsümüzü ikiye bölen muharrir bize eser lerinde bu iç insanlık nümune- “lerini, onların i ai '