söz konusu burada. Acaba gençler niçin bilgisayarın başına geçmek istiyorlar? Bilgisayar- larla nasıl bir ilişki içine giriyorlar? Kimi zaman şöyle, kimi zaman da böyle bir ilişki oluyor bu: İşte video oyunlarıyla başlayan ve bir bilgisaya- rTın öteki yeteneklerinden pek haber- dar olmayan bilgisayar oyuncuların- dan tutun da 17 yaşındayken bir ya- zılim firması kuran ve bununla geçi- mini çok iyi sağlayabilen usta prog- ramcılara varıncaya dek her türlü in- sana rastlanıyor bu bağlamda. Bu arada da kimi diğer ““fraksiyonlar'- Sızlanma: Önce * bakın bakalım, bizim sahnemizde oynanan ne? "ın raaliyetlerini sürdürdükleri ve et- kili oldukları görülebiliyor: *“Hard- warebastler'', Basic-sanatçıları, Joystick-akrobatları ve ebeveynleri- ne bilgisayarın çarpım cetvelini öğre- ten genç EDV (elektronik veri işleme) -antrenörleridir bunlar. Çoktandır bütün hobi sahiplerinin makineye karşı yürüttükleri teke tek mücadele- de yitip gitmeleri söz konusu olma- maktadır: Bilgisayar kulüplerine öz- gü ortam tıpkı bilgisayar-çocukları- nın dünyası gibi canlı ve renklidir. Bilgisayara ilişkin itirazların kesin- likle en önde geleni şu cümlede ifa- desini bulmaktadır: ““Bilgisayar oyunları insanı saldırgan yapıyor”. Bu önermenin arka planında “*Spa- ce Invaders” türünden klasik prog- ramlar ve ““Raid öover Moscow”'”' ya da ““Beach Head”' gibi gerçek izleni- mi uyandıran oyunları yatmaktadır. Bu oyunlarda Jaystick ile Moskova'- ya atom bombası yağdırmak ya da düşman ülkesine savaş niyetiyle bir iniş yapmak mümkün olmaktadır - tabil elektronik olarak- İlk saatte göz- lenen galaksiler arası atış oyunlarımn ve bilgisayar çangılındaki bilgisiyar- Rambo'larının yanı sıra, günlük ya- pama ilişkin dehşet sahneleri de gün- deme gelmektedir: örneğin ana cad- dede yapılan ve ninelerin, polis me- murlarının, çocuk arabalarının ve bu- na benzer şeylerin ezilip geçilmesiyle puan toplanıldığı araba yarışı gibi. Zevkler üzerine pekâlâ tartışılabilir ve buraya kadar ifade edilende hâlâ zevksiz bir şey keşfetmemiş olanlar varsa onların önlerine ırza geçme ve Nazi programlarını sürmek gerekir. Bu tür programlar da -el altından- te- davülde bulunmaktadır. Tartışmanın düğüm noktası şuradadır: Adam öl- dürme ve öldürücü darbe oyunlarını oynayanlar ilerde katil mi olacaklar- dır hemen? Bu konudaki kaygılar hiç de o kadar yeni değildir. Kurşun as- kerlerin, oyuncak tankların da adı kötüye çıkmıştır ve bunun (gerçek) si- lahlarla dolup taşarı bir dünyada böy- le olması bir hayli tuhaftır. Acaba şiddet içeren oyunlar saldırgınlık duy- gularını alevlendirmekte midir yok- sa bunları zararsız bir tarzda tüket- mekte midir? Araştırmacıların bu ko- nuda da her zamanki gibi yine görüş birliği içinde olmadıkları görülmek- tedir. Gene de, denilebilir ki, saldır- ganlık içeren video oyunlarını izle- yenlerin bunun hemen ardından bir Amok nöbetine tutulmuşçasına kom- şu evlere baskın yapacaklarım düşün- mek, tıpkı bu oyunların öteki oyun- lardan farklı olmadıklarını, sadece içeriklerinin değişik olduklarını te- mellendirmeye çalışmak kadar daya- naktan yoksun olmaktadır. Ama eli- mizi vicdanımıza koyalım: Atiış oyu- nundan sonra İnsanın gerçekten top atşı yapmayı mı canı çeker yoksa o yorgunluktan bitip tükenmiş midir olsa olsa? Video oyununda yalnızca “High-Score”'a değil, buna da bir göz atmaya değer doğrusu. Bilgisayar çocuklarının ağzından şu bilgece söz- ler çıkmaktadır: ““Video oyunlarına dehşetli tepki gösteren kimi kişiler gerçekten saldırganlaşıyorlar. Bu böyle olmamalı, ama bizler bunu biz- zat yaşamaktayız.”' Şöyle bir soru so- rulabilir: Bu birikmiş saldırganlık enerjisi nereden kaynaklanıyor? Bu enerji sihirli bir biçimde ““bilgisayar- Sızlanma: Bix * “bilgisayar çocukları'”' kafalarında bilgisayara ilişkin hiç bir fikri olmayan çocuklardan daha iyi ya da daha kötü terbiyeye sahip değilixr. kutusu”ndan mı yayılmaktadır yok- sa aile içinde, okulda, herhangi bir klikte ve günlük yaşam denilen o kü- çük “dehşet pazarı''nda mı depolan- maktadır? Amok nöbetine tutulmuş Rambo ve Moskova üzerine atom saldırısı bundan ötürü hiç de başarılı oyun ideleri oluşturmuyorlar -hoş ise hiç değiller- bu konuyu öyle yüz buruş- turarak ele almamak gerekiyor. As- Seçkin Kişiler Yanıtlıyor: Bilgisayar Arkadaş mı, Ç ayartmanın önkoşulu, ayartıcıyla arada bir gü- ven ilişkisinin bulunmasıdır. Kişisel olarak ben, bilgisayar gibi herhangi bir maddi nesne- ye karşı güven ilişkisine gire- mem. Maddi nesneye karşı bu Ihtiyat korunduğu müddetçe, bir ayartmanın gerçekleşme olasılığı çok kısıtlıdır. 4 4 (Marina Kiehi, Federal Alman ollmpiyat takımında sporcu) & & Benim kendi bilgisaya- rım hem arkadaşım, hem de ayartıcım. Arkadaşım, çün- kü televizyondaki çalışmaları- ma renk ve hız katıyor. Ayar- tıcım, çünkü bazen sabaha ka- dar elimi mouse'dan alamıyo- rum. Fakat ben insanlara da- ha çok alışkınım ve iyi ki her bilgisayarın önünde mutlaka bir insan oturuyor. 4 4 (Frank Elstner, Televizyon gö- vlisi)