Dert (Başı S. 3 te) bir vecize, belâgat ve bedahetile haber verelim, doğrudan doğruya devlet pencesi altında devlete nasıl karsı durulabileceğine, onun yasak- larını teker teker devirmenin na- sıl kabil olduğuna, esaret boyun - duruğu içinde bütün keyif, arzu, ihtiras ve iftirasların nasıl en teş- kilâtlı ocağını kurduğuna en par - lak misaldir. Öyle ki, hükümet, bu halile hapishaneleri, ahlâk yarala- rının sarıldığı ver değil, azdırıldı- ğı ve artık bir daha geçmemecesi- ne müzminleştirdiği ver kabul et- se, büsüne kadar alıştırmadığı bir hakikat tavrı takınmış olur. 12 -—- Ortalama bin mevcudu 0- lan bir hapishanede eroin ticare - tinden günde 1000 lira hasılat mey- dana £eldiği, esrar ve sair keyif ve- rici madde ticaretile bu râkamın biraz daha kabardığı, haraç vesair gelirlerle de hergünkü iktisadi tab- Jonun 1500 liralık bir kâr ifadesine kadar yükseldiği; ve bunun birkaç mahküm arasında paylaşıldığı, her nizâ ve rekabetin de bu ticaret et- rafında halkalandığı devirler tanı- Bir yaz geçti Tozu dumana katarak... Kavun karpuz yüklü, Bir yaz gecti. Bütün iştahlar tetikteydi, Ağaçlar kolum kanadım kadar be- nim Deniz anam babam gibi eyiydi. Bir yaz kecti yamıbaşımızdan, Dişimizden tırnağımızdan, Ah al, moru mor, Nefes nefese bir yaz geçti... Bedri Rahmi Eyuboğlu My | ———— yoruz. Böylece günde net olarak, faraza, 300 lira kazanan bir Ağa - Mahküm, etrafındaki mahküm ve mekuf halkalarının aldığı ders, bağlandığı cazibeli ideal meydan- dadır. 13 — Bu güne kadar ortaya at- tığımız bütün riyazi teşhislerden daha faydalı olan bu tabloyu hangi netice hükmüne bağlayacağımızı sanıyorsunuz? Hapishanelerin ıslâ- hı fikrine mi? Aslâ! Bir Af Kanunu isteğine mi? Yine aslâ! 14 — Hayishanelerin ıslâhı ve o- na doğru akan yolların tıkanması, bir hapishane dâvası değil, bütün bir insan, cemiyet ve mefküre işi- dir; ve busünkü sartlar altında bu- na imkân ve ihtimal yoktur. İdare- leri altındaki hapishaneler nisbeten iyi bazı savcılar ve müdürler bili- yoruz ki, bu zavallılar, batan bir gemide her tarafı su basarken, mu- ayyen bir kamarada suları ayağın- daki iskarpinle pencereden dökme- ğe calışan marazi tiplere benziyor- lardı, Eğer, müstakil ferdi ahlâk ve kıymetlerile hareket eden bu müs- tesna seciveler, umumi havaya uy- mak rahatlığından mahrum ve e- zelden muztarip bir ruh karakteri, ne malik olmasalardı, günübirlik Göklerin (Baş tarafı S. 14 de) şan, bir nevi ve doğrularda giden, yine bir nevi dalgalardan mürekkep addetmekle hakikate daha yaklaş- mış pibi oluyoruz. İkinci nevi dal-aların ısık hıziy- le seyrettikleri tabii ise de maddeyi seşkil edenler daha bati hareket ederler, Hattâ Mosharafa ve di- gerleri daha ileri giderek bunun madde ile radyasyon arasındaki bütün farkı ifade edebileceğini, maddenin normal hızından daha az hızla siden bir nevi pıhtılaşmış radyasyon olduğunu iddia ediyor» lar. Hareket eden bir zerre dalga uzunluğunun dalpa hızına bağlı olduğuna göre, ısık hızivle giden bir zerre dalva uzunluğu aynı küt- leyi haiz olan foton dalga uzunlu- ğuna tamamen müsavidir, Dikkate şayan olan bu hakikat ve diğer ha- kikatler, daha ileri viderek bize radyasyonun sonunda ışık hızından az hızlı siden radyasyondan ibaret olduğunu ihtar edebilir. Fakat ilim bundan daha cok uzaktır, Ana neticelerini hülâsa edersek, modern fiziğin tuttuğu vol bütün maddi kâinatı dalgalar ve yalnız dalgalara çeviriyormuş gibi görü- we VW mevkufiyet çerçevesi içinde göze belki daha hoş görünürlerdi. Af Kanununa gelince, bunu iste- “mek, hastahaneyi tasfiye etmek için isi mezarcıya havale etmekten hazindir. 15 — Hapishaneleri sadece kal- dırmak lâzımdır!!! Evet, Türkiye- de, hem de bütün dünyada... Bu da ancak harikulâdeler harikulâdesi yeni bir ideolocya plânına kavuş - makla olur. Büyük Doğu mefküresi ise, işte bu harikulâdeler harikulâ- desi iman, fikir ve dâva plânının ta kendisidir. Havishaneleri kaldır- mak, kökünden kazımak ve cezalı- ları devlet emrindeki is tesislerin- de, şu veva bu suretle çalışmağa mahküm etmek lâzımdır. Meselâ beş sene filân maden ocağında, üç ay falan vük tasıma isinde vesaire vesaire... Bu tez, Büvük Doğu mef- küresinin her subesi »ibi, bütün ci- hanın beklediği bir bulustur. Bu- luşun asli tahlil ve terkin, şeklinin tayin ve tesbit, usullerinin muha - keme ve mütalâa veri bu sütunlar değildir. Onu yerine getirebilmek de, şahsiyeti bir mefküre ve bir dünya görüşünden doğmamış re - jimlerin kârı olmaktan uzaktır. DEDEKTİF X BİR esrarından nüyor, Madde adını verdiğimiz (şi- şeve doldurulmuş) dalgalar ve rad- yasyon yahut ısık dediğimiz (şişe- ye doldurulmamıs) dalgalardır. Maddenin yok olması vâki oluyor- sa bu iş bahsedilmiş olan dalga enerjisini şişeden cıkarıp, fezâda seyretmek üzere serbest bırakmak- tır. Bu kavramlar bütün kâinatı potansiyel, yahut var olan, bir ışık dünyasına çeviriyor, Övle ki, hil katın hikâvesi tam sıhhat ve mü- kemmeliyetle su altı kelimeye sı- kıştırılabilir: «Allah ısık olsun dedi ve ol- u.» Prof. Salih Murat UZDİLEK (Büyük Doğu) nun sayı 1 den 25 e kadar devam et- maş olan 10 kuruşluk şek- linden elimizde tam 70 ta- ne ciltlenmiş koleksiyon vardır. Bedeli, cilt para- siyle beraber ür bucuk li- radır. Adedi bu kadar az olan bu koleksiyonlardan edinmek istiyenler, derhal talep edebilirler. Saw 1-87 ye kadar olan ilk devre- mizden hiçbir mevcut yok- tur, . KOLEKSİYON p “iğ. Kelle Sy i ” ;