li dıkları taşlanmış Şeytan!!! ŞAİR — İnandım senin Şeytan olduğuna. Zaten sen, dünyamızda mevcut olmıyan bir seye benziyor- a un. SİYAH PELERİNLİ ADAM — (Kah kah kah kah) Hem mevcut olmamak, hem de benzemek. (Kah kah kah) Sizin mevcutlar hakkın- daki fikriniz iste bu! Hem bir şeye yok der, hem de onu başka bir şeye kenzetirsiniz. (Kah kah kah kah) Halbuki Allahı hiç bir seye benze- temediğiniz halde ona var diyorsu- nu LA ŞAİR — Mel'un sivah pelerinli adam! Ruhumun düzenini bozmaya geldin, anlıyorum. Şunu bil ki, içimdeki kâinat mimarisinde tek taşın verini bile değiştiremiyecek- sin. SİYAH PELERİNLİ ADAM — Ellerime bak! İşte uzatıyorum yü- züne doğru! Ellerimi görüyor mur- sun? ŞAİR yorsun? SİYAH PELERİNLİ ADAM — Neye benziyor ellerim? ŞAİR — Ömrümde eşini görme- diğim bir cift kadın eline, SİYAH PELERİNLİ ADAM — Güzel mi onlar? Söyle! ŞAİR — Güzel mi, bilmiyorum amma, korkun«! Korkunc denecek kadar güzel! Yürüme üzerime doğru! Olduğun yveröen konuş! SİYAH PELERİNLİ ADAM — İşte senin icindeki kâinat mimarisi- ni kuran eller! Şimdi onu geriye istersem vermivecek misin? Aldan- mah icin kalbine soktuğum yalanı bana karsı müdafaa mı edeceksin? (Kah kah kah) Hatırıma ne geldi, biliyor musun? Sahibinden aldığı et parcasını sahibine bile iade et- miyen köpek! ŞAİR — Ben senden hiçbir şey almadım. Her sevimi sana karşı ko- ruyorum. SİYAH PELERİNLİ ADAM — Ruhunuzda, iyi ve güzel diye bir tarafa ayırdığınız duyguların da sahibi benim! SAİR — İnanmam sana! Sen in- sanı bir doğruluğa tesvik etsen de daha büvük iğriliklere sürmek içindir. Sen o dolandırıcısın ki, bin liralık bir vursun kaldırmak için, bir liralık borcunu iade edersin. SİYAH PELERİNLİ ADAM Akılsız sair, seni softalar avlamış. Mum ısığına karşı elindeki elmayı çevirip dünyanın döndüğünü ispat eden köy mektebi muallimi çocuk- ları nasıl avlarsa, öyle aylanmış. — Görüyorum! Ne isti- istiyorsun. Dünvaların BN ey li (Büyük Doğu) nun daima İslâ- mi hassasiyet ve tahassüsiyet plâ- nında sâf edebiyat ve san'at cep- hesini de birinci vlâna çıkarmak başlıca dâvamızdır. Bu dâvanın ilk iş tecellisi olarak, sadece birkaç sayı devam etmek üzere, Necip Fa- zıl Kısakürek'e ait tek perdelik bir piyes takdim ediyoruz. Ümit et- mek isteriz ki, İslâmi edebiyat ve san'at kıymetinin ne demek oldu- ğuna, bu kücük eser bir misal teş- kil edebilsin... Fikirsiz sair, seni boğazına kadar altına boğmıya gelmiş birini, ce- bindeki mevhum kuruşa âsık far- zediyorsun! ŞAİR — Beni boğazıma kadar al- tına mı boğmava geldin? SİYAH PELERİNLİ ADAM — Tabiatta, bir benzeri olmıyan se- faletine merhem olmaya seldim! ŞAİR — İnanmam sana, kaza- nında valan fıkırdayan sihirbaz! SİYAH PELERİNLİ ADAM — Her şevi, her şevi isteve isteye her- şeyden, her seyden mahrum nasibi- ni düzeltmeğe geldim! ŞAİR — Bırak yakamı, karan - lığın büyücüsü! Hiç bir şey istemi- yorum; hicbir dileğim yok! SİYAH PELERİNLİ ADAM — Senin mi hicbir dileğin vok? Sen mi hicbir sev istemiyorsun? Made- nini, ihtiras, merkezine kadar pasa boğmuş... Sakın onları sileyim de- me; kül sibi dökülür, gidersin. Sen, yalnız istivorsun, istiyorsun... İste- ye isteve bu hale geldin; ya isteye isteve kurtulacak, vahut duvarda bir böcek lekesi “ibi silinin gide - ceksin. İstiyorsun, hudutsuz isti - yorsun; istemek icin doğdun. Bula- mamak vüzünden de öleceksin. Bir bulduğun zaman bin istiyorsun. Zaten bulduğun sevin sence ne kıy- meti var? Sen bulunmayacak şeyi görmediği kadını, lisanların bilmediği cümle- yi, kasaların almadığı serveti, baş- buğların tatmadığı nüfuzu istiyor- sun. Bunlar yine hiçbir şey değil... Sen bilmek istiyorsun, felâket ora- da ki, bilmek istiyorsun. En uzak maddenin en siliksatomundan,; en çelimsiz insanın en belirsiz hareke- tine kadar, eşya ve hâdiseleri sa- ran kanunu bilmek istiyorsun. Ba- şı önünde, tevekkül ve teselli i- cinde akan insan zincirinin herhan- gi bir halkası olmaya razı değilsin. Bu zincirin ilk ve son halkasını ele geçirmek, birbirine bitistirmek is- tiyorsun. Halbuki sıfır, sıfır!.. E- linden hicbir şey gelmiyor. Zira hudutluya sığmıyor, hudutsuzu da dolduramıyorsun. Böylece, doldu - ramadığın hudutsuza karsılık, sı - ğamadığın hudutlu, seni hükmü al- tına alıyor. Ucmak dilerken, yürü- meni şaşırıyorsun. Kirallara irade- ni telkin etmek yerine, çöpçülerin nüfuzu altına giriyorsun. Kasaların almadığı servet, işte su konsolun gözündeki, üc günlük kuru fıran - cala kenarı... Lisanların bilmediği cümle adına terkip ettiğin şeyler- den, üc yaşındaki cocuklar bile mahcup... Kirli yatak çarşafındaki sarımtırak lekeler şahit ki, yer yü- zünün görmediği kadını bir ân bi- le zaptedemeyen hayal, aşağı kat- taki vörsük kokana vücudu önün - de müflistir. AİR — Sus, yerin dibine giresi Şeytan! Sus, Allahın lânetlisi, sus! SİYAH PELERİNLİ ADAM Kadınsız, esersiz, parasız, şerefsiz sanatkâr!.. Düşün ki, herkes bunla- ra malik... Ve sen, malın olsa hor göreceğin şeyleri, malın olmadıkça imreneceksin. İstekleriyle kazanç- ları arasında muvazene kurmuş in- sanlara cüce diyorsun. Sen o ruhu ve karnı ar devsin ki, cücelerin er- zakını kıskanmaya mahkümsun. Dehâ diye maden gibi istismar et- tiğin bozuk muvazenenden başka neyin var? Kadınsız, esersiz, para- sız, şerefsiz sanatkâr!. ŞAİR — Taşlanmış İblis! Bu ka- dar muvazeneli insan arasından Me diye sectin beni öyleyse? SİYAH PELERİNLİ ADAM — (Yaklaşır, iki eliyle bir şeyler yuz ğuruyormuş aibi yaparak) Çünkü bozuk muvazenen benim elime ge- çince, ondan en üstün nizam do - ğacak. Bu sırrı ancak ben bilirim. Cemiyet kalıpları sizi benimseye- mez,. Lâflarınızı bir damla bal ha- linde, mekteplerdeki okuma ki- taplarına alırlar da, şahsınızı, iğne- li bir arı gibi havluyla pencereden dışarıya atmak isterler, Sakat ruh- (Sahifeyi çeviriniz) n