Kumar, Piyango, Faiz Prof. Hilmi Ziya ÜLGEN EMBELLİKTEN doğan içtimai belâlardan birisi de kumardır. ararken iptilâya zevk ararken Kumar, ihtiras düşmektir. Kumar, “belâya esir olmaktır. Yorulmadan kazanmak, başkala- rının sırtından gecinmek, binlerce insanın hayatı pahasını, oturduğu yerde gasbetmek... Kumar, ruhun öataletini zorla kırbaçlamak, işsizlik ıstırabını zor- la uyuşturmak izin ruhu en kor - kunç zehirle haran etmek... Ölüye cankatmak ve kayaya hayat nef- hetmeğe kalkışmak... Kumar, can sıkıntısını öldürmek için zorla iptilâ doğurmak ve bu iptilâ ile insanlığın hem ruhunda, hem de maddesinde en büyük rah- neyi açmaktır. Kumar, eğer kazanırsa insanı çalışmadan yaşamağa ve cemiyetin sırtında tufevli olmava bırakimak- tır. Her halde de insanı talihe esir ve tesadüflerin hükmüne terket - mektir... En küsük emek sahibi olmadan talih seytanının elinden hazineler toplamıya kalkan, yalnız nefsi i- çin değil, cemiveti icin de, en bü- yük belâ olmaz mı? Çünkü ruhunda kudret olmıyan, işten nefret eden, icinde aslâ do- yurmağa muktedir olmadığı arzu» lar uvanan insan, tüfevlinin bu e- meksiz kazancına, sikâr önündeki bir sırtlan sibi atılacak; ve kumar- baz, kendisivle beraber bütün Za- yıf ruhları zehirleyecektir. # Kumarbaz, calışmak kudretin- den, asktan ve ihtirastan mahrum olduğu halde, ruhunun aczi içinde yine zafer bekliyen insandır. Ta- lih ve tesadüfün göndereceği zafer- le, çalışanların hakkını ea ve kütleye zulüm eden insa Aşk kudretinden bhelii ola- nın zaferi, sadece nefrete değer bir seydir. Zira böyle bir zafere u- laştığı zaman insan onu kaybet- mek kaysısına düşer; ulaşamadığı zaman da, bir daha ulasamamak ve # yenilmek korkusile nefsini ve bü- tün il cemiyeti feda etmekten çe- kinm Bakilzi. Dâvam, sadece ruhun noksanı... Ahlâkın bütün buhran - larını ruh noksanına bağlıyorum. Zira hayrın karsısında ser diye ay- rı bir âlem vardır. Ve yine kemal önünde noksanlık, ve irfan karşı- sında “aflet vardır. Bütün varlıklar tükenir. Fakat yalnız fazilet, ber tarafta, su ve hava gibi yayılır. Yalnız onun düşmanı yoktur. Fe- nalığa karşı iyilik yapan kimse, o meyvalı ağaca benzer ki, üzerine ne kadar cok tas atılırsa yemişi o nisbette coğalır. se Tembellikten doğan ictimai lâlardan bir tanesi de be- fe bağlayarak pineklemek demek... Çalışmadan kazanmak, gökten mâi- de inmesini beklemek... Talih ve tesadüfe bağlanmak, kötü bir tevekkül icinde yaşamak, ümidini, askını rastgele tecellilere terketmek, iğrenr tavır... Piyango, kara fikirli tesadüfçü- lere bağlanmak, zaten bir türlü larınızın, benim tezgâhımda tamir gördükten sonra nasıl bir temel kuracağını ancak ben bilirim, İşte seni, bu kadar muvazeneli insan a- rasından bunun isin sectim. Bana teslim ol ve her seye hükmet diye sectim. Hükmetmek; bu kelimeyi anlıyor musun, hükmetmek... Ken- dine, bütün insanlara, her türlü ma- rifete, elle tutulur ve tutulmaz her şeye hükmetmek... Eğer yüzüğün taşı vibi, cemiyetin orta yerine O- turmak ve pırıl pırıl ısıldamak is- tiyorsan, bana teslim ol! AİR — Ben, sünübirlik varlık- lar rercevesinde mahrum olmaktan büyük malikiyet tanımıyorum. On- lara malik olmak kudretim arttık- a omahrumluğum derinleşiyor.. Mahrumluğum derinleştikce, hiçt ve hepi buluyorum. Hepi, yani Al- lahı... Fakat arada sen varsın! He- defime varabilmek izin seni tüket- mek lâzım, Sen, tükenmeğe yaklaş- tıkça coğalıyorsun; vahut ben aza- lıyorum, Öyle ki, en zayıf hale gel- dikten sonra çelmelerine dayan - mak, kav #ibi kupkuru kesildikten sonra kıvılcımlarına s#öğüs germek icap edivor? Bunun bir adım ileri- si, kurtuluş... Bir adım sonra, bir daha düşmemek ve yanmamak var.., Biliyorum. bunu biliyorum ama, o adımı atamıyorum. Atamı- 12 hai Mİ PR İN e yorum da ne oluyor? Bak, söyliye- yim sana ne oluyor: İğneli fıçı i- çinde yaşıyorum! Ruhumun, atom atom, barsakları desiliyor. Çekti - ğim ıstırabı Allah bilir. Onun için, vadettiğin şeylerin hepsine, herkes- ten, her zamankinden daha muhta- cım ama, istemiyorum; his bir şey istemiyorum. Yokluğun tamamı ©- lacağıma, varlığın yarısı olmağa razıyım. Kararım tamam; ne kadar ıstırap varsa cekeceğim! Ve onu, onun ses elini uzatacağı ânı bek- liyeceğim bereyi PELERİNLİ ADAM — Miskin sair, seni ondan ayıraca - ğım! Sen onu vok zor, cok çetin, fa- kat cok acıkgözce buldun. Handiy- se kafan, bir kestane fişeği patlayıverecekti. Keske patlasaydı kafan; keşke patlatsaydım Kafa - . Mısrâ örsüsü #ibi bir düzen zevki icinde, birdenbire yakalayı- verdin onu... Kafiyelerin aptalı!.. Sana uydurduğum yalanı, şimdi bir türlü beyninden sökemiyorsun. Fa- kat sör va) seni ondan nasıl ayı- racağım SAİR — İblis! O kim, o kim 0, ismini söyle SİYAH PELERİNLİ ADA Dur, mumu söndüreyim de söyle - rim! (Keskin bir üfleyiş... Zifiri ka- 140 gibi. ranlık) ŞAİRİN SESİ — Allahım! Sen koru beni! SİYAH PELERİNLİ ADAMIN SESİ —Bağır, bağır! Duvarlar se- sini iade etmeğe hazır... Gidiyo- rum ben artık! Yak mumu ister- sen! Yalnız şaşırma! (Küt diye yere düşen iskemle, sine si yere devrilen kitapla - rın 8 SİYAH PELERİNLİ ADAMIN SESİ — Bicare sair, kibrit cebin- de! Eşyayı devirme! Haydi hoşça kal ve beni hatırla! (Keskin bir kibrit ışığı... karanlık... Yatakta bir kadın... ân süküt.) ŞAİR — Siz kimsiniz? Nasıl, ne zaman uzandınız yatağıma? KADIN — Gel, yanıma gel! ŞAİR — O mu sönderdi sizi yok- sa? KADIN —- Onu, bunu ne yapa - caksın? Bana baksana! oÜstümde incecik siyah bir tülden baska bir şey vok. Gözlerin delmiyor mu tü- lümü? (Bir Tâhza süküt) Haydi saf delikanlı, yaklas!.. Karsımda hızlı hızlı nefes alın durma! Bak elleri- me,nasıl? Ömründe gördün mü sen böyle bir cift el? ŞAİR - — gi (Deli dibi) Onun elleri! | Devam ediyor) Yırtılan Bir