kurtulamadığımız miskince tevek - kül ruhuna bizi zorla mıhlamak o- luyor. Kazanan, çalışmadan elde edil - miş bir servetin kıymetini bilme - yecek, kazanmıvan da talihine sö- gerek kara fikirler icinde bedbaht olup sidecektir. Piyango, cemiyette tüfeyli bir sı- nıfı sığmam ve üretmekten başka bir is görm Nihayet Sönüeiliklen doğan içti- mai belâların sonuncusu faizcilik- tir. Faisci, yerinden kımıldamadan ve varasını işletmeden, onu cemi- yete faydalı olacak bir hale getir- meden kazanmak istiyendir. Faizçi ve murabahacı, içinde ask olmıyan o tembel insandır ki, parasını, u- cunda zehirli vem takılı bir olta gibi kullanır. Eski bir avcı gibi, o- turduğu verde şikârını ele geçirdi- gi zaman da, onun kanını mahve- dinceye kadar uğraşır. Çünkü para faiz vetirir ve faiz calışmadan elde edilir. Borcu olan ve borcunu ö- demekten âciz kalan, daima faizci- nin esiridir. Faizci onu bir uşak, bir köle #ibi kullanır. Nerede artık şahsiyet ve ruh hürriyeti? Faizci, valnız hak ve doğruluğa tecavüz eden ve atalet icinde ka- zanç yoğuran bir örnek değil, ay- nı zamanda tuzakla şahsiyetlerin istiklâlini calan, ruhların hamuru- nu kirleten bir tiptir, Büyük Doğu CEMİYETİ Büyük Doğu'cular! İster Cemiye- timize âza olarak, ister sadece (Bü- yük Doğu) yu okuyarak; isterse O- nu okumadan, Allah ve Resulünün yolunda, Allah ve Resulünün emir- lerine çizgisi cizgisine uygun şekil- de inşa edilen bu mefküreyi be- ye 'pimiz biriz! Bu birliği hayketiğileniök ve sadece kalble- rimize gömmekle iktifa ettiğimiz ölçüleri gerçekleştirmek için tek çare, kanun yolunda mücadele meydanına atılmaktır. Cemiyetimi- ze âza olun ve âidatımızı ileride ödemek üzere borçlanın! Said. Sadi Dapişmeniei) Yabancı Kan OsmanLı devleti kurulduktan sonra 1323 yılından İstanbulun fethi senesi olan 1453 yılına kadar gelip giden sadr-ı âzamlar hep Türk ırkındandı ve hâlis Anadolu çocukları idi: Alâeddin Pasa, Mahmutoğlu Ni- zameddin Ahmet Pasa, Hacı Paşa, Sinaeddin Yusuf Pasa, Çandarlı Hayreddin Kara Halil Pasa, Çan- darlı Ali Pasa, Osmancıklı İmam- oğlu Halil Paşa, Amasyalı Baye- zid Paşa, Candarlı İbrahim Paşa, Amasyalı Hızır Danişmendoğlu Koca Nizameddin Pasa, Çandarlı Halil Pasa... Ne garip bir tesadüftür ki, İstan- bulu zaptettiğimiz yıl, Rum Meh- met Paşa adı verilen bir yabancı- yı, Türk tarihinde ilk defa ola- rak hükümetin basında görüyoruz. Artık Bizansın sinsi tesirleri o ilk yemişlerini devşirmeğe başlamış, alttan alta devam eden kültür sa- vaşında ilk salibiyet karşımızdaki düşman safı tarafından kaydedil- miştir. Fatih Sultan Mehmet'den iti- baren Osmanlı tâcıdarları, ökse mahiyetinde kullanılan orta malı dütuf, merhamet, ihsan, müsavat, insanlık, nısfet, adalet» gibi mü- cerret mefhumlarla sarhos edil- mişler, bunların asli mevkilerinde kullanılmadıklarına dikkat ede- memişler; ve bütün tarih boyunca misilsiz bir gaflete düşerek, altı asırlık devlet idaresini ellerine tes- lim ettikleri 214 başvezirden an- cak 79 unun Türk ve geriye ka- lan 135 inin vabancı ve devşirme olmasına müsamaha etmek gibi bir faciaya alet olmuşlardır. İşte bu 135 yabancı ve devşirme- nin tam bir sıhhatle cıkarılmış mil- liyet tablosu: 31 Arnavut 11 Boşnak 3 Hırvat I Rus 1 Sırp I Bulgar 1 Pomak 1l Gürcü 4 Rum 2 Ermeni 2 İtalyan 9 Abaza 3 Çerkes 22 Milliyeti mechul ecnebi 16 Yarı Türk 6 Galip zanla Rum I Hersekli İslav I Dalmaçyalı İslav 1 Macar 8 Milliyeti mechul devşirme, 135 Bizim millivet görüşümüzde esas ırkçılık olmayıp ruhi muhte- va gzieii Fakat bu muhteva tününü en doğru ve en güzel akal etmiş ırk hususiyetlerine dikkat ettiğimiz zaman, temizleyi- ciliği umumiyetle sâf Türklerde, kirletiliciliği de ekseriyetle yaban- cılarda ve devşirmelerde buluyo- ruz. Âdeta bunlar, «suret-i hak» perdesinde (kucağına : atıldıkları Türk orkının ruhi muhtevasını kast ve mnlânla bozmak ister gibi bir halin sahibidirler. İste milli- yetçiliğimizi bu ölçüyle muhakeme edenler, bizim, dar, kaba ve posa milliyetçiliğinden ne kadar uzak olduğumuzu hemen görürler, İşte bu ölcüye göre anlaşılması şartiyle kaydedelim ki, haddizatında geniş bir insaniyet mefküresi belirten Osmanlılık hareketi evvelâ mefkü- renin, sonra da Türkün aleyhine olmuş, ihanet ihtimallerine karşı gereken murakabe şartlarına ma- lik olamamıstır. Bu cerayan, ' yüz- üstü bırakılmış haliyle sadece içi- mizdeki Bizans artıklarının işine yaramış; İslâmiyetin ırklar ve ka- vimler üstü ümmet plânı, sırf bu plâna lâyık seciye murakabesiz- liği ve binaenalevh bu plândaki hikmetin anlaşılmaması yüzünden bazı tereddi ve ihanet hulüllerine âlet diye kullanılmıştır. Böylece, gaye daima ruhi muh- tevaya bağlı olmak şartiyle tari- hi bir saffet vâkıası temsil eden kütle halinde cins ve soy asaletle- rinin lâyık oldukları pay meyda- na cıkmış olüyor. j YE 3