B. İbrahim N. Gözübüyükoğlu, Kayseri — Kayseride konferans verdiğinden bahsettiğiniz zat, di- nimizi icinden harap etmek için kendilerine mümin süsü veren gü- ya reformacı örneklerin canlı bir misalidir. Bunlar, ham ve kaba sof- taları bahane ederek daima dinin mutlak ölcülerine tecavüz etmişler ve bazı hükümler üzerindeki muğ- lâk ve ancak kur'anı takip eden delillerle sabit noktalardan fayda- lanarak naşları inkâr etmeğe kalk- mışlardır. Zaten Halkevinde veril- mesine müsaade edilen bir din kon- feransından ne beklenebilir? İs- lâm, seriatinde karısını üç kere boşayan bir erkeğin o kadını tek- rar alabilmesi icin, kadının başka bir kisinin nikâhından geçmesi şarttır. Bundan gaye de, herkesin zevcesini ürer kere boşayıp tekrar alabilmek icin başkasına havale etmesi değil, iradesine sahip ve hâkim olması ve böyle zaaflara düsmemesidir. Beseriyet iktizası olarak bu zaafa düsülecek olursa da, vine İlâhi rahmet, zayıfı kur- tarmak icin bir acık kanı birak- mış demektir. Fakat Allahın sev- diği kulları bu acık kapıyı kullan- miyanlardır. Kâinatın Efendisi «Allahın en ziyade buğzettiği helâl zevcesini boşamaktır.» buyurmuş- lardır. Nerede kaldı ki; herhangi bir öfke ânında üs kere talâk veya birbirini üstüne üc defa boşama kaydiyle, insan karısından ayrıl- sın?.. Size, mahut konferansçının saçmaladığından bahseden Kayse- rili hocalar, #sönül isterdi ki, bu in- celikleri de izah etmis olsunlar, Se- lâm ve muhabbet... N M. Ali Akoğlu, Denizli — Size nekadar tesekkür edeceğimizi bile- ” miyoruz. Maalesef Said-ül-Nursi mevzuunda bazı Nur talebeleri bizi istediğimiz #ibi anlayamamış ve yazıların mealen berrak ve edebi İstanbul türkcesine tatbiki isini bir nevi tahrif zannetmişlerdir. Bizim gibi mukaddes dâvadan başka tek emel ve dileği olmıyan ve bu ba- kımdan Bediüzzeman Hazretlerinin mücerret dini ve ahlâki yazılarını zevk ve fahrile benimseyen insan- lara karşı bu tavır, itiraf ederiz ki, kalbimizi incitmistir. Nur talebe- leri arasında sizin gibilerin de mev- cudiyetini görmekle bahtiyar olu- yor ve tesellimizi buluyoruz. Bı- raktığınız Oo mecmualar o yakında ciltletilip gönderilecektir. Selâm ve muhabbet... B, Büşran Bengisu, İzmir — Siz bizim âşk ve hevecanını en çok takdir ettiğimiz dostlarımız arasın- da bulunmanıza rağmen bazen ufak tefek incelikleri sözden kaçırdığı- nıza sahit oluyoruz. Doğrudan doğ- ruya gayret mefhumuna istinat eden bir Hadisi baska ve nakıs bir sıfat ilâvesiyle (ki Allah her nakıs sıfattan münezzehtir) değiştirdi- ğiniz gibi, bazı neşriyatımızı da gereken lüzum hadleri içinde mü- talâa etmiyorsunuz. Hükümleriniz- de biraz daha teenni göstermenizi diler ve sevsilerimizi takdim ede- BİR. B. İlyas Akcın, Kütahya — Bah- settiğiniz muharrire ait tefsirin doğru olması şöyle dursun, hiçbir fikir ve sörüşünün gercek imana uygun olarak gösterilebilmesine imkân yoktur. Diyanet İşlerinin ihdas ettiği müfettişlere gelince, bunu, biz de anlıyamıyanlardanız. Bağlılıklarımızı takdim ederiz... H. Sait, İzmir; İlyas Akcın, Kü- tahya; M. Okşayan, Kayseri; K. O. Harput; ve bu mevzuda bize mek- tu» yazan daha bircok okuyucumu- ga — Bahsettiğiniz ve iki yazısını kesip bize söndererek mutlaka ce- vaplandırılmasını dilediğiniz aşa- ının bayağısı ve bayağısının aşa- ğısı muharrir, menfi tarafından da olsa temsil ettiği kıymet bakımın- dan cevaplandırılmasına tenezzül edilebilecek soydan değildir. Vak- tile bu asağılık insan nümunesi için 143 bir okuyucu mektubunu “neşretmiş, hakkında daha fazla tafsilâtı de- gersiz bularak onun bütün hüviye- tini okuvucumuzun üç beş kelime- sine teslim etmeyi kâfi bulmuştuk. İşte bu adam simdi o zamandan kalma kuyruk acısiyle Kendisine bir uluma fırsatı kazanmış bulunu- yor; biz de kervanımızı yürütmeye calışmakla meşgul bulunuyoruz. Eğer her nevi ulumava sütunlar tahsisine kalkacak olursak kervanı durdurtmaktan başka bir iş yapma- mış oluruz. Sadece sizin gibi oku- yucuların yerinde öfkeleridir ki, istekli olmayışımıza rağmen bize bu satırları yazdırtmaktadır: Bir taraf- tarı Kazanovânın maceralarını, bir taraftan da ür bes kuruş kazanmak hayaliyle İslâmi eserler karalama- ya kalkan. üstelik irfanı «bir iki günlük ömre değmez» sözünü «bir iki günlük Ömere değmez» şeklin- de anlıyacak kadar sıfır olan, yani eski harflerle ayni imlâ ile yazılan ömür ve Ömer kelimelerini birbirinden tefrik edemiyen bir adama hansi cepheden hitap ve cevap mümkündür? Bu adam kal- kar, Masonluk dinsizlik değildir diye aklınca bir iddia tutturursa güneş kadar acık bir hakikati te- nezzül edip de ona karsı müdafa- aya imkân kalır mı? Devrinin bazı mecburiyetleri vüzünden yazılmış birkaç suretâ iman tekerlenmesin- den evvei ve sonra Şâman sihir- bazlarının maddi ve manevi un- surlarını İslâm mukaddesatının yerine oturtmak ve Türkiyede ilk defa olarak Kur'anın mektepler- de Türkze okunmasını bir manzu- meyle apaçık istemek o cüretinde bulunan bir sahte Türkcü, bu ada- mın nazarında en ileri bir mümin diye vasarsa, keza bu rezaleti tek- zibe bile ilim ve fikir haysiyeti müsaade eder mi? Ziva Gökalp'ın bütün Türkcülüğü sadece İslâmi- yetin verine kovmak dâvasını güttüğü bir takım putperestlik eş- yası kadrosundan ibarettir o ve onun tam bir İslâm ananesi düş- manı Olduğuna en şaşmaz delil- lerden bir tabi aşağıdaki mısra- Jardır: Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar mânasını namazdaki duanın; Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'an okunur, Büyük kücük herkes anlar buyru- ğunu Hüdanın; Ey Türk oğlu işte senin orasıdır vatanın. 15