le icindeki sakat yollarından kendi başıma, camiye doğru gittim. Vâiz kürsüde vâzediyordu. Ben kapıdan igirince bütün cemaatin gözleri ba- na cevrildi. Beni, daha doğrusu bi- zim nesilden benim gibi birini, ca- mide gördüklerine şaşıyorlardı. Orada o saatte toplanan «Ümmeti Muhammed» isine bir yabancının, geldiğini zannediyordu. Ben, içim hüzünle dolu, yavas yavaş gittim, vâzı diz çöküp dinleyen iki hama- lın arasına oturdum. Kardeşlerim müslümanlar, bütün cemaatin ara- sında yalnız benim vücudumu his- sediyorlardı. Ben de onların bu na- zarını hissediyordum. Vaazdan son- ra namazda ve hutbede onların içi- ne karışıp «Muhammed» sesi kula- ğıma geldiği zaman gözlerim yaşla doldu. Onlarla kendimi yekdil, yekvücut olarak gördüm. O sabah, o müslümanlığa az âşina Büyük- adanın o kücücük camii içinde, şâ- fakta, ayni milletin ruhlu bir ce- maati idik, Namazdan çıkarken, kapıda âyandan Reşit Akif Paşa durdu. Bayramlaşmayı unutarak elimi tuttu: «Bu bayram namazın- da iki defa mesudum; hamdolsun sizlerden birini kendi başına camie gelmiş gördüm. Berhudar ol oğlum! Gözlerimi kapamadan evvel bunu görmek beni müteselli etti» dedi. Hem geldiğimi, hem de bayramımı tebrik etti, Yanındaki eski adamlar da onun #ibi tebrik ettiler. Bu ba- sit hâdiseden, pek samimi olarak mahzuzdular. O sabah gönlüm her zamandan fazla acıktı. Biz ki, minareler ve ağaçlar ara- sında ezan seslerini işiterek büyü- dük.. O mübarek muhitten çok son- ra ayrıldık. Biz, böyle bir sabah na- mazında anne millete tekrar döne- biliriz! Fakat, minaresiz, ezansı? semtlerde doğan, frenk terbiyesiy- le yetişen Türk çocukları dönecek- leri yeri hatırlamıyacaklar! Yahya Kemal A Beklenen Sabah İçleri titreten bir karanlık var! Her şeyin hâkimi artık fırtına. Bu ân ömür teli kısalır, uzar; Vurulur kırbaçlar yerin sırtına. yy” Uğultu, çağıltı, âmansız yağmur; Yanmıyan ışıklar, ebedi siyah... Birkaç taşı daha yuvarlanan sur; Ol artık milletçe beklenen sabah! Doğan Nail di A MENTÜ'nün dördüncü esası olan resullere iman noktasını onlara daha evvel ve müstakil bir bahis tahsis ettiğimiz için geçiyor ve beşinci esas olan Kıyamet Gü- nüne geliyoruz: İmanımızın esaslarından biri de K İ ü Ü Kıyamet Gününe inanmaktır. Bu iyame ğ n inanış, üstünde yaşadığımız dün- yanın mechul bir zaman vâdesi içinden gelip meçhul bir zaman vâdesi içinde nihayet bulacağını ta- zammun eder, Kur'andaki sarih âyetlere göre, dünyanın, içindeki bü- tün eşya ve hâdiselerle beraber takdir edilmiş olan vakti dolar dol- maz, Sür nefholunarak ve Allahın bırakılmasını murat ettiği kimse- lerden başka, yerdeki ve gökteki canlıların hepsi ölüp gidecektir. Top- rak, deniz, dağ, kaya, her şey köklerinden koparılıp birbirine vuru- lacak ve her şeyin zerreleri bir toz halinde uçacak, dağılacaktır. Gök yırtılıp açılacak, göklerin kapıları görünecek ve ikinci bir Sür çalı- nınca, gelip geçmiş herkes, mezarından kalkacak, dirilecektir. Bu müt- hiş güne ait bütün tasavvurlar ve hayaller, bu husustaki Kur'an nasları ve Hadisler müstesna, takdir olunabilir ki, hakikatin, dehşeti önünde son derece basit olur. Bize düşen, Kıyamet Gününe, Son Güne, şekli üzerinde Kur'an ve Hadisten öğrendiğimiz kadar teferruatla iktifa edip sadece inanmak ve bu hususta kocakarı hayallerinden çekinmektir. Kiyamet Günü haktır ve o müthiş günün şekli, Kur'an ve Hadisten öğrendiğimiz şeyler müstesna, Allahın en büyük meçhullerinden biri- dir. Bugün müsbet bilgilerin de az çok sezmeye ve dünyanın bir sonu olduğunu anlamaya başladığı Kıyamet Günü mevzuunda, vakit ve za- man tâyini hiç kimseye verilmiş bir hak değildir. Bunu Allahtan baş- ka kimsenin bilmediği ve bilemiyeceği, Âyet ve Hadisle naslandırıl- mıştır. Kıyamet Günü bilinemez; fakat bazı alâmetleri veya yakınlık ifadeleri bildirilmiştir. Bunlar arasında Hazreti İsa'nın semadan nü- zulü ve Deccal'ı öldürüp Peygamberimizin (Salât ve Selâm ona olsun) şeriatiyle hareket etmesi ve yeryüzünde İslâmdan başka millet bırak- maması gibi nakiller vardır. Mü'minlere düşen, kat'i ve sarih Hadisle- rin ifade çerçeveleri icine tek hayal ve his karıştırmaksızın, zamanı meçhul, fakat ansızın olacağına iman ederek ve onu derin bir esrar örtüsiyle kapalı görerek, Kıyamete inanmaktır. İZ Ni Birkaç Hadisle Bütün Bir Dünya ei ol ai Dünyada, insanlara azap vermekten yana ileri olanlar; Kıyamet Günü azap altında kalacakların en ilerisidir. üzeri sü Mazlümun kırık kalbinden ve bedduasından sakının; zira duası kabul edilir. " Ül oi İnsanlar!.. Allahtan korkunuz; yemin ederim ki, bir mü'min bir mü'mine zulmederse, Allah ondan Kıyamet Günü intikam alır. öğ e Kim, birinden zulümle bir şey alırsa bizden değildir. SeN Bir haksızın haksızlığına, bir zalimin zulmüne, bir şakinin şaka- Vetine yardım etmek için, bile bile beraber yürüyen, onun e- rini doğru bulan, ona yardım eden, İslâm dairesinden çıkmıştır. e . Ne güzel ölümdür sahibine o; bir adamın haksız olarak öldürül- mesi!.. N or. T se Yoksulluğa düşmekten, çaresiz kalmaktan, zulme kalkışmaktan, zulme uğramaktan Allaha sığınınız!.. i ey 00