B. İhsan Madenoğlu, Çorum — Mektubunuzu aldık ve altı sayfalık emeğinizden müteessir olduk. Zira bize saldıranlara cevap mahiyetin- de yazdığınız bu mektupta asla biz- den olmıyan ve olmasına imkân ve ihtimal bulunmıyan fikirler ve gö- rüşler vardır, «Kahhar, müntakim, müfrit Büyük Doğu'ya selâmlar eder, medeni cesaret ve tal da donup kalıyoruz! «Hakka ve ye- ni bir dünya görüşüne bağlı Müslü- man-Türklerin gazetesi» cümlesini yeni şeklimizde göstermedik diye gayemiz ve şiarımızdan uzaklaştı- ğımızı vehmedebilmek icin insanın bir Kayserili değil, bir Toptaşılı (tımarhanenin eski yeri) olması lâ- zımdır! Yahu, biz Kayserililerde böyle marazi ve eblehçe bir düşü- nüşe tam zıt akıl ve ruh seciyesi bulunduğunu kabul edenlerden ve bu seviyeyi Anadolu içinde sistem- leştirmek istiyenlerdeniz. Mecmu- amızın her satırı ve kelimesi, her gün biraz daha artan gayretle Müs- lümanlık diye çırpınırken bizden birtakım klişe şehadetleri istemek kadar basit ve gülünce bir hal ola- bilir mi? Yoksa size bu fikri Kay- serideki bayiimiz mi telkin etti? Çok sevdiğimiz bu zatın bazı halle- rinden, mübalâgalarından, lüzum- suz ifrat ve indi tefsirlerinden şi- kâyetçi olduğumuzu kendisine bil- diriniz! Size ve Kayserili dostları- mıza candan sevgi ve saygılar... İKöşeniz ler dilerim» diyen bir insanın, dün- yayı, bazı şahısları ve hâdiseleri hiç olmazsa bize yakın bir zaviye- den görmesi lâzım gelmez miydi? Halbuki siz, Necip Fazıla tevcih edilen en şeni iftiraları mümkün görür gibi konuşuyor ve üstelik bi- zim lânet hedefimizi rahmetle anı- yorsunuz. Ne diyelim; selâm, hida- yet duası ve teessürden başka ne söylenilebilir? Allah cümlemizi dosdoğru bir yol ve dosdoğru saf halinde bulundursun! B. Adnan Sürel, Samsun — «Tür- kiyemizi bir ideal ve ülkü yolun- da, bizzat kurduğu sosyal meyille- re doğru bir güneş kuvvetiyle gö- türen, hicbir zaman gittiği yoldan şaşmıyan bir gazete sıfatiyle ya- yınladığınız Doğu sembolü Büyük Doğu'ya yine şuradan buradan dil uzatılmaya başlandı!» diye mevzua giren mektubunuzdan cok müte- hassis olduk. Fakat biz, Samsunda çıkan ve bize havlayan biçare mah- lüâka şunun icin cevap vermek te- nezzülünde bulunmayız ki, bütün hesaplaşma hedefimiz, bir maşanın tuttuğu başka bir maşanın tuttuğu, daha başka bir maşanın ucundaki necasetler değil, onları idare eden elin kendisidir. Allahın izin ve lüt- fiyle pek yakında neler yapın ne- ler göstereceğimizi göreceksiniz. Selâm ve saygı... B. Mehmet Bozgedik, Kayseri — O kadar candan sevdiğimiz bazı in- sanların, bazan insanı kahkahadan çatlatacak derecede garip fikirler ve mütalâalar serdetmesi karşısın- Bir sağa, bir sola, 111 Devrin Bozkurd'u Xoleular, yolcular, garip yolcular! Haktan gelen hakka talip yolcular! bulunur mu iz? Yoldan alıp bizi yolsuz koydular; İşte yol, işte iz, koşup geliniz! Yolcular, yolcular, garip yolcular! Haktan gelen hakka talip yolcular! İnilti yakışmıyor, sizi kim vurdu? “ Xolcu yolda gerek, insan yol arar; Hamdolsun, göründü devrin Bozkurdu. Yolcular, yolcular, garip yolcular! Haktan gelen hakka talip yolcular!.. Bu yurda, bu yola sahi» yolcular!.. ANNEME Derin derin, anne, denize baktım, Bir ân görebilmek için gölgeni. Görsem, kollarına atılacaktım ; Bırakmamak i üzre bir daha seni. > uzaklardasın, çok, biliyorum; lümsüz diyarda beni andın mı? Orada rahat mı annem diyorum; Söyle, ayrılıktan sen de yandın mi? Bugün yine küçük bir ateş yaktım, Dumanında bulmak için gölgeni. Bulsam, kollarına atılacaktım; Bırakmamak üzre bir daha seni. M. Sait ÇEKMEGİL Türkân ALTUNCUOĞLU . 5 Bağa ii iyii