a Vesika Büyük Doğu mecmuasına: Fuhşun, bir mikrop gibi Üniver- site muhitine kadar sokulduğunu iddia ve ispat ederek, hakikatte münezzeh Türk kızlığının na- musunu korumak yolundaki neşri- yatınız maalesef menfi mukabele- lerle karşılaştı. Esefle bildiriyorum ki, mükem- melen ispat ettiğiniz fuhuş illeti, bugün Üniversite muhitine sokul- makla kalmıyor, orada da yuvası- nın temellerini atmaya savaşıyor. Kastettiğim mahal Edebiyat F'a- kültesidir. Biletçi ve vatmanın «Holivut!» tabirile tramvayı önünde durdur- duğu bu müessesede okuyan yüksek muallim namzedi kız arkadaşları- mızın bir “çoğundaki hal, eda, ve kıyafet, talebelik vasfı ile telif ka- bul etmez. Orada «kantin» ders sonrası hansi sinemaya gidileceği- nin kararlaştırılmasına ve bazı aşk ların Ve maceralarının hikâyesine mahsus randevu yeridir. Mektebin rıhtımı ise apayrı bir âlemdir. İlk ve Son- baharlarda, aksamüstleri havalar güzel olduğu zaman orada pek şai- rane (!) manzaralara tesadüf edilir. Bu manzaraların ifadesi, kısaca, tam bir el peşrevidir. İşin garibi ve akıl almaz tarafı, Dekanlık dai- resi ve kâtibinin odası da bu mur- aşakaların cereyan ettiği omahal- lin tam önündedir. Dâvamızın gerçekliğini teyit eden bu deliller belki basit ve her- yerde olasan işlerden sayılabilir. Fakat, Edebiyat Fakültesinin Zze- min katında cerevan eden işlere ne diyebilirler? Bundan takriben on beş yün ev- vel bir sabah erkeklere ait helâla- rın önündeki taşslıkta büyücek bir pamuk parcası sözüme ilişti. Pa- muğun ne sebeble orada bulundu- sikası ğunu anlamak için ayağımla ona dokunduğum zaman, üzerinde kanı andıran kadına ait malüm pembe renge bulanmış, erkeğe ait malüm beyaz maddeyi gördüm Dünya üzerindeki Ürkek: de her türlü tefsire müsait, her türlü acıksaçıklıklar bulunursa da, bu kadarına kadar »sidebilecek bir vâkia bulunabileceğini sanmam. Bu mektubumu olduğu gibi neş- rediniz. Zira dâva, aslında münez- zeh olan Türk kızlığını kurtarmak ve müessese İdaresini ikaz etmek- tir. Gercek iman ve ahlâk mensu- bu her gene, muhakkak ki, yolu- nuzdadır; ve kendi hakkının ko- runduğunu bilmektedir, Allah yar- dımcınız olsun! ” Edebiyat Fakültesinden (İsmi mahfuzdur) Vesik Fennen ve mantıkan olabileceğine vek imkân vermediğimiz bu hâdisenin, bütün Erenköy muhitini dedikodulara boğan ve bütün İstanbula yayılan tevatür beyyinesine karsı, bu şehadet ve tes- biti, sadece karşımızda bir adamın evvelâ ne söylediğini ve son- ra nasıl hareket ettiğini resmi ve kanuni bir şekilde göstermek için belirtiyoruz. Vukuundan beter olan şüyuların hakkından Bundan takriben 15-20 yıl ka- dar evvel, Erenköy Kız Lisesi- nin tamiri için, badanaları ve helâları vesaireyi temizlemek ve badana etmek icin Mimar Ta- nelyan beni, ustabası Manas va- sıtasiyle yanına amele olarak al- mıştı, Tamir esnasında aptesha- işesi Tutulan zaptın ki kim aelecekse, gelsin! Bizim vazifemiz, hali tesbit etmektir. ne mecralarında, düşürülmüş muhtelif çocuk ölüleri bulduk; onları toprağa gömdük. Bu va- ziyete ben fiilen ve aynen şahi- dim. Fatih Sültan Hanı No, 12 de Badanacı Ali KOÇ Yukarıdaki ifadeyi, adresi yazılı şahıs, huzurumuzda aynen anlat- mış, not aldırtmış, ifadesini imza- lamaya razı olmuş ve bilâhare çe- kinerek imzadan istinkâf etmiştir. Bu hal ve vaziyete aynen şahit ol- duğumuzu mübeyyin olarak, zabıt makamında vâktayı tesbit ve im- za eyledik. HERDİL Müessesesi Müdürü Nurullah BARIMAN Büyük Doğu Sahibi Necip Fazıl KISAKÜREK Muharrir: Doğan Nail Kızıl Elma Sahibi Mustafa TATLISU Büyük Doğu Neşr. Müdürü Ömer KARAGÜL nı” e