21 Ekim 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

21 Ekim 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İslâm İnkılâbı - Röformacjar © Röformacı, eski şeklin ismini ve güya esasını muhafaza edip, onu, zannınca bazı ihtiyaçlara göre yenileştirmek istiyendir. Röformacı, yani ıslahçı, herhangi bir dâva ve mevzuu, ister maziye, ister istikbale doğru olsun, yekpare bir vâhit olarak kabul edemiyen biçare id- rak bünyesidir. Ne attığını tam atabilir, ne de aldı- ğımı tam alabilir. Röformacı, dış şartları dâvanın öz bünyesine tâbi kılacak halis ve mutlak mefküreci olmak yeri- ne, dâvanın öz bünyesini dış şartlara göre ezip büz- mekte, ayarlamakta, hesaplamakta mahzur görmi- yen bir arabulucu, bir barıştırıcı, bir maslahatçıdır. © Tanzimat hareketi, dinin merkezinde olmasa bi- le, muhitinde, cok âciz, şaşkın ve kısır bir röformacı- uk hareketidir. m Meşrutiyet hareketi, bu röformacılığın, daha az şaşkın, fakat daha çok idraksiz, üstelik büsbütün te- reddi ifade eden garp züppelerinin elinde, devamı- dır. 1 Son devir, röformacılığı bozdu ve garbı ta kö- künden benimsemeğe kalkardk, dâvayı menfi tara- fından tezatsızlığa götürmek istedi. , Herhangi bir dâvanın istediği, muhakkak ki te- zatsızlıktır; fakat hangi istikametten? © Nihayet, sun'i ışıkları ne kadar zengin olursa olsun, güneşi kaybetmiş bir beldenin korkunç hali gibi, tepemizde kanad açan ve mıhlanıp kalan mâ- nevi kara bulut, yekün halindeki eksikliğin din ve iman olduğunu ihtar edince, ortalıkta yeni bir sını- fın üremesine istidat acıldı: Bunlar, güya din tasla- yan veya taslaması ihtimali olan yeni röformacılar- dır. © Bunlara göre din lâzımdır; elbette Allaha ina- mlır; Peygamber bazılarınca lüzumludur, bazılarınca değildir; Kur'an bazılarınca Allahın kitabıdır, bazı- larınca değildir; fakat Peygamberi ve Allahın Kita- bını tanıyanları icin bile günde beş vakit namaz lü- zumsuzdur, namazın şekli iptidaidir, abdest imkân- sızdır, kadın hayattaki yeni mevkiinden geriye sürü- lemez, Kur'an her dilde Kur'andır, Kur'anda malüm ibadetlerin birçoğuna ait sarahat yoktur, bunların hepsi ham yobazlar tarafından icat edilmiştir, hadis- ler hep uydurmadır, aklın kabul etmediği hiçbir şey doğru olamaz, akıl ve fen her sırrı teftiş ve mura- kabede biricik mizandır, bütün dini merasimi bedii- yatçılar elinde güzelleştirmek icap eder, zaten ta- savvuf dinin bu eksiğini tamamlamak icin sonradan bulunmuştur, Şeriat hükümlerinin cemiyet kanunları yerine gecmesi mânasızdır. vesaire vesaire... Bu hün- sâ ruhlara göre din işte bütün bunlar olmamak şar- tiyle, harikulâdedir, güzeldir, şarttır, mutlaka lâzım- dır, onsuz hiçbir şey olmaz, Allah bir ve ebedidir, ruh vardır, Peygamber mutlaka cihanın en büyük adamıdır; fakat!!! İşte bu «fakat» işin en belâlı döne- mecidir. Henüz seslerini işittirebilecek hale gelmemiş olsalar da yarın birdenbire zuhurları pek muhte- mel olan yeni devrin röformacıları, bugün tam dinsizlerle tam dindarlar arasında bir köprü vaziye- tindedirler; ve aralârında, milletvekilleri, profesör- ler, doktorlar, muharrirler, mühendisler, avukatlar ve daha neler, neler vat'dır! Bunlar, umumiyetle «mü- nevver» klişesinin belirttiği zümrelere mensupturlar; ve şaşkın Tanzimat efendisinin sadece muhite bağlı mütereddit röformacılığına karşılık, dine zıt hareket lerin muhitini olduğu gibi benimseyen bir merkezi röformacılık üzerindedirlör. Yani akıllarınca İslâmi- yeti merkezinden değiştirecekler, muhite tatbik ede- bilecekler, böylece büyük eksiği tamamlıyacaklardır. © Aralarında, hiçbir şeye ve hicbir cüz'iyle inan- mıyan sahtekâr istismarcıların da bulunduğu röfor- macılar zümresi, kime ve neye ve ne nisbette sami- miyetle inanırsa inansın, gerçek Müslümanın gözün- de, zift renkli inkârdan daha kara, daha tehlikeli ve mukavemeti daha zor bir küfür şubesini temsil eder. Düpedüz kâfir, olduğu gibi devrilmiş bir yel- kenlidir; hidayet vincine bağlanırsa olduğu gibi doğ- rulur, yüzer, mükemmel bir tekne halini hemen ka- zamır. Fakat röformacı, güya denizde yüzen, ama her noktasından su sızan, kırık dökük, perbin ve macun kabul etmez bir teknedir. İkincisini kurtarmak, bi- rincisinden cok daha zor... © Üstelik, röformacı, mücerret fikir ve dâva hay- siyeti bakımından da, hem mü'min ve hem kâfirin nefretini kazanmış, mitolocya unsurları gibi, başı in- san, vücudu keçi, şahsi bir tekevvün galatı... m Yarın kendilerine bir zuhur plânı açılmasını muhtemel gördüğümüz röformacılar, üç katlı evleri- nin üst katında, tam bir İslâmi edeple ellerini Alla- ha açan ihtiyar annelerinin hakkiyle, alt katta erkek arkadaşlarına kokteyl veren ve onlarla mayo içinde dans eden kızlarının hakkını, «Allahın hakkını Alla- ha, Sezarın hakkını Sezara veriniz!» tarzında bir de- magocyd tesellisi içinde ve aynı zaman ve mekânda barındırmak istiyen muhteşem ve ebediyen mahrum budalalardır. Biricik farikaları, münevverlik ve oku- muşluk yaftası altında salâh kabul etmez bir enayi- Uk ve cahilliktir. Fakat sayıları günden güne çoğalan bu tip in- sanların, pestenkerani bir açıkgözlükle bir gün İslâ- miyet himayeciliğine geçmeleri ve kendileri gibi «fasl-ı müşterek» noktasında oturan mitereddit sı- mıflara yeni bir İslâmiyet telkinine kalkışmaları da- ima mümkündür. © «Denize düşen yılana sarılır» kabilinden bazı yarı bilgililer de bunların arkasına düşebilir; ve bil- mezler ki, denize düşen yılana sarılır ama, yılan da onu sokar ve denizden evvel öldürür, Topyekün fikri ifadesini üzerimize aldığımız İs- lâm inkılâbının, yapıcısı olmak şöyle dursun, gerçek yapıcılığını en fazla zorlaştırmak ve onu bir Yahudi dehasiyle tepetaklak etmek tehlikesini arzeden $i- mf, her cins ve meşrepten röformacılardır. Birinci hüküm: İslâm inkılâbı bunlarla olmaz! İdeolocya örgüsü — Büyük Doğu aaa Genç adam! İstikbalin şanlı koşucusu! AL? : lah bu koşuyu, varlık dairesinde ezel noktasını ebede bağlayan büyük sırrın haberi elden ele teslim edilsin diye yarattı. Hepimizin içinde, cemad, nebat, hayvan ve insan birarada... Bize insanı unutturdular; cemadı, nebatı, hayvanı koş- turuyorlar! Sıra insan koşusuna geldi. Al ha- beri;' ve insan koşusunun gayesini istikbale ulaş- tır! 1001 ÇERÇEVE — N. F. KISAKÜREK 1 VW pm 5 ie

Bu sayıdan diğer sayfalar: