iŞTE! (Baş tarafı 3 üncü sayfada) 17 — Hahambaşının sahneye Ççi- kışı, Yahudi metodunun en kor- kunciyle, Amerikaya gitmek ve orada üniversite üniversite dolaşa- rak Türkler lehinde (!) konferans vermek suretiyle başladı. 8 — Böylece, daha evvel Erme- niler tarafından zehirlenmiş bulu- nan Amerikan umumi efkârı, Ha- yim Naum gibi bir Yahudilik oto- ritesinin lehteki propagandasiyle düzelmeğe başlıyor ve hâdise Tür- kiyede görülmemiş bir hayret, has- sasiyet ve minnet uyandırıyordu, O devrin gazetelerine, bilhassa «Va- kit» gazetesine bir göz atmak yeter, 19 — Hayim Naum, bir eşine âlemde raslanmamış bir «suret-i hak» tertibiyle Türk milletini gök- ANAN AA KADA AAA lere çıkarıyor, istiklâlin bu tarihi millete ait en tabii hak olduğunu bildiriyor, medeniyet âleminde Türkün parlak mevkiinden bahse- diyordu. Halbuki bu şefkat ve hi- maye maskesinin altında, Türkün maddi vücudunu serbest bırakıp kalbini ve onun merkezindeki ru- hunu yiyecek kanlı sırtlan dişleri pırıldıyor, fakat henüz kimse bunu farkedemiyordu. Zira oyun gayet ustaca oynuyor; ve sıra, üçü istih- sal edilmiş olup dördüncüsü henüz ele geçmemiş bulunan-gayeye, Tür- kün mukaddesat temelini berhava etmek gayesine gelmiş bulunuyor- du. 20 — Hayim Naum isimli müt- hiş şahıs, aslen Manisalıdır; kor- kunç bir Yahudi dehasına maliktir, bir aralık Pariste de hahambaşılık etmiştir. Şimdi de Mısırda bulun- Muhterem Başbakan! Hâlâ aynı fikirde olduğunuzu bildirir misiniz? «Tarihin nilfuz edebildiği en u- zak ve karanlık devirlerden bu - güne kadar beşeriyetin içtimai te- selsülünü takip ettiğimiz zaman, insanların, eşkâlinden sarfı nazar, daima bir din yolu takip etmiş ol- duklarını görüyoruz.» «Halbuki âlem -i İslâmın arzet- tiği mazara -i sefalet gösteriyor ki, müslümanlar ekseriyet itibarile di- nin evamir ve ahkâmından inhiraf etmişlerdir » «Temin -i beka, ancak İslâmla- rm TYuhan yekvücut bir kütle ha - nde bulunmalarına vabestedir.» «İşte vakit vakit zuhur eden nur- lu rehberler, ilâhi peygamberlerdir ki, bu yeis ve dehşet, husran ve fa- zahat içinde boğulan beşeriyete bir lem'a -i necat göstermişlerdir.» «İslâmiyet, beşeriyet -i muztari- beye nur -u adalet vâdediyordu. Zalimleri kahr, mazlumları hima - ye ediyor, vicdanların taarruzdan masun olduğunu ilândan çekinmi- yordu. Temelleri itisaf, direkleri is- tibdat üzerine kurulmuş olan sal - tanatları, kökünden sarsmış, her- kese hak ve adlin çehre -i bülen- dini tanıtmıştı. » «Ulu Tanrıdan, küfür ve tuğyan zulâmı altında bunalan beşeriye- ti nürlu bir şehraha çıkarmak em- 16 Vesika ika! EREM e İmer” .i di yi Mei rini tebellüğ eden Hatem - ül - en- biya...» «Diğer taraftan, ibadata, hayat-ı içtimaiyeye, hak ve adl esaslarına taallük eden âyetler ise, pek zen- gin olan fıkhi mezheplerin esasını teşkil etmişlerdir.» Yukarıdaki 7 parça, aynı kale- me ait 7 muhtelif yazıdan aldığı- mız kısımlardır. Bu yazıların mu- harririni ifşa etmeden, bir ân için elimizle imza yerini kapayarak, parçalardaki ruhu tesbit edelim: 1 — Muharrire göre, insanlık i- çin, din esastır. — İslâm âleminin sefalet man- zarası göstermektedir ki, müslü - manlar, dinlerinin kötü olmasın- dan değil, bilâkis dinlerinin emir- lerine riayet etmemekten bu hale : düşmüşlerdir. Demek ki, muharri- re göre, esas olan din de İslâmiyet- tir 3 —- Beka çaresi, sade müslü - V. ması, İslâmi esaslar bakımından gittikçe bozulmaya yüz tutan Mı- sırın belirttiği vaziyet ve hedefi pek güzel ifşa eder. 21 — İşte bu Hayim Naum, Ya- hudilik genelkurmayınca idare €- dilen kapitalizma ve emperyalizma düzyasında Türkler lehinde vaız- lar (!) vermeğe koyularak, işe, Tür- kiyeyi müstakil hale getirdikten sonra içinden yıktırmak maksadiy- le ilk defa Amerikada başlamıştır. Fakat Türkiye ve bütün İslâm âle- mi dâhil, bundan hiç kimse şüphe- ye düşmemiş, üstelik derin bir min- net duygusuna kapılmış, bu hare- keti meleklere mahsus bir şefkat tecellisi gibi alkışlamıştır. — Hikâyenin madde madde bü- tün tesbit ve nakil işi, gelecek sa- yımızda nihayetlenecek. — DEDEKTİF X BİR ANAN NANAY manların şahıs şahis dindar kalma- sında değil, Müslümanlığı tek ve yekpâre bir bütün, içtimai bir a- lâka merkezi olarak muhafaza et- mesindedir. O halde muharrir, İs- lâm Birliği ve bütünlüğü gibi bir mefküreye de sahiptir, 4 — Muharrir, prensip bakımın- dan, Peygamberlere ve binnetice şeriatlere de tam bir iman belirt - mektedir, 5 — Muharrir, sade islâmiyete, umumi bir mefhum olarak üstün - körü inanmakla kalmıyor, onun, bütün kanım çerçevesile, yâni şeri- atile de biricik ictimai adl ve ölçü- ler tablosunu ihtiva ettiğini ve ni- hayet dünya ölçülerinin de dinden geldiğini kabul etmiş oluyor. 6 — Muharrire göre. Peygamber- ler Peygamberi (Efendimiz, Kurta- rıcımız, Müjdecimiz) beşeriyeti ana caddeye cıkartmak, tek kelimeyle, necata ulaştırmak için gönderilmiş- tir. O halde onun getirdiği kanun, esas olmak icap eder 7 — Her türlü hüküm, kıstas ve kanun mecmuası Kur'andır. Şimdi size bu muharririn bugün Başbakanlık sandalyasında oturan ve bir zamanlar (M. Şemsettin) di- ye imza atan Şemsettin Günaltay olduğunu söylersek, ne buyurulur? Artık gerisini siz düşünün, siz kıyaslayın, hesaplayın ve hükmü - nüzü verin! DEDEKTİF X BİR