Salâhaddin Köseoğlu YAZAN: Doçent NURETTİN TOPÇU B İN yıllık bir milletin istiklâl destanının harb cephesinde, Meclis kürsüsünde, kahramanlıkta, seciye dâvasında, cengâverlikte ve dindarlıkta birinci safta duran er- lerinden birini de evvelki hafta toprağa verdik. Salâhaddin Köse- oğlu, siyaset hayatındân çekildiğin- den beri kendini en fazla verdiği Allah sevgisi içinde, en büyük ih- tirasla sectiği faziletin, tevazuun, tahammülün yanıbaşında geçen çeyrek asırlık örnek ömrünün per- desini çekti. Bize dürüst, olgun yaş- lılığının arkasında daha yüksek, daha muhteşem bir mücadele hey- keli halindeki siyasi mazisini de, muzaffer bir ordunun son kalan gerçek gazisinin emaneti halinde bırakıp gitti. Bunlar bir zümre idi; bunlar, bir milletin akıbeti kılıcla yazıldığı gün ön safta, vatan sınırlarında, devlet merkezinde kollariyle ve ka- falariyle çarpışmış kahramanlar ordusu idi. Bu kahramanların her- biri — türlü şehit oldu. Bunlar kifin «Ey sehid oğlu şehid, isteme enden makber, «Sana âğuşunu acmış duruyor Peygamber.» Diye hitap ettiği şehitlerin, şeha- detine bir de namus ve hamiyet sahnesinin şehitliğini ilâve etmiş azizlerdi. Bunlar, bir milleti esa- retten, bir tarihi zilletten çıkardık- tan sonra, bir nesle varlığının şuu- runu vermeğe ulaştıkları için, mu- zaffer kılıçlarının kanı kurumadan ve meydana getirdikleri hürriyet destanının akisleri memleket ha- vasında henüz esmekte bulunurken İstiklâl Mahkemesine gönderilmiş bir azizler zümresi idi. Geçen gün bu kafilenin son şehi- di olan Salâhaddin Köseoğlu kim- di, ne yapmıştı? Köseoğlu önce Balkan Harbinde, Şark Ordusu karargâhında Abdul- lah Paşa ile birlikte çalışmıştı. Son- ra ordular Çatalcaya geldiği zaman Mahmut Muhtar Paşanın kolordu- sunda kurmay heyeti arasında bu- lunmuştu. Orada, vazife ahlâkının vatan sınırlarında kalbi tutuştur- duğu müthiş heyecanla düşman si- perlerinin üzerine atılmış, yedi sa- atten fazla süren muharebeden son- ra düşman siperlerinin önünde ya- ralı olarak kalmıştı. Hayatını bir mucize eseri olarak kurtarmıştı. Birinci Cihan Harbinde tümen komutanı olarak Seddülbahirde ve kolordu komutanı olarak Erzurum, Elâzığ, Kerkük ve Rumiye havali- sinde vazife gördü. Mustafa Kemalin Samsuna hareketinden bir buçuk ay sonra Sıvasta kolordu ko. mutanı olan Refet Paşa vazifesin- den alinarak yerine Miralay Salâ- haddin getirilmişti. O, bu vazifeyi aldıktan sonra, Sıvas kongresinin toplanmasını temin etti. Babıâli hükümeti, Sıvas kongresi toplanır- ken, Sivası basmak için karar ver- mişti. Bu karara Sıvas valisiyle Sa- lâhaddin Köseoğlu isyan ederek ültimatom gönderdiler. Sıvas kon- gresinin selâmetini temin eden Sa- lâhaddin Köseoğludur. Kongreden sonra Ankarada toplanan Millet Meclisine Mersin milletvekili ola- rak iltihak etti. Meclisteki faaliyeti, başından so- nuna kadar haşin bir mücadele ha- yatı oldu. Ankarada içli dışlı düş- manla karşılaşan Meclisin, o zaman cihanın gözünü kamaştırmış olan kayıtsız, sartsız demokratik hava- sını meydana getirmekte, asil ruh- lu birkaç Anadolu evlâdiyle fikir “ t İ Kİ hafta evvel Allahın rahmetine kavuşan eski kolordu ku- mandanlarından Salâhaddin Köseoğlu, tam bir Büyük Doğu- cuydu. 1-87 sayılı ilk devremizde neşredilen, Milli Mücadele ta- rihine ait bazı mühim ifşalar onun kalemi nden çıkmıştı, Allah onu şimdiden rahmetine kavuşturmasaydı, bize, Milli Mücadele tarihine ait pek kıymetli hâtıralarının en canlı kısmını verecekti. Büyük Doğu Cemiyetinin 9 kişilik Umumi İdare Heyeti âzalığı için düşünülen namzetlerin de en başındaydı. Nür içinde yatsın; ve biz, onun da yükünü omuzlarımıza alarak imanla çalışalım! İmla a e İl 105 36 ve içtihat beraberliği yaptı. Ger- çekten millet ruhunu temsil eden o Mecliste, yine o milletin mânevi şahsiyetinden başka diktatör tanı- mıyacağını ilân etti. O Mecliste, Anadolunun ruhu ile insanlığın en temiz ve asil karakterini temsil eden muhalefet, onun, Meclisin bü- tün Salâhiyetleri bizzat kendinde toplaması prensipini müdafaa eden sesiyle dâvasını bulmuş oldu. Son- radan beliren tehlike karşısında, İcra Vekilleri Heyeti Reisliği, Mec- lis Reisi olan zatın elinden alına- rak başkasına verilmesi ve böyle- likle Meclisle Hükümet arasında bir denkleşme temini düşünüldü. Bu maksatla da Hükümetin başına Rauf Orbay getirildi. Yunan ordusu Polatlıya kadar ilerleyip Meclis âzasından bir kıs- mı, Meclisin Kayseriye naklini tek- lif ettikleri gün, Salâhaddin Köse- oğlu, uzun, heyecanlı ve hayat-me- mat sahnelerini gözlerden geçirten bir celsenin sonuna kadar Ankara- dan ayrılmıyacaklarını, ölürlerse milletle beraber, kalırlarsa da mil- letle beraber olacaklarını anlattı ve Meclisi ağlattı. O gün, bu ses- lerin «Yunan ordusu gelirse bizi burada bulsun! Kaçamayız arka- daşlar, lâkin milletle beraber ölü- rüz'» diye haykırdıkları gündü. Bunlar haykırdılar, kahraman mu- halefetten bir fert bile Ankarayı birakmadı. O günkü celsede Meh- met Akif merhum, bugün yaşayan pek sevgili bir dostuna «Mağlübuz, mağlübuz!» diye bağıra bağıra Kay- seriye kaçanların birini göstererek: «İşte bu: adam, zafer kazanıldığı gün herkesten evvel buraya gele- cek ve kürsüye çıkıp «Ben biliyor- dum, bu kahraman millet yenil- mezdi, sana fedayım ey ulu millet!» diye, hic utanmadan senden evvel haykıracaktır, demişti. Şairler, se- ziş hassasının en üstününe maliktir- ler. Şairin dediği aynen çıkmış; za- ferin ertesi günü o adam kürsüde öylece bağırmıştı. Birinci Meclis dağıldıktan sonra Salâhaddin. Köseoğlu, kahraman kardeşleriyle: beraber siyaset has yatından uzaklaştırıldı. Sonra bun» lar, İstiklâl Mahkemesine götürül- düler. Tercümei halleri sorulduğu zaman, «Namus, hamiyet, vatanper«