21 Ekim 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14

21 Ekim 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MARŞTA e A a Eğ A 5 YE e | il İs k ; 7 Eg e İLe “ RÖPORTAJLARIMIZ : İSTANBUL MAN ne sergi, ne sergi! Deve hörgücüne benzer bir köprü- den geçip, tecrit edilmiş bir semte inercesine sergi mıntakasına düşü- veriyorsunuz. Bütün saha, esir kampları gibi bir telörgü içinde... Hele İnönü gezisini sergi sahasına bağlıyan yol, bir âlem... Kötü ışık- ları, seyyar satıcıları, manga man- ga serserileriyle görülecek şey... Öyle ki, göstermelik bir esere gi- den yola olsun hâkim olamamak yüzünden, «İstanbul» isimli bakım- sız ve başıboş hakikatin, bu tarzda eserleri bizzat nasıl valanladığı he- men belli oluyor. Sergi sahasına girdik. Sergi Sa- rayına kadar uzanan yolun sağın- da bir (Lünapark) karikatürü... Gülünç!,. O da ne? Birkac salaş bi- rahane; tepesinde «Bira Pavyonu» yazılı... Ve, ve «Spor Atış Makine- leri» isimli malüm ve mahut kur- . Hayret desek az, Yolun solundaki pavyonların ço- ğu henüz bitmemiş, yahut alelâce- le: bitirilmiş... Burada ; sigortanın faziletlerini canlandırmak “için ku- rulan köşede, yine bir çıplak ka- dın... «Yine» diyoruz, zira asıl müt- hiş çıplak kadın, İstanbulun tim- sali olarak, içeridedir. i Sergi sarayına varmadan, solda, .muazzam bir pavyon... Tam 400.000 liraya mal olmuş... Elmalüm Sü- merbank cenaplarının pavyonu!.. Doğrusu fena değil... Hiç 400.000 lira sarfedilir de fena olur mu? Saray... Saray, çok şeyi dar sa- haya. sıkıştırmak mecbüriyetinin ıstırabını haykırıyor. Bu ıstırap da, birbirini. didikliyen, mıncıklıyan , fırsat düşkünü seciyelerin saadeti- 14 dir. Ne güzel uygunluk! Sergi Sarayına giren bir insan, ancak her tarafı gezdikten, ray üzerinde bir tramvay arabası gibi kendisine cizilen yolu takip ettik- ten sonra dışarıya çıkabilir. Kala- balıkla, hayâsızlıkla, havasızlıkla sonuna kadar mücadeleye mecbur- sunuz! Zira muhtelif kısımlarda çıkış kapısı adına hiçbir şey yok- tur. Bir delikten girip diğerinden çıkacaksınız. Yani maazallah bir yangın olsa, her şey tamamdır! Bir- birini ihtirasla kucaklamış ve bir- birine kenetlenmiş iskeletlerden başka hicbir şey kalmaz. Anlıyor- sunuz ya: Bütün bu şartlar, sergi- yi, genç kadın ve genç kız istisma- rına vesile telâkki edenlerin saa- detine vesiledir. Ziyaretciler içinde bu kısım, pirincin içindeki çöpün değil de, pirincin kendisi nisbetin- de., Gelelim, Sergi Sarayının orta- sındaki havuzun bir köşesine otur- tulan, kollarını acarak yukarıya kaldırmış, anadan doğma çıplak ka- dın heykeline! İstanbulun timsali- ne gelelim! Her çağda ve her sınıf- tan insanların dolaştığı bir sergide böyle bir eser, sanat eseri mazere- tinin (0 Oo tamamiyle dışındadır. Müstehcenlik dairesinin ta merke- zinde oturan bu heykel, her şey- den evvel bir plâstik sanatlar ser- gisi olmıyan bu meşherin ortasın- da sanki kalabalıklara şöyle hay- kırmaktadır: — Bravo çocuklar, bravo! Hay- di biraz daha mıncıklayın birbiri- nizi, biraz daha! Nitekim bu heykele bakıp konu- şanlardan duyduklarımızı ima et- meğe bile hayâ duygumuz mânidir. Sergide pavyon sahibi birçok müessese ve firmalar mallarını teş- hir ve tesbitten ziyade o ân için sürmek ve satmak hırsı içinde... Zannımızca böyle &ergilerin iktisa-. di ölçüyle bir faydası da, muvdk-” kat bir satış vesilesi bulmak değil, malın keyfiyetini tesbit etmektir. Bu yüzdendir ki, sergi satışlarında zararına sürümler yapılır, bedava örnekler dağıtılır. Meselâ Tekelin «Sergi Sigarasi» adiyle çıkardığı paketlerin harmanı eşit sigaraların harmanından çok aşağı olduğu hal- de fiyatı yine o... Hele Tekel Pav- yonunun sisara imal eden makine- leri başındaki kızlar, üzerlerindeki sahte itina noktasından gözleri ka- maştırırken, hal ve tavırlarındaki cıvıklık ve bayağılık insana öyle batıyor ki, kendinizi İstanbulun en âdi bir semtinde bir mahalle çeş- mesinin başında sanıyorsunuz. İstanbul Belediyesinin nice e- mekler sarfederek meydana getir- diği müteaddit bölümlü pavyona gelince: Müzeden getirtilen ve gerçekten görülmeğe değer tarihi sanat eser- lerinin yanında, muhtelif devirler- de imar faaliyetlerinin canlandırıl- ması için yapılan haritalardaki zevksizlik müthiş bir tezadın şahe- seridir. Dünün o güzelim renkleri karşısında bugünün zevk s6€faleti! Sonra, 15 inci Asırdan 20 nci Asra kadar gelen devre bir dakikalık bir ihtisar içinde gösteriliyor da Cum- huriyet devresi asırlık tafsilâta na- il(0) kılınıyor. Ya, çeşitli belediye hizmetlerinin mükemmeliyetini id- dia eden kısımlara ne buyurulur? Heyhat ki, bu şehrin gerçek men- supları, bunları, İstanbullunun su- ratında acı bir istihza tokadı ola- rak hissetmektedir. Açılan meydan, kurulan merdiven ve tanzim edilen yeşil saha tablolarının yanında, bir de, su veva bu kenar mahalleler- den bir sokak fotoğrafı ve bir ge- cekondu maketi isterdik, Sıcak, havasızlık, darlık, mın- cıklama, itişme, kakışma, ah, of!!! İşte açık havaya çıkıyor ve haykı- riyorüz: : — Lütfen bizi acı hakikatleri- mizin. #ecekonduları icinde yalnız bırakın da, hic olmazsa tulüat ti- yatrolarının dekorları kadar acemi yalanların hayal inkisarından uzak yaşayalım!.. Ve deliler gibi gül- dürülmeyelim! Doğan Nail Mi Sü

Bu sayıdan diğer sayfalar: