Gyani'nin, birliğe, ilk olarak baraka- larına dönmek ve Girne yolunu açmak emrini vereceğinden hiç şüphe edil- memelidir. Zaten U'Thant'ın da, bu teklifi yaparken aklının gerisinde bir parça da Girne yolunun açılması ya- tıyordu. Kurtuluşa giden yol Türk hükümeti, Girne yolunun Ada türkleri için ne demek olduğunu pek iyi bildiği işin, U'Thant'ın tek- lifine o zaman şu kesin cevabı ver- mişti : Adadaki türk birliğinin Barış Gücüne katılması, ancak iki şartla mümkün olabilir: Bunların birincisi, birlik Girne yolu üzerinde girdiği mev- zidan çıkmayacaktır, İkincisi, milli menfaatler gerektirdiği zaman, birlik kendi başına hareket serbestliğini ko- ruyacaktır. Türkiyenin ileri sürdüğü bu iki şart, rumlar ve U'Thant tara- fından kabul edilmediği için, türk birliği de Barış Gücü emrine veril- memiştir Adadaki türk birliğinin değiştiril- mesi bahis konusu olunca, U' Thant eski teklifini yeniden ortaya sürmek fırsatını kaçırmadı. Fakat türk hü- kümeti, U'Thant'a, o zaman ileri sür- düğü iki şarttan vazgeçmiyeceğini bir defa daha bildirdi. Birleşmiş Millet- lerdeki daimi temsilcimiz Orhan Er- alp, geçen hafta U'Thant'la yaptığı konuşmada, Adadaki türk birliğinin Girne yolundan çekilmiyeceğini, eğer bu istek kabul edilirse, milli menfa- atler gerektirdiği zaman kendi başı- na hareket ( serbestliğini (o korumak şartıyla, birliğin oBarış Gücü emrine verilebileceğini söyledi. o Bunlara ek olarak Eralp, U'Thant'dan şu nokta- nın da iyice bilinmesini istedi i Türk birliği Barış Gücü emrine verilse bi- le, Birleşmş Milletler kuvwvetinin bir parçası sayılmamalıdır. o Yani, Ada- daki Barış Gücü ile türk birliği, huku- ki statü bakımından birbirinden bü- tünbütüne ayrıdır Barış "Gücü, Ada- da, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kon. şeyinin 4 Mart 1964 tarihli kararı ge- reğince, türk birliği ise Türkiye, Yu- nanistan ve Kıbrıs arasında imzala- nan bir milletlerarası andlaşma gere- ğince bulunmaktadır. Güvenlik Kon- seyi belki günün birinde. Barış Gücü- nün Adadan çekilmesini kararlaştıra- bilir ama, üç devlet arasındaki and- laşma ortada durdukça türk birliği YURTTA OLUP BİTENLER Adada kalmaya devam edecektir. Türkiyenin bu konuda kesin ola- rak kararlı bulunduğunu anlayan T'- Thant, eğer Türkiye ile rumlar arasın da bir gürültü çıkması istenmiyorsa, türk hükümetinin bu şartlarını kabul etmekten başka çare olmadığı kanaa- tine vardı. Bunun üzerine Eralp de bir uzlaşma adımı daha atarak, eğer bu şartlar kabul edilirse Girne yo- lunun yeniden sivil halkın gidiş ge- lişine açılabileceğini, hattâ Birleşmiş Milletler kuvvetlerine bağlı devriye- lerin bu yolda gezmelerine tein veri- lebileceğini söyledi. Fakat yol, silah- lı rum sivil ve polisleriyle rum as- kerlerine kapalı kalacaktı. Birleşmiş Milletler Genel Sekre- teriyle Orhan Eralp arasında varılan bu ilk andlaşmadan sonra, U'Thant, geçen haftanın sonunda (o Güvenlik Konseyinde yapılan Kıbrıs görüşme- leri sırasında, Türk Değiştirme Birliği meselesinin çözülmek üzere olduğunu ve Girne yolunun yakında sivil hal- kın gidiş-gelişine açılacağını müjde- ledi. Diğer yandan, gene Eralple U'- Thant arasında varılan anlaşmadan sonra, türk birliğinin Barış Gücü em- Papazın Taktiği Kıbrıs anlaşmazlığının başından be- ri Makarios bir taktiği başarıyla tatbik ediyor: Gayet açık bir takım haklan, sonunda uyuşacağı zehabını vererek müzakere okonusu sonra uyuşmuyor. kazançlı çıkıyor: Sarih haklar mü- zakere konusu olmuş bulunuyor. Pa- paz bu taktiğinin son örneğini Ala- zın Değiştirme Birliği meselesin- de vermiştir. Değiştirme Birliğimizin Adaya gön derilmesinin niçin müzakere konusu yapıldığını anlamak zor değildir. Tür- kiye, her meselenin barışçı yollardan çözüm yolu bulması tezinin imanlı bir şampiyonudur. Türkiye, oturulup konuşulmakla bir' şey kaybedilmeye- ceğine de -belki haklı, belki haksız - inanmaktadır. Bu itibarla Değiştirme Birliğimizin gönderilmesine Papaz iti. raz edince ve araya bir takım gönül- lü arabulucular girince Ankara "Pe- ki" demiştir. Makarios da, işi o saf- mıştır. Kıbrısta Birleşmiş Milletler Kuvvetleri statüsü ile de gil de kendi esas statüsü ile kalacağını, AKİS, 2 Ekim 1964 Papaz Makarios yani o Kuvvet konuda Makarios yanında ler gittikten sonra da Adadan ayrıl- mayacağım ışınladığından o mızıkçılığı tekrar ele almaktadır. Papazın şartları nın bizim tarafımızdan kabul edilme- yeceği aşikardır. O haldi:, gönüllü o arabulucuların görevi sona ermiş demektir. (Eğer Türkiye Papazın taktiğine (o kanacak değilse kendisi için yapacak bir tek şey vardır: Değiştirmiş Birliğinin hangi gün, gerekirse Silâhta Kuvvet- lerimizin himayesinde Adaya gidece- ğinin resmen ilâm. Bu birlik Adada ramların tecavüzüne uğrarsa, yahut Makarios mevcut ve meri anlaşmala- rın bize tanıdığı açık hakla kullan- mamıza, kuvwvetle karşı koymaya kal- kışırsa o zaman harp hali kendiliğin- den ortaya çıkmış olacaktır. Atina, Değiştirme Birliğime mani olmaması- nı Papazara ihtar etmiştir. Bu, haklı lığımızın Atina tarafından bile kabul edildiğinin ifadesidir. O bakımdan bu Atinayı bulamıyacaktır. Ya bulursa? O, çatışmanın Kıbrıs topraklarında değil Yunanis- tanda cereyanı demek olacaktır