Fırtınadan hasara uğramış bir otomobil “Allahın dediği olur” gemileri batıran .şehirleri yerle bir e- den soyundandır ki, İstanbul, geçen haftada bu çeşit bir felâketten yaka- sını büyük güçlüklerle kurtarmıştır. Gerçi İstanbul, yerle bir olmak- tan kurtuldu ama, o birbuçuk gün içinde hayat öylesine felce uğradı ve düzen öylesine bozuldu ki, İstanbullu- lar, şehirlerinin gerçekten yerle bir o- lup olmadığını kendi kendilerine sor- maktan kurtulamadılar. o Minibüscü. lerle Belediye, iki gündür ruhsat ve vergi konusunda takıştıklarından, şe- hir içi ulaştırması büyük ölçüde dur- du ve yük. Belediyenin emektar oto- büslerine bindi. Bu tür değişmelerde şehir sorumlusu olması gereken Be- lediyede de işler, baştankara olmuş- tu. İlgililer nereye yetişeceklerini şa- şırınca, ilgisizler de boş meydanda diledikleri gibi at oynatmaya başla- dılar ve böylece düzen, temelden sar- sılıverdi. Şehir, kendi kaderine terke- dildi; insanlar, savaş günlerinin in. sanlarım hatırlatan bir telâş ve ben- cillik içinde, oradan oraya koşuşma- ya başladılar. İlk alarmı fırınlar çek- Sahile vuran gemi Şehirde durum bu iken, sabahın er- ken saatlerinde Samatya açıkları- na gelip demirlemiş olan 10 bin 300 gros tonluk Demirel şilebi fırtınanın önünde limon kabusuna döndü Fır- tına, koca gemiyi önüne kattığı gibi, AKİS, 2 Ekim 1964 demir taratarak sahile doğru sürük- lemeğe başladı. Gidiş, Ahırkapı ka- yalıklarıydı. Dalgalar, gelip gelip ge. miye abanıyorlar ve sürekli olarak Demireli kayalıklara itiyorlardı. Şile- bin içinde 14 kişilik bir mürettebat YURTTA OLUP BİTENLER vardı. Fırtınayla birlikte dışarıya uğ- ramışlar, fakat kurtuluş umudunun olmadığını görmüşlerdi, ölüm, bu- runlarının ucuna kadar gelmiş, du- ruyordu. o Bütün uğraşıp didinmeleri boşa gitti ve Demirel, fırtınaya karşı koyamıyarak, Ahırkapı kayalıklarına büyük bir gürültü ile bindirdi, kaldı.. Mürettebat güverteden megafonla bağırarak yardım istedi. Sahil asfal- tından geçenler, yardım amacıyla durdularsa da, ellerinden birşey gel- mediğini gördüler. Limandan durumu öğrenip gelen Hora tahlisiye gemisi ise, uzaktan seyirci kaldı. Zira dal- galar, Demirele yaklaşmasını her an engelliyorlardı. Öğleye doğru, Demirelin, bindir- diği kayalıklardan kurtulmasından ü- mit kesildi. Gemidekilere, gemiyi ter ketmeleri ve sahile çıkmaları bildiril- di. Mürettebattın gemiden çıkması, sahile varması bayağı bir problemdi. Sonunda, sahile klavuzla halat atıl- dı ve ele geçen halat bir elektrik di- reğine bağlandı. Mürettebat, bu ipti- dai havai hattan kayarak sahile çıktı ve ilk iş olarak, ölümden kurtulmanın heyecanı içinde, toprağı öptü, Demirelin kayalıklara bindirdiği sı- ralarda da Anadolu yakası ile Ru- meli yakasını birbirine bağlayan tek bağlantı, Sirkeci-Üsküdar araba va- purlarıydı. Bunlardan bri, Sirkeci yo- lunda batma tehlikesini (okaptanının Fırtınanın ikiye böldüğü ağaç Bu ne kuvvet