Müdürü ile ilgili bir haber, ya da bir şikâyet gelmesin. Bu baskıya karşı bir süre seyirci kalan Ağaoğlu ve Alpars- lan, nihayet meseleyi Hükümete du- yurdular. Gerçi her iki politikacı da, teşkilatlarının şikâyetlerini (o dikkate almakla görevlerini yapmışlardı ama bu arada işlenen fahiş hata, söylen- tilerin doğruluk derecesini araştırma- mak ve sadece lâfta kalan bir takım ddiaları gerçekmiş gibi (Hükümete aksettirerek, Temeltaşın görevinden a- ınmasını istemektir. las, hamam ve tellâklar İşin bundan sonraki kısmı prototip yerli malı politikacının kurnazlık- ları, alaturka uyunları. akla hayale gelmez baskı metodları ile ünlü "An- jelik" romanındaki saray entrikala- rına taş çıkartacak niteliktedir. Bu hengâme arasında en çok terleyen E- nerji ve Tabii (o Kaynaklar Bakanı Hüdai Oral olmuştur. Bu sırada kısmi senato seçimleri sebebiyle teşkilâtına her zamankin, den çok yakınlaşmak zorunda olan Fehmi Alparslan, gerek Oral ve ge- rekse Hükümetin diğer üyeleri kana- lıyla, Zahit Temeltaşın Murguldan alınması için ne mümkünse yaptı.. Ağaoğlu ise, biraz da Hopadaki kır- gınlığın tesiriyle bu konuda fazla ak- tif olmamakla beraber arkadaşını pek yalnız bırakmadı. u ardı arası gelmiyen baskılar arasında Oral yumuşamıştı ve Artvinli iki politikacının istediği şekle girmek üzereydi ki hadise basın çevrelerinde duyuldu ve Zahit Temeltaşın akıbe- tiyle ilgi başladı, Hüdai Oral bir ne- vi "Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tü- kürsen sakal" durumunda (o kalmıştı. Genç bir Bakan olarak "partizanlık" damgasıyla damgalanmak istemiyor- du Buna mukabil parti ve ilgili mil- letvekilleri kendisini sıkıştırıyorlardı. Hüdai Oral türlü yollara başvurarak bu fasit dairenin içinden sıyrılmağa . Ne Alparslana ve ne de Ağa- diyemiyor, türlü ba- haneler iteri sürerek Temeltaşın An. karaya alınmasını geciktirmeye uğra- şıyordu. Bir yandan da Zahit Temel- taşı sık sık Başkente çağırarak ken- disine bir takım parlak mevkiler tek- lif ediyordu. Nihayet, iki tarafa da ma- vi boncuk damıtmakla bu işin yürü- meyeceğini anlayınca Oral bir başka yola başvurdu : o Murgula müfettişler gönderdi. Bu, kendi kademesinde bu- lunan herhangi bir idarecinin yapma. sı gereken en normal şeydir. . Mü- fettişler gider, istedikleri her şeyi kontrol ederler ve karar bu kont- AKİS, 2 Ekim 1964 rolden sonra gelen rapora göre veri- lir. Ama Oral böyle yapmadı. Mü- fettişler gittiler, raporlarını sundu- lar. Bakan, kararını bu rapora göre vermedi. Zira müfettişler (o Temeltaş aleyhine tek satır dahi o yazmamış- lardı... Oral bir süre daha beklemeyi ter- cih etti ve bu arada son kozunu da oynadı. Makamına davet ettiği Zahit Temeltaşa: — Ben baskı altında bulunuyo- rum" dedi. Sonra, bir elini Temel, taşın omuzuna koydu ve: 5 anım, biraz da şu milletve- killeri ile anlaşsanız" Oo tavsiyesinde bulundu. YURTTA OLUP BİTENLER parti, meselesi haline gelmişti. O za- man, "engin tecrübe"si ile Kemal Sa- tar işe el koydu. Hüdai Orala, böyle hallerde o "partinin dediğinin dedik, çaldığının düdük olduğu" yolunda bir güzel ders verdi. Artvinde seçim de vardı. Bu gibi "enerjik davranışlar" mahalli teşkilât için "moral takviye- si" olurdu. Bakan, incecik bıyıklı du- daklarının altından belli belirsiz bir Megi demek zorunda kaldı. Bu "E- , haksız bir tasarrufun fermanıy- Güneşe çekilen perde Tabii bu arada tayine bir kılıf ta ha- zırlanıvemiş, karar mevzuata uy- gun olarak Yönetim Kurulu tarafından Fehmi Alpaslan - Saffet E. Ağaoğlu Kem söz Oralın "anlaşsanız" dediği millet, vekili Ağaoğlu ile Temeltaş (CHP nin Grup odasında karşı geldiler. £ Bu görüşmede muşak konuşan Ağaoğlu öyle söz- ler söyledi ki sanki Temel taştan şi- kâyet eden kendisi değildi. Hatta bir aralık teşkilâttan bile yakınarak oda- da bomba gibi patlıyan bir lâf ta etti: ". Canım, bu rejim böyle yürür mü? Her istiyenin her dediğini yap- maktan bıktım..' Böylece baskılar nisbeten hafifle, miş, Oral da eski neşesine kavuşmuş- tu ki bir olay, Fehmi Alparslanın se- nato seçimlerini birkaç oy farkla kay betmesi, küllenmiş olan meseleyi ye- niden alevlendirdi. Şahsi mesele artık sahibinindir alınmıştı. Bu konuda Etibank Genel Müdürü Rasim Kurşuncu: "— Zahit bey takdir ettiğimiz başarılı bir arkadaştır. Kendisini mer- kezde, araştırma Oo faaliyetlerimizde faydalanmak üzere Ankaraya aldık" demektedir. Hüdai Oralın sözleri de Kurşun- cudan pek e değildir: — Zahit bey kıymetli bir arka- daş. Merkezde faydalanılmak üzere Ankaraya almışlar. Benim bu tayinle ilgim yok. Zira bu, Yönetim Kurulu- nun işidir". Ancak gerek Oraldan ve gerek Kurşuncudan farklı konuşanlar Ağa- oğlu ve Alparslandır ki bu iki politi- kacının sözleri gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Her iki politikacı da 13