genç başmühendis, devrin DP ilçe başkanının gazabına uğrıyarak apar topar Ankaraya, merkeze alındı. Bu yıldırım tayinin osebebi, genç ada- mın, ilçe başkanından gelen bir pu- sulayı yırtarak kâğıt sepetine atmış olmasıydı. £ Pusulada, DP'li işçilerin çalıştıkları bir sondaj faaliyetinin de vamı isteniyordu. o Oysa sondaj mev- simi geçmiş, havalar soğumuştu. Bü- tün faaliyetlerin durması gerekiyor- du. A bu makul teknik gerekçeler bir yana, ilçe başkanı için asıl önem- li olan şey, DP'li işçilerin oylarıydı. Üstelik "baldırı çıplak bir çocuk;" koskoca ilçe başkanının kelâmını hi- çe saymış, mektubunu kâğıt sepetine fırlatmışta. (o İşte bu affedilecek şey değildi. Başkan hemen telefona sa- rılarak Ankarayla konuştu. o Sonra öfkeden kıpkırmızı bir suratla kasa- banın çarşısına fırladı, önüne gelene kükremeye başladı: "— Bu herifi 24 saat içinde bu- radan süreceğim Gerçekten bazların dediği (o oldu. İlahları gücendiren genç mühendis, ertesi akşam, elinde köşeleri aşınmış eski Valiziyle kendisini Ankaraya gö- türecek olan trene biniyordu. Bu olay, bütün devlet teşkilâtına partizanca bir zihniyetin hakim oldu- ğu, ilçe-bucak başkanlarının, kendi, terini Menderesin gölgesi saydıkları bir devre aittir ve, benzeri binlerce o- laydan sadece bir tanesidir. Aradan yıllar geçti, iktidarlar de- gişti., Genç mühendis Etibankın tür- lü kademelerinde çalışarak (o Murgul Bakır İşletmeleri Müessese Müdürlü- güne kadar yükseldi. Artık eskisi ka- dar genç sayılmazdı, Önceleri şakak, larında tek tük görünen kırlar, ara. dan geçen yıllar zarfında (o çoğalmış, yüzünde derin çizgiler belirmişti. Gü nün bütün saatlerini masası başında dekopaj, rantabilite hesapları ile, ge- celerini de fabrikada vardiya tutarak geçiriyor, eve ancak uyumak için ge- tiyordu. Ama hayatından memnundu. Zira sevdiği bir iste çalışıyor, takdir ediyordu. Etibankın en önde gelen müessese müdürlerinden biri olarak gösterilmekte. Genel Müdürlükten sık sık takdirnameler almaktaydı. Ancak mutlu yıllar pek uzun sür- medi. Murgul istetmesinin bu başarılı müdürü, geçtiğimiz ayın 21.günü tıp- kı yedi yıl önce olduğu gibi merkez- den aldığı bir emirle üssün ve kırgın Ankaranın yolunu tuttu. Bu ni de Artvin CHP teşkilatı kükremi: " —Bu adam AP'lidir. Bum a- İç Turizm Dün D.P. bugün de CHP teşkilatına yaranamıyan ve her ikisinin de AKİS, 2 Ekim 1964 Bizim işlerimiz A. İhsan Göğüş Şadi Kavur geçenlerde bir akşam, Çankayadaki yeni ve rağbette Kazan lokantasında Ali İhsan Göğüş ile Sadi Kavur karşılaştılar. Ali İhsan Göğüş Turizm ve Tanıtma Bakanıdır. Büyük Elçi Şadi Kavur Dışişlerinde kurulmuş olan Kıbrıs Koordinasyon Komitesinin başkanıdır. Ali İhsan Göğüş Radyonun yönetiminde Hükümetin sesini duyurmaktadır. Kıbrıs Koordinasyon Ko- mitesi Türkiye Radyolarında akşamları, saat 20'deki Haberler Bülteni içinde okunan meşhur "Günün Yorumu"nun hazırlayıcısıdır, Ali İhsan Göğüş ve Şadi Kavur o karşılaşmalarında bu "Günün Yorumu"nun ne ka- dar mânâsız, boş, lüzumsuz ve tadsız olduğuna konuştular. Büyük Elçi Bakana "Beyfendi, ben de sizi bunun için görmek istiyordum. Bu yayının hiç bir işe yaramadığını, iyi yapılamadığını söyleyecektim. Güzel bir te- sadüf oldu, size rastladım. Ne lüzum var, buna?" dedi. Bakan "Ben de tamamile sizin fikrinizdeyim. Hakikaten Günün Torumu bir boş laf ka- labalığından ibaret. O saati heder ediyoruz. Kaldırmak lâzım" cevabını verdi. Türkiye Radyolarının dinleyicileri o akşam, ertesi akşam, daha ertesi akşam Günün Yorumunu dinlediler. Hâlâ dinlemekte devam ediyorlar. İlgili Bakan şikâyetçi, hazırlayan komitenin başkanı şikâyetçi, metni ka- leme alan zat şikâyetçi. Ama, yayın devam ediyor. Bu, bizim bütün işlerimizin küçük ve çok gözler önünde, açık bir örneğidir. Radyo devletin değil de bir şirketin olsa idi, bu yayın o akşam kaldırılırdı. Zira şirket dinleyiciyi memnun etme gayesinin peşindedir. Devlet ise, daha doğrusu onu temsil edenler tam bir umursamazlık için- dedirler. Bu satırlar özel teşebbüsün devlet işletmeciliğine üstünlüğünü be- lirtmek maksadını gütmemektedir. Ne devletler vardır ki devlet işletme- ciliğine ve kendi bütün işlerine başka bir zihniyeti hâkim kıldıklarından dolayı başarı göstermektedirler. Mesele bir sistemden ziyade bir zihniyet işidir. Bizde, sorum taşıyan ve bunun gereğini yapmakla mükellef olan- lar bizimle beraber yanıp yakınmaktadırlar. Halbuki görevleri şikâyet konularım bertaraf etmektir. Ellerindeki yetkiler kendilerine bunun için verilmiştir. Göğüs ve Kavur "Günün Yorumu"ndan şikâyet ederlerse bu yayını kim kaldırtacaktır, pek âlâ?. Cevabı verilmesi lâzım gelen sual bu- dur. Bir sorumlu der ki: "Hayır, tenkitler haksızdır. Bu yayın faydalıdır, lâzımdır". Bu sorumluyla tartışmaya girişilir, ama bu sorumlunun baş üstünde yeri vardır. Sorumsuzluk, sorumlu adamın "Çok doğru" deyip aksaklığı düzeltmek için küçük parmağını kaldırmamasıdır. Bu davranışta Türkiyenin bütün ıstırabı yatmaktadır;