larına hazır duruma gelirler. Bağımsızlık doygusu Hacettepe Fakültesinden Dr. Orhan Öztürk: "—Çocuk doğunca dış yardıma muhtaç, çaresiz bir varlıktır" diye sö- ze başladı ve bazı toplumsal gelenek ve göreneklerin, meselâ kundaklanma, beslenme, uyutulma, tuvalete tutulma i itiyatlarının çocuğu daha küçük yaş. tan nasıl etkilediğini çok ilginç bir şekilde anlattı Bir inanca göre, rusların daima bir lidere tâbi olmaları, küçük yaştan çok fazla sıkı kundaklanmaları ile yakın- dan ilgiliymiş, Ama çocuğun kundak, lanma sebebinin kundaklanma olayın- dan daha önemli olduğu muhakkaktır. Bazı toplumlarda çocuklar, kendi ken- dilerine zarar verir (o endişesiyle sıkı sıkı bağlanırlar. Bu, bir tahdit hare- ketidir ve uzun aylar devam ederse, çocuğu olumsuz şekilde etkiler. Bazı çevrelerde ise çocuk, sadece, daha kuv- vetli olsun, ele gelsin diye, yardım amacıyla bir süre kundaklanır. Bu kundak çocuk üzerinde Olumsuz bir etkide bulunmaz. En önemli şey ailenin, çocuğun bağımsız olmak için mi, yoksa İn gan olmak için mi "atak" olduğun cuğun niyeti, belki de sadece yavaş yavaş hak kazanacağı bir bağımsızlı- ga kavuşmaktır. Herşeyin başı sergidir İstanbulda anne-baba okullarında a- raştırma yapmış olan Dr. Erdoğan Noyan daha umutlu bir konuşma yap- tı ve: " — Asıl önemli olan, çocuğun çevre tarafından kabul edilip değerlendiril- mesidir" dedi. Noyana göre, annesi tarafın- dan terkedilmiş bir çocuk, kendisini değerlendirecek bir çevre bulursa mut ludur ve iyi gelişir. Meselâ, anneleri tarafından terkedilmiş iki yavru var- dır. Oğlan çocuk, bir ustanın yanına yerleştirilmiş ve çok başarılı, o çalış- kan, mutlu bir çocuk olmuştur. Çünkü faydalı olduğuna, kimseye yük olma- dığına inanmıştır. Kızkardeşi ise bir yerde evlâtlıktır. Yaptığı işi kendisi- ne sevdirmemiş, kendisini de, işini de hep küçümsemişlerdir. Çocuk bedbaht- tır, "problemli"'dir Amaç, sağlam ruhlu çocuk yetiştir- mektir. Bunun için genel ilkeler te- ferruatın yerini tutmalıdır. Teferruat memleketten Oomemlekete, bölgeden bölgeye, evden eve değişir. Çocuk için şart olan muhakkak anne, muhakkak baba değil, onun gelişmesini sağlıya- cak olan bir sevgi ve değerlendirme i- majıdır. AKİS, 2 Ekim 1964 Biraz da idealizm Ankarada toplanan Tıp Kongresi, Türkiyede sağlık işlerinin ne derece geri kalmış olduğunu ve bu alandaki eksiklikleri bir kere daha meydana koymuştur. Yayınlanan bir rapora göre, Türkiyede ortalama olarak 2800 kişiye 1 doktor düşmektedir. Halbuki meselâ, genç İsrailde 400 kişiye 1 doktor düşmektedir. Doktorlarımızın illere göre dağılışındaki büyük oran- sızlık ise meseleyi: daha korkunç bir anlam vermektedir: İstanbulda bu oran 561'e 1 iken, Gümüşhanede 22 bin 396'ya | olarak tezahür etmektedir, Hastahane, yatak ve hemşire- durumu, teknik vasıta noksanlığı da hesaba, katılacak olursa, gerçeğin çok daha düşündürücü bir şekilde meydana çı- kacağı muhakkaktır. Sağlık işlerimizin, nüfusun artışı oranında yeni mâd- di kaynaklara ihtiyaç göstereceği açıktır Memleketten kaçan doktorları memlekette tutmak, ihtiyacı karşılıya- büecek miktar ve nitelikte doktor ye üşürmek, modern tıbbi her an gelişen veçhesile izleyebilmek için müfredat programlarını sık sık gözden geçir- me tıp öğrenimine gerekli yenilikleri getirmek ve öğrenim sonrası için plânlı bir öğretini programı düzenlemek, hastahane yapma atak ve hemşire adedini yeteri kadar fazlalaştırmak gibi işler sibetie. ki edi önce paraya dayanmaktadır. Fakat bizim bütün derdimiz, sadece parasızlık değildir. Genç doktorun, modern tıp ilminin yeniliklerini (o izleyebilmesi nasıl şartsa, bir ideale sahip olarak yetişmesi de şarttır. Genç doktor, gönde- rildiği yurt köşesinde elbette ki aç ve çıplak bırakılmamalıdır. Ama oraya yalnızca para yapmağa, yanlızca ticarete de gitmemeli, insanlığa yardımı aşkı fakülte sıralarında ona aşılanmış olmalıdır. En idealist bir doktorun da, hiç olmazsa bilgi kazanmak için, dış memleketlerdeki (oOimkânlardan faydalanmasını kınamak mümkün değildir. Ancak bir doktoran, her ne- rede ve ne şartlar içinde olursa olsun, hastası ile karşı karşıya kaldığı zaman düşündüğü, yalnızca ona yardım etmek, onu kurtarmak olmalıdır. Doktorlarımıza ve hemşirelerimize bu ideali verebilirsek, bir takım mah- rumiyetler içindeki hastahanelerimizin ve orada aresiz yatan hastala- rımızın yüzleri gülecektir. Hastaları umutsuzluğa götüren şey, daha çok, karşılaştıkları ilgisizlik ve şefkatsizliktir. Bundan bir şiire önce yakınımız olan bir aile, Ankara civarında feci bir trafik kazası geçirdi. Kazada üç çocuk yaradandı, anne öldü, baba ise canını Zor kurtardı. Üç çocuk ve baba, An karada bir büyük hastahanede, başlarını sokacak dört yataklı minimini bir oda buldular ama, orada âdeta terkedilmiş holdeydiler. Kimisinin kolu yanlış takıldı, kimisinin bacağı yanlış kaynadı. Gençkızın burnunun kırılmış olduğu, günlerce sonra, o da akrabalarının telâşı sonucu farkedildi! Odada dolaşabilen ve babasına bak- mağa çalışan ise, az yaralı küçük çocuktu. Halbuki biraz ilgi, biraz şefkat, bu daracık hastahane odasına muhtaç olunan sıcaklığı sağlayabilir ve ya- tanlara, pek çok mahrumiyeti unutturabilirdi. En ileri memleketlerde bile, herşeyin daima mükemmel olduğunu düşünmek hatalı olur. Meselâ Ame- rikada bazı devlet hastahanelerinde, geçici bir zaman için bile olsa, bir yatakta iki hastanın yattığına ben şahsen şahit olmuşumdur. Orda da hem- şireler, her zaman hastalarının bütün ihtiyaçlarına cevap veremezler ve hastaların birbirlerine yardım ettiği çokça görülür Ancak, bir hastanın du- rumu kesildikle belli oluncaya kadar ona her türlü ihtimam gösterilir . İn- sanların ihmal yüzünden ölmemelerine, hastahane personeline güvenleri- nin sarsılın amasına âzami dikkat sarfedilir. Hasta, doktorun ve hemşirenin bir yakınıdır. İdealizm ise, sorumluluk duygusundan doğan tabii bir dav- ranıştır. Doktorlarımızın pek çoğu, bugün Doğuda çok isabetli bir şekilde uy- gulanmaya başlayan sosyalizasyon sisteminin büyük şehirlerimize getirilip buradaki büyük hastahanelerde uygulanmasına karşıdır. Çünkü - maalesef -. bu büyük hastahanelerin çoğunda yatacak yer bulmak, doğrudan doğru. ya ilgili uzmanların muayenehanelerinden geçip, doktora bir miktar para bırakmaya bağlıdır. Halbuki sosyalizasyonun uygulandığı devlet hastaha- hastataneye inhisar ettirecek, ayrıca muayenehane açamıyacaktır. ok- torun maddeten talinin edilmesi, mesleki yönden iyi yetişmesini Bağlıya- cak olan imkânlara sahip kılınması nasıl şartsa, genç yaştan idealizm ile teçhiz edilmesi ve bu idealizm ile mesleki tatmine kavuşması da ayrıca şarttır. Jale CANDAN 25