vari çetelerden birini meydana geti- riyorlar. Malvolio («On İkinci Ge- ce» nin hayran olunacak komedye- ni ve rejisörü olan Cüneyt Gökçer) o budalaca müsamahasız, o kili kırk yaran, o azametli ve Olivia'nın sah- te aşk mektubuyla birdenbire alev- lenen kişisini rahatça kabulettiri - or. «Öbür kişiler biraz siliktiler. Orsino Dukası, vazıh olmıyan este- tizmiyle bellibelirsiz bir taslak ha- linde kalmıştır. Oldukça omüphem ve karanlık olan durumlar değerlen- dirilmemiştir. O cinsiyet değiştir - en'e, Olivia'nın Viola'ya (çok ifade- meleri, Gemi Kaptanının Sebasti - li ve ince farkları belirten Ayten kaçmaz), Düka'nın erkek kılığına girmiş olan Paj'ına duyduğu o ga- rip eğilimler, «Yanlışlıklar Komed- yası» nda olduğu gibi ikizlerin biri- birini kaybetmiş olmalarından do- an o kiprokkolar ikinci plânda kalmıştır...» «De belles tetas de turcs»... Katoliklerin organı olan «la Croix gazetesinde (13 Haziran 1964) H. B. imzasıyla çıkan ama çok özlü ve nükteli yazı, bon'un nefis karikatürleri altında, bu lejandı taşıyor: «Güzel Türk ka- faları». Ve hemen şunu ilâve edi- yor: o«Bu bir komplimandır da». olm, başlık geliyor : «Türkler Sha- kespeare oynıyorlar». Yakın za - manlara kadar bir Parisli için, hat- ta her Avrupalı için, bunun «Türk- ler Aya gidiyorlar» başlığıyla ina- nılmıyacak bir haber vermekten hiç farkı yoktu. Yazıda şöyle denili - «İnsan nasıl olur da Türk ol- maz ? Türk milli tiyatrosunun Mil- let Tiyatrosunda verdiği otemsilden çıkarken Montsguicu olsa, omutlaka böyle derdi. (1) Gerçekten Boğaziçi ötesi aktörlerinin oyun tarzı Royal Shakespeare oCompaghie'nin veya Fransız komedyenlerinin oyun tar- zından hiç farklı değil. Bu da elbet- te bir komplimandır ve geçen ak- şam bize sunulan «On İkinci Gece» haysiyetli bir temsilden çok ileriy- di»... Ve sonra aynı Şark hasreti : «Bununla beraber Türklerimizi bu kadar batılılaşmış gördüğümüze ve rahmetli William'ın piyesine, şüphesiz onun ruhunu şadedecek, bir yakın şark rayihası katmamış ol- malarına biraz üzülmedik değil.»... Ah bu yn kıskançlığı ve tekeli, bu o egzotiz düşkünlüğü! Fransız dostlarımız Kadın saçlarını gölgede bırakan perukalarını, c sah- te benlerini, o ipek külotlarını ye- niden takıp takıştırmıya neden he- ves etmiyorlar acaba?..., AKİS/32 Si N Festivaller Berlin 1964 Sanat yanıyla politik yanı arasında bir türlü bir denge kuramamış o lan Berlin film festivali, 1950 yılın- da ilk olarak başladığında, hem dü- zenleyicileri ve hem de yapımcılar birliği, bu festivalin Oo geleceğinden Pek umutlu değillerdi. 1950 yılların- dada politik hava - İkinci Dünya Savaşının hemen bitiminin ertesine geldiğinden- soğuk harbe pek yatkın görünmediğinden, Berlin, Mar Del, Plata, San Sebastian ve başkaları gi- bi ikinci -bazı yıllarda da üçüncü sınıf bir festival olmaktan (o kurtula- madı. Üstelik, festivalin ( uluslararası E M A ma. paylaşmada şehri kim ele geçirir- se, o, dünyaya karşı ayrı bir prestij kazanmış olacaktı. Şehir, Almanya gi- bi gerçekten ikiye ayrıldı: Bir bölü- mü müttefiklerde - İngiltere. A.B.D. ve Fransa, diğer bölümü de Ruslarla Demokratik Alman Cumhuriyetinde kaldı Daha sonra Ruslar dış görünüş- te hem Doğu Almanyadan hem de Doğu Berlinden çekildiler ve Berlin, Doğu Almanyanın ortalık yerinde "bir garip ada" olarak kalakaldı. Berlin, (o batılı Almanya için hiç bir zaman önemini kaybetmiş değil- di Sürekli olarak şehir halkının ken- disinde okluğunu ileri sürüyor, ulus- lararası politika, alanında hak iddia ediyordu. Prestij ile hakkın kendin- M. Mukherjee, Satyajit Rayin "Büyük Şehir"inde Armağan bir Jürisi de yoktu. Berime, hatır gö- nül kırmamak için bir kaç ulus film gönderiyor, filmler halka gösterilerek oya başvuruluyor ve sonuçlan seyirci tayin ediyordu Bu durum. 1956 yılına kadar sürdü Aynı yıl içinde Berlin, o uluslararası politika alanında da birdenbire önem kazanıverdi: Bölüşme sonunda Ber- lin, ortada kalmış, batılı Federal Al- manya ile doğulu Demokratik Alman Cumhuriyeti arasında sıkışmıştı. Her iki devlet de Berlin üzerinde hak id- dia ediyorlar, şehri bir türlü bölüşemi- yorlardı. İkiye ayrılan Almanya. ger- çi beri yandan da bir bakıma birleş- me unsuru olarak da gözüküyordu a- alması, gereken fihn den yana olduğu gerçeğini sürekli o- larak gözönünde bulundurmak ama- cıyla, yapılagelmekte olan film fes- tivaline, bu kez, dört elle sarılmak ge- reğini de duydu ve Berlin film festi- vali, 1956 da Uluslararası Film Yapım- cıları Birliği Berlini A ve birinci sı- nıf festivaller arasına katarak değeri- ni arttırma yoluna gitti. Böylece, Can- nes ve Venedik film festivalleriyle bir likte uluslararası A sınıfı festivalle- rin osayısı Üçe çıkmış oluyordu. Berlin film festivalinde dağıtılan armağanlar şunlardır: En güzel filme Berlin Altın Ayısı" en başarılı, ka- dın ve erkek. oyunculara da "Gümü Ayı" verilir. Ayrıca- büyük ve konulu