TİYATRO ce yi kısalığı içinde de çok ö- ü bir «compte-rendu» çıkmıştır. Klişesini verdiğimiz bu yazıyı dik- katle okuyanlar - ve tabii okuduğu- nu da anlayanlar- "La 'nın yarısında ve karikatör e lejandında bizi incitecek bir şey bulunmadığı - nı farkedeceklerdir. Neden sarıklı, cüppeli değilmiş?.. Türkiye'yi halâ bir eski Şark köşe- si gibi örmek arzusunun ove kapalı çarşıya, kavuklu, yeniçerilerile; harat kokularına halâ duyuları has- retin ifadesini «France-Soir» gaze- tesinin (4 Haziran 1964) tiyatro e- leştirmecisi Louis Schwastzın yazı- sı; pek güzel vermiş oldu. Yazısın- da, temsilimizde bütün bunları, hat- ta en küçük bir «turguerie> belirti- sini bulamadığından yakmıyor. Kuk- lâmızı ve Karagöz'ümüzü övdükten sonra tarihimizden, o törelerimizden geleneklerimizden doğmuş gerçek bir yerli tiyatromuz olduğuna inan- madığını söylüyor ve «M. Jorudain ile M. Escnde'ı - Comedie França- ise'in şimdiki müdürü - hasetten çatlatacak alaturka bir oyun» göre- memekten düştüğü hayal kırıklığını anlatıyor. Bunun yerine, «temamiy- le Batılı, pek güzel, tertemiz, pek haysiyetli, ama tuzu biberi eksik» bir temsille karşılaştığını itiraf e- diyor. Böylelikle de yerdiğini sanır- ken övmüş olduğunu galiba farket- miyor. Çünkü Atatürk ilkeleri üze- rine kurulmuş olan Yeni Türkiye- nin kırk yıldır, heralanda olduğu gi- bi, tiyatroda da batılılaşmaktan, Ba- tı örneğine uygun sanat yapmaktan. hele Shakesepeare'i alaturkalaştır- mak şöyle dursun, Batı geleneği ve örneği içinde oynamaktan başka a- maç gütmediğini, bunda da birçok Batı memleketlerinden, mesela çoğu fransız topluluklarından, daha daha iyi Shakespeare oynamakla başarı gösterdiğini bilmiyor, ya da bilmez- likten geliyor. Bu sarıklı, cüppeli, feraceli, te- likli, haremğalı ve Yeniçerli eski Osmanlı Türkiyesine hasret Sohwartz'a sormak lâzımdır: Acaba kendileri neden Shakespeare- Moliere devrinin perukları ve dan- telaları oile oynamıyorlar? Paris Radyosunda Devlet Tiyatrosunun «On İkinci Gece» temsili için en olumlu e- leştirmelerden O birini, ilk temsilin AKİS/30 sabahı, Paris radyosunda Paul - Lo- uis Mignon yapmıştır. Metini elde ettiğimiz bu eleştirmesinde tanın- mış yazar şöyle diyor : «Milletler Hai se yolu Ankara'dan geçiyor. Gerçekten de «On İkinci Gece» ile iin Sha- kespears'i nasıl hayatettiklerini bi- ze gösteren Türk Devlet Tiyatrosu oldu. Bay Gökçer hayal yüklü bir dekor içinde oyunun güldüren, soy- tarılığa, hatta farsa kaçan yönleri- ni ortaya koymuştur. «Kişiler, kendi fantezileri içinde nükteyle (o canlandırılmışlardır, bun- ların başında da, bizzat Bay Gökçer, Malvolio'nun bütün O gülünçlüğünü, otoriteyle ve incelikle, en küçük te- ferrüüatına kadar işliyor. Bu ışık blm eserin komik yönü- (sevda iirli yönü yanında ağır an «Bu akşam tekrar oynanacak olan bu temsilden hatırda kalanasıl şudur: Türk aktörleri, kendilerine hâs mizaçlarıyla, Shakespeare ti- yatrosunun ruhuna olduğu (okadar ekline de mümkün olduğu kadar bağlı kalmıya çalışıyorlar - hiç değil- se gördüğümüz <On İkinci (Gece> temsiline bakarak bu sonucu varıyo- ruz.» «Les NouvelleS Lİtterairessde... Yalnız Fransanın değil, belki de dünyanın en önemli edebiyat ve sanat dergilerinden, biri olan, yurdu- Litteraires» dergisinde (11 Haziran muzda da çok okunan «Les Nouvelles 1964) tanınmış eleştirmeci Marc Bernard Devlet Tiyatrosu temsilleri için belki en güzel, aynı zamanda en TAHİR KUTSİ MAKALI “Yılın gazetecisi" İÇ GÖÇ (Memleket röportajları) seçtiren eser Kitapçılarda arayınız. Han; 16 Cagaloğlu — İSTANBUL TOPLUM YAYINLARI-Aydınlar (AKİS — 1086) gerçek hükümleri vermiştir. "On İ- kinci Gece»yi, Shakespeare'in asıl böyle hiçten, adeta çerden çöpten meydana getirdiği, uçucu denecek ka meydana getirdiği, uçucu denecek kadar hafif komediledeki büyük us- talığını övdükten sonra diyor ki «Her milletin kendi hassasiye- tiyle onu nasıl besleyip geliştirdiğini bir kere daha anlamak fırsatını bul- duk. Türk Devlet (o Tiyatrosunun Milletler (o Tiyatrosunun (oynadığı «On İkinci Gece», «Binbir Gece» hi- kâyelerinden biri halini aldı. «Cüneyt Gökçer'in sahne düze- ni beni hayran etti. Metne ihanet etmeden, ama rahatça tefsir ede- rek, ona yeni bir yankı vermesini bildi. İnce eleyip sık odokuyanlar mutsuz olur, derler, ama pek o ka- dar ince eleyip sık dokumadığım için, hiçbir şey beni rahatsız et- medi: ne alacalı kostümler, ne fars, ne de bazı sahnelerde gürültülü o- yun. «Türk seyircisi bu eseri her halde bu şekilde oynandığı zaman daha iyi anlıyor ve daha iyi değer- lendiriyor olmalı. Bunda haksız da değil, çünkü bu oyun bu da olabi- lir, böyle de oynanabilir. Hem hiç bir şey kaybetmeden, tersine, usta- keşfettik ki Cüneyt Gökçer sadece mükemmel bir rejisör değil, büyük, bir aktördür de. Malvolio rolündeki, yorumu heyecan vericiydi. Hanımı- nın hizmetçisinin çevirdiği dolaplar- la komik durumlara düşen, gurur ve ihtirası içinde çılgına dönen bu gülünç ve mutsuz Julien Sorel, Cü- neyt Gökçer'in üstün kaabiliyeti sa- yesinde Shakespeare'in yarattığı en büyük kişilerin heybetini kazandı.» <Les Letters Frahoaises» de... > Haftalık "Lee Lettes Françaisas" der gisinde (11 Haziran 1964) Syi- vestre Lotringer ise tiyatromuzun geçmişine, bugün sahibolduğu geniş imkânlara işaret ettikten sonra, sun ları belirtiyor : «Tunuslularda olduğu gibi, Oon- larda da sahne düzeni tamamiyle aktörlerin oyununa dayanıyor. Ko- mik sahnelerde, daha çok incelik, daha da güçlülük var. Sonra gece- nin sarhoşluğu, falsolu sesler ve şarkılarla dolup taşan, kendi tarzın- da hoş bir tablo çiziyor. Sir Toby, Febien ve bilhassa Sir Andrew (Br- vari çetelerden birini meydana geti- tuğrul İlgin) en başarılı Falstaf-