ra rağmen rumlar tek adım dahi iler- liyemediler. Mücahitler için kanlı gü- nün bilançosu 4 ölü, 8 yaralı ve 9 ka- yıp oldu. Rum kayıpları daha çoktur. Pazartesi ve Salı günleri de rum saldırıları hiç hafiflemeden aynı şid- detle devam etti. Rum kuvvetleri 1000 kişilik yeni takviye gücü aldılar. St. Hilarion burçları havan topları ve ba- zukalar ile fasılasız 48 saat dövüldü. Saldırıları, Makariosun İçişleri Baka- nı Yorgaois yönetiyordu. Papazın niyetleri Mkeriosun bu bölgeye özel bir ilgi duymasının sebeplerini başlıca şu üç noktada toplamak mümkündür: — Kımıda türkler tarafından inşa edilmiş olan ve türklerin kontrolü al- tında bulunan hava alanını tesirsiz ha- le getirmek, — Türkiyeye en yakın sahil nokta- sı olan Girnenin - çıkartma yeri ola- rak- rumlar tarafından kontrol altı- na alınmasını sağlamak — Lefkoşe ile Adanın kuzey tara- findaki dağlık arazinin irtibatını sağ- layan Girne-Lefkoşe yolunu ele geçir- mek... Ayrıca rumlar, Girne-Lefkoşe yolu- nu ele geçirdikleri takdirde, yolun sol tarafında. oOrtaköy-Gönye arasında kamp yapmış olan türk alayının da et- rafını çevirmiş olacaklar ve Ağrıdağ- da eğitim görmekte olan 500 türk mü- cahidini tesirsiz hale getireceklerdir. Yolun en önemli noktasını Girne boğazı teşkil etmektedir. Beş parmak dağlarının sarp kayalıkları arasından kuzeye açılan tek geçit olması sebebiy- le bu boğaz gerek türkler ve gerekse rumlar için son derece önemlidir. Yo- lun sol tarafındaki St. Hilarion kalesi türk mücahitlerin elindedir ve bütün boğazı kontrol edebilecek bir mevkide - dir. Girne-Lefkoşe yoluna sağ taraf- tan gelen rum saldırıları ise Bozdağ- da mevzilenmiş mücahitler tarafından kuzey kıyıları ile Lefkoşe arasındaki irtibatlarını kesen bir hat kurulmuş bulunmaktadır. Son günlerde rum çe- tecilerinin gerek Dikomo - Bozdağ, ge- rekse St. Hilarion bölgesinde giriştik- leri yeni saldırıların amacını bu hat- tın kırılması teşkil etmektedir. Ancak Papazın gözü dönmüş çetecileri için bu kolay olmıyacaktır. Koyu bir tedhiş OKA, Adanın her tarafında kadın, erkek, çocuk tefriki (o yapmaksızın korkunç bir tedhiş hareketine giriş- miştir. Lefkoşede 23 Nisan Çocuk Bay- ramını kutlayan Kemal Hüseyin adın- KulağakKküpe Şantaj ! ,Şelânik Şehir Meclisi bir ka- rar almış; Eğer İstanbulda Patrikhane yıkılırsa, onlar da Atatürkün o Selânikte o doğduğu evi yıkacaklarmış! Tasa! Biz putperest deği- liz. Atatürkün artık doğduğu yer de, yaşadığı yer de, öldü- gü yer de türk milletinin kal- esirgemesinler. Ama, daha akıllıca bir ha- reket bu evi (o yıkmamaktır. Patrikhanenin eline opasapor- tu verildiğinde - Papandreu bu kafada kaldıkça mutlaka veri- lecektir - papazcıklarını oraya yerleştirirler. da 12 yaşında bir türk çocuğu, Yeşil Hattın rum Oo kesiminden atılan bir dumdum kurşunu ile öldürülmüştür. Aynı gün rum çeteleri, Larnaka'da, Boğaziçi köyüne ye Dikomo bölgesinde” ki Bozdağa saldırmışlardır. Bir g sonra gene Lefkoşede İbrahim adın. daki bir türk arabasının koşumlarını takarken rumlar tarafından sırtından vurularak öldürülmüştür. Behzat Hü- seyin adındaki bir başka türk, evinin su borusunu tamir ederken karnından vurulmuştur. Lefkoşe Türk Belediye- sinde çalışan Ahmet Hasan adındaki bir temizlik işçisi, motörle görevine gi- derken otomatik silâhlarla taranmış- tır. Ancak bütün bunlar, Makariosun asıl plânını perdeleme gayretlerinden ibarettir. Papaz için en büyük tehli- ke, Girne - Lefkoşe yolunun hâlâ türk- lerin elinde bulunmasıdır. e Türklerin etrafında, Larnakadan başlıyarak, Li- masol, Baf (Ktima), Poli, Morfudan geçen bir ateş çemberi kurulmuş, fakat çemberin kuzey halkasını teşkil eden Girne civarı bir türlü ele geçirileme- miştir. Kadı davacı olursa.. ş satırların yazıldığı sıraya kadar, aint Hilarion kalesini ellerinde, tu- lan rumlara karşı kahramanca döğü- şüyorlardı. Rumların yaptıkları tes- lim olma teklifini her keresinde geri çevirmişlerdir. Bununla beraber, bu- radaki mevzilere yerleşmiş olan türk- YURTTA OLUP BİTENLER lerin rum saldırılarına karşı ne ka- dar dayanabilecekleri kesin olarak söy- lenemez. Çünkü zaten bunların sayısı iki elin parmaklarıyla sayılabilecek ka- dar azdır ve üstelik, yapılan savaşlar sonunda, her geçen gün kayıpları ço- galmaktadır. Allahtan ki Adanın baş- ka taraflarından kaydırmalar yapıl- maktadır ve teçhizat ikmali durumu iyidir. İşin acı tarafı şuradadır : Kıbrısa, Adada sükün ve düzeni sağlamak, can ve mal güvenliğini korumak için gön- derilen Birleşmiş Milletler barış kuv- veti, bütün bu olaylar karşısında eli kolu bağlı, seyirci kalmaktadır. Gerçi Barış Kuvvetine mensup bazı zırhlı a- raçlar türk ve rum hatları arasına gir- mişlerdir ve helikopterler de savaş a- lanının üzerinde uçmaktadırlar ama, General Gyaninin komutası altındaki askerlerin hiçbirinde türklere karşı gi- rişilen saldırıyı durdurmak için en u- fak bir hareket görülmemektedir. Sa- int Hilarion dağlarına gönderilen Ba- rış Kuvvetinin başındaki kanadalı bir subayın söylediğine göre, kuvvet, sivil halka bir zarar gelmedikçe ve çatışma ıssız bölgelerde geçtiği sürece, bu ça- tışmaya karışmamak için kesin talimat almıştır. Başka bir deyişle, Adadâki Barış Kuvveti, dağın başındaki taraf- ları kendi kozlarını paylaşmaları için başbaşa bırakmaktadır. Böyle bir düşüncenin, bütün endi- şeleri canlarını ve mallarını korumak olan Kıbrıs türkleri bakımından ne kadar elverişsiz olduğu ortadadır. Yıl- lardır böyle bir saldırıya hazırlandık- ları anlaşılan rumlar, şimdi insan ve silâh çokluğunun kendilerine sağladığı üstünlüğe dayanarak, türkleri yerlerin- den, yurtlarından etmeğe çalışmakta ve Birleşmiş Milletler kuvveti de, bunun karşısında kayıtsız (o kalmaktadır. Bu kayıtsızlık için gösterilen gerekçe de, Saint Hilarion dağlarındaki çatışma- nın 1sSız bir bölgede, sivil halka zarar getirmeyen türden olmasıdır. e Böyle bir gerekçeye, ancak gülünebilir, Aca- ba ıssız bir dağ başındaki kaleyi ko- rumaya çalışan bir avuç türk, barış kuvvetinin korumakla görevli olduğu sivil halktan değil midir? Bunlar ora- ya Adanın her tarafında insafsızca dağıtılıp sürülen a Birleş- miş Milletler tarafından korunmayan haklarını bari kendileri savunmak için değil de, keyif çatmak, ve arasıra da gelen geçen rumlara ateş açmak için mi çıkmışlardır? Ya onlara saldıran- lar?.. Bu saldırgan çeteciler (o Saint Hilarion tepesindeki türklere silâh çek- mek hakkını kimden almaktadırlar? Haydi, bir an için diyelim ki bu tepe- AKİS/9