İŞALE Mi Dernekler Seminer çalışmaları Mepleketimizi içinde bulunduğu teh- önemli çalışmalar yapmış bulunmak- tadır. 1962 yılında üç hafta süren ilk se- minerde, sermaye terakümü ve yatı- rımı konusu incelenmişti. o Başbakan İnönünün konuşması ile açılan oto- ruma, yabancı ülkelerden davet edi- len 16 uzmanla memleketimizin 12 oto- ritesi iştirak etmişlerdi. Seminerlere de Üniversitelerimizin öğretim üyeleri ile özel sektör ve devlet sektörü tem- silcileri katılmışlardı. İkinci büyük seminer ise ekono- mik kalkınmanın sosyal problemleri konusunda yapıldı. Bunda da çalışma- lara 16 uzman iştirak etti. İlk semi- nerin çalışmaları (o biri türkçe, birisi ise ingilizce olmak üzere iki cilt halin- de yayınlanmış, bulunmaktadır. 1963 yılının konusu olan "Ekonomik Kal- kınmanın Sosyal Problemleri" o isimli eser de yakında yayınlanacaktır. Bugüne kadar yaptığı faaliyetler- de derneği ogeniş çapta destekleyen Ford Vakfı, bundan sonra da senede 500 bin lirayı geçmemek şartıyla Tür- kiyeden toplanacak meblâğın bir mis- lini vermeği taahhüt etmiş bulunmak- tadır. Memleket içinden yılda 500 bin lira temin etmeyi ümit eden dernek, I milyon liralık (o bütçe ile, temenni ettiği faaliyetleri yapacağına inanmak- tadır. Dernek, bu para ile, üç bölümde mütalâa ettiği çalışmalarını şu şekil- de özetlemektedir: 1 e 2 — Yayın 3 — iii ve konferanslar. Seminerlerin amaçları çeminerlerin birincisi yukarıda da be- lirtildiği gibi, 27-30 Nisan tarihleri arasında (yapılan nüfus semineri- dir. Bu konuda "population coun- cil" ile temasa geçilmiş ve bu kuru- mun bütün dünyada yaptığı araştır- malardan faydalanılarak Türkiyede nüfus problemleri semineri hazırlan- mıştır. Bilindiği üzere, Türkiyede nüfus senede yüzde 3 artmaktadır. Denilebi- AKİS/30 Çaydan - Kahveden 'T ekelin tekelleştirdiği maddelerden birisi çay, birisi de kahvedir. o Tabii bunlar Tekel tarafından tekelle dağıtıldığı içindir ki ikisinden de bir içen pişmandır, bir de içmeyen... Evvelâ çayı ele alalım. Senelerden beri içtiğimiz, alıştığımız bir çay vardı: Tekelin çıkardığı, kutusu 4 lira olan çay... Bundan bir müddet önce piyasaya Filiz isimli bir çay daha çıkarıldı. Kalitesinin daha yüksek oldu- gu iddia edilen, fakat fiyatı hakikaten yüksek olan bir çay... Ancak bir müddet sonra anlaşıldı ki, gaye yüksek kaliteli çay çıkartmak o değilmiş... Zira Filiz çayının çıkarılmasından çok kısa bir müddet sonra, eski Tekel çayı içilemez hale geldi. Kötü bir koku, toz gibi bir madde ve lezzetsiz, sa- dece kırmızı renkli su haline gelen münasebetsiz bir nesne... Bu durumda çay içilmesi gün geçtikçe zevk değil, işkence veren bir iş olmaya (başladı. Halbuki harp seneleri içinde kahve bulunamadığı için halk çay içmeğe alış- mıştır. Bu suretle bayağı döviz tasarrufu da sağlanmaktadır. Zira dışar- dan ithal edilen kahveye karşılık çay memlekette istihsal (o edilmektedir. Şimdi Filiz çayından daha fazla gelir sağlanacak diye, halkın çaydan soğu- tulduğunu görmekteyiz! İşin esasını araştırırsanız, Filiz çayı da pek matah bir şey değildir ya, o da başka... Ancak, Filiz çayından fazla kâr sağlanacak diye halkı çay- dan soğutup kahveye döndürmekteki hikmeti biz bir türlü anlayamamak- tayız. Gelelim kahve işine... Kahve, memleketimize gümrüklenmiş olarak, 6 liradan ithal ediliyor. Tekel idaresi de 31 lira ilâvesiyle kahveyi 40 liradan piyasaya veriyor. Perakendeci kârı, kavurması, öğütmesi filân derken, olu- yor kahve 50 lira!. Buna karşılık, güney hudutlarından kaçak olarak yur- da sokulan kahveler 30-35 liradan kurukahvecilere satılıyor. Parasının da 3-4 ay sonra ödenmesi imkân dahilinde... Bu durumda, Tekel kahvesine kimse yüzvermez oluyor. İş bu kadarla kalsa gene de iyi. Zira güney hu- dutlarından ithal edilen kahve, kalite bakımından da çok düşüktür. Bu yüz- den normal kahvenin fiyatı olan 6 liradan da ucuza mal edilmektedir. Böy- lece çok kârlı olan kahve kaçakçılığı almış yürümüş, normal bir iş haline gelmiştir. Bu durumda Hazineye gitmesi gereken para kaçakçıların eline geçiyor, kötü kahveler, kimsenin ağzında tat-tuz bırakmıyor, kaçakçılık hiç yüzün- den alıp yürüyor ve nihayet bu sebeple ahlâksızlık gün geçtikçe yaygın bir hale geliyor. Bütün bunları önlemek için hükümetin yeni bir tedbire gitmekte oldu- gu ve kahveden alınmakta olan vergiyi indireceği söylentileri dolaşmak- tadır. Ne dereceye kadar doğru olduğu bilinmemekle beraber, bu tedbirin alınması, tabiâtiyle meseleyi nispeten düzeltecektir. Ama tam bir düzenin sağlanabileceği iddia olunabilir mi? ünkü bugün kahveden alınan vergi miktarı 34 liradır. Bu vergi inse inse 20 liraya inecek ve kahve 25-26 liraya satışa çıkacaktır. Kaçak kahve- nin maliyeti, kalitesi de düşük olduğu için 4-5 liradır. Tekel kahvesi ile aradaki fark 20 liradan az olmayacaktır. Bu duumda Tekel ağzıyla kuş tutsa, kaçakçılara mâni olamayacaktır. Bunun önüne geçebilmek için yegâne çâre, kahveyi Tekel maddesi ol- maktan çıkarmak ve vergiyi satışta alınabilecek hale getirmek olmalıdır. Bu suretle hem Tekeldeki masraflar ortadan kalktığı için, kahveden daha ziyade gelir elde edilebilecek, hem daha ucuz ve daha kaliteli kahve içmek kaabil olabilecek, hem de bu ahlâksızlığın önüne geçilebilecektir. İşin en kestirmesi budur. Fakat bu kestirme yol, birçok kestirme yollar gibi tatbik edilebilmekten çok uzaktır. Zira bizzat Tekelciler, bu işin olamıyacağını anlatmak için bin dereden su getireceklerdir. Böylece bizler de daha sene- ler senesi toz çayla âdi kahve içmekten bir türlü kurtulamayacağız gibi gö- zükmektedir! Hem de bir hiç yüzünden!.. Fasih İNAL