may Harekât Dairesi Başkanı Turgut Sünalp de katıldı. İnönü, kendisine has üslubuyla meseleyi özetliyerek Genel Sekretere Kıbrıs meselesini kalın iz- gileriyle izah etti ve özellikle konunun NATO'yu ilgilendiren kısmı üzerinde durdu. Başbakan, Kıbrısı müstakil bir mesele olarak ele almanın mümkün o- lamıyacagını, bunu NATO çerçevesi i- çinde mütalâa etmek gerektiğini ileri sürdü. Bu ittifaka üye olan devletlerin iki üye devlet arasındaki bir anlaş- mazlığa mutlaka müdahale etmeleri gerektiğini söyledi. Geçmiş yıllardan örnekler alarak -Kore gibi- Türkiye- nin ittifaklarına sadık kalmış bir ülke olduğunu ve şimdi aynı sadakatin diğer üye devletlerden beklenildiğini anlat- tı. Sözü Yunanistanın Kıbrıs olayları karşısındaki tutumuna getirerek, bu- NATO'nun (o bütünlüğünü tehli- keye düşürebileceğine işaret etti. Baş- bakan, bu konuda Türkiyenin NATO'- dan tek isteğinin biraz daha aktif po- litika olduğunu söyledi. NATO duru- ma el koymalı ve Yunanistan ile Tür- kiyeden hangisini suçlu görürse, onu uyarmalıydı. İnönü, Genel Sekretere son olarak, iki devlet arasındaki ger- ginliğin her geçen gün biraz daha art- makta olduğunu söyledi ve : "— Ben de duruma nihayet bir de- receye kadar hakim olabilirim" dedi. "Suçluların telaşı" Şabah saat 11'den 14'e kadar devam eden Başbakanlıktaki (toplantıdan sonra, Genel Kurmay Başkanlığında, Stikker'in de hazır bulunduğu bir bri- fing düzenlendi. Saat 16'da başlıyan bu toplantının da ağırlık merkezini gene Kıbrıs olayları teşkil etti. Başbakan- lıktan getirtilen, üzeri işaretlerle do- lu bir kabartma haritanın başında ku- mandanlar, meselenin askeri cephesi- ni anlattılar. Kıbrıstaki türk alayının, rum ve yunan kuvvetlerinin, türk mü- cahitlerinin durumları izah edildi. Ya- kılan, yıkılan türk köyleri tek tek gös- terildi. Genel Sekretere sunulan tablo gerçekten tüyleri (o ürpertecek kadar korkunçtu. 92 türk köyü rumlar tara- fından yakılmış, 163 türk öldürülmüş 657 türk yaralanmıştı. 192 kişinin ise nerede olduğu bilinmiyordu. Halen 30 bine yakın türk, evleri yakılmış oldu- gundan göçmen hayatı yaşamaktaydı Stikker, çizilen bu kanlı tabloyu üzün- tüyle dinliyor ve sık sık çaresizlik ifa- desi olan jestler yapıyordu. Bu arada kendisine Yunanistandan gelen bir ha- ber duyurulduğunda büsbütün üzüldü. Atina, Genel Sekreteri hiç de hoş ol- mıyan bir şekilde karşılamaya hazır- lanmaktaydı.Orada bulunanlar gayri ihtiyari bir süre önce Yunanistanda George Ball'a yöneltilen o"Go home Yankee" çığlıklarını hatırladılar. Ay- rıca Atina Hükümeti, Genel Sekreterle sadece NATO'nun meselelerini görüşe- ceğini ve Kıbrıs Meselesinin NATO ile bir ilgisi olmadığını basına açıklamıştı. Yunanistan "suçluların telâşı" içindey- di Bu hava içinde Çarşamba sabahı Ankaradan Atinaya hareket eden Stik- ker, durumdan pek de ümitli görün- müyordu. Bir şeyden memnundu: Tür- kiyenin batı ittifakını gönül rızasıyla bir kenara itmek niyeti yoktu. Ama it- tifak Türkiyeyi iterse, Türkiye de el- bette başının çaresine bakmayı bile- cekti. Stikker İnönüde, buna dair ve- rilmiş kesin kararı sezmekte güçlük çekmedi. Seçimler Delege avı (Kapaktaki o konu) Haftanın başında Salı günü Meclis Basın Bürosuna giren ve oradaki lerle bayramlaşan AP Erzurum millet- vekili Turhan Bilgin, seçim bölgesin- de yaptığı gezi ile ilgili intibalarını so- ran bir gazeteciye: "— Arabalar kazanıyor" dedi. Gazeteci bundan birşey anlıyama- mıştı, sordu: "— Seçimi mi?" YURTTA OLUP BİTENLER " — Hayır parayı!.. Jipler, otomo- biller, minübüsler ilçelerde, köylerde vızır vızır, aday adaylarını dolaştırı- yorlar. Bir araba, günlüğü 300 liradan kiralanabiliyor." Turhan Bilginin teşhisi oldukça i- sabetlidir. Çünkü 7 Hazirandaki Se- nato ara seçimleri için en büyük han- dikap olan aday yoklamaları 3 Mayıs Pazar günü yapılacaktır. 3 Mayıs Pa- zar günü 24 ilde partilerin yoklama ku- rulları toplanacak ve ara seçimleri için diğer partilerin adayları ile mü- cadeleye girecek olan kendi adayla- rını seçeceklerdir. Ancak içinde bulun- duğumuz yoklama öncesi (odevresinde partilere aday olmak için müracaat e- denler, diğer partilerle mücadeleden çok kendi partilerindeki aday adayları ile uğraşmakta, önce kendi adaylıkla- rını garantiye almağa çalışmaktadır. lar. Bunun için de tek yol, mümkün olduğu kadar fazla sayıda (yoklama kurulu delegesinden "oyumu sana ve- receğim" sözünü koparmaktır. Fakat bu iş, sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü zamanımızda delegeler, mavi boncuğu adama kolay kolay verme- mektedirler. Bu delegeler, her adayın, verdiği ziyafette rakı ikram ediş tar- zını iyice tetkik etmekte, bölgeye yap- tırmayı vaadettiği baraj, fabrika, o- kul veya cami ile ilgili nutku nasıl attığını iyice incelemekte, fakat yine de tereddütlerini kolay yenememekte- (Basın: A — 1891) — 914 AKİS/13