YURTTA OLUP BİTENLER yım. Ortadaki güçlüklerin halledilme- si veya daha az ciddi bir havaya s0- kulması benim vazifemdir. Vaziyet ke- sin bir yola girmişse, vazifem daha da ağırlaşacaktır. Çünkü benim asıl gö- revim, bu bölgenin birliğini, gücünü ve verimliliğini muhafaza etmektir. NATO üyelerinin birliği, gücü buna bağlıdır, üstümüzdeki ağırlığa ancak bu şekilde karşı koyabiliriz" dedi. Genel Sekreter biraz üzgün, Hattâ tedirgin görünüyordu. Gazetecilerin, NATO'nun Kıbrıs olaylarına karşı il- gisiz kaldığını ima eden bir sorusu- nu ise Stikker: '— NATO bu konuda pasif mi dav- randı, bilmiyorum. Kıbrıs konusu Kon- seyimizde birkaç defa söz konusu oldu. Ortada pasiflikle ilgili bir durum var- sa, bu da elçilerin sessizliğinden doğ- muştur" diyerek cevaplandırdı. Stikker kelimeleri seçerken tered- düt ediyor, sık sık duralıyordu. Niha- yet baklayı ağzından çıkardı: "—Bedbaht (Adada olanları bili- yorum. Bir arabulucu da orada bulu- nuyor. Ben bu konuya karışmam. Ko- nu Birleşmiş Milletlerin (konusudur. NATO gerekli tedbirleri almıya hazır- dır. ee ne bir davet, ne de bir ta- lep ol «Stikker'in son sözleri NATO üyesi devletlerin tutumunu tam olarak ak- settirmek bakımından son derece ö- nemlidir. Gerçekten ittifaka üye dev- letlerin Paristeki delegeleri, âdeta a- ğız birliği etmişçesine, meselenin NA- TO alanına dahil olmadığını, zira Kıb- rısn NATO ile hiçbir ilgisi bulunma- dığını ileri sürmektedirler. Aynı tu- tum daha önce Hindiçini ve Berlin me- seleleri patlak verdiğinde da görülmüş, toplantılarda delegelerin büyük bir ço- gunluğu konunun NATO sahasının dı- şında olduğunu söylemişlerdir. Ancak bu sonuncu meselede unutulan, ya da üzerinde durulmak istenmiyen husus konunun sadece Kıbrıs değil aynı za- manda ittifaka dahil iki üye devletin, Türkiye ve Yunanistanın müşterek problemi olduğudur ve NATO'nun şüp- hesiz en başta gelen görevlerinden bi- ri de bu iki devlet arasında baş göste- ren anlaşmazlığı olumlu bir hal çile- sine bağlamaktır. İşte Genel Sekre- ter Stikker'in Türkiyeyi ziyaret sebebi de budur. "Günaydın hüzün" Şikkeri le resm İ görüşmeler Salı gü- başladı. nel Sekreter, Sabah- leyin Cumhurbaşkanlığı köşkünün ö- zel defterini imzaladıktan sonra Anıt- AKİS/12 kabire Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Ba- Avrupa avrupalılarındır! B elçikada. valonlar ile flamanlar arasındaki ihtilâfta Avrupa Konseyi- üşmesi güçtür. Zira bu, Avrupa Konseyi üyesi bir devletin kendi iç işidir. Avrupa Konseyi İngilterenin Yemendeki durumunda da bir vazi- yet alamaz. Yemen Avrupanın dışındadır. Ama Avrupa Konseyinin bu defaki toplantısında bir kuvvetli cere- yan belirmiştir : Avrupalılar arasındaki meselelerde Avrupa Konseyi- sözü duyulmalıdır. Bu cereyan, Konseyin Başkanı fransız M.Pfilm- lin tarafından ifade edilmiştir ve fikrin kudret kazanmasına Kıbrıs Me- selesi vesile olmuştur. Çok avrupalı, bir Avrupa işi olan Kıbrısa Avru- pa dışı devletlerin müdahale etmesi karşısında isyan etmişler ve misal olarak da Amerika kıtasını göstermişlerdir. Amerika kıtasına ait mese- leler önce amerikanlar arası bir teşkilâtta görüşülmektedir. Atlantik Paktı için de durum aynıdır. Kıbrısın bu pakta dahil ol- madığı malümdur. Paktın, kendi bölgesini ilgilendirmeyen hususi du- rumlarla ilgilenmekten çekindiği de doğrudur. Ama diyelim ki Vietnam yüzünden Amerika ile Fransanın, bu iki NATO üyesinin arası öyle bir açıldı ki Pakt çatlamak tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. NATO, Vietnam Paktın bölgesi içinde değil diye Amerika ile Fransa arasındaki bu ih- tilâfa barışmayacak mıdır? Eğer karışmayacaksa, pek dar bir görüşe sahiptir demektir. Kıbrıs hiç bir zaman, bir müstakil mesele olmamıştır. Kıbrıs dev- letinin kendisi, Türkiye ile Yunanistanın, İngiltereyle birlikte bir ma- sa başına oturup yarattığı bir kukladır. Birbirine giren, Kıbrıs ile Tür- kiye veya İngiltere değildir. Hadise, Türkiye ile Yunanistan arasında ve Yunanistanın ellenizm hastalığının tepmesi neticesi çıkmış bir pa- tırtıdır. Kıbrısa Avrupa ve NATO dışı kuvvetleri karıştıran, bunun Avrupa içinde halledilmesini istemeyen Atinadır. Böyle olmasaydı ilk anglo-ame- rikan teklifi kabul edilirdi ve ihtilâf bu kadar alevlenmezdi. Ama Atina şöyle düşünmüştür: Eğer komünistler, nötralistler, başka sevdalar pe- şinde koşan asyalılar ve afrikalılar işe burunlarını sokarlarsa gerçekler değişik şekil alır, başka açıdan değerlendirilir ve ellenizm dâvası mu- affer olur. Zor olur! Avrupa Konseyi karışsa da karışmasa da, NATO meseleyi ele alsa da almasa da Türkiye Kıbrıs Dâvasını bir müstakil iş diye değil, türk- yunan münasebetlerinin bir parçası gözüyle gördüğünü ilan etmiştir ve bütün ihtilâtlar bu münasebetlerde kendisini belli edecektir. Atina, hiç başka bir şey hayâl etmesin. Biz Makariosu değil, Papandreuyu tanı- yoruz. Onun davranışlarıdır ki barış veya harbi tâyin edecektir. Biz barışa hazırız. Harbe de.. çiçek koydu. Saat 1030'da ların patlak verdiği günden bu yana gelişimi anlattı. Bunlar esasen Stik- kan Vekili Kemal Satırı ziyaret etti. Dışişleri Bakanlığında yapılan toplan- tıya, ayrıca, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu, NATO da- imi delegesi (Muharrem Nuri Birgi, Genel Sekreterin NATO işleri yardım - cısı Osman Olcay ile NATO Dairesi Genel Müdürü Pertev Subaşı da katıl- dılar. Toplantıda, Satır daha çok me- selenin genel bir takdimini yaparak, Kıbrısın tarihinden, Londra ve Zürih andlaşmalarından bahsetti. Son olay- ker'in yabancısı olmadığı konulardı. Ö- zellikle Kıbrıstaki son olayları gerek gazetelerden ve gerekse Muharrem Nu- ri Birginin özel bir titizlikle hazırlaya- rak her sabah kendisine göndermiş, ol- duğu raporlardan günügününe takip etmişti. Genel Sekreterin asıl faydalı tema- sını, Başbakan İsmet İnönü ile yaptı- ğı görüşmeler teşkil etti. Saat 11'de Başbakanın odasında yapılan toplan- tıya ilk kadroya ilâveten Genel Kur-